"Nusra Cephesi, Modelini Suriye’nin Kurtarılmış Bölgelerinde Uyguluyor"

"Nusra Cephesi, Modelini Suriye’nin Kurtarılmış Bölgelerinde Uyguluyor"
Amerikalı Neoconlar, ABD’nin el Kaide’yi, Esad’ı devirmelerini sağlamak için desteklemesi gerektiğini öne sürüyor. Weekly Standart adlı neocon dergisinde Lee Smith tarafından kaleme alınan bir yazıda Obama yönetimi, Suriye’ye karşı yeterince çaba göstermediği için eleştiriliyor.

Yusuf Fernandez

El Menar


Giderek daha da artan sayıda uluslararası medya kuruluşu, militanların kontrol altında tuttuğu Halep ve diğer Suriye şehirlerinde yaşanan berbat ve korkunç olayları mercek altına alıyor. Haberlerinde silahlı gruplar tarafından işlenen cinayetler anlatılırken halkın bu cinayetleri işleyen çoğu yabancı olan militanlara karşı düzenlediği protesto gösterileri de işleniyor.

Körfez ülkelerinden birinde akademisyen olarak görev yapan ve son olarak Halep'i ziyaret eden Fadi Salem, Halep'te daha önce isyancıları destekleyen bazı kesimlerin bile akın akın şehre gelen silahlı grupların beraberinde getirdiği şiddetle birlikte görüşlerini değiştirdiklerini belirtiyor. “Halk buna hazır değildi. Silahlı isyancıların çoğu, bu kente ait bile değillerdi. Organik bir desteğe sahip değiller” ifadesini kullanıyor.

Batılı medya, halen bu grupların ülkede “sağlıklı bir demokrasi” ve “hukuk yönetimi” kurulmasını destekledikleri konusunda ısrarlı da olsa gerçek, biraz farklı görünüyor. Bunlardan biri olan Halep Devrim Komitesi, şehirde ele geçirdikleri üç bölgede Taliban tarzı bir “İslami Emirlik” kurmuş durumda. Tıpkı Suriye ordusunun ele geçirmesinden önce Humus'un Baba Amr bölgesinde kurmuş oldukları gibi.

Sünni aşırılıkçı görüşlere göre “sapkın olanlar” (Sufiler, Şiiler, Aleviler ve İsmaililer) ve gavurlar (Hıristiyanlar) bu bölgelerden çıkarıldılar ve varlıklarına el konuldu. Yeni “devrimci güçler”, kendi yorumladıkları tarzda dini ilkelere uymayanları cezalandıran, Suudi yönetimi tarzı din polisi anlamına gelen “Emri bil maruf ve nehyi anil münker” komitelerini kurdular,

Önde gelen Alman gazetesi Die Frankfurter Allgemeine Zeitung'ta çalışan Alman gazeteci Daniel Etter, son olarak isyancıların kontrolü altında bulunan Halep yakınlarındaki kasabalara yaptığı ziyareti kaleme almış. Makalesinde Ettel, isyancıların tamamına yakınının aşırılık yanlısı grupların üyesi olduğunu belirtiyor. Etter'in haberi, aynı zamanda muhalif gruplar içerisindeki yöneticilerin sivilleri keyfi bir şekilde yakalayıp işkence yaptıkları, Suriye Ordusu'ndan yakaladıkları askerleri infaz ettikleri yönünde kanıtlar sunuyor. Etter, Halep'in kuzeyinde bir kasaba olan Maarra'da, görünüşe göre sivil olan yaklaşık 120 mahkûmun çoğunun daha önce okul olarak kullanılmakta olan bir binaya doldurulduklarını gördüğünü ifade ediyor. “Mahkumların çoğu, kötü muamele izleri taşımaktaydı” diyen Etter, isyancı grupların rejimi destekleyen Suriye vatandaşı sivilleri hedef almayı sürdürme niyetinde olduklarını kaydetti.

Etter'in makalesinde ele aldığı olaylar açık savaş suçları olup insanlığa karşı işlenmiş suçlar olarak görülmektedir. Suriyeli ve yabancı militanlar tarafından işlenmiş olan vahşet ve suçlar söz konusu olduğunda Batı'nın sözde ahlaki duyarlılığı birden bire körleşiyor.

Nursa Cephesi'nin Rolü

Öte yandan silahlı grupların el Kaide bağlantılı Nusra cephesi de dahil olmak üzere yaklaşık %80'i, karargahlarını Kuzeybatı Suriye'nin önemli şehirlerinden İdlib yakınlarında kurmuş durumda. Bu komuta merkezinin bütün üyeleri, Şeyh Adnan Arur'u ruhani liderleri olarak görüyor. Bu arada aşırılıkçı çizgiyi benimsemeyen komutanlar öldürülmekte ve geriye sadece Selefilerle Vahhabiler kalmakta.

Washington Post gazetesinin dış politika yazarı David Ingnatius, Nusra Cephesi'nin Suriye'de sahada savaşan 10 bin militana sahip “isyancı güçlerin başarılı ve agresif” vurucu gücünü kurduğunu belirtiyor. Ülkenin dört bir yanında bulunan savaş cephelerinde Nusra Cephesi ve diğer benzeri gruplar, en ağır misyonu üslenmiş durumda.

Newyork Times gazetesinin haberine göre söz konusu grup, Irak el Kaidesi'nin doğrudan şubesi durumunda. Iraklı yetkililer ve Iraklı eski isyancılar, Irak el Kaidesi'nin Suriyeli silahlı gruplara “tecrübeli savaşçılar ve silahlarla” yardım ettiklerini belirtiyor. Irak el Kaidesi üyelerinden ve Suriye'deki Nursa Cephesi'ne yardımcı olduğunu söyleyen bir savaşçı, Times gazetesine “Bu, bizimle birlikte Irak topraklarında savaşan Suriyeli kardeşlerimizin iyiliklerine karşılık vermenin basit bir yolu” diyor.

Gazete, bu grubun Irak'ta çok sayıda Amerikan askerini öldürdüğünü, Şiilere ve diğer din/mezhep/ideoloji mensubu insanlara karşı gerçekleştirdikleri bombalı saldırılarla büyük ölçüde mezhepçilik tohumları saçtıklarını kaydediyor. Irak'ın el Anbar eyaletinde el Kaide'nin faaliyetlerini takip eden yetkilisi, Irak'taki el Kaide grubunun Nusra Cephesi'ni kurma konusunda aktif bir rol oynadığını, ona para, uzman ve savaşçı sağladığını belirtiyor.

Alman gazeteci, Nusra Cephesi ve diğer benzeri grupların açıkça, ABD'nin, bazı Avrupa ülkelerinin ve Körfez ülkesinin ülke içinde ve dışındaki Suriye muhalefetinin meşru temsilcisi olarak tanıdığı Suriye Devrimci Muhalif Güçler Ulusal Koalisyonu'nu bir otorite olarak tanımadıklarını belirtiyor. Militanlar bu koalisyonun kuruluşunu “Batılı güçlerin önderlik ettiği” bir plan olarak tanımlıyorlar.



Washington Suriye'deki Terörü Yeni Fark Ediyor

Nusra Cephesi'nin ve sahada savaşan diğer grupların ABD destekli Ulusal Koalisyon'u tanımadıklarını ilan etmeleri, gelecekte Suriye'de kukla bir hükümet kurma yönünde müthiş çabalar sarf eden Washington'u rahatsız etmiş görünüyor. Bu durum Ulusal Koalisyon'un Suriye içinde gerçek bir desteğe sahip olmadığını açıkça gösteriyor.

Ulusal Koalisyon, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın ve ABD'nin eski Suriye büyükelçisi Robert Ford'un geçtiğimiz Kasım ayında Doha'da beş yıldızlı bir otelde doğrudan talimatlarıyla kurulan bir oluşum. Onun Batılı medya tarafından “ılımlı” olarak nitelenen lideri Muaz el Hatib, Suriye'de Sünni olmayan gruplara karşı kışkırtıcı ve ateşli konuşmalarıyla tanınıyor. Onun liderliğe uygun görülmesinin Shell Petrol şirketiyle yakın ve uzun süredir devam eden ilişkisiyle yakından ilgili görünüyor.

