Şii Soykırımı: ABD’nin Rolü

Şii Soykırımı: ABD’nin Rolü
"Bir kaynak bu grubun (Sipah-ı Sahabe) İran’daki İslam Devrimi’ne ve Pakistan’da Şii etkisinin yayılması olarak görülen şeye yanıt olarak kurulduğunu belirtmektedir."

Yuram Abdullah Weiler

Press TV


İslam peygamberi (s.a.a), “Kim bir müminin öldürülmesine bir kelimenin bir parçasıyla olsun yardım ederse, o kimse kıyamet günü Allah'ın huzuruna iki gözü arasına ‘Allah'ın rahmetinden yoksundur' yazılı halde çıkar” demiştir.

10 Ocak 2013 Perşembe günü Pakistan'ın Quetta şehrindeki Alemdar Yolu üzerinde bir dizi bombanın patlaması, çoğu Şii Müslüman olan en az 105 kişinin ölümüne ve yüzlercesinin yaralanmasına neden oldu. İlan edilen amacı Pakistan'ı bir Sünni devletine dönüştürmek olan El Kaide bağlantılı aşırıcı grup Laşkar-i-Cengvi, barbarca bombalamaların sorumluluğunu üstlendi. Saldırı, Pakistan'da Şiilere karşı süregiden, Ortadoğu medyasında seyrek olarak yer bulan, Batı medyasının ise büyük ölçüde görmezden geldiği soğukkanlı kampanyayı gözler önüne serdi.

Pakistan'dan yakın zamanda gelen haber başlıklarının kısaca incelenmesi, soykırım olarak adlandırılabilecek, Şii Müslümanların dehşet verici şekilde kasten imha edildiği gerçekliğini ortaya koyuyor: 

- Pakistan'da Şii Müslümanlar 120 kişinin öldüğü bombalamaları protesto ediyor
- MWM raporuna göre geçen yıl 502 Şii öldürüldü 
- Pakistan'da militanlar Şii'lere saldırdı, 41 kişi öldü 
- TTP, SSP ve LeJ teröristlerinin Pakistan çapında 10 gündür hedef alarak gerçekleştirdiği cinayetlerde 14 kişi şehit oldu
- Pakistan'daki Şii soykırımı Karaçi, Quetta ve Mach'da 12 can daha aldı; şehidin oğlu şehit oldu, baba ve 2 oğul şehit oldu, 3 Şii manav şehit oldu
- TTP, SSP ve LeJ teröristlerinin Pakistan çapında 4 gündür gerçekleştirdiği cinayetlerde bir Şii âlim, 2 işadamı, polis memuru, 4 genç ve toplamda 19 Şii şehit oldu

Bu başlıklar, iç istikrar durumu kanlı bir girdap içinde barbarlığa doğru giden ve güvenlik güçlerinin, Şii Müslüman yurttaşları sistematik olarak katleden fesat şebekelerine karşı aciz kaldığı bir ülke olarak karamsar bir Pakistan tablosu ortaya çıkarıyor. Buradan bir dizi soru doğuyor: on yıllardır tahminen 20 bin Şii Müslümanın ölümüne neden olan bu kıyım kampanyasının arkasında kim var? TTP, SSP ve LeJ kim ve onları kim destekliyor? Ve ABD bu yükselen şiddette nasıl bir rol oynuyor?

Şii soykırımının arkasında kimin ya da neyin olduğu sorusunun cevabı, faaliyetleri Pakistan'ın Silahlı Kuvvetlerarası İstihbarat (ISI) teşkilatı tarafından göz yumulan ve bölgedeki artan İran/Şii etkisine karşı dengeleyici olarak ABD ve Suudi Arabistan tarafından desteklenen, El Kaide bağlantılı Vehhabi terör örgütleri, temel olarak da TTP, SSP ve LeJ olarak görünüyor. Economist'in aktardığına göre, “Şiddet, sadece büyüklüğüyle değil, arkasında yatan şeylerle de dikkat çekiyor: Anti-Şii militanlarla Pakistan Taliban'ı, El Kaide'yle ittifak halindeki ve Pakistan devletine saldırmaya azmetmiş, ordunun kontrolünün dışındaki Sünni aşırıcılar arasında büyüyen bir ittifak.” 



