"Hizbullah Mısır’daki Müslüman Kardeşler ile Diyalog Yürütüyor"

"Hizbullah Mısır’daki Müslüman Kardeşler ile Diyalog Yürütüyor"
Al-monitor.com'dan Hizbullah ile Mısır Müslüman Kardeşler hareketi arasındaki ilişkileri ele alan önemli bir analiz...

Nasser Chararah

 
 
Al-monitor.com
 

Hizbullah ile Mısır'daki Müslüman Kardeşler arasındaki diyalog hiçbir zaman durmadı. Gizