"Suudi Hanedanlığının Devrilmesiyle Ortadoğu’da Şekillenecek Yeni Düzen"

"Suudi Hanedanlığının Devrilmesiyle Ortadoğu’da Şekillenecek Yeni Düzen"
"Çıkışını ve varlığının devamını Amerika ve İngiltere’ye borçlu olan ve Batı ile uyum projelerinin başlatıcısı konumundaki Arabistan rejiminin devrilmesi Ortadoğu’da yeni bir düzenin oluşumunda derin etkilere sahip olacaktır."
Suudi Hanedanlığının Devrilmesiyle Ortadoğu’da Şekillenecek Yeni Düzen

Cevad Hakgu

irdc.ir

1. Dünya Savaşı’nın en önemli sonuçlarından biri bölgesel münasebetlerde yaygın değişimlere yol açması idi. Savaşın en yoğun şekilde yaşandığı bölgelerden biri olan Ortadoğu coğrafyası, farklı arızi faktörlerin etkisiyle özellikle uluslararası arenada güç dengelerini değiştirdi ve farklı şartların oluşmasına neden oldu. Zamanında İslam dünyasının en güçlü devleti olan Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması yeni Müslüman devletlerin ortaya çıkmasına yol açmıştı. Şerif Hüseyin ve oğulları Haremeyn’in hizmetçileri unvanıyla İngilizlerden aldıkları destekle gücü ellerine geçirdiler. Şerif Hüseyin 1924’te Müslümanların halifesi olduğunu ilan etti. Bu iddiadan sonra Hicaz’ın içinde ve dışında birçok kişi Şerif Hüseyin’in bu iddiasına karşı çıktı. Hicaz’ın içindeki Necd bölgesinin valisi olan Suudi hanedanı Şerif Hüseyin ile yoğun çatışmalara girdi ve yabancı ülkelerin destekleriyle Şerif Hüseyin’in egemenliğine son verdi. Yine bu dönemde İngilizlerin yardımıyla Şerif Hüseyin’in iki oğlu Faysal ve Abdullah Irak ve Ürdün devletlerinin idaresini ellerine aldılar. Böylece birçok Arap ülkesinde Haşimi hanedanlığı dönemi başlamış oldu.

Bölgede derin değişimlerin vuku bulması Ortadoğu’da yeni bir düzen meydana getirdi. Ürdün, Irak ve Arabistan gibi yeni kurulan bir çok devlet Batılı devletlerle ve bilhassa İngiltere ile olan stratejik ve organik irtibatlarından ötürü Ortadoğu’daki İslam devletlerinin parçalanmaları için gerekli zemini hazırladılar. Varlıklarını İngiltere’ye borçlu olan bu devletler muhafazakar Arap devletlerini teşkil ettiler ve ikinci kategoride yer alan ve mücadeleci rejimlerin karşısında yer aldılar. İngiltere’ye duydukları borçluluk hissi Ortadoğu devletlerinde her şeyden çok Filistin meselesinde kendisini göstermiştir.

Filistin meselesi ilk günden itibaren İslam ile Batı dünyası arasındaki uzlaşılmaz konu başlığıyla Ortadoğu İslam devletlerinin yaklaşımlarındaki ana mihveri oluşturmaktaydı. Ortadoğu’nun farklı yerlerinde sahneye çıkan ihtilalcıların varlığı ile Mısır’da Cemal Abdulnasır’ın ortaya çıkışıyla beliren, Arabistan öncülüğündeki muhafazakar ve Mısır önderliğindeki devrimci iki yaklaşım arasındaki uyuşmazlık son haddine vardı. Arabistan; Ürdün ve İran’ın şahlık rejimi gibi gerici bazı İslami devletlerle birlikte farklı şekillerde doğrudan veya dolaylı yollarla Siyonist rejimi destekledi. Bu devletler Suudi Arabistan öncülüğünde Filistin meselesi hakkında Batıyla uyum projesini yürürlüğe koydular. İslami-devrimci cephenin 6 günlük savaşta (1967, Haziran Savaşı) yenilmesiyle dengeler tamamen değişti. Böylece Arap ve Arap olmayan gerici İslami devletler Ortadoğu’daki değişimleri yönlendirmeyi başardılar.

Öte yandan, İran’daki İslam Devrimi’nin zaferinden sonra bölgede yeni bir gruplaşma bbaş gösterdi. O güne kadar Siyonist rejimle mücadele iddiasında bulunan devletler İran’daki İslami devrim ile cahiliye döneminin özelliği olan Arap ve Arap olmayanlar arasındaki tartışmalarına geri dönmüşler ve asıl düşmanlarının İsrail değil de İran’da yerleşik Arap olmayan Fars kavmi olduğunu söylemeye başlamışlardı. İran’da yeni kurulan İslam devleti ilk hedefinin Filistin direnişini savunmak olduğunu ilan ederek İsrail rejiminin gayri meşru olduğunu belirtti. Şartlar tamamen devrimci devletler aleyhindeydi. İran ve Suriye dışındaki –itimat edilmeyecek şekilde de olsa bazen de Libya-, diğer İslam ülkeleri özellikle, Camp David Anlaşmasından sonra gerici Arap devletlerinin şemsiyesi altında kümelendiler.

İran kendisine dayatılan bu savaştan çıktıktan sonra Müslüman kitlelerin bedenlerindeki direniş ruhu bir defa daha harekete geçti. Bu arada Filistin, Lübnan, Suriye, Mısır ve diğer Arap ülkelerindeki direniş hareketleri tekrar sahneye çıktılar. İsrail’e büyük darbeler vuran 22 ve 33 günlük savaşlar Ortadoğu bölgesindeki İsrail karşıtı direniş sürecini hızlandırdı. İslam Cumhuriyeti’nin dış politikası ve bilhassa 9. hükümetin Filistin meselesini özel bir şekilde ele alması İslam dünyasındaki kapsayıcı kıyamların oluşmasında etkili olan girişimlerdi.

İslam ümmetinin Batı ve onlara bağlı kukla devletlere karşı yeni direniş dalgası bu defaysa Tunus’ta başladı. Bu dalga kısa sürede Ortadoğu’nun birçok bölgesini kapsadı. Bazıları bu dalgaya “İslami uyanış” derken bazıları da “Arap Baharı” demeyi tercih ettiler. Tunus, Mısır, Fas, Yemen ve Libya bugüne kadar bu kapsayıcı kıyamın etkisiyle geniş siyasi değişime uğrayan ülkeler arasında yer aldı. Bu arada Bahreyn ve Arabistan gibi devletler kıyamları bastırarak ülkelerinin farklı bölgelerindeki bu ayaklanmaları kontrol etmeye çalıştılar. Bugün Arabistan’da haberler şiddetli bir şekilde sansür edilmesine rağmen ulaşan verilere göre bu Arap ülkesindeki durum rejim açısından hiç de iyi değildir. Bilhassa son günlerde Suudilerin üniversite ve ilmi merkezlere yaptıkları baskılar ve Müslüman bir kızın şehid edilmesi Suudi yetkililerin ipi ucunu kaçırdıklarını ve kendi vatandaşlarını öldürmeye başladıklarını ortaya koymaktadır. Arabistan’daki değişimler özellikle ç önemlidir. Birçok uzman bu ülkede vuku bulacak her hangi bir değişimin Ortadoğu’da yeni düzenlerin şekillenmesiyle sonuçlanacağına inanmaktadır.    

Çıkışını ve varlığının devamını Amerika ve İngiltere’ye borçlu olan ve Batı ile uyum projelerinin başlatıcısı konumundaki Arabistan rejiminin devrilmesi Ortadoğu’da yeni bir düzenin oluşumunda derin etkilere sahip olacaktır. Direniş unsurları esasınca şekil bulacak olan bu yeni düzenin her yerden fazla İran İslam Cumhuriyeti’nin etkisi altında olacağına şüphe yoktur. Suud rejiminin düşmesiyle hiç şüphesiz ki Ürdün, Bahreyn, Kuveyt ve Arabistan’ın güvenlik şemsiyesi altında yer alan diğer gerici devletler de tarihe karışacak ve İran İslam Devrimi eksenli direniş cephesi gücünü artırarak Batı’nın karşısına çıkacaktır. Yeni Ortadoğu düzeninde İslami devletlerin sınıflandırılmasında asıl unsur direniş ve bu devletlerin Batı ile mücadeleleri ölçüt olacaktır. Nitekim bu devletler Batı karşısındaki, özellikle de Filistin meselesine yaklaşımları ile “gerici” veya “devrimci” kategorilerinde yer alacaklardır.

Sedat Baran tarafından medyasafak.com için çevrildi.