Aralık 2007'de kurulan Tehrik-i-Taliban Pakistan (TTP), desteğini Pakistan çapındaki aşiret liderlerinden alıyor. 30 bin üyesi olduğu tahmin edilen TTP kendisini Afgan Taliban'ının bir uzantısı olarak tanımladı ve 7 Ağustos 2009 tarihinde bir hava saldırısında öldürülen eski TTP komutanı Beytullah Mesud, Molla Ömer'e bağlılık yemini etti. Mehsud'un ifadelerine göre TTP, ABD ve Pakistan güçleri ile onların Pakistanlı sempatizanlarına karşı saldırıları senkronize etmek ve katı kanunları kabul ettirmek üzere farklı fraksiyonları birleştirmek için kurulmuştu. El Kaide ile güçlü bağları olan TTP, onun yardımıyla örgütlendi ve El Kaide'den finansman aldı. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, “komplosu” ABD yetkilileri tarafından engellenen Times Meydanı bombacısı Faysal Şehzad'ın TTP tarafından desteklendiği varsayıldı. 

Başlangıçta Encümen Sipah-i Sahabe adını taşıyan ve şimdi resmi olarak Ehli Sünnet vel Cemaat (ASWJ) olarak adlandırılan Sipah-i Sahabe-yi Pakistan (SSP) 1985 yılında Pencap'ta General Ziya'ül Hak tarafından, sözde, onun askeri diktatörlüğüne karşı olan demokrasi yanlısı muhalefete karşı ağırlık oluşturmak amacıyla kuruldu. Bir kaynak bu grubun İran'daki İslam Devrimi'ne ve Pakistan'da Şii etkisinin yayılması olarak görülen şeye yanıt olarak kurulduğunu belirtmektedir. Aşırıcı gruplar içinde en etkili olanlardan biri olduğu düşünülen SSP, Pakistan genelinde geniş bir siyasi güce sahiptir ve Suudi Arabistan'dan önemli düzeyde finansman desteği aldığı aktarılmaktadır. SSP Pakistan hükümeti tarafından yasaklanmasının ardından adını ASWJ diye değiştirmiş olsa da, anti-Şii nefret ve düşmanlıklarını yaymak için hâlâ açıkça eski adlarıyla faaliyet yürüttükleri görünmektedir. “Muarızlarına karşı şiddete dayalı olmayan ve saldırgan olmayan” bir çizgi izlediğini iddia eden grup, Şii Müslümanları “teröristler” ve “İslam'ın en büyük düşmanları” olarak tanımlamaktadır.

1996 yılında kurulan Laşkar-i-Cengvi (LeJ), ideolojik farklar nedeniyle SSP'den ayrılan ve eski örgütlerini, SSP'nin öldürülen eş kurucusu, LeJ'nin adaşı Mevlana Hak Nevaz Cengvi'nin ilkelerinden sapmakla suçlayan bir grup aşırıcı tarafından kuruldu. LeJ, ayrı bir örgüt olduğunu iddia etmekle beraber SSP ile Pakistan'da şiddet yoluyla bir Sünni devleti kurma hedefini paylaşıyor ve liderleri, SSP kadrolarıyla aynı medreselerden mezun. El Kaide'yle bağlantılı ve şiddet taraftarı bir Şii karşıtı terörist grup olarak LeJ, SSP'nin yakın müttefiki ve Pakistan'ı istikrarsızlaştıran mezhepçi şiddetin hayata geçirilmesinde temel bir oynuyor. 

