"ABD ve Siyonistler, Yeni Savaş Gündemleri İçin Suudi Petro-Dolarlarını Kullanıyor"

"ABD ve Siyonistler, Yeni Savaş Gündemleri İçin Suudi Petro-Dolarlarını Kullanıyor"
"Suudiler petrol için sadece dolarla ödeme yapılmasını kabul ederek nasıl bir kazanç sağladılar? Petro-dolar sistemini kurma karşılığında Suudi Kraliyet Hanedanına ABD hükümeti tarafından hem ülke içinde hem de dışarıdaki her tür ayaklanmaya karşı koşulsuz askeri destek sunuldu. Beraberinde, İsrail’e karşı korunma garantisi de verildi."

Mike Stathis

 

Press TV


Bir önceki makalemde, pek çok kişinin inandığının aksine Çin'in ABD ekonomisi üzerinde güç konumuna sahip olmadığını söylemiştim. Argümanımın bir kısmı, Çin'in ABD Hazine tahvillerini elden çıkardığı şeklindeki temelsiz iddiaları çürütme üzerine kuruluydu. İleri sürdüğüm gibi, Çin gerçekte son yıllarda ABD Hazine tahvillerini stokladı.


Çok sayıda şarlatan, ABD dolarının ve dolarla adlandırılan varlıkların kaderi hakkında böyle bir korku tellallığı yaptı. “Kıyamet günü” senaryolarının bir parçası olarak, ABD'de hiperenflasyonun eli kulağında olduğunu iddia ediyorlar. Gerçekte ise, petro-dolarlar sağlam kaldığı sürece ABD'de hiperenflasyon mümkün değildir. Bu somut bir gerçektir. Aksini iddia eden kişiler, neyden bahsettikleri konusunda kesinlikle bir fikre sahip değiller.

Çin'den ziyade, ABD ekonomisini son kertede besleyen Suudi Arabistan'dır. Suudilerin ABD ekonomisinde temel bir motor olarak nasıl konumlandığına bir bakalım. 1971 yılında, altın standardının son aşaması, Washington'un Fransa tarafından yapılan dolara karşı altınla ödeme talebini reddetmesinden sonra ortadan kalktı.

Bundan önce ABD doları, altın fiyatına sabitlenmişti. Dahası, gerçekte bütün diğer para birimleri ABD dolarına sabitlenmişti. Bu yüzden, ABD altın standardına zarar verdikten sonra, hiçbir para birimi altın tarafından desteklenmediği için küresel bir yasal kur sistemi oluşturuldu.

Bundan kısa bir süre sonra Nixon yönetimi altında Henry Kissinger tarafından bir anlaşma gerçekleştirildi ve bu anlaşmayla Suudiler tüm ham petrol satışlarını ABD dolarıyla yapmayı kabul etti. Suudilerin sahip olduğu nüfuz nedeniyle OPEC'in geri kalanı da aynısını yaptı. Dolar ve petrol arasındaki bu ilişki, petro-dolar terimiyle ifade edilmektedir.

Petro-dolar Amerika'nın en değerli ekonomik manivelası işlevi görmektedir. ABD ekonomisini, gasp yoluyla güçlendirmektedir, zira bir kişinin, petrol, doğalgaz, altın ve çelikten, elma, portakal, kahve ve büyükbaş hayvana kadar, uluslararası ticarette mal alabilmek ve satabilmek için dolara sahip olmalıdır. ABD dolarının dünyanın rezerv dövizi işlevi görmesinin temel sebebi budur.

Petrol ve diğer metalarla olan bu ilişki temelinde, doların, ham madde talebi tarafından destekleniyor olması nedeniyle tam olarak yasal dolaşım parası olmadığı iddia edilebilir. Hammaddeler sınırlı miktardadır. Aynı zamanda, ekonomik büyüme için gerekli olduklarından, yüksek talep görmektedirler. Temel yaşamsal ihtiyaçlar için hammaddelere ihtiyaç vardır.

Petro-dolar küresel makroekonomiyi ve jeopolitik stratejiyi kontrol eden temel ve merkezi unsur olarak kalmaya devam etse de, ABD medyası bundan hiçbir zaman söz etmiyor. Gerçekte, eğer petro-doların anlamını kamuoyu önünde tartışırsanız, kara listeye alınırsınız. Benim yaşadığım şey tam olarak bu oldu.

