"25. Yıldönümünde Hamas’ı Anlamak"

"25. Yıldönümünde Hamas’ı Anlamak"
Diğer taraftan Hamas destekçileri, 25 yıllık hareketi, diğer önde gelen Filistinli grupların aksine, uzlaşmayı reddeden, Filistin direnişinin zirvesi sembol bir hareket olarak görmekte. Meseleyi daha iyi anlamak açısından, İsrail’in 2004’te merhametsizce katlettiği, tekerlekli sandalyeye mahkum Şeyh Ahmed Yasin dahil, Hamas liderlerine yönelik bir çok suikast ve çatışmayı zikrediyorlar.

Ramzi Baroud

Press TV


“Büyük bir tiyatro gösterisi gibi dizlerinin üstüne çöktü, dudaklarını yere dokundurdu ve yıllardır vekâleten yönettiği toprak parçasını öptü.” British Telegraph gazetesi muhabiri Robert Tait, Halid Meşal'in 7 Aralık'ta Gazze'ye geliş anını böyle anlattı.

Tait'in Gazze ve başka yerlerde bir çoklarının İslami Hareketin tarihi bir dönüm noktası olarak değerlendirdiği olay, kuşatılmış ve fakirliğe mahkum edilmiş Gazze Şeridi'ne ilişkin olaylar hakkında ana akım medya haberciliğiyle uyum içerisindeydi: Genelde peşin hükümlü, seçici ve gerçek bir anlama ya da empati yetisinden yoksun.

Hamas hakkındaki medya haberleri, duble provakatif, çelişkili, Hamas'a karşı politik bir tavrı yansıtır tarzda. Bununla birlikte İsrail'in gözünde, İsrail yanlısı medya ve onun Batılı destekçilerinin prizmasından bakıldığında Hamas, Batı destekli Özerk Yönetim gibi diğer “ılımlı” Filistinli grupların tersine, İsrail'i yok etmeye ant içmiş emsalsiz bir terörist organizasyondur. İsrail'in ‘var olma hakkı'nı reddetmektedir. Bu son nokta, Tait tarafından iman dolu bir şevkle vurgulanmaktadır. O, tüm diğerleri gibi, düşünmeden ya da bilinçli olarak, kudretli ve acımasız bir askeri aygıtla mukayese edildiğinde göreli olarak küçük hareketin karşılaştığı inanılması zor koşulları sorgulamaktan acizdir.

Diğer taraftan Hamas destekçileri, 25 yıllık hareketi, diğer önde gelen Filistinli grupların aksine, uzlaşmayı reddeden, Filistin direnişinin zirvesi sembol bir hareket olarak görmekte. Meseleyi daha iyi anlamak açısından, İsrail'in 2004'te merhametsizce katlettiği, tekerlekli sandalyeye mahkum Şeyh Ahmed Yasin dahil, Hamas liderlerine yönelik bir çok suikast ve çatışmayı zikrediyorlar. Kendi siyasi ve ahlaki tutumu için, başta kendi canı olmak üzere sahip olduklarını feda etme ve bedeli ödemeyi göze alan bir hareketin, eleştirilerin olmasa bile şüphelerin ötesinde kalması gerektiğini belirtiyorlar.

Mamafih solda birçokları için bu, hiç de yeterli değil. Hareketin İsrail iç istihbarat aygıtı Shin-Bet tarafından doğrudan kurulmuş olduğu düşüncesi, yıllardır sol söylemde var olmayı sürdürüyor. Bu düşünce, Filistin ve İsrail hakkındaki diğer sol düşünceler gibi ciddi hiçbir tartışma ya da teste tabi tutulmadan kabul edilmekte.

Her grup, Hamas yanlısı ya da karşıtı görüşlerini savunmak için elinden geleni yapıyor.

İsrail yanlısı medya, intihar saldırıları ve bombalamalarına takılı kalmış durumda. Medya, Hamas'ın yıllar sonra bu tür taktikleri yasaklamasına rağmen, bir kez daha seçici, bağlamı yok sayan ve binlerce Filistinlinin İsrail ordusu tarafından öldürüldüğü gerçeğini rahatça gözden kaçıran bir tavır sergiliyor.



