Şiî Rivayetlere Göre Hz. İsa (a.s.)

Şiî Rivayetlere Göre Hz. İsa (a.s.)
Havza Haber Ajansı, Hz. İsa’nın doğum günü olduğu iddia edilen içerisinde yer aldığımız günler vesilesiyle Hüccetülislam Resul Rezevî ile Şiî hadislerde Hz. İsa’nın öğretilerine dair bir söyleşi gerçekleştirdi. Aşağıda bu söyleşinin metnini okuyabilirsiniz.

Noel, miladi takvime göre Hz. İsa'nın doğum günüdür ve Hıristiyanlar açısından bugün en büyük bayramdır. Hıristiyanların bugüne özgü birtakım ritüelleri vardır; söz gelimi Noel ağacı süslenir; Noel Baba adında biri bugün halka hediyeler dağıtır vs. Hıristiyanların çoğunluğu bu bayramı 25 Aralık'ta kutlar.

Şia'ya göre Hz. İsa (a.s) azim sahibi (ulu'l-azm) peygamberlerdendir. Hz. İsa'nın peygamberler arasındaki yüksek makamı Kuran'da ve Şiî hadislerde açıkça görülür. Havza Haber Ajansı, Hz. İsa'nın doğum günü olduğu iddia edilen içerisinde yer aldığımız günler vesilesiyle Hüccetülislam Resul Rezevî ile Şiî hadislerde Hz. İsa'nın öğretilerine dair bir söyleşi gerçekleştirdi. Aşağıda bu söyleşinin metnini okuyabilirsiniz.

Hz. İsa'nın ne zaman doğduğu tam olarak biliniyor mu? Bu konuda Hıristiyan rivayetleri ile İslam rivayetleri arasında bir fark var mı?

Kuran'da ve Şiî hadislerde Hz. İsa'nın doğumuyla ilgili açıklamalar mevcuttur ve bunlar Hıristiyan rivayetlerinden farklıdır. Kuran'da Hz. İsa'nın doğumu Hz. Âdem'in yaratılışına benzetilir: “Allah nezdinde İsa'nın durumu, Âdem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona ‘Ol!' dedi ve oluverdi.” (Âl-i İmran, 59) Yine rivayetlerimizde Hz. Meryem'in gebeliğinin çok kısa sürdüğüne ve doğumunun, Mescid-i Aksa'nın doğusunda ıssız bir yerde gerçekleştiğine dair malumat vardır: “Kitap'ta Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti.” (Meryem, 16) Allah'ın bir mucizesi olarak orada akan bir su ve kurumuş bir hurma ağacı gövdesi vardı. Hıristiyanlara göreyse Hz. İsa güneyde, Beytüllahim'de, hem de koyun ağılında dünyaya gelmiştir. Bu bilgilerle Kuran'dakiler arasında ihtilaf vardır. Bizim rivayetlerimizde akarsudan ve hurma ağacından söz edilir. Rivayetler arasında bu gibi farklılar söz konusudur.

Şiî hadislerde Hz. İsa nasıl anlatılır?

Şiî hadisler açısından Hz. İsa, Kuran'da “mutahhara” (pak), “sıddıka” (sadık) ve “betül” (iffetli) lakaplarıyla anılan Hz. Meryem'in oğludur.

Hz. İsa Allah'ın emriyle babası olmadan dünyaya gelmiştir. Hadislerimize göre Allah tarafından insanları hidayet etmek için gönderilen azim sahibi (ulu'l-azm) peygamberdir. Risaletini bebekken, henüz beşikteyken açıklamıştır. Abid, zahid, çok namaz kılan bir insandır. İnsanlığın kurtuluşu için birtakım açıklamalarda bulunmuştur ve bu açıklamalar bizim kaynaklarımızda bugüne kadar ulaşmıştır. Şurası çok ilginçtir: Ehlibeyt'in rivayetlerinde Hz. İsa'nın sözleri yinelenmiştir. Bu rivayetleri konularına göre farklı başlıklar altında sınıflandırmak mümkündür.

