"Bahreyn Yönetimi Medya Ağı Örmek İçin Milyonları Nasıl Harcıyor?"

"Bahreyn Yönetimi Medya Ağı Örmek İçin Milyonları Nasıl Harcıyor?"
El-Menar'da yayınlanan bu analiz, Bahreyn rejiminin medya üzerinden yürüttüğü halkla ilişkiler faaliyetlerini ele alıyor.

Bahreyn Yönetimi Medya Ağı Örmek İçin Milyonları Nasıl Harcıyor?

Matt Hardigree

 

El-Menar

 

Yukarıdaki resimdeki bir demokrasi yanlısı değil bir “sabotajcı” aslında.

Ve onu deviren ağır silahlı araçlar da bir ayaklanmada en az 13 kişiyi öldüren ve iki hafta önce ayın 14'ünde protestocuları vuran acımasız Bahreyn silahlı kuvvetlerinin bir parçası değil, “çok modern ve duyarlı kamu güvenliği güçleri” olarak eğitilen “aydınlanmış barış koruyucularıdır”.

Durum bu, en azından şimdilerde işi Bahreyn yönetiminin yararına batılı medya için daha iyi şeyler üretmek olan eski ünlü siyasi haberler editörünün bana gönderdiği e-postaya göre böyle.

Geçen sene batının “Arap Baharı” olarak dillendirdiği olayların ana muhataplarından olan ülkede iptal edilen Fomula 1 yarışlarının ülkede yeniden yapılmasını isteyen Bahreyn elit yönetimiyle işbirliği içinde yürütülen kampanyanın bir parçasıdır aslında bu.

Yarışlar küçük Arap krallığında her şeyin yolunda olduğuna dair medyayı ikna çabalarıyla birlikte şimdilik yeniden düzenleniyor.

Eğer göz yaşartıcı gazlara ve protestocuların ölümüne takılmazsanız, yarışlar için mükemmel bir ortam var. Özür dilerim “sabotajcı”

Bahreyn ve Arap Baharı

Bahreyn 300 mil karelik yüz ölçümü ve bir milyon üç yüz binlik nüfusuyla Körfezde bir ada krallıktır. Tüm güç kral Hamid bin İsa Al-Halife tarafından yönetilen kraliyet ailesinde olsa da, ismen anayasal monarşi. Seçimle gelmemiş, dünyanın en uzun süreli başbakanı kralın amcasıdır.

Bölgedeki birçok ülkede olduğu gibi, dini farklılıklar söz konusu. Yönetici elitler Sünni, halkın çoğunluğuysa Şiilerden oluşuyor. Az miktarda yapılan önceki siyasi reformlara karşın, Şii çoğunluk çok az bir siyasal güce sahip ve zayıf durumdalar.

Nüfusun dışarıda bırakılmış kısmını temsil eden demokrasi yanlısı gruplar bir eylem çağrısında bulundu ve “Arap Baharının” ortasında, 14 Şubat 2011'de meydana indiler. Başlangıçta birkaç bin insan vardı ancak sonrasında yüz binlerce kişi göründü meydanlarda. Neredeyse nüfusun dörtte biri bir meydanda ya da ötekisinde protestolara katıldılar. İnci meydanında, yaklaşık 92 metre uzunluğundaki gösterilerin sembolü konumuna gelen İnci Anıtı etrafında toplandılar. Bunun bir diğer örneğiyse Mısır Tahrir Meydanı idi.

16 Martta güvenlik güçleri protestocu grupları güç kullanarak dağıtmaya başladı ve iki gün sonra yönetim Sünni dostları Suudi Arabistan ve BAE askerleri ve tanklarının yardımıyla İnci Anıtını yıktı. Devlet televizyonunda bu trafik akışını rahatlatmak için yapılmış bir girişim olarak aktarıldı ki bu tamamen yalandı. Eğer durum çok korkunç olmasaydı belki eğlenceli bile olabilirdi. Olaylara yanıt bulmak için oluşturulan Bahreyn Bağımsız Soruşturma Komisyonunun (BBSK) raporuna göre Şubat ve Mart aylarında en az 13 kişi öldürüldüğü. Bu dönemde ölen 13 kişiden 5'i işkencelere maruz kalmışlardı. Güvenlik güçleriyle ilişkilendirilebilecek başka 19 ölüm daha var. Yüzlerce Bahreynli yakalandı, yaralandı, işkencelere maruz kaldı ve bazıları bunların hepsini birden yaşadı.

Zayıf bir silah gücüne sahip göstericiler de güvenlik güçlerini öldürdüler. Toplamda üç polis memuru ve bir subay göstericiler tarafından Şubat ve Mart aylarında öldürüldü. Protestocular şiddetli bir şekilde ezildiler ve ABD ve Batılı yönetimler kenarda durdular, zira stratejik önem – ABD donanmasının 5. Filosu Bahreyn'de ve İran'a yakın bir yere konuşlanmış durumda - siyasal reformlara ağır basıyordu.

