"Suriye Silahlı Muhalefeti Bölünmeyle Karşı Karşıya"

"Suriye Silahlı Muhalefeti Bölünmeyle Karşı Karşıya"
"Müfreze komutanlarının kibirden gözleri öyle kör olmuş ki, silahlarını saklıyor ve sivillerin yaşamlarıyla ilgilenmeksizin, diğer grupları ortadan kaldırmak için kullanıyorlar."

Tarık El Abid


Almonitor.com (Es-Sefir)


Humus ve Hama ile birlikte Suriye topraklarının üçte birini kapsayan orta Suriye bölgesi, uzun süredir rejim güçleriyle silahlı muhalefet arasında yaygın çatışmalara tanık oluyor.
 

Muhalefet grupları “Hama şehrinin kurtarılmasını” kutlamayı başarırken, komşusu Humus şehri, çatışmalar bir kez daha ve muhalefetin aleyhine olacak şekilde alevlenmeden önce geçici olarak bir tür özerkliği yaşadı.
 

Humus'ta Deir Baalba mahallesi, medya yayınlarını ifşa eden rejim güçlerinin eline geçti.
 

Yerel koordinasyon komiteleri, 200'den fazla insanın hayatını kaybettiğinin iddia edildiği varsayılan bir katliam haberi yayınlarken, aktivistler bu medya propagandasının “Humus Devrimi”nin temel aktörleri arasında kişisel hesaplaşma için tasarlandığını öğrendiklerinde şaşkınlık yaşadılar. İnsanlar, silahlı müfrezelerin kademeleri arasındaki ihanet ve karşı suçlamaların kurbanı oluyorlar.
 

Hama'daki cephede, üç grup birlikte savaşıyor. Ancak bu üç grup aynı temel amacı paylaşsa da, hedefleri yapı, örgütlenme ve silahlar bakımından birbirinden farklılaşıyor.
 

Cebhet'ül Nusra çatışmanın en ön safında. Oldukça iyi bir örgütlenmeye ve büyük bir finansmana sahip. Cebhet'ül Nusra geri kalan militan gruplarla koordinasyon kurmayı en sonunda kabul etti. Çatışmalarda geniş deneyimleri olduğu için diğer gruplara üstün geliyor. Silahlı İslamcı grup, özel bir bölgede konuşlanmaksızın hedefte büyük tahribat yaratmak amacıyla temel askeri operasyonlarda kullandığı vur-kaç taktiklerinden yararlanıyor.


Cebhet'ül Nusra'nun popülerliği belirgin bir şekilde arttı; insanlar sokaklardaki gösterilerde bu İslamcı grubu destekleyen pankartlar taşıyor. Diğer yandan bu grup, medyayla arasına mesafe koymaya devam ediyor. İlave olarak, büyük örgütlenmesine ve önemli finansman kaynaklarına rağmen Cebhet'ül Nusra'dan sonra ikinci sırada gelen Ahrar El Şam Tugayları var. Tugayların militanları geçmişte Irak'ta cihadçı operasyonlara katılmış, fakat hâlâ diğer dışarıdan gelen cihadçıları kavramaktan yoksunlar.


Cebhet'ül Nusra ve Ahrar El Şam'ın yanı sıra savaşan başka pek çok müfreze var. Bunlardan en önemlisi, Humus'taki, sınırsız finansman kaynağı olan ana grupla şu veya bu şekilde bağlantısı olan El Faruk Tugayı. Bunlara ilave olarak Abdullah İbn'el Zubair Müfrezesi ve El Latamina Şehitleri grubu da var.

 

Bu gruplar üç cephede; kuzeybatı, kuzey ve güneyde, özellikle de Maarat el Numan kasabası üzerinden kuzeydeki İdlib'de çatışıyor. Halen şehir merkezini ve ordu ve güvenlik merkezlerinin tümünü denetiminde tutan rejime giden tüm askeri besleme yollarını kesmeye çalışıyorlar. Rejim ayrıca havaalanını ve Hama Kalesi'ni de denetiminde tutuyor; burada konumlanmış olan ağır silahlı birlikler muhalif militanları hedef alıyor. Rejime bağlı güçler Rastan'daki teknik müfrezeye ve askeri havaalanına da hâkim. Bunlara ilave olarak Mardeh ve Sağlabiye şehirlerinde Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) halkı, rejimin saldırılarına yanıt olarak bölgeleri vuracağı için evlerini boşaltmaları yönünde ikaz etti. ÖSO ayrıca “önceden uyarılan önceden silahlanır” yazılı bildiriler dağıttı.
 


Savaşçılar rejimle olan çatışmalarının ganimetlerine bağımlıyken, dışarıdaki destekçileri bu gruplara yönelik beslemelerini sınırlamaya meyilli. Belki Türkiye'nin muhalefete finansman sağlamak için baraj kapaklarını açmaktan imtina etmesinin nedeni, Ankara'nın kısa süre önce Antalya'da kurulmuş olan yeni askeri liderliğin rolünü aktive etmek istemesidir. Türkiye ayrıca, Suriye Devrimci ve Muhalif Güçleri Koalisyonu üyelerinden Ahmed Ramazan'ın belirttiği üzere Cebhet'ül Nusra'nın tüm Suriye topraklarına yayılması nedeniyle de sinirli.


Halep'teki kaos durumunun, mezhepçi gerilimden etkilenmeyen Hama ve çevresindeki duruma benzediği söylenemez. Ancak Hama'dan farklı olarak Humus'taki tüm silahlı gruplar finansman ve silah konusunda özel kaynaklara bağımlı. Birçok grup üzerinde Müslüman Kardeşler, Selefiler, Katar ve Türkiye'nin etkilerinin ağır bastığının açık göstergeleri var. Eş zamanlı olarak diğer silahlı gruplar ve müfrezeler medyaya verdikleri röportajlarda sivilleri müfrezeler arası çatışmaların ve finansman kaynaklarının sınırlılığının etkilerinden koruma ihtiyacını vurgulamaya devam ediyor.


Bu bağlamda bir aktivist, müfrezelerinin liderlerini başka bir müfreze tarafından “kurtartılmış” bir binanın önünde veya belli bir bölgedeki bir sokakta görüntüye çekerek insanları bölgeyi kurtaranların kendileri olduğuna inandırmaya çalışacaklarını söyledi. Böylelikle kaynaklar yalnızca, insanları buna ikna eden müfrezeye aktarılacak ve bu kaynaklar müfrezeler arasındaki saldırılar, kaçırmalar ve katliam için kullanılacak.

 

Bu, medya aktivistlerinin isteğiyle şişirilmiş, bahsetmeye değmeyen bir fabrikasyon haber. Müfreze komutanlarının kibirden gözleri öyle kör olmuş ki, silahlarını saklıyor ve sivillerin yaşamlarıyla ilgilenmeksizin, diğer grupları ortadan kaldırmak için kullanıyorlar. Ancak Humus'taki en şaşırtıcı şey Cebhet'ül Nusra'nın varlığı. Pek çok aktiviste göre bu Selefi hareket Humus çatışmasında aktif değil, fakat isyancılara yardım sağlamaya devam ediyor. Ancak bu, aylardan beri birinci cephe olan Humus'ta diğer Selefi grupların var olmadığı anlamına gelmiyor. Humus, nefret ve mezhepçilikle öyle dolmuş ki, Suriye devriminin “zayıf halkası” olarak tanımlanıyor.
 

Çev: Selim Sezer
 

medyasafak.com