"Mali’ye Bombalar Düşerken Fransa Dengesiz Bir İkiyüzlülük Sergiliyor"

"Mali’ye Bombalar Düşerken Fransa Dengesiz Bir İkiyüzlülük Sergiliyor"
Tony Cartalucci'den Fransa'nın Mali'deki operasyonunun sözde gerekçesi olan örgütlerle kurduğu eski ittifakını ele alan bir analiz...

Tony Cartalucci
 

Press TV


Fransa'nın Afrika ülkesi Mali'ye askeri müdahalesini savunan yığınla makale hızla dolaşıma sokuldu. TIME'da yayınlanan "Mali'deki Kriz: Fransız Müdahalesi İslamcı İlerlemeyi Durduracak mı?” makalesi, eski adetlerin en iyi adetler olduğuna karar veriyor ve bıktırıcı “Terörizmle Savaş” söylemini tercih ediyor.


TIME, müdahalenin “İslamcı” teröristlerin Afrika'yı ve bütün Avrupa'yı istila etmesini durdurmayı amaçladığını iddia ediyor. Özel olarak makalede, şu ifadeler kullanılıyor: 

"...Fransa'da, İslamcıların çoğunun Fransızca bilmesi ve Fransa'da pek çok yakınının olması nedeniyle, radikal İslamcı bir Mali'nin en fazla Fransa'yı tehdit ettiği şeklinde (belki de haklı) bir korku var. (Paris'teki istihbarat kaynakları TIME'a, eğitim ve savaş için Fransa'dan ayrılıp kuzey Mali'ye giden hevesli cihadçılar tanımladıklarını aktardı.) Mali İslamcı ittifakını oluşturan üç gruptan biri olan ve liderliğin önemli bir bölümünü elinde tutan İslami Mağrip El Kaidesi (AQIM) ayrıca Fransa'yı – Batı'nın gücünün bölgedeki temsilcisini – saldırı için temel bir hedef olarak tanımladı.”

TIME'ın okuyuculara anlatmamayı tercih ettiği şey şu ki, İslami Mağrip El Kaidesi (AQIM), Fransa'nın 2011'daki NATO saldırısı sırasında lehine müdahale ettiği, Libya hükümetini devirmelerine destek vermek için silah, eğitim, özel kuvvetler ve hatta uçak sağladığı Libya İslamcı Savaş Grubu'nun (LIFG) yakın müttefiki. 

Ağustos 2011 gibi erken bir tarihte, şirket finansmanlı think-tank kuruluşu Brookings Institution'dan Bruce Riedel "bir sonraki düşecek ülke Cezayir olacaktır" diye yazmış ve neşe içinde, Libya'daki başarının Cezayir'deki radikal unsurlara, özel olarak AQIM'e cesaret vereceğini öngörmüştü. Riedel, aşırıcı şiddet ve Fransız hava saldırıları olasılığı arasında, Cezayir hükümetinin düştüğünü görmeyi umuyordu. İronik bir şekilde Riedel şunları yazıyordu: “Cezayir, Libya'daki kargaşanın El Kaide ve diğer aşırıcı cihadçılar için büyük bir sığınak ve barınağın ortaya çıkmasına neden olabileceği şeklindeki özel kaygılarını ifade etti”.

Ve NATO sayesinde Libya tam olarak bu söylenen şey oldu: El Kaide için Batı destekli bir sığınak. AQIM'in Kuzey Mali'deki gelişimi ve şimdi Fransa'nın müdahil olması kaçınılmaz olarak çatışmanın Cezayir'e sıçramasına neden olacak. Riedel'in ayrıca, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın terör örgütleri listesinde bulunan (28 numara) Halkın Mücahitleri'ni (MEK) tüm İran'a zarar vermek ve oradaki hükümetin düşmesine yardımcı olmak üzere silahlandırmayı açıkça savunan – yani ABD dış politikasını hayata geçirmek için ABD Dışişleri Bakanlığı'nın bile listesinde yer alan açıkça terörist örgütleri kullanma yolunu gösteren – “Hangi Yol İran'a Gider?” kitabının iki yazarından biri olduğunu da belirtmek gerekir.

Jeopolitik analisti Pepe Escobar, Asia Times'ta çıkan “El Kaide Trablus'ta nasıl yönetmeli” makalesinde LIFG ve AQIM arasında daha doğrudan bir bağlantıya işaret etti:
 

"Çok önemli bir şekilde, 2007'de El Kaide'nin o zamanki iki numaralı ismi Zevahiri, LIFG ve İslami Mağrip El Kaidesi'nin (AQIM) resmen birleştiğini duyurdu. Dolayısıyla o tarihten itibaren tüm pratik amaçları bakımından LOFG/AQIM tek bir örgüt haline geldi ve lideri Belhac idi – hâlâ da öyle.”
 