Kelly McEvers'ın ABD Dış İşleri Bakanlığı, göstericiler ve görece olarak mutedil birisi olan veliaht prens arasında geçenleri konu eden Washington Post Monthly'e yazdığı hikâyesinden alıntılıyorum:

ABD ile İran arasında ülkenin nükleer programı ve Körfezi kontrol eden yolların kapatılması tehdidiyle tansiyonun yükselmiş olmasından dolayı, ABD yetkilileri Bahreyn'in zor komşuluk ilişkileri içerisinde ABD'nin kolayca kaybedemeyeceği iyi bir dost olduğunu söylüyor.

Baskılara rağmen, gösteriler ve şiddet yine de devam etti. Uluslararası kamuoyunu ve göstericileri rahatlamak çabasıyla, kral göstericilerin içinde bulundukları durumu araştırması ve yönetimin tansiyonu düşürebilmesi için gerekli adımları önermesi için BBSK'yı kurmayı kabul etti.

Komisyon sonuç olarak, bu süreçte meydana gelen birçok insan hakları ihlalini ve hükmet sansürünün gevşetilmesi, davaların askeri mahkemelerden sivil mahkemelere aktarılması, göstericilere yardım etmek gerekçesiyle tutuklanan sağlık personelinin serbest bırakılması, üniversite öğrencilerinin ve sivil çalışanların haklarının iade edilmesi, sivil seçimlerin yapılması, yüksek dereceli ifade hakkının tanınması gibi yönetimin atacağı öncelikli adımları da içeren 500 sayfadan fazla bir rapor yayınladı.

Yönetimin bu reformların ne kadarını gerçekleştirdiği siyasi gruplar, uluslararası gözlemciler ve yönetimin kendisi arasında bir tartışma konusudur. Hükümet kendisinin reformların birçoğunu yaptığını söylüyor.

Londra merkezli Bahreyn Özgürlük Hareketinin sözcüsü Sunnah Akhtar buna katılmıyor. Jalopnik haber merkezine Ocak ayında attığı bir e-postada reformları yetersiz olarak tanımlamış.

BBSK'nın bulgularının yayınlanmasından bu yana, Bahreyn yönetimi ve uluslararası kamuoyu, Profesör M. Şerif Bassiouni ve ekibi tarafından sunulan önerilerin uygulanması konusunda çok az çaba harcadı. Komisyon güç kullanımı, tutuklanmalar, gözaltındaki insanların durumu, gözaltılar ve fikir, toplantı ve birlik kurma özgürlüğüyle ilintili soruşturmalar konusunda tavsiyelerde bulundu. Rapor yayınlasa da, şu ana kadar bu tavsiyelerden hiçbiri ya da meseleyle ilgili başka tavsiyeler yerine getirilmedi ve Bahreyn halkı arasındaki rahatsızlık da ciddi bir şekilde arttı.

Akhtar'ın belirttiği rahatsızlıklar sonrasında bugüne kadar devam etti. Devrimin gayri resmi lideri Nebil Receb Ocak ayında dövüldü ve 31 Martta tutuklandı.

Güvenlik güçleri şiddet içermeyen biçimlere daha sınırlı yanıt verdiklerini iddia etmelerine rağmen 22 yaşındaki bir gösterici daha vuruldu geçen hafta.

Bahreyn'in Uydurma Makinesi

Tüm bunlar The Sunday Times'ın eski siyasi haberler editörü, şimdi de Bahreyn yönetimi halkla ilişkiler danışmanı olan David Cracknell'ın neşeli değerlendirmelerinin aksini gösteriyor. Onun Big Tent Communication adlı şirketi doğrudan ya da başka şirketler üzerinden durum hakkında “doğru olmayan haberleri doğrulamak” üzere Bahreyn yönetimi tarafından kiralanmıştır. Bahreyn yönetimi tarafından kiralanan diğer danışmanlar da, Howard Dean şirketi eski yöneticisi, Joe Trippi ve Washington halkla ilişkiler şirketi Sanitas İnternational.

The Times gazetesinde bu hafta yayınlanan bir haberde, Hugh Tomlinson gazetenin ülkenin devrim başladığından bu yana uluslararası imajını temizlemek için milyon dolarlar harcadığını öğrendiğini söyledi.

Sünni yönetici aileden demokratik reform koparmak talebiyle Şiiler tarafından yönlendirilen gösteriler geçen yıl 14 Şubatta başladı. O günden bugüne Bahreyn hemen hepsi Washington ve Londra merkezli olan en az on halkla ilişkiler şirketiyle yeni anlaşmalar imzaladı. Bunların başını 11 Eylül saldırılarından sonra ülkenin imajını düzeltmesi için Suudi Arabistan tarafından tutulan Qorvis şirketi çekiyor.