ABD'nin Şii soykırımındaki rolünün ne olduğu sorusuna cevap vermek için, ABD'nin Soğuk Savaş döneminde bölgeye olan müdahalesinin tarihine bakmamız gerekir. Bir yandan, 1970'lerde Vietnam Direnişi karşısında aldığı küçük düşürücü yenilginin ardından ABD, Aralık 1979'da Afganistan'ı işgal eden Sovyetler Birliği'yle doğrudan doğruya karşı karşıya gelmeye pek de hevesli değildi. Diğer yandan, ABD'de askeri eğitim almış ve 1977'de Pakistan'da darbe yapmış olan Ziya'ül Hak, ülkeyi bir Sünni devletine çevirmek istiyordu. Bu yüzden, ABD'nin Sovyetler'i Afganistan'dan çıkarmak için bir vekil ordu isteği ve General El Hak'ın Sünni hâkimiyetindeki Pakistan hayali bir işbirliği ve karşılıklı çıkar fırsatında birleşti.  Sonuç, Suudi Vahhabi aşırıcılardan oluşan, ileride El Kaide adıyla tanınacak, başında Usame Bin Ladin'in olduğu, CIA-ISI boru hattı üzerinden ABD tarafından desteklenen ve finanse edilen, Suudi Arabistan'dan da finansman alan bir vekil ordunun kurulması oldu.

CIA'nin vekil gücü El Kaide'nin Sovyet ordusunu Afganistan'dan çıkarmayı başarmasının ardından ABD yönetimi, isyancılarını, mezhepsel bölünme yaratmak yoluyla hükümetleri istikrarsızlaştırmak üzere Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan'a gönderdi. Arkasından Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla stratejisinin başarısını doğrulayan CIA, El Kaide saflarından Ebu Musab el Zerkavi'yi mezhepçi şiddet yaratmak ve böylelikle Amerikan varlığının sürdürülmesi için bir bahane yaratmak üzere Irak'a gönderdi.  Benzer şekilde Suudi Arabistan, Lübnan ve Filistin'de El Kaide hücreleri kuruldu; en son olarak Suriye'de, besbelli ki CIA'den efendileri tarafından ülkenin Sünni, Alevi ve Hristiyan yurttaşları arasında mezhep temelli bölünmeyi ateşleyerek Esad hükümetini istikrarsızlaştırmak üzere Nusra Cephesi ortaya çıkarıldı.

Hem ABD hem de Suudi Arabistan İran'ı bölgesel hâkimiyetlerinin önünde ciddi bir tehdit olarak gördükleri için, her zaman potansiyel olarak İran etkisinin artması olarak gördükleri Şii direniş hareketlerini istikrarsızlaştırmak için Ortadoğu'nun herhangi bir yerinde, gerekli her şeyi yapmaya hazırlar. Bu, Suudi silahlı kuvvetlerinin Bahreyn'de, Yemen'de ve bizzat Suudi Arabistan'ın içindeki protesto hareketlerini ABD'nin onayıyla vahşice ortadan kaldırmasının temel nedenidir. Suudi Arabistan örneğinde ilave bir neden daha var: Vahhabilerin uzun zamandır Şiilere olan kini. 

ABD'nin Pakistan'da geldiği son aşamayla ilgili olarak Pakistan ordusundan emekli subay ve politik iktisatçı Samson Simon Şeref, şunu söyledi: “Pakistan'daki istikrarsızlaşmayı ivmelendirmek ve böylelikle ABD'nin bölgedeki ajandasını tamamlamak üzere sivil itaatsizlik ve devlet kurumlarının çöküşü tasarlanıyor”. Dolayısıyla Şii katliamlarının ABD'nin mezhepsel şiddeti tetikleyerek Pakistan ve tüm Ortadoğu bölgesinin kaotik bir karmaşa içinde kalması yönündeki daha geniş ajandasının bir parçası olduğunu görebiliriz. ABD bu yolla, emperyal kontrolünü sürdürmekte ve böylelikle halkın bir araya gelerek kendi hegemonyasına karşı herhangi bir tehdit oluşturmasını önlemektedir.



Yuram Abdullah Weiler, Ortadoğu ve ABD politikası üzerine onlarca makale yazmış olan bağımsız bir yazar ve siyasi eleştirmendir. Matematik ihtisası olan eski bir mühendis ve Müslümanlığı sonradan benimsemiş bir kişi olan yazar, sonradan Şii Müslüman olmuş bir Amerikalının gözüyle İslam, sosyal adalet, ekonomi ve siyaset alanlarında perspektifler kaleme almakta, ABD'nin Ortadoğu'da ve başka yerlerde oynadığı zararlı rol üzerine odaklanmaktadır. Muhalif bir ses olarak Weiler, eşiyle birlikte Denver-Colorado'da yaşamaktadır.

Çev: Selim Sezer

medyasafak.com