Hamas destekçileri, 14 Kasım'da başlayan, Hamas, İslami Cihad ve diğer Filistinli grupların 8 günlük Gazze savaşı ve İsrail'e karşı emsalsiz bir zafer olarak gördükleri diğer savaşları referans olarak gösteriyorlar.

Filistinlilerin beklentileri ve direnişe sempati duyarken Hamas'ın Suriye konusundaki çark edişini kabul edilemez bulan, Katar'a şüpheli yakınlığını, siyasi tarzını kararsız ve kaypak bulanlar var.

Alışılmışın dışında, Hamas'a ilişkin tüm bu idrak ve algıların arasında ortak payda bulunmakta. Bunların hepsi Hamas'ı, tekçi ve tektip bir mantık kullanarak, gerçekleri göz önüne alan derinlikli analizden, açık ve incelikli söylemlerden yoksun bir şekilde ele almakta ve onu daha geniş politik bir bağlamda dallı budaklı bir yere oturtmaktadır. Bu tarz tekçi yorumlar tabii ki sadece Hamas'a has olmayıp Filistinli olan her şeye uygulanmaktadır. Bu, medya münipülasyonunun ve siyasi önyargının doğal bir ürünüdür.

İsrail, düşman olarak telakki ettiği bütün kişi ya da grupları anında canavarlaştırarak onları, aptal ve incelikten uzak/kaba bir dille sunuyor. Sosyal medya ise bir dereceye kadar dengesizliği gideriyor ancak öbür yandan da kutuplaşmaya daha çok hizmet ediyor: Filistinli biri hemencecik soğukkanlı bir terörist ya da şehit, iyi ya da kötü, ABD ya da İran yanlısı vs. oluyor. Hamas, ne şiddet düşkünü bir tehdit yahut hiçbir hata yapmamış bir örgüt, ne de İsrail'in icad ettiği bir organizasyon veyahut Katar'ın siyasi partneridir.

Oysa, iddiasız ve alçakgönüllü bir analiz, bütün sabit düşüncelerden ve peşin sonuç çıkarmalardan uzaklaşmayı gerektirir. Meşal'in Gazze'ye gelişine ilişkin haberler yapan medya, onun gelişi sırasında kendisini bekleyen dini ve askeri sembollere vurgu yaptı. Tait, ilk paragrafında “O, tepeden tırnağa Kaleşnikoflarla ve havaya dikilen roketlerle donanmış, marş söyleyen devasa bir kalabalık tarafından karşılandı” ifadesini kullandı. Diğerleri ise onun “Bir gün Gazze'de ‘şehit' olarak ölmek istediği” ifadesinin altını çizdi (AFP). Bir kez daha, bu haber tarzı –inançlarının bedelini ödeme yönündeki iradesindeki gibi- terimleri derin kültürel referanslarla birbirine karıştırıyor. İlginç bir şekilde, Meşal'in gerçekte 1997'de Amman'da İsrail tarafından uğradığı suikastta ölümden döndüğü de birçok haberden rahatlıkla çıkarılabilir.

Başından beri Hamas, doğru bir yolda ilerledi. İlk açıklaması, onun bahtsız Filistinlileri ve Arap dünyasının geri kalanını yöneten ilişkilerin doğasıyla hareketin tecrübesizliğinin gerçek bir tasviridir: “Arap yöneticilerine ama özellikle de Mısır'ın yöneticilerine, Mısır ordusuna ve Mısır halkına şunları söylemek bizim görevimizdir: Ey Mısır'ın yöneticileri, size ne oldu böyle? Cam David Anlaşması imzalandı diye uykuda mısınız?”

O dönemden bu yana, siyasi arena defalarca değişikliğe uğradı. Bazı değişikliklere, Hamas'ın bizzat kendi içsel gelişimi yol açsa da –örneğin, 2006'da Parlemonto seçimlerine katılması, el Fetih'le yaşadığı çatışma, ayrıca Gazze'de yönetimi ele geçirmesi - bazı dönüşümler ise kendi yaptığı şeyler değildi.

Suriye'de şiddet patlak verdiğinde, başarısızlığa uğrayan tek tarafsız pozisyonu Hamas takındı. Suriye'deki siyasi bölünme, bu durumun sürdürebilirliğinin imkânsız olduğunu kanıtladı ve 12 Haziran 2012'de Hamas'ın orta düzeydeki liderlerinden Kemal Ganaca'nın öldürülmesi, bu başarısızlığın zirvesiydi.