Bu rivayetler hangi konulardadır ve kaç başlık altında sınıflandırılabilir?

Allah'ı bilmek, ahlak, toplumsal meselelere dair hadisler vb. Bu rivayetleri herkesin kabul edeceği şekilde üç başlık altında sınıflandırabiliriz:

İnsanın Allah ile ilişkisi

Tevhid


Mesela tevhid bağlamında Hz. İsa'dan çok dikkat çekici bir rivayet nakledilmiştir: “Ey İsa! Ben senin Rabbinim, atalarının Rabbiyim; ben tekim, her şeyi tek başıma yarattım ve her şey benim yaratışımın eseridir.” (el-Kâfi, c. 8, s. 131) Rivayette yaratıcının sadece Allah olduğu vurgulanmış ve her türlü şirk düşüncesini insanın zihninden uzaklaştırılmıştır.


Başka bir rivayette ise şöyle geçer: “Ey İsa! Şahit ol ki seni ben yarattım. Sen benim kulumsun. Ben seni bu suret üzere yarattım.” (el-Kâfi, c. 8, s. 136) “Ben” ve “sen” Yaratıcı'nın ve yaratılanın konumunu belirler. Hıristiyanlık ise Hz. İsa'nın oğul, Allah'ın baba olduğunu talim eder. Bu iki varlık iki ayrı varlık oldukları halde tek bir varlıktır. Kutsal Ruh'u da ilave ederek ortaya teslisi çıkarırlar. Akıl dışı bir inancı “üçlü birlik” formülüyle aklîleştirmeye ve Yaratıcı ile yaratılan arasındaki ikiliği ortadan kaldırma çalışırlar. Bizim rivayetlerimizde ise Hz. İsa'dan yaratılan olduğuna, Allah'ın yaratan olduğuna dair tanıklık etmesi istenmiştir. Ortada bir ikilik vardır, Yaratıcı'nın ve yaratılan aynîleşmesi mümkün değildir. Böylelikle teslis inancı güzel bir biçimde çürütülür.

Bir başka rivayette ise şöyle denir: “Ey İsa! Bana hiçbir şeyi ortak koşma!” (el-Kafi, c. 8, s. 141) Bu, Hıristiyan öğretisine terstir; onlar Kutsal Ruhu ve Hz. İsa'yı Allah'a ortak koşarlar.

Bütün bunlar Hz. İsa'nın tevhid öğretisinin bugünkü Hıristiyanlığın talim ettiği inançtan farklı olduğunu gösterir. Hz. İsa, Allah'ın ve kulların konumunu birbirinden ayırmıştı.


Peygamber inancı

Peygamber inancı bağlamında bugün Hıristiyanların Hz. İsa'yı peygamber olarak kabul etmediklerini görürüz. Hz. İsa'yı Allah'ın oğlu kabul ederler. Oysa Hz. İsa Allah'ın peygamberidir ve kendisinden sonra peygamber geleceğini müjdelemiştir. Hadise dayanarak şunu söyleyebiliriz: Hz. İsa Tevrat'ı kemale erdirmiş ve Hz. Muhammed'in (s.a.a) peygamberliğini müjdelemiştir. Söz gelimi Hz. İsa ile Allah arasında geçen münacatta şöyle der: “Ey Meryem'in oğlu! Sana elçilerin efendisi ve habibim Ahmed'i müjdeliyorum.” (el-Kâfi, c. 8, s. 139) Rivayetin devamında Hz. Peygamber'in özellikleri belirtilmiştir: “Rahmeten li'l-âlemin.” O, âlemlere rahmettir ve belli bir kavme özgü değildir. Buna göre Hz. İsa Tevrat'ı kemale erdirmek ve Hz. Muhammed'in (s.a.a) gelişini müjdelemek için gelmiştir.

