"Çocuk Öldürmek Amerika’nın Hep Yaptığı Bir Şeydir"

"Çocuk Öldürmek Amerika’nın Hep Yaptığı Bir Şeydir"
1996 yılında ulusal televizyonda Amerika’nın Birleşmiş Milletler’deki Büyükelçisi Madeleine Albright’a, ABD’nin açtığı savaş ve uyguladığı yaptırımların yarım milyon Iraklı çocuğun ölümüne neden olmasının ödenebilecek bir bedel olup olmadığı sorulmuştu. Albright şu cevabı vermişti: “Bu çok zor bir seçim, ama bunun ödemeye değer bir bedel olduğunu düşünüyoruz.”

Çocuk öldürmek Amerika'nın hep yaptığı bir şeydir
 

Finian Cunningham
 

Press TV

1996 yılında ulusal televizyonda Amerika'nın Birleşmiş Milletler'deki Büyükelçisi Madeleine Albright'a, ABD'nin açtığı savaş ve uyguladığı yaptırımların yarım milyon Iraklı çocuğun ölümüne neden olmasının ödenebilecek bir bedel olup olmadığı sorulmuştu. Albright şu cevabı vermişti: “Bu çok zor bir seçim, ama bunun ödemeye değer bir bedel olduğunu düşünüyoruz.”



Bu, 2003 yılında Amerikan hava kuvvetlerinin “şok ve dehşet” operasyonuyla başlayan ve dokuz yıllık askeri işgalle – Felluce'de ve başka yerlerde sivil halk üzerinde nükleer silahların ve beyaz fosforun da kullanıldığı, ABD savaş helikopterlerinin ve birliklerinin sayısız aileyi katlettiği işgalle – devam eden, kullanılan ifadeyle İkinci Körfez Savaşı'ndan önce söylenmişti.

Albright'ın bu utanç verici itirafından bu yana, Amerikan askeri suçları nedeniyle ölen Iraklı çocukların sayısının, 16 yıl önce açık yüreklilikle, ödenebilir bir bedel olarak gördüğü sayıyı katladığı söylenebilir.

Bu hafta başlarında Başkan Barack Obama, Newtown – Connecticut'taki bir ilkokulda öldürülen 20 çocuğun ailelerine taziyelerini sunarken, şunları söyledi: “Ağır yükünüzü hafifletmek için acınızın ne kadarını paylaşmamız gerekirse gereksin, buna katlanmaktan onur duyacağız. Yalnız değilsin Newtown.”

Gerçekten de Newtown yalnız değil. Her hafta dünyanın her yerinde, Başkomutan Barack Obama ve Beyaz Saray'daki seleflerinin gözü önünde Amerikalılar tarafından katledilen çocuklar oluyor.

2007 yılında James Lucas tarafından yapılan bir çalışma, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana, 37 ülkede Amerikan savaşları ve Amerika tarafından desteklenen çatışmalarda ölen insanların sayısının 30 milyonu bulduğunu ortaya koydu. Bu rakamın içinde çocukların oranı bilinmiyor, fakat Irak'taki ölüm oranlarını veri alırsak, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana Amerikan militarizmi ve örtülü savaşlar nedeniyle öldürülen çocukların sayısının 20 milyon civarında olduğunu hesaplayabiliriz – yani, geçen hafta Connecticut'ta yapılan katliamın bir milyon katı.

Amerika'dan kaynaklı ölümlerin meydana geldiği ülkelerden bazıları Kore, Vietnam, Laos, Kamboçya, Angola, Kongo, Afganistan, Pakistan, El Salvador, Guatemala ve Nikaragua. Bunlara, 1980-88 yıllarında Irak'la Amerikan destekli bir savaş yaşayan İran da dâhil. Yeryüzünün her kıtası, Amerika'nın kanlı elini üzerinde hissetti.



Fakat Amerikan militarizminden kaynaklı 20 milyon çocuk ölümü rakamının, gerçek toplamın olduğundan az görülmesinden kaynaklandığına dikkat edilmelidir. Son beş yıl içinde dünya, seyreltilmiş uranyumun kanser yapıcı kalıntıları ve Irak'ta muhtemel diğer nükleer silahların kullanılmasından kaynaklı olarak çocuk ölümlerinde artışa tanık oldu. Yukarıdaki rakamlar Amerikan katliam uçaklarının Afganistan, Pakistan, Somali ve Yemen'deki son katliamları ile Batı Afrika'daki Mali gibi şüpheli savaş tiyatrolarını içermiyor. Rakam, geçen yıl Libya'daki açık ve örtülü Amerikan askeri eylemi ile bugün Suriye'de yaşananları, yahut İran'a yönelik süregiden ve Washington'un ithalat ambargosu nedeniyle ilaçsızlıktan kaynaklı olarak, bilinmeyen sayıda çocuğun ölmesine neden olan felç edici yaptırımları da içermiyor.