Hamas'ın öfkesinin İran'a daha fazla yakınlaşmaya yol açacağı korkusu, –özellikle de gürültülü Mısır'daki politik puan henüz yeni kazanılmıştı –Katar tarafından büyük bir kampanyanın yürütülmesine yol açtı. Bu, Hamas'ı, ona ve diğer Filistinli gruplara en büyük yardımı yapan kaynak İran'dan koparmak için düzenlenmiş büyük bir kampanyaydı. Hamas'ı etkileme yönündeki baskı, Ekim ayı sonunda Katar emiri Şeyh Hamad bin Halife Al Sani'nin gerçekleştirdiği ziyareti sırasında zirveye çıktı. O vakit Hamas'ın Başbakanı İsmail Heniyye, kuşatmanın sona erdiğini deklare etmişken, bundan sadece üç hafta sonra gerçekleşen devasa İsrail saldırısı, bunun böyle olmadığını gösterdi. Mamafih, Hamas'ı yıldırma ya da caydırma girişimleri geri tepti ve İsrail, açıkça savaşı kaybetti. Bu süreçte Gazze'deki direnişin daha önce düşünüldüğünden çok daha iş bitirici ve becerikli olduğu keşfedildi.

Savaşın ardından Gazzeliler, İsrail'in saldırıdan elde etmeyi umduğu kazanımlarda başarısızlığa uğramasını kutladı. Gazze'de yaptığı yardım nedeniyle İran'a teşekkür edildiği afişler bilbordlara asıldı. Belki de Hamas ve İslami Cihad'ın karşı tarafa açık ve net bir şekilde gönderdiği mesaj, oyunu kendi kurallarıyla oynamaya devam edecekleri, hiçbir kampın üyesi olmadıkları ve sadakatlerinin para ya da yönetimlere değil prensiplere olacağı yönündeydi. İlginç bir şekilde bilboardlarda herhangi bir imza bulunmuyordu.

Şimdi ise Meşal'in Gazze'yi ziyareti ve onun çok sayıda Filistinli tarafından karşılanmasıyla hareket, son iki yıl içerisinde her zamankinden çok daha özgüven ve açıklıkla hareket ediyor göründü. Geldiğinden bir süre sonra “Direniş olmadan siyaset anlamsızdır” ifadesini kullandı. İfade, zengin anlam ve mesajlarla doluydu.

25. yılında Hamas'ın önemi ve statüsü dönüşüm geçirdi, onun gücü ve zayıflığı bu ön plana çıkmış konumunda yatmakta. Gücünü sürdürebilmesi ve politik evrimini koruyabilmesi için, her ne kadar Mısır'ın istikrara kavuşma yönündeki umutlar her geçen gün zayıflasa da kendisi dışındaki güçlere daha fazla bağlı olmaktan başka şansı yok.

Hamas dahil Filistinli olan her şeyi anlama yönündeki hazır reçetesi artık tatmin etmiyor. Batılı gazeteciler bu karmaşık realiteyi göz önünde bulundurmalı, Filistinlileri eski dille kategorize etmek ve hakkında klişeler kullanmaktan vazgeçmeli. “İsrail'i yıkmaya kararlı” türünden iyi adamlar-kötü adamlar ayrımı yapan (dünyayı siyah beyaz gören) döküntü yaklaşımlardan daha fazlasını anlamaya ihtiyaç var. Hamas, kendi yerel bağlamında ve İsrail dahil etrafını çevreleyen bütün unsurlarıyla birlikte doğru anlaşılmalı.

25 yıl sonra, Hamas halen, İsrail'in güvenliğini takıntı haline getiren gereksiz söylemin sınırları ve muhayyel bir İran tehdidi çerçevesinde anlaşılıyor. Umutsuz bir şekilde de dile getirilse, yeni bir anlama tarzı gereklidir. Batı medyasının Filistin'e ve Ortadoğu'ya ilişkin haberlerinde sabit bir köşe taşı vazifesi gören İsrail'in güvenliği meselesiyle çelişse de Filistinlilerin kendi anlatılarının, Filistin'in tarihinin, mücadele ve haklarının biricikliğini hesaba katma konusunda yeterli duyarlılığı gösterecek bir anlama tarzı.

medyasafak.com