Ahiret inancı

Hz. İsa'nın kıyametle ilgili açıklamaları da vardır: “Ey İsa! Devamlı olmayan lezzetin bir hayrı yoktur. Salih kullarım için hazırladığım şey hakkında bilgin olsaydı ona ulaşmak için canını dişine takardın. Şüphesiz hiçbir yurt ahiret yurdu gibi olamaz.” (el-Kâfi, c. 8, s. 135) Hz. İsa'nın bakış açısından dünya geçicidir, kalıcı değil. Hz. İsa'ya göre Allah dünyayı yaratmış ve insanlara saadet yolunu göstermiştir. İnsanlar peygamberlerin öğretilerine uyarlarsa bu, onların saadet yolunu seçtikleri anlamına gelir ve bu vesileyle dünya saadetini de elde ederler.

Teslis inancını bütün Hıristiyan teologları kabul eder mi, yoksa bu onların genel kabul görmüş inancı mıdır?

İki çeşit Hıristiyanlık söz konusu: Gerçek Hıristiyanlık ve Pavlus Hıristiyanlığı. Gerçek Hıristiyanlık bugün yaşamamaktadır. Pavlus Hıristiyanlığı ise Hıristiyanlığın dünyada yaygın olan çeşididir. Bu inanca göre Hz. İsa Allah'ın oğludur. Teslise inanırlar ve bu üçünün aynı zamanda bir olduğunu söylerler. Bu inanç bizim biraz önce naklettiğimiz rivayetlere aykırıdır. Çünkü ikilik her zaman söz konusudur. Allah ile Allah'ın kulu arasında birlikten söz edilemez.

İnsanın insanla ilişkisi

Ekonomik meseleler

İnsanın hemcinsleriyle kurduğu her türlü ilişkiye dair hadis mevcuttur. Söz gelimi ekonomik ilişkiler bağlamında Allah, Hz. İsa'ya şöyle buyurur: “Ey İsa! İsrailoğullarına söyle haram kazançtan uzak dursunlar!” Hıristiyanların Hz. İsa'nın ekonomik, sosyal ve siyasî meselelere dair bir beyanının olmadığı iddiası doğru değildir. Bilakis bizim rivayetlerimizde bu konulara dair çok fazla malumat vardır.

Sosyal meseleler

Sosyal meselelerle ilgili olarak rivayetlerde şöyle geçer: “Ey İsa! Şüphesiz sen mesulsün. O halde ben nasıl sana rahmet ediyorsam, sen de zayıflara merhamet et. Ve yetimlere kötü davranma!” (el-Kâfi, c. 8, s. 138) Bir başka rivayette ise şöyle geçer: “Kendin için istemediğini başkası için de isteme!”

Sosyal meselelerle ilgili olarak Hz. İsa'dan yine ilginç bir beyanla karşılaşırız: “Size diyorum: Sizinle irtibatı kesen akrabalarınızı ziyaret edin. Size kötü söz söyleyene esenlik dileyin…” (Tuhafu'l-Ukul, s. 503) Bu, Hz. İsa'nın öğretisinde intikam ve kin duygularına yer olmadığını gösterir. Ama biz dünya üzerinde Hıristiyanların kinci duygularla başlattıkları onlarca savaşa şahit olduk; mesela Birinci Dünya Savaşı Avusturya kralının öldürülmesi üzerine başladı. 28 Temmuz 1914'de Avusturya-Macaristan Krallığı veliaht prensi Arşidük Ferdinand'ın ve eşinin Sarayova şehrinde bir Sırp tarafından öldürülmesi savaşın bahanesi oldu. Oysa Hz. İsa size kötülük yapana iyilikle cevap verin der. Şimdi de 11 Eylül'de üç bin insanın öldüğü iddia ediyorlar ve buna karşılık Afganistan ve Irak'ta on binlerce masum sivili öldürüyorlar! Hz. İsa'nın öğretilerine göre yaşamak bu mudur? Bugünkü Hıristiyanlık için böyle bir şeyden söz edilemez. En büyük savaşları Hıristiyanlar çıkardılar.