ABD'nin dört bir yanında insanlar bu hafta Connectitut'ta 20 küçük çocuğun peş peşe kalkan cenazelerini acı içinde izlerken, toplumlarında böyle bir vahşetin nasıl gerçekleşebildiği konusunda derin bir kuşku hissi yaşanıyor. Güçlü hücum silahlarıyla saldıran Lanza, zihin özürlüydü. Aktarıldığına göre, yakınlardaki ilkokula gidip altı-yedi yaşlarındaki çocuklarla altı kadın personeli öldürüp, arkasından da kendi yaşamına son vermeden önce, evde annesinin kafasına dört el ateş etmişti.

Lanza'nın zihinsel dengesizliği, bu kitle katliamının korkunç resminin bir parçasıdır. Dünya nüfusunun yüzde beşini temsil edip dünyadaki tüm sivil ateşli silahların yüzde ellisine sahip olan Amerika'da patlayıcılı öldürücü silahların bu kadar kolay edinilebilmesi de öyle.

Çocuklara, “iddialı” bir eğlence sporu olarak insan öldürmeyi ve başkalarının öldürülmesini izlemeyi öğreten şiddete dayalı eğlence ve video oyunlarının zararı etkilerine ve yaygınlığına da bakmamız gerekir. Newtown'daki tiksindirici cinayetlerin ertesi gününde bile, internet siteleri müşterilerini, Adam Lanza'nın Cuma sabahı 27 kişinin canını alıp kendi hayatına son vermeden önce sıklıkla oynadığı söylenen öldürme oyunlarını denemeye çağırıyordu.

Fakat bundan daha fazlası, Amerikalıların on yıllardan beri toplumlarının giderek artan düzeyde psikopatça bir ölüm kültürünü nasıl benimsediğini görmesinin gerektiğidir. Amerikalılar, varsayılan Amerikan Rüyası temelindeki kutsanmış kapitalist ideolojinin gerçekte seçkinlerin kâr etmesi uğruna toplulukların ve milyonlarca bireyin yıkıma uğratılmasından başka bir şey olmadığını idrak etmelidirler. İnsani yıkım sürecini tanımlamak için kullanılan yaygın ifadeleri düşünelim. Yatırımcılar “parayı vurur”, işçiler “tasfiye edilir”, toplum bir “borç uçurumu” ile karşı karşıyadır.

Endüstriyel ölçekte ölüm, finans-ordu-kongre bloğuna ait bir finansörler ve savaş çığırtkanları oligarşisini zenginleştiren soykırımsal ekonomi politikaları üzerinden kutsanmaktadır.

Eğer insan yaşamı, Amerika'da ve dünya çapında, böylesi büyük ve sistematik bir ölçekte ihlal edilip ucuzlaştırılabiliyorsa, o halde Newtown'da 20 çocuğun kaybedilmesi, dürüst olmak gerekirse, ödenebilir değilse de, ihmal edilebilir bir bedel olarak görülebilir.
 

Amerika, insan yaşamını sömürülebilir ve atılabilir bir metadan başka bir şey olarak görmeyen bir ideoloji tarafından yönetilen bir ölüm makinesi haline gelmiştir. İnsan yaşamının harcanmasının grafiksel olarak en fazla görüldüğü yerler, Amerikan seçkinlerinin çıkarlarının petrol veya başka bir ticari ya da jeopolitik kazanım aradığı yabancı ülkelerdir. Ancak bu ölüm makinesi giderek kendi kendisine dönmekte ve kendi toplumunu, ailelerini ve bireylerini yok etmektedir.


Obama, Newtown-Connecticut'taki ölümler içi yaptığı anma konuşmasına şu cümleyi de ekledi: “Bunu daha fazla tolere edemeyiz… Değiştirmek zorundayız.”

Bu sözler, “ikincil zarar” olarak çocukların parçalara ayrıldığı Afganistan ve Pakistan'da savaş uçaklarıyla öldürme listeleri veren adama aittir. Bu sözler, ekonomik olarak boğmak yoluyla İran'daki çocukları öldüren adama aittir. Bu sözler, Gazze'deki masum insanlara yönelik kitle katliamından hemen sonra İsrail devletine milyonlarca dolarlık yeni silahlar satmayı kabul eden adama aittir. Bu sözler, Suriye'de bombalı araçlarla okulları ve hastaneleri hedef alan militanları destekleyen adama aittir.

Belki sıradan Amerikalılar, ABD'deki son kıyımın acısı üzerinden, ülkelerinin gerçekten ihtiyaç duyduğu değişimin ne kadar büyük olduğunu idrak etmeye başlıyorlardır.

Çev: Selim Sezer

medyasafak.com