Amerikalı tüketiciler, ABD ekonomisinin yüzeysel olarak itici gücü işlevi görüyor, fakat birkaç belirgin kolaylaştırıcıdan da bahsetmek gerekir. Elbette Çin, pahalı olmayan ithal mallar sağlayarak Amerikalı tüketicilerin ekonomik gücünü arttırıyor. Bir önceki makalemde tartıştığım gibi Çin, Amerika Birleşik Devletleri'yle olan ticaret politikası farklılıklarını kullanarak yurtiçi üreticiler üzerinde çok sayıda rekabet avantajı elde edebiliyor. Fakat bu, Amerikalı tüketicileri besleyen temel güç değil.

Doğal olarak, güçlü bir tüketicinin yüksek yaşam standartları veya yüksek kişisel gelirlerin yan ürünü olduğu iddia edilebilir. Anlaşılması zor bir biçimde, ABD'de görülen güçlü tüketici talebi yaşam standartlarında veya kişisel gelirlerde orantılı bir artıştan kaynaklanmamıştır. Aksine, son otuz yıldır yurtiçi talep hızla yükselirken, ABD yaşam standartları aşağıya doğru inmiştir. Şu halde bu talebin kaynağı ne olmuştur?

Amerikalı tüketiciler için asıl beslenme kaynağı, kredi biçiminde, Merkez Bankası'ndan geliyor. Amerikaların çoğu, gelirler arttıkça tüketici ürünlerine daha fazla para harcamak yerine, yaşam standartlarını geliştirmek için kredi kullanmaktadır. Tahayyül edebileceğiniz gibi, bu refaha giden sürdürülebilir bir yol değildir.

Merkez Bankası tarafından yaratılan kredinin büyük bölümü, kısmi rezerv borçlarından geliyor. Bazıları bu mekanizmayı yoktan para yaratmaya benzetiyorlar. Fakat bu para, petro-dolar ticareti tarafından destekleniyor. Yani, ne zaman petrol alınsa dolar talebi yükseliyor.

Bu nedenle, Merkez Bankası aşırı miktarda dolar basmak istediği zaman, petrol ve diğer metaların satın alınması üzerinden yaratılan küresel dolar talebi, ABD içerisinde başka biçimlerde yaratılmış olan enflasyon etkisini azaltacaktır.

Diğer ülkeler kısmi rezerv borçlanmasını kullanırken, bir noktada hiperenflasyon ihtimaliyle karşı karşıya kalmaktalar, çünkü onların para birimi, kendi ekonomileri ve hükümetin gücü dışında başka herhangi bir şey tarafından desteklenmemektedir.

ABD ekonomisi tüketim temelli bir ekonomiye dönüştüğü için, yurtiçi talebin zayıf olduğu dönemlerde aktif balonlar yaratması gerekir. Merkez Bankası'nın bu aktif balonları yaratma olanağını arttıran şey petro-dolardır. Dolayısıyla petro-dolar bir yandan Merkez Bankası'nın aktif balonlar oluşturmasını sağlarken, diğer taraftan yerkürenin geri kalanına enflasyon ihraç etmektedir.

“Amerika'nın Finansal Kıyameti”nde tartışıldığı üzere, petro-dolar temelli enflasyon, Amerika Birleşik Devletleri'nin dünyayı vergilendirme biçimidir. Petro-dolar olmadığında ABD ekonomisi dehşetli sonuçlarla karşı karşıya kalacaktır. Petro-dolar olduğunda ise karışıklık yaşamadan kendi yoluna devam edebilir ve dünyanın geri kalanını, kendisinin hatalarını telafi etmeye enflasyon ihracı yoluyla aktif varlıklarını finanse etmeye zorlayabilir.

Şimdi doların petrol ve diğer metalarla nasıl bağlantılı olduğunu anladığınıza göre, petro-dolar var olduğu sürece ABD'de hiperenflasyonun mümkün olmadığı değerlendirmesine katılmanızı umabilirim. Farzımahal yaşanacak olsa, hiperenflasyon doları değersiz kılardı. Sonuç olarak da dünyada hiç kimsenin petrol ya da başka metalar satın almaya gücü yetmezdi.

Çin'in ABD ekonomisindeki rolünü tartıştığım bir önceki makalemde, ABD'deki faiz oranlarını düşük tutması nedeniyle, Çin'in ABD Hazine tahvillerinin en büyük yabancı hissedarı olarak kalmaya devam ettiğine işaret etmiştim. Düşük faiz oranları ise, tüketicilerin Çin'den daha fazla ithal mal alabilmesi demektir.

