"ABD, Nijer ve Mali’deki Emperyalist Savaşı Kızıştırıyor"

"ABD, Nijer ve Mali’deki Emperyalist Savaşı Kızıştırıyor"
"Fransa’nın askeri işgalinin gerek Fransız gerekse Mali ordusu tarafından gerçekleştirilen ortaklaşa operasyonlar ve havadan yapılan bombardımanların çok miktarda insanın hayatını kaybetmesine yol açtığına dair suçlamalara çok da fazla dikkat edilmedi."

Abayomi Azikiwe

Global Research


Fransız sosyalist Lider François Hollande, uçsuz bucaksız Batı Afrika ülkesinin kuzey ve orta bölgelerinde üslenmiş olan İslami gruplara karşı zaferini ilan ve teyit etme çerçevesinde Mali'yi ziyaret etti. Cumhurbaşkanı, başkent Bamako'yu, Sevare ve Timbuktu gibi şehirleri de ziyaret etti.  

Timbuktu'da düzenlenen bir gösteri, Hollande'ın sanki Mali ulusunun kurtarıcısıymış gibi görünmesine yol açtı. Konuşmasında Hollande, Fransız uçaklarının 11 Ocak'tan itibaren bombalamaya başladığı bölgelerdeki halk arasında meydana gelen sivil ölümlere ve yaralanmalara hiçbir şekilde değinmedi.

Fransız lider, medyaya ve Timbuktu'daki kalabalıklara Mali'deki savaşın henüz bitmediğini söyledi. Fransa'nın Mali'den birliklerini, Batı Afrika Bölgesel güçlerinin bölgeye konuşlanır konuşlanmaz çekebileceğini ifade etti.

Hollande'ın ziyaretinin hemen arkasından düzinelerce Fransız savaş uçağı, kuzey bölgelerine yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı. “Terörist” olarak adlandırılan grupların tedarik hattını kapatma görünümü altında Kidal ve Tessalit çevresindeki kuzey doğudaki dağlık bölgesi toplarla dövüldü.

Hollande yönetiminin Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, yeniden başlayan hava saldırıları için şunları söyledi: “Bu saldırılar cephe gerisindeki üslerine ve depolarına yönelik gerçekleşti. Kuzey ve kuzeydoğuda kendilerine sığınak buluyorlar, yalnızca levazımatı yenileyebilirlerse orada uzun süreli olarak kalabilirler. (ninemsn.com, 4 Şubat)

Fransız müdahalesi insan hakları ihlalleri yaratıyor

Aylardır İslamcı güçlerin hakim olduğu bölgelerden gelen haberler, yerel grupların temel haklarının ihlal edildiğini gösteriyor. Mali'nin kuzey ve orta bölgelerinde İslami gruplar tarafından gerçekleştirildiği söylenen bu sözde acımasızlıklar, ABD ve diğer NATO ülkeleri tarafından desteklenen Fransız müdahalesi için bir gerekçe görevi gördü.   

Bununla birlikte, Fransa'nın askeri işgalinin gerek Fransız gerekse Mali ordusu tarafından gerçekleştirilen ortaklaşa operasyonlar ve havadan yapılan bombardımanların çok miktarda insanın hayatını kaybetmesine yol açtığına dair suçlamalara çok da fazla dikkat edilmedi. Dövme, işkence ve cinayet türünden suçlamalar, Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) ve BM gibi insan hakları kuruluşları tarafından belgelenmiş durumda.

1 Şubat'ta BM Genel Sekreteri Ban Ki Mun'un özel danışmanı Adama Dieng, soykırımın önüne geçilmesiyle ilgili olarak Mali ordusu tarafından yapılan yargısız infazlara dair “ciddi suçlamalar”ın bulunduğunu bildirdi. Diğer öyküler ise sivillerin bombardımanla öldürülmesi, hava bombardımanının insanların uygun yiyecek, içecek ve tıbbi malzeme ve bulması üzerindeki olumsuz etkilerini ortaya çıkarır nitelikte.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi

Uluslararası Kızılhaç Komitesi, Mali ordusu tarafından ele geçirilen tutuklulara ulaşmaya çalışıyor. Mali hükümeti adına konuşan sözcü, söz konusu tutukluların durumuna ilişkin açık sözlü bir yaklaşımda bulunmadı.

