"NATO Suriye’ye Karşı Tehdit ve Provokasyonlarını Artırıyor "

"NATO Suriye’ye Karşı Tehdit ve Provokasyonlarını Artırıyor "
"Kendi adına Washington, İran’ı izole edip zayıflatmak için Suriye’yi istikrarsızlaştırmaya, gerek Ortadoğu’da gerekse Basra Körfezi’nde ABD hegemonyasını güçlendirmeye çalışıyor. Ancak bu tür komplolar ABD’yi, Rusya ve Çin’le çok daha tehlikeli bir çatışmaya sürüklüyor."

Yusuf Fernandez

Press TV

Tabii ki bu tür kimyasal silah suçlamaları birkaç nedenden dolayı saçmadır. Birincisi, Suriye hükümeti bu tür bir hareketin Amerikalılar, Fransızlar ya da İngilizler gibi Suriye'ye saldırı düzenlemek için bahane arayan bazı batılı hükümetlere gerekçe sunacağını bilmekte. Diğer yandan Suriye ordusu, yabancılar tarafından finanse edilen, Şam, Halep ve diğer kentlerde düzenlediği operasyonlarda büyük kayıplar veren isyancı gruplara karşı mücadele etmek için bu tür kimyasal silahlara gereksinim duymuyor.
 

Batı medyasında giderek artan bir biçimde yer alan “Suriye'nin isyancı gruplara karşı kimyasal silah kullanmaya hazırlandığı” yönünde başlattığı propaganda kampanyası sürerken Washington, 17 gemiden oluşan donanmasını Suriye kıyılarına yanaştırdı.
 

USS Eisenhower uçak gemisi, Akdeniz'e ulaştı ve Suriye kıyılarına yakın bir yere demir attı. Gemide muhtemelen 2550 civarında ABD deniz piyadesi bulunuyor.
 

Kimyasal silah öyküsü, Newyork Times yazarı David Sanger tarafından kaleme alınan bir makalede ve The Times Washington muhabiri ve aynı zamanda ulusal güvenlik muhabiri Eric Schmitt tarafından ortaya atıldı.  “Suriye güçleri belirsiz kalan bu silahlarla ne yapmak istiyor” diyerek bir soru yönelttikten sonra bilgilerini, Suriye'de adı belirsiz istihbarat kaynaklarına dayandırdıklarını belirtiyorlar. Başkan Barack Obama ve Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Suriye'nin kimyasal silahlarının tehdit oluşturduğuna ilişkin bir açıklama yaparak ABD'yi misillemeyle tehdit ettiğini kaydetti.
 

Londra merkezli The Times gazetesi, ABD askeri kaynaklarından alıntı yaparak 5 Aralık'ta yayınladığı haberinde Washington'un birkaç gün içerisinde Suriye'ye bir saldırı düzenleyeceğini haberleştirdi. Adı verilmeyen bir ABD askeri, İngiliz gazeteciye “Bir şeyler yapmak için büyük bir operasyon düzenlemek gerekmeyecek” ifadesini kullanıyor. “Er ya da geç orada pazular yarıştırılacak” diyor.
 

Tabii ki bu tür kimyasal silah suçlamaları birkaç nedenden dolayı saçmadır. Birincisi, Suriye hükümeti bu tür bir hareketin Amerikalılar, Fransızlar ya da İngilizler gibi Suriye'ye saldırı düzenlemek için bahane arayan bazı batılı hükümetlere gerekçe sunacağını bilmekte. Diğer yandan Suriye ordusu, yabancılar tarafından finanse edilen, Şam, Halep ve diğer kentlerde düzenlediği operasyonlarda büyük kayıplar veren isyancı gruplara karşı mücadele etmek için bu tür kimyasal silahlara gereksinim duymuyor.
 

Fransız neo-muhafazakâr internet sitesi Atlantic, jeostratejik konularda uzman ve aynı zamanda Ulusal Savunma Araştırmaları Enstitüsü adlı bir kuruluşta araştırmacı olarak görev yapan François Gere ile bir röportaj yaptı. Röportajda jeostrateji uzmanı, “Bu tür silahların Beşşar Esad tarafından kullanılması, onun politik anlamda intiharı demektir” dedi. Diğer uzmanlar ise daha önce de Irak konusunda benzeri iddialar ortaya atıldığını, ancak bu konuyla ilgili herhangi bir ABD yetkilisinin bir medya organına çıkarak konuya ilişkin yaptığı açıklamalarda en küçük bir kanıt bile sunamadığını kaydetti.
 

Suriye Dışişleri Bakan yardımcısı Faysal Mikdad, ABD ya da diğer NATO ülkeleri tarafından yöneltilen bu tür suçlamaların, ileride yapılacak bir askeri müdahaleye gerekçe oluşturmak için yapılmış olduğunu dile getirdi. Mikdad, Lübnan'dan yayın yapan el Menar TV kanalına yaptığı açıklamada, “Suriye belki yüzüncü kez, elimizde bu tür silahlar olsa dahi bunu halka karşı kullanmayacağımızı söyledik” dedi.
 

