"Yermuk Kampının Kaderi Nehr’ül Barid’le Aynı mı Olacak?"

 "Yermuk Kampının Kaderi Nehr’ül Barid’le Aynı mı Olacak?"
Ünlü gazeteci Franklin Lamb, Yermük Kampı'ndaki izlenimlerini kaleme aldı...

Franklin Lamb
 

El Menar
 

(Yermuk kampı-Şam'dan aktarıyor)
 

Şam'da, bu gözlemcinin görüştüğü ve aralarında bağımsız araştırmacı Hamad Sail el Mavid'in de bulunduğu, Filistinli yazarlar sendikasından bazı Filistinliler böyle söylüyor.
 

İki kampın kaderi arasında bazı benzerlikler olduğunu kabul etmek gerekir. Her ikisi de, Suriye, Ürdün, Lübnan, Batı Şeria ve Gazze'deki 57 Filistin mülteci kampı içinde “daha iyi” olanlar arasında. Biri Lübnan'da, diğeri Suriye'de bulunan kampların her ikisine de Selefi-cihadçı gruplar girdi. Dokuz ülkeden cihadçılar, 2007 başlarında Lübnan'ın Trablusşam kenti yakınlarındaki Nehr'ül Barid kampına akın etmeye başladılar. Son aylarda ise bir kısmı birbirinden ayrı olarak, tam 29 ülkeden Selefiler Şam'daki Yermuk kampına girdi ve 16 Aralık 2012 tarihinde büyük bir saldırı gerçekleşti. Dışarıdan gelen her iki gruba da ABD'nin müttefiki Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkeleri tarafından silah ve büyük finansman desteği sağlandı ve her iki proje de Madeline Albright'ın deyimiyle “yaratıcı kaos”u faydalı gören Amerikan ve İsrail hükümetleri tarafından kabullenildi. Her iki kamp da kısa süre sonra, içeri sızanları sürme veya öldürme emirlerini bekleyen hükümet güçleri tarafından kuşatıldı. Her iki kamp da havadan bombalamaya maruz kaldı. Bugün, her iki kampın sakinleri hegemonik çıkarların, Filistinlilerin vazgeçilemez bir hak olan Filistin'deki evlerine geri dönüş hakkını ortadan kaldırma projesinin bir parçası olarak azami sayıda mülteciyi Levant bölgesinden çıkmaya zorlamak için kampı yok etmek ve boşaltmak istediği şüphesini taşıyor.
 

Kampın aralıklarla bombalandığı son on haftanın ardından 40'tan fazla kamp sakini öldü ve Yermuk'ta bulunan 28 okul, 6 hastane ve 15 cami hasar gördü. Filistin Kızılay Teşkilatı çeşitli roket ve RPG ateşleriyle 10 ambulansını kaybetti.
 

21 Aralık 2012 sabahı Yermuk, yoğun çatışmalar, bazı bölgelerdeki büyük çaplı yıkım ve iki bombanın patlamasıyla geçen bir haftanın ardından genel olarak sakindi. Bu hafta kaçan 100,000'den fazla Filistinliden yüzlercesi, dün gece, soğuk, ıslak, rüzgarlı sokaklar, parklar ve otoparklarda kalmak yerine evlerinden geriye kalana geri dönmek için Suriye ordu hatlarından geçerek yaşamlarını riske etti. Bugün daha fazlası dönüyor.
 

Yermuk'taki çatışmaların alevlenmesinde Filistin Halk Kurtuluş Cephesi – Genel Komutanlık'ın (FHKC-GK) ve örgüt lideri ve 1980'lerin başlarında Philip Habib tarafından çokça karalanmış “reddiye cephesi”nin kurucularından biri olan Ahmed Cibril'in rolü hakkında ne düşünülürse düşünülsün, her ikisi de geçen Pazar günü gerçekleşen saldırının arkasından kampı korumak ve sükûnet ve güvenliği yeniden inşa etmek için gece gündüz çalıştı.
 

