"Suriye'de Uzlaşma, Peki Kimle?"

"Suriye'de Uzlaşma, Peki Kimle?"
"Suriye'ye saldıran unsurlar, şimdiye kadar, İsrail'in saldırıları karşısında bir tavır belirlemedi. İsrail en son, petrol ve gaz araştırmaları için, Golan'ın ilhakını yeniledi. Bu yenilemenin ardından, araştırma için Amerikalıları da bölgeye getirecek."

Nahed Hatr

Al Akhbar


Şam'daki kanlı patlamalar, Suriye krizinin siyasi çözüm uğraşlarına bir darbe miydi? Buna delalet eden noktalar var.

1- Amerika Birleşik Devletleri'nin, Güvenlik Konseyinde, patlamaları kınamayı reddetmesi. Bu durum Moskova'yı kızdırdı ve Moskova, siyasi çözümde işbirliği yaptığı Amerika'yı, çifte standart uygulamakla itham etti. Ayrıca Amerika'nın, terörizme karşı uluslararası görüş birliğine karşı çıktığını söyledi. Bu durum -iki büyük gücün pozisyonlarındaki farklılıklar- yakın bir zamanda bir uzlaşma ilanının olmayacağını gösteriyor.

2- Uluslararası ve Arap Birliği Suriye özel temsilcisi Akhdar İbrahimi; Şam'a göre, Suriye devletinin gereksinimleriyle uyuşmuyor. Bu da, Suriye tarafından kabul görmeyen temsilcinin, dışarıdan dayatmaya çalıştığı çözüm programın Suriye devleti ve ulusal egemenliği tarafından itibar görmediğini gösteriyor.

3- Koalisyon başkanı Muaz El-Hatip'in, Moskova, Washington ve diğer başkentlere yapacağı ziyaretlerle ilgili yorumu.

4- Doha Koalisyonunun, silahlı muhalefetin kontrolü altındaki bölgelerde bir hükümet oluşumuna gitmek istemesi.

Uzlaşma dağıldı mı? Yoksa son çeyreğinde parmaklarını ısırmaya mı başladılar? Rus diplomatlara göre uzlaşma, var olan güç dengelerinde en akılcı çözüm olacaktır. Suriye rejimi, iki yıl zorluklar ile karşı karşıya kaldıktan sonra, kararlı duruşunu ispat etmiştir ve gerçekçi olacak olursak ''güç kullanarak Suriye'yi devirme'' fikrini artık bırakmak lazım. Buna karşılık, Suriye, savaş ve ablukadan dolayı bitkin halde. Müzakere masasına oturmaya yol açan durum da bu bitkinlik oldu. Fakat, Suriye'ye karşı olan uluslararası ve bölgesel maceraperestlerin, akılcı davrandıklarını kim söyleyebilir? Suriyeliler hep yalnız, bedeli ödeyenler hep onlar oldu.

Suriye'ye saldıran unsurlar, şimdiye kadar, İsrail'in saldırıları karşısında bir tavır belirlemedi (İsrail en son, petrol ve gaz araştırmaları için, Golan'ın ilhakını yeniledi. Bu yenilemenin ardından, araştırma için Amerikalıları da bölgeye getirecek). Acil bir şekilde müzakere masasına gidilmeli veya Şam'a aynı acıyı yaşatan, Ankara, Riyad ve özellikle Doha'nın, barış veya savaş seçeneklerini önlerine koyup, engellenmeleri gerekir. Yoksa, Suriye'nin düşmanları, çıkarları için daha fazla zamana sahip olacak.

Bilindiği üzere -temkinli bakış açısıyla- bölgenin güç dengeleri ve müttefikleri, Suriye'nin bölgesel düzeyde bir yanıt vermesine izin vermiyor. Burada tartışmayacağım, bu çok hassas ve kompleks bir konu ama aşağıdaki yorumlara ulaşmaya çalışıyorum:

Uzlaşmaya ne zaman varılacağı konusu, Suriyelilerin ve müttefiklerinin elinde değil. Suriye krizi; Rus diplomatların hareketliliği, dinamiği ve azimlerinin eline doğal olarak verilmiş bir anahtar. Fakat burada, esas soru ortaya çıkıyor: Uzlaşma kiminle? Herhangi bir uzlaşma, Suriye'yi eskiden olduğu gibi doğal seyrine getirebilecek mi? Bu uzlaşma, Halep'te, Şam'da ve Suriye'nin diğer kentlerinde; sosyal hayatı, güncel aktiviteleri ve toplumu tehdit eden ve katleden intihar bombacılarını engelleyecek mi?  

Suriye sahada; siyasi düzeyi olmayan silahlı gruplar ile, aralarındaki en güçlü ve El-Kaide'ye bağlı olan Nusra örgütü ile karşı karşıya. Nusra örgütünü ilgilendiren konu, sahada tırmanışa geçmektir. Nusra'nın, sahadan çekil emirlerine uyması beklenir mi? Çıkarları ne olacak? Çekilirse nereye çekilir? Kim, bu binlerce teröristi barındırmak ister veya barındırabilir?

Söylenenlere göre, uzlaşma, Suriye'deki terörizmin, uluslararası ve bölgesel destek kaynaklarını kurutacakmış. Veriler, silahlı hareketin terör hareketine dönüştüğünü ortaya koyuyor ve onların ''yaratıcılarından'' bağımsız bir şekilde hareket ettiğini gösteriyor. Suriye'ye karşı savaşmak üzere bir aracı olarak yaratılan canavar; Batı'nın, Türklerin ve İsraillilerin yerine alternatif olarak, sahada kendi mekanizmalarını kuran, yetenekli sahada kontrol altında tuttukları kendilerine ait bölgeleri olan bir realite haline geldi. Teröristlerin ''çekilebilmesi fikri'' akla şu soruyu getirir (Üstelik, en toy ve saf halimizle düşünüp soracak olursak): Nusra Örgütünü, Esad'ın varlığı veya bırakışı halinde, her iki durumda, hangi siyasi formül ile ''siyasi çözüme'' dahil edeceksiniz?  

1- Nusra örgütünün, Suriye sahasında var olduğu gerçek ama sadece Suriye sahasında değiller. İnancıyla, dinamiğiyle, yapısı ve stratejisiyle varlar. Suriye'de var olan Nusra, Selefi dinamiği ile, bir merkez Arap ülkesinde (Suriye),  uluslararası ve bölgesel imkanların varlığıyla, El-Kaide'nin bir üssünü kurma fırsatını yakalamıştır.

2-  Nusra Örgütü, Suriye'nin içinde, sonradan çözülebilecek bir mezhep gerginliği yaratacak, Sünni militanlardan oluşmuş bir örgüt olarak ifade edilemez. Sünnilerin;  ne dini görüşüne, ne hayat yaklaşımına ne de siyasi duruşuna hiç saygı göstermeyen Nusra, ''tekfirci'' bir örgüttür. Nusra örgütü gerçekte, Suriye'de Sünnilerin çıkarına değişiklik istemiyor. Şam'da, Sünni bölgesindeki son patlama da buna kesin delildir. Nusra'nın istediği, Suriye'nin kendisinin değişmesidir. Nusra'nın istediği, Sünnileri -devlete, vatana, hukuka, medeniyete ve milliliğe tarih boyunca destek olmuş Sünnileri- Vahhabiliğin kötü bir çeşidine dönüştürmektir.

Çev: Hasan Sivri

medyasafak.com