Bununla birlikte Suriyeli isyancıların bu tarz bir askeri müdahaleyi meşrulaştırmak için kimyasal silahlarla bir provokasyon düzenleyebileceklerini kaydetti. Son olarak bazı internet sitelerinde Özgür Suriye Ordusu'na bağlı bir grup, kendisinin kimyasal silah üretebileceğini gösteren bir video yayınladı. Görüntülerde askeri elbiseler giyen ve gaz maskesi takan biri, iki tavşanı gazla zehirleyerek öldürüyor. Videonun sonunda kimliği belirsiz bu şahıs, Alevilerin ve onları destekleyenlerin sonunun da böyle olacağını ifade ediyor.
 

Raflarda bulunan bu kutuların içinde kimyasal silahlar bulunup bulunmadığını doğrulamak imkânsız. Kutuların tamamının üzerinde, hayvanları öldürmek için kimyasal maddeler üreten bir Türk şirketi olan TEKKİM etiketi bulunuyor. 
 

Patriot provakasyonu

Bir başka tehditse bazı Batılı hükümetlerin NATO'nun dışişleri Bakanları toplantısında alınan kararları uygulama sadedinde Türkiye Suriye sınırına patriot füzelerinin yerleştirilmesidir. Almanya, füzeyle ilgili olarak yüzlerce birliğini sınıra gönderdiğini ilan etti. ABD ve Hollanda hükümetleri de füzelerin yerleştirildiğini duyurdu.
 

Patriot bataryaları, isyancılara bazı bölgeler üzerindeki kontrollerini tahkim etmelerini sağlamak ve oralarda Batı kontrollü bir hükümet kurulmasını temin amacıyla Suriye'nin kuzeyinde uçuşa yasak bölge oluşturulması için de kullanılabilir. Bizzat kendi ağzından Türk Dışişleri Bakanı, Suriye'nin Türkiye'ye saldırma ihtimalinin olmadığını belirtmek zorunda kalmasına rağmen Ankara'nın Patriot füzeleri istemesi de saçmadır.
 

Birçok analist, mevcut ABD ve NATO tehditlerinin psikolojik savaşın bir başka bölümü olduğunu dile getiriyor. Uzmanlar, Amerikan yönetiminin daha Irak savaşındaki ve Afganistan'a yönelik Amerikan saldırılarındaki trajik hatıraların halen canlılığını koruduğu bir dönemde Ortadoğu'da başka bir savaşa girmek istemediğini kaydediyor.
 

Rusya: Washington kriz üretiyor

Diğer yandan Suriye'ye yönelik bir askeri müdahale; Lübnan, Irak, İran ve Rusya gibi bölgesel ve uluslararası aktörlerin de devreye girmesine yol açabilir. Brüksel'de düzenlenen NATO Dışişleri Bakanları toplantısında Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, Washington'u ve müttefiklerini, uydurma kimyasal silah iddialarının peşine takılmakla suçladı. Lavrov, “Kimyasal silahlar hakkındaki bu söylentileri duyar duymaz hemen yapıcı bir diplomatik girişim başlattık. Bu tarz bir şeyin kesinlikle olmayacağı yönünde bilgi aldığımızda bu bilgiyi Amerikalı arkadaşlarımızla bunu paylaştık” şeklinde konuştu.
 

Türk-Suriye sınırında Patriot füzelerinin konuşlandırılmasını tasvip etmediğini de belirtti. Gerçekte Erdoğan'ın Orta Anadolu'da Patriot füzeleri yerleştirme yönündeki kararı, bu sistemin sadece Suriye ya da İran'ı değil, aynı zamanda kendisini de hedef aldığını anlayan Rusya'yı hayal kırıklığına uğrattı.
 

Moskova, Ankara'nın onun topraklarını kalkış noktası olarak kullanan, buradan silah ve para tedarik eden,  buralarda istihbarat toplayan Suriyeli isyancılara yönelik desteğini eleştiriyor. Moskova, Erdoğan'ın 2003 yılında iktidara olduğu başbakanlığının ilk yıllarında izlemeye başladığı bağımsız politikalardan oldukça memnundu. Bununla birlikte Erdoğan, yönelimini değiştirdi ve Türkiye şu an, Soğuk savaş yıllarında ABD'nin vekili ya da bölgedeki jandarması gibi hareket eden dönemdeki rolünü şimdi aynen tekrarlıyor.
 

Kendi adına Washington, İran'ı izole edip zayıflatmak için Suriye'yi istikrarsızlaştırmaya, gerek Ortadoğu'da gerekse Basra Körfezi'nde ABD hegemonyasını güçlendirmeye çalışıyor. Ancak bu tür komplolar ABD'yi, Rusya ve Çin'le çok daha tehlikeli bir çatışmaya sürüklüyor. 29 Kasım'da Lavrov'la yaptığı toplantıdan kısa süre önce Clinton, açıkça Washington'un Moskova'nın, ekonomik entegrasyonu bahane ederek daha önceki SSCB'nin yeni versiyonunu oluşturmasına izin vermeyeceğini kaydetti. 
 

Clinton, “bölgeyi yeniden Sovyetleştirme yönünde hareketler var” dedi. Clinton sözlerini şöyle sürdürdü: “Bölge bu şekilde adlandırılmayacak. Gümrük Birliği ya da Avrasya Birliği olarak adlandırılacak. Hedefin ne olduğunu biliyoruz, bu süreci yavaşlatmak ya da engellemek için çalışıyoruz.”

Medyasafak.com