Bu gözlemci, Genel Komutanlık Siyasi Büro üyesi Enver Reca ile görüşmesi sırasında, bu yöneticinin zamanını aldığı için kendisini suçlu hissetti, zira telefonları neredeyse hiç durmadan çalan Reca, kamp sakinlerinin sorunlarını elinden gelen en iyi şekilde çözmeye çalışıyor, bürosundaki silahlı militanlara ve telefonda konuştuğu başka kişilere bağırarak emirler veriyor, bazı adamlarına eve gitmek veya karşı safa geçmek için verilen Körfez rüşveti olduğunu iddia ettiği paraları aldığı için küfrediyordu... Sürekli Cibril'e danışan Suriye yetkilileri, diğer Filistinli gruplar ve hatta bazı El Nusra veya diğer Selefi grupların üyeleri, kampı kurtarmak için bir anlaşmaya varmaya çalışıyor.



Genel Komutanlık'ın çabalarına rağmen Cibril ve örgütü Yermuk'ta istenmeyen kişiler konumunda ve FHKC-GK'nın yakın zamanda geri dönüp dönemeyeceği belli değil. Geçen Çarşamba günü Filistin Büyükelçiliği'nde yapılan toplantıda Cibril ve grubu kara listeye alındı. Yermuk içinde kendisine karşı çok sert tepkiler var, fakat “El İslamiye” ve diğerlerinin yetkililerle yaptığı görüşmeler sonucunda bu gözlemci bakımından, Cibril'in suçlarının ne olduğu açık değil. Cibril'in Yermuk'taki birkaç yüz Filistinli'yi haftalık 150 dolar ücretle tutarak görünüşte düzeni ve kamp içindeki “tarafsızlığı” korumak için “halk güvenlik komiteleri” oluşturduğu doğru; bu kişilerden bazılarının uyuşturucu kullanmak ve ticaretini yapmakla ve kendilerine karşı çıkanlara kaba davranmakla suçlandığı da doğrudur, fakat GK'nın kamp içinde cinayet işlediği veya soygunlara yahut diğer ciddi su fiillerine bulaştığı kanıtlanmış değildir. Her durumda, Cibril'in kurduğu “halk komiteleri” şu anda çökmüş ve dağılmıştır.
 

Kampa dönen Filistinli mülteciler korkularının bir kısmını kaybetmişler ve “dışarıdan gelen” fakat hâlâ içeride olan bazı silahlı kişilere kızgınlar. Geriye kalan El Nusra üyeleri – çok fazla değiller gibi görünüyorlar ve artık kamp sakinlerini de tehdit edecek gibi görünmüyorlar – ara yollarda nargile içerken ve çocuklarla ve geri dönen kamp sakinleriyle şakalaşmaya çalışırken kamptakiler onlara çatık kaşlarla bakıyor. El Kaide tiplerinden bazıları, göründüğü kadarıyla gerçekte hiç görmedikleri, fakat düşman olduğunu veya Şeytan'a benzediğini düşündükleri bir Amerikalı ziyaretçiyle fotoğraf bile çektirmek istediler. Çay içerken, içlerinden biri, bu gözlemcinin endişe etmemesi gerektiği, çünkü fidye için kaçırmayacakları şeklinde espri yaptı.  Kendilerine, Stephen Decatur'ın “Ülkem haklı ya da haksız olabilir, fakat haklı olduğunda doğru şekilde tutulması, haksız olduğunda ise doğru hale getirilmesi gerekir” formülasyonuyla kendimi yurtsever olarak görmeme rağmen, kaçırılmam halinde hükümetin benim serbest bırakılmam için tek bir kuruş bile vermeyeceğine dair kesin garanti verdim. Şunu söylediğimde ise güldüler: “ama belki hükümetim siz arkadaşlarına, beni elinizde tutmaya devam etmeniz için fidye ödeyebilir!”
 

Yermuk içinde açık bir mezhep çatışması yaşandığı yönündeki raporlar doğru görünmüyor. Sakinlerden sürekli duyduğunuz şey, çatışmanın dışında kalmak ve taraf olmamak istedikleri. Onları Suriye iç savaşına sürüklemek isteyen çeşitli unsurların kesin bir şekilde farkındalar.  Yaygın algı, Yermuk'un maruz kaldığı şiddetle geçen ayların, isyancıları da, hükümeti de desteklememek gerektiği yönünde bir mesaj olduğu ve aksi halde Yermuk'un sonunun Kuzey Lübnan'daki Nehr'ül Barid kampı gibi olacağı şeklinde.
 

Franklin Lamb Suriye'de araştırma yapmaktadır ve kendisine fplamb@gmail.com adresi üzerinden erişilebilir.

 

Çev: Selim Sezer
 

medyasafak.com