Bahreyn Qorvis'i aylık 40.000 dolara (ek masraflar hariç) tutmuş. Bahreyn bağlantısına yol gösteren eski dışişleri bakanlığı görevlisi Matt Lauer, PR Newswire'da krallığın ABD ile uzun yıllardır sürdürdüğü dostluğa vurgu yapan istikrarlı yazılar yayınlamakta.

Cracknell'in tamamen istenmeden verilmiş, arka planda da hükümet tarafından parası ödenen bir danışman olan bir gazetecinin diğerine karşı samimiyeti yatan ilk maili bana 11 Ocakta geldi. Onun demek zorunda olduğu şey işte ortada:

Durum hakkındaki değerlendirmeleri, Bahreyn yönetiminin olaylara barışçıl yaklaştığı, karışıklıkların Londra'dakiyle aynı orantıda olduğu ve gazetecilerin haberleri iyice sorgulamak istedikleri, Batı medyasına düşen istismar haberlerini de muhalif lider Nabil Receb'in ürettiği yönündeydi. İşte e-postadan bir parça:

David Cracknell'den E-Posta – Ocak 2012

Sizi temin ederim ki planlandığı gibi Formula 1 yarışları nisan ayında düzenlenecektir ve ülkede çok problem yok. Muhaliflerin halkla ilişkiler makinesi dünyayı aksine inandırabilir. Evet, birkaç barbarın polise sorun çıkarması gibi birkaç cılız kavga var (geçen yaz Londra'da vukuu bulan ayaklanmalar gibi) ancak eğer Bahreyn'e gelirseniz, zamanın %99'unun güvenli ve barış içinde geçtiğini göreceksiniz.

Bana ve diğer izleyici gazetecilere gönderilen bu e-postalar Bahreyn'i güvenli göstermek için işkence ve protestolar hakkındaki haberleri geçersiz kılma girişimi içeren ifadelerle doludur. Aynı zamanda, Cracknell, polise saldırı olarak tanımladığı şeyin altını çiziyor. E-postalarını okumak aynı anda iki Bahreyn'in var olduğunu düşündürüyor, birisi polisle çatışan şeytan göstericiler tarafından şiddetle doldurulmuş, ötekisi neredeyse tamamen barış içinde.

Sadece iki hafta sonra gelen bu e-posta ile yukarıdakinin zıtlığına bakın:

İçişleri Bakanlığındaki bir yetkili, güvenlik görevlilerinin dün Krallık genelinde şiddetli saldırılara uğradıklarını doğruladı. (24 Ocak) Saat 22.00'de 41 polisin ciddi şekilde yaralandığına dair raporlar vardı. İki tanesiyle Bahreyn Güvenlik Güçleri Hastanesinde ciddi şekilde ilgilenilmekte ve bir tanesi de ciddi şekilde yanmış.

Polis maskeli ve silahlı kadın, erkek ve bazı yerlerde de çocuklarla karşı karşıya geldi. Göstericilerin metal çubuklar, şişeler, taşlar ve petrol bombalarını doğrudan çevik kuvvet polisine atmasıyla en şiddetli çatışmalar Duraz, Sanabis, Dair ve Al-Ekr'de yaşandı. Saldırılar muhalif grupları destekleyen grup ve şahısların şiddetli tavırlarıyla daha da alevlendi.

Konuştuğumuz muhalifler onun bu ifadelerini kabul etmiyorlar, Uluslararası Af Örgütü'nün bölgedeki temsilcisi de öyle. Af Örgütü araştırmacılarından biri olan Said Boumedouha, yönetimin çizdiği gibi bir istikrarın söz konusu olmadığını dile getiriyor.

Bu yılın başında Boumedouha, Jalopnik'e verdiği bir demeçte, “Polis ve çevik kuvvetin göstericilere müdahale biçimi çok değişmiş değil. Halen evlerin içine göz yaşartıcı bomba atıyorlar, bu uluslararası kanunlarda yasak olmasına rağmen. Özellikle protestolar sırasında işkencelerin ve kötü muamelelerin olduğuna dair raporlar alıyoruz hala” şeklinde konuşmuştu.

Boumedouha, BBSK'nın önerilerinin yerine getirilmesi için belli adımlar atılmış olsa da, önemli reformları yürürlüğe koymak yerine hükümetin Cracknell gibi halkla ilişkiler uzmanları tutmak için bolca para harcadığına inanıyor. Aynı şekilde yönetimin Formula 1 yarışlarıyla dünyaya Bahreyn'in batı eliyle rejim değişiklileri yaşayan Libya ya da Mısır gibi olmadığını göstermeyi hedeflediğini düşünüyor.