BM özel danışmanı Adama Dieng, şunları ifade etti: “Köy ve kasabaların kontrolü bir kez isyancıların ve aşırılık yanlısı grupların eline geçince Mali'nin kuzeyinde yaşayan insanlar için bir umut olduysa, ben, Tuaregler'e ve sivil Araplara yönelik saldırıların yeniden başlaması riski konusunda oldukça endişeliyim. Mali ordusu tarafından işlendiği söylenen insan hakları ihlalleriyle ilgili ciddi suçlamalar bulunuyor; Sevare, Mopti, Niono ve çatışmaların yaşandığı yerlere yakın diğer bölgelerdeki kayıplar ve infazlar da buna dahil.” (AFP, 2 Şubat)

Dieng, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ayrıca Arap ve Tuareg toplumlarına ait özel mülklerin yağmalanması ve toplu linç olaylarına dair haberler aldık. Bu topluluklar silahlı grupları desteklemekle suçlanıyor.  Tabii bu suçlamaların tamamen etnik bağla ilintili olduğunu söylemeye gerek bile yok. Ordu tarafından işlenen ihlallere dair yayınlanan haberlerden irkildiğimi söylemek isterim. Bir başka rahatsızlık duyduğum ve beni endişelendiren husus ise silahlandırılan bazı silahlı grupların, Mali'nin kuzeyindeki bazı etnik ve ulusal gruplara karşı saldırıda bulunmaya teşvik ve tahrik edilmesi.” (AFP, Şubat 2)



ABD ve Fransa'nın Nijer'deki uranyum madenlerine ilgisi

Mali'den Nijer'e geçişte, ABD ve Fransa, askeri varlıklarını artırdılar. Şimdide Paris, Özel Kuvvet birimlerini, görünüşte Batı Afrika bölgesindeki uranyum madenlerini “korumak” için konuşlandırmış bulunuyor.

BBC 3 Şubat tarihinde şu haberi aktardı: “Nijer, Fransız Özel Kuvvetleri'ne bağlı birimlerin ülkenin en büyük uranyum madenlerinden birini korumakta olduğunu teyit etti. Başkan Muhammedu Yusufu, Fransız medyasına Cezayir'deki son rehine krizinin ardından Arlit madenlerindeki güvenliği sıkılaştırdığını açıkladı.   

Bir Fransız firması olan Areva, Nijer'deki uranyum yataklarında başat bir rol oynamakta. Ülke; teknoloji, enerji, tıp ve askeri endüstri alanlarında kullanılmakta olan stratejik kaynakların üretiminde kullanılan bu maden bakımından beşinci büyük yataklara sahip.  

Başkan Yusufu, Fransız kanalı TV5'e verdiği demeçte, “Cezayir'de olanların ışığında risk almama ve maden yataklarının bulunduğu bölgelerin korunması kararını aldık” ifadesini kullandı. Areva Şirketi, Arlit ve Imouraren bölgelerinde bulunan iki uranyum yatağının işletim hakkını elinde bulunduruyor.  

ABD hükümeti, aynı zamanda Nijer hükümetiyle askeri birliklerin konuşlandırılması ve ayrıca Mali sınırındaki bir bölgede insansız hava aracı üssü inşa etmeye ilişkin iki anlaşma imzaladığını dile getirdi. İHA üssü, Pentagon'un Batı Afrika'da istihbarat elde etmek üzere dizayn edilmiş.

Adını vermeyen üst düzey bir askeri yetkili, Nijer'deki ABD varlığının Mali misyonuyla doğrudan bağlantılı olduğunu, fakat aynı zamanda AFRİCOM (ABD'nin Afrika Komutanlığı)'na istihbarat, takip ve keşif konularında daha fazla imkan tanıyacağını söyledi.  Başkan Yusufu, bir röportajında, anlaşmanın “Amerika ile uzun vadeli stratejik ilişkinin bir parçası” olduğunu kaydetti. (World War 4 Report, Jan. 30)

Bu askeri anlaşmalar ve maceralar, ABD ve Avrupa'da ekonomik krizin derinleşmesi ve ülke ekonomilerinin kötüye gitmesiyle daha fazla gündeme geliyor. Fransız ekonomisi daha fazla borçlanma ve işsizlikle karşı karşıyken Amerikan ekonomisi ise eksi büyüme oranları ve mali krizle yüzleşiyor.

İngiliz Başbakanı David Cameron da Hollande'ın Mali'yi ziyaretinin hemen öncesinde Cezayir ve Libya'yı ziyaret etti. Cameron'un Libya'ya ziyareti, Londra'nın, İngiliz vatandaşlarının, Kraliyet uçaklarının Pentagon ve NATO güçleriyle 2011'de ortaklaşa bombalamış olduğu bu ülkeden ayrılmaları uyarısında bulunduğu sırada geldi.  

Cezayir'de silahlı savaşçılar, 80'den fazla insanın hayatını kaybettiği ve çok sayıda insanın yaralandığı Ocak ayında meydana gelen olayda, In Amenas gaz rafinerisini ele geçirdiler. İngiltere, Fransa ve ABD, Kuzey ve Batı Afrika'da tamamen ekonomik çıkarlarını koruma güdüsüyle hareket ettiler.

medyasafak.com