13 Aralık tarihinde ABD Dışişleri Bakanlığı, Nusra Cephesi'nin “Yabancı bir terörist organizasyon” olduğunu ilan etti. ABD Dışişleri yetkilisi, bir grup Batılı gazeteci önünde yaptığı basın toplantısında, kararın gerekçesinin bu grubun düzenlediği 600 civarındaki saldırıda çok sayıda masum Suriyeli sivilin öldürüldüğü ve yaralandığı suçlamasına dayandığını söyledi.

Bu açıklama, olayı ABD'nin Suriye'deki çatışmalara açıkça müdahalesi olarak gördüklerini belirten birçok aşırılık yanlısı grup ve ABD destekli Özgür Suriye Ordusu tarafından kınandı.

Bu kararla birlikte Washington, Suriyeli teröristlerin işledikleri vahşi suçları henüz fark etmiş gibi göründü. Geçmişte, Suriye hükümeti uluslararası terörist grupların saldırıları altında olduğunu söylediğinde, ABD yönetimi, onun bu iddialarını dikkatleri başka tarafa çekme çabası olarak nitelendirerek göz ardı etmişti.

İşte Washington'un ikiyüzlülüğünün başka bir kanıtı. 2003 yılında ABD yönetimi, Irak işgalini ve savaşını sadece Irak'ın kitle imha silahlarını gerekçe göstererek değil aynı zamanda başka bir yanlış iddiayla, Irak yönetiminin el Kaide ile ilişkisinin olduğu iddiasıyla da haklı göstermeye çalışmıştı. Irak yönetiminin el Kaide örgütüyle ilişkisinin bulunduğu yönündeki suçlamalar tamamen fabrikasyon iken, Suriye'deki çatışmalarda el Kaide'nin ve bağlantılı örgütlerin belirleyici bir rol oynadığı açıkça anlaşılmıştır. Bununla birlikte Obama yönetimi suskunluğunu halen koruyor.

Bu yanlış anlaşılma açıklanabilir çünkü Suriye içerisindeki terörist gruplar Suriye'deki rejim değişikliği için yapılan savaşta ABD'nin uydusu gibi davranıyorlar. Bu gruplar ABD'nin iki esaslı müttefiki Katar ve S. Arabistan tarafından silahlandırılıyor ve finanse ediliyor. Suriye'yi hedef alan acımasız mezhep savaşı, ülkede ABD yanlısı bir kukla rejimi dayatmak için kullanılıyor. Washington, aşırılık yanlısı tekfirci grupları birkaç Ortadoğu ülkesinde destekliyor ve besliyor, çünkü Şii çoğunluğa sahip İran'ın etkisini kırmak için yönlendirilen mezhep savaşını organize ediyor.

Bununla birlikte bu tarz gruplara yönelik ABD desteği, geçen aylarda Bingazi'deki gizli CIA bürosunun ve ABD konsolosluğunun el Kaide bağlantılı bir grup tarafından saldırıya maruz kaldığı Libya'da olduğu gibi geri tepmeyle sonuçlanabilir. Hiç şüphe yok ki Washington'daki bazı uzmanlar Suriye'de benzeri bir tehdidi görmektedirler. Savaş Araştırmaları Enstitüsü'nde görevli analist Joseph Holliday, “Suriye'de rejime karşı faaliyet gösteren el Kaide hücreleri ABD'ye risk oluşturmakta ve silahlı muhalefete teçhizat desteği verilmesi çağrısında bulunanlara meydan okuma teşkil etmektedir” ifadesini kullanıyor.

ABD neoconları, bu bakış açısını kabule yanaşmıyor ve ABD'nin el Kaide'yi, Esad'ı devirmelerini sağlamak için desteklemesi gerektiğini öne sürüyor. Weekly Standart adlı neocon dergisinde Lee Smith tarafından kaleme alınan bir yazıda Obama yönetimi, Suriye'ye karşı yeterince çaba göstermediği için eleştiriliyor.

medyasafak.com