Boumedouha, “Bence yönetim umutsuz bir şekilde yarışların yapılmasını istiyor. Geçen yıl, yıl içinde yarışları tekrar düzenlemek için çok uğraştı ve protestocuların ekonomiyi çok kötü etkilediğinin farkındalar” diye belirtmekte.

Yarış

Bahreyn halkla ilişkilerinin geçen dört ay boyunca yarışlar için yaptıkları girişimler çok açıktı. Grand Prix'i desteklemeleri için Damon Hill gibi eski yarışçıları da davet ettiler. Ya da korkuları bastırmak için Micheal Schumacher'den The Telegraph'ta bir parça alıntı yapıldı.

Tüm bu halkla ilişkiler gerçekten işe yarayabilir. Formula 1 patronu Bernie Ecclestone Bahreyn'deki yarıştan şüphesinin olmadığını söyledi ve medyayı Bahreyn'de şiddet olduğuna dair haberler uydurmakla suçladı.

BBC'ye verdiği demeçte Ecclestone, “Bahreyn'e dair güzel olan şey, ülkenin birçok yerden daha demokratik olduğudur. İnsanlar istedikleri zaman konuşabiliyorlar ve istiyorlarsa gösteri de yapabilirler” dedi.

Af Örgütüne göreyse gerçek öyle değil. Yasada, altı kişiden fazla insan protesto yapmak için toplanmadan önce yönetimden izin almalıdır, diye yazıyor.

Af Örgütü, kendi namlarına, açıkça yarışın iptalini istemedi ancak STK'lar ve hükümetler önemli reformların yapılması adına baskı yapma için yarışın çektiği dikkatin kullanılması gerektiğini söylediler.

The Guardian'daki John Lubbock ile ortak yazılan makalede Receb, “Yarışlar düzenlenmemelidir. ABD ve İngiltere'nin böylesi baskıcı bir rejimi desteklemeleri çok şaşırtıcı ve hatta Formula 1 de Bahreyn yarışlarını zamanında yapmayı planlıyor” dedi.

Halkın tepkisini ölçmek kolay değil ancak yarışları protesto eden gençler bu hafta başında göz yaşartıcı bombaya maruz kaldılar.

Geçen hafta önceden Krallığa gülümseyen, şimdilerde ise yarışlar yapılmadan Bahreyn'deki acı, kaygı ve gerginliğin de hesaba katılması gerektiğini belirten eski Formula 1 şampiyonu Damon Hill'in ziyaretiyle halk baskısı daha da arttı.

Kalpler mi değişti?

Bu hikâye için Cracknell ile bağlantı kurmamdan haftalar sonra, Formula 1 yarışları biter bitmez artık Bahreyn yönetimi için çalışmayacağını söylemek için bana ulaştı ve şunları yazdı:

Bahreyn yönetimi adına çalıştım çünkü Kral ve Veliaht Prens'in ilerici programlarına inanıyorum.

İnsan hakları uzmanlarını eksiksiz ve bağımsız bir soruşturma yapmak için getirmek – ki bu uzmanlar asla sorgulanmadı – cesurca ve emsalsiz bir öncülüktü. Onlar 26 tavsiyenin hepsini uygulamayı denediler ve bu takdire şayan bir şeydir. Bölgedeki diğer yönetimler hatta demokratik gösterilere izin bile vermiyorlar, bu yönetim veriyor.

Benden asla yönetimi sıkıntıdan kurtarmam istenmedi. Ben onların reform programlarının mümkün olduğunca en geniş dinleyici kitlesine ulaşması için yapıcı tavsiyelerde bulunmak için işe alındım. Birçok saygın mevkide çalışmış tanınmış bir gazeteci olarak, Bahreyn yönetimi tarafından onların saygınlığını koruyacak uluslararası bir bakış açısı kazandırmak için davet edildim. Ben her zaman iyi halkla ilişkilerin doğru işleri yapmaktan geldiğini söylerim, onlar da büyük ölçüde bu öğüdü tuttular.

Umarım, Kuzey İrlanda'da olduğu gibi Bahreyn'de de halk bir araya gelip, farklılıklarını kenara koyarlar.

Ben teokrasiye değil, demokrasiye inanan bir yönetim için çalıştım. Umarım demokrasi kazanır.

Cracknell, görevi, eleştirel basının perspektifini hükümetlerce daha kabul edilebilir hale döndürmek olan makinenin küçük bir dişlisi sadece. Onun sözleşmesini yenilememe kararı çok şeyi değiştirmeyecektir muhtemelen. Bahreyn yönetiminin harcadığı onca parayla, aynı işi yapan başkaları da var, bir başkası onun yerini alacaktır.
 

medyasafak.com