Çin'in, ABD'deki düşük faiz oranlarına bağımlı olan ihracat temelli ekonomisinin aksine, petrol zengini ülkeler ABD'de faiz oranlarını düşük tutulmasıyla daha az ilgilenebilir, zira enflasyon (ki faiz oranları düşük olduğunda enflasyon yükselir) petrol fiyatının yükselmesine neden olur. Bu nedenle Ortadoğu ülkeleri, petro-dolar artı değerlerinin önemli bölümünü, ABD Hazine tahvillerine yatırım yapmaktan farklı olarak otel, restoran, tatil yerleri gibi gerçek varlıklar için harcamaktadırlar. Fakat elbette Amerika Birleşik Devletleri'yle olan ticaret artı değerinin sonucu ve petro-dolar düzenlemesine sadakatin bir simgesi olarak, makul bir düzeyde ABD Hazine tahviline sahiptirler.

Suudiler petrol için sadece dolarla ödeme yapılmasını kabul ederek nasıl bir kazanç sağladılar?

Petro-dolar sistemini kurma karşılığında Suudi Kraliyet Hanedanına ABD hükümeti tarafından hem ülke içinde hem de dışarıdaki her tür ayaklanmaya karşı koşulsuz askeri destek sunuldu. Beraberinde, İsrail'e karşı korunma garantisi de verildi. Nihayet Suudilere, ABD'den gelecek ekonomik yaptırım tehdidi olmaksızın ülkelerini istedikleri gibi yönetebilecekleri güvencesi verildi. İşte, uzun bir dini haklar ve insan hakları ihlalleri tarihine rağmen Suudi Arabistan'ın bir yaptırımla karşılaşmamasının özel olarak nedeni budur.

Petro-dolar ticaretindeki tek kusurlu nokta, enflasyonun ABD'den dışarıya ithal edilmesine rağmen bunun bazen çeşitli biçimlerde bumerang etkisiyle geri dönebiliyor olmasıdır. Fakat Washington ilgili olduğu ölçüde, kazançlar risklere ağır basmaktadır zira aşırı enflasyon artan federal borcun daha kolay ödenmesinin bir aracı işlevi görebilir. Washington bu şekilde kendi pasta payını alabilir ve hatta yiyebilir, çünkü petro-dolar ekonomisi ABD'nin hiçbir zaman bir hiperenflasyon senaryosuyla karşı karşıya kalmamasını garanti etmektedir. Petro-dolar her zaman Amerika Birleşik Devletleri için bir “kazan-kazan” durumu yaratmaktadır. Eş zamanlı olarak diğer ülkeler haksızlığa uğramaktadır.

Petro-doların açık önemine rağmen pek çok kişi ABD'de hiperenflasyon ikazı yapmaya devam ediyor. Amaçları, hitap ettikleri kişilerin fiyatları yükseltecek şekilde altın almasını sağlamak ve böylelikle çökmeden önce altınların satılmasını sağlamak. Başkaları ise, toplam fiyatlarda yüzde 3 veya 4'ü keserek insanları kendilerinden altın almaya ikna ettikleri için, altın fiyatının nereye gittiğini önemsemiyor.



Eğer ev almak için iyi bir zaman olup olmadığını bilmek istiyorsanız, sormanız gereken son kişi bir emlakçıdır. Aynısı altın için de geçerlidir. Altın tüccarları, altın konusunda bilgi ve fikir almak için kesinlikle en kötü kaynaklardır, zira her şey, hâlihazırda önyargılı ve büyük ölçüde dünyadan habersiz olan alıcı kitlesini manipüle etmede kullanılacaktır. Eğer hiperenflasyon gerçekten ABD'yi vuracak olsaydı bile, altın size bir nebze olsun yardımcı olmazdı. En iyi yatırımınız yiyecek, su, silah ve kurşun olurdu.

İran petro-doların gerçek anlamını anlıyor ve bu yüzden petrolünü başka para birimleriyle satıyor. İran'ın petro-dolar sistemini bozma veya zayıflatma girişimi, Washington'un bu barışçıl ülkeye ekonomik yaptırımlar başlatmış olmasının birinci sebebi.

Siyonist kontrollü uluslararası toplum tarafından İran'a dayatılan yasadışı yaptırımlar İran'ı, ham petrolü gıda ürünleriyle takas etmeye zorladı. Saddam Hüseyin yönetimi altındaki Irak, 2000 yılında petrolü euro ile satmaya başlamıştı. Kısa süre sonra Washington, Irak işgalini meşrulaştırmak için kitle imha silahları yalanını uydurdu. Sanırım meseleyi anladınız.