Yine aynı konuda Hz. İsa'dan nakledilen bir başka ilginç rivayet ilmi kaynağından öğrenmekle ilgilidir. İlmin herkesten öğrenilebileceği düşünülebilir. Oysa nasıl sağlıklı yiyeceği güvenilir yerlerden temin ediyorsak, düşüncenin ve ruhun gıdası olan ilmi de kaynağından öğrenmemiz gerekir. Hz. İsa şöyle buyurur: “Ey İsrailoğulları! Âlimlerin meclislerinde oturun… Şüphesiz Allah, ölü toprağı suyla dirilttiği gibi, ölü kalpleri de hikmet nuruyla diriltir.” (Tuhafu'l-Ukul, s. 393) Başka bir rivayet ise şöyledir: “Ey ilim sahibi! Âlimleri ilimleri hatırına yüceltin… (Tuhafu'l-Ukul, s. 502)

Hz. İsa'nın sosyal hayata dair açık ve güzel açıklamaları vardır.

İnsanın kendi nefsiyle irtibatı

Hz. İsa'dan nakledilen hadislerde ilim öğrenmek, zühd, tevazu vb. konular ele alınmıştır. Mesela bir rivayette Allah, Hz. İsa'ya şöyle buyurur: “Ey İsa! Asi olma. Azabı ve cezayı gerektiren şehvetten uzak dur. Seni benden uzaklaştıracak her türlü nefsanî istekten kaçın. Senin makamın bir peygamber makamıdır; o halde takvalı ol. Beni andığında nefsini alçalt ve kalbini huşu ile doldur.” (el-Kafi, c. 8, s. 136) Bu cümlelerde insanın kendi nefsiyle irtibatından söz edilmiştir. Şunu demek istemektedir: Ey insan! Zahitçe yaşa ve şehvetten ve seni Allah'tan uzaklaştıran her şeyden uzak dur.

Bir başka rivayette şöyle geçer: “Ey İsa! Kalbini haşyetle tedip et. Kendinden daha aşağıda olanlara bak, senden üstün olanlara değil!” Zengine değil, fakire bak ve Allah'ın sana ne çok nimet ihsan ettiğinin farkına var. Nitekim maddi konularda kendimizden daha zayıf olanları, manevi konularda ise kendimizden daha güçlü olanları örnek almalıyız. Devamında şöyle buyurur: “Bil ki bütün hataların ve günahların kaynağı dünya sevgisidir; dünyaya bağlanma! Ey İsa! Yalnız kaldığında beni çokça zikret.” Rivayetlerimizde Hz. İsa'nın en önemli özelliğinin zühd olduğu belirtilmiştir. Hz. İsa'nın tevazusuyla ilgili olarak şöyle nakledilir. “Ey havariler! Ben sizden bir şey talep edeceğim ve onu yerine getirmenizi isteyeceğim. Havariler, “Ne istersen yapmaya hazırız” dediler. Bunun üzerine Hz. İsa ayağa kalktı ve havarilerin ayaklarını yıkadı. Havariler utanarak, “Ey Ruhullah! Bizim senin ayaklarını yıkamamız daha uygundur” dediler. Hz. İsa, “Ben insanlara hizmete daha layığım. Ben size nasıl alçakgönüllü davrandıysam, siz de benden sonra insanlara karşı alçakgönüllü olun. Alçakgönüllü olmak size farzdır; çünkü hikmet tevazu ile çoğalır, tekebbürle değil. Nitekim bitkiler de toprakta yeşerir, kayanın üzerinde değil.” (Kısasu'l-Enbiya, s. 583) Aynı şekilde ilim öğrenmek gerektiğine vurgu yapar. Zira hikmet müminin yitiğidir.

medyasafak.com