"Belhac" diye anılan, Libya'daki LIFG'nin lideri Hakim Abdul Belhac, NATO desteği, silahları, finansmanı ve diplomatik tanımasıyla, Muammer Kaddafi'nin devrilmesine liderlik etti ve şimdi ülkeyi sonu gelmez ırkçı, aşirete dayalı ve soykırımcı bir iç çatışmanın içine soktu. Bu müdahale isyanın merkezi Bingazi'nin Trablus'tan yarı özerk bir “Terör Emirliği” olarak kopmasına da tanıklık etti. Belhac'ın son kampanyasının kaydığı Suriye'de kendisine Türkiye sınırında, yine NATO desteğinin koruması altında silah, para ve sözde “Özgür Suriye Ordusu” için savaşçı verildiği kabul ediliyor.
 



NATO'nun Libya müdahalesi, listedeki terör örgütü ve El Kaide'ye bağlı LIFG'yi yeniden canlandırdı. Bu örgüt daha önce Irak'ta ve Afganistan'da savaşmıştı ve şimdi Batı'da Mali'den Doğu'da Suriye'ye kadar geniş bir coğrafyada, hepsi NATO sayesinde olan savaşçılara, paraya ve silahlara sahip. Neo-con'ların on yıldır Batılı çocukları korkuttuğu “küresel halifelik” şimdi “İslam” sayesinde değil, ABD-Suudi, İsrail ve Katar entrikalarıyla şekilleniyor. Gerçekte, hakiki Müslümanlar bu gerçek “Batı finansmanlı terörizmle savaş”ta en büyük bedeli ödedi.

Fransız silahları, parası ve diplomatik desteğiyle şimdi NATO'nun rejim değişikliği girişimi adına kuzey Suriye'yi işgal eden LIFG, ABD Ordusu'nun West Point Terörizmle Mücadele Merkezi'ne (CTC) göre 2007'de resmen El Kaide'yle birleşti. CTC'ye göre AQIM ve LIFG yalnızca aynı ideolojik amaçları değil, beraberinde aynı stratejik ve hatta taktik hedefleri de paylaşıyor. LIFG'nin aldığı silahlar besbelli ki Sahra Çölü'nün boşluklu sınırında geçip Kuzey Mali'ye gelerek AQIM'in eline geçti.

Gerçekten de, ABC News, “El Kaide Terör Grubu: Libya Silahlarından ‘Yararlanıyoruz'” başlıklı makalede şunları aktarmıştı:  

“El Kaide bağlantılı terörist grubun önde gelen üyelerinden biri, Batılı yetkililerin uzun süreli korkularını güçlendirecek şekilde, örgütün Libya'daki ayaklanma kaosunda kaybolan binlerce silahı ele geçirmiş olabileceğini belirtti.

Kuzey Afrika merkezli İslami Mağrib El Kaide'sinin liderlerinden Muhtar Bilmuhtar Çarşamba günü Moritanya haber ajansı ANI'ye Çarşamba günü ‘Biz Arap dünyasındaki devrimlerden en fazla kazançlı çıkanlardan olduk' şeklinde konuştu. Bilmuhtar, ‘[Libya] silahlarından yararlanmamıza gelince, bu, böyle durumlarda doğal bir şeydir' dedi.” 

Libya çatışması bir sona doğru yaklaşırken Kuzey Mali'de çatışmanın başlaması tesadüf değildir. Bu, Libya yönetiminin devrilmesiyle başlayan ve o tarihten itibaren bu ülkeyi Mali, Cezayir ve Suriye'nin de içinde bulunduğu diğer hedef ülkeleri ağır silahlı, NATO tarafından finanse edilen ve desteklenen teröristlerle işgal etmek için sıçrama tahtası olarak kullanan, önceden tasarlanmış bir jeopolitik yeniden biçimlendirmenin parçasıdır. 

Fransız müdahalesi AQIM ve bağlaşıklarını Kuzey Mali'nin dışına sürebilir, fakat onların Cezayir'de ortaya çıkacakları hemen hemen kesindir ve bu muhtemelen kasten böyledir. Cezayir, 2011'de ABD tarafından üretilen “Arap Baharı”nın ilk aşamalarında yıkımı engelleyebildi, fakat teröristleri hem saldırmak için savaş nedeni olarak, hem de bunu yapacak tükenmek bilmez paralı askerler olarak kullanmak suretiyle Afrika'dan Pekin'e ve Moskova'nın kapılarına kadar olan bir coğrafyayı – bir jeopolitik şizofreni içerisinde - şekillendirmenin orta yerinde olan Batı'nın dikkatinden kaçamadığı kesindir.

 

Çev: Selim Sezer


medyasafak.com