Her ne kadar Hindistan, Çin ve Almanya gibi başka ülkeler şimdi petrol ticaretinde dolar dışında başka para birimlerini kabul ediyor olsa da, bunun petro-dolara karşı ciddi bir tehdit olarak yorumlanmaması gerekir. OPEC petro-doların yazgısını belirlemekte, Suudi Arabistan da OPEC'i kontrol etmektedir. Bununla birlikte petro-dolara karşı birleşik bir OPEC muhalefeti, bu duruma ciddi ölçüde meydan okuyan bir ikilem yaratabilir. Bunun, İran için ve dolar dışında alternatif ödeme biçimleri arayan diğer OPEC ülkeleri için açık içerimleri olacaktır.

Washington ve dünya çapındaki Siyonist kontrolü altındaki diğer yapılar tarafından “düşman” ve “tehlikeli” olarak görülen diğer ülkeler gibi, İran'ın kendisinin küreselleşmenin buyrukları altına sokulmasına izin vermeme niyetinde olduğunu düşünüyorum. Tahminimce İran liderleri, bu suçlu komplosunun gerçek amacının egemenlikleri yıkmak ve suç ortağı ülkeleri de, dünyanın önemli bir bölümünde olduğu gibi, uluslararası bankerlerin köleleri haline getirmek olduğunu anlıyorlardır.

İran, Kuzey Kore ve Venezuela, uluslararası bankerler tarafından hazırlanan küreselleşme ajandasının parçası olmayı reddediyorlar. Bu nedenle bu ülkeler, Washington'daki teröristler ve onların bağlaşıkları tarafından, Bankacılık Karteli'nin gösterdiği talimatlar doğrultusunda “ölüm listesine” koyuldular. Bu, belki de hiç duymamış olduğunuz bir gerçek. Fakat bu, söz konusu ülkeleri yeren basını incelerken gözden geçirmeye değer, hayati bir nokta.
 

Gerçekte, küresel ekonomik sistemin bir Siyonist suç kuruluşu tarafından manipüle edilmesinin, bir İslam ülkesinin dolaylı katılımını gerektirmesi ironik. Bu ilişki size, Suudi Kraliyet Hanedanı'nın Amerika'nın Siyonist gündemleri bakımından nerede durduğunu anlatıyor olmalı.


Dünya Müslümanları, özellikle de Ortadoğu'da yaşayanların, petro-doların anlamını dikkate alması gerekir. Bu, yalnızca ABD ve Yahudi Bankacılık Karteli'nin ekonomik motoru işlevi görmekle kalmayıp, aynı zamanda İslam ülkelerine karşı açılan savaşlar için kolaylaştırıcı işlevi de görmektedir. Bu yüzden, bazı temel ülkelerin petrol işlemleri için dolar dışında ödeme yolları aramaya devam etmesi gibi, İslam liderleri de Siyonist terörizmle ve Bankacılık Karteli'nin ellerindeki uluslararası gaspla mücadele etmede kullanılacak daha büyük bir pazarlık aracına sahiptir.

Mike Stathis, Pennsylvania Üniversitesi'nden biyolojik kimya ve biyofizik alanında master derecesine sahiptir ve geçmişte U.C. Berkeley'de bulunan Ulusal Bilim Vakfı'nda araştırmacı olarak çalışmıştır. Mike halen AVA Yatırım Analitiği'nde baş yatırım stratejisti olarak çalışmaktadır. Mali kıyameti ayrıntılı olarak öngören tek uzman olarak Mike, yatırımcılar için önemli bir rehberlik kaynağı olmuş ve onların emlak ve banka krizini ve buradan doğan küresel ekonomik çöküşü idare edebilmelerine yardımcı olmuştur. Öngörülerinin isabetliliği onu, Amerika'nın en kavrayışlı ve yaratıcı maliye uzmanları arasına yerleştirmiştir. Kendisi, America's Healthcare Solution (“Amerika'nın Sağlık Çözümü”), The Wall Street Investment Bible (Wall Street Yatırım İncil'i), America's Financial Apocalypse (“Amerika'nın Mali Kıyameti”), Cashing in on the Real Estate Bubble (“Emlak Balonundan Kazanç Sağlamak”) ve The Startup Company Bible for Entrepreneurs (Girişimciler için Başlangıç Şirketi İncil'i”) isimli kitapların yazarıdır.

Çev: Selim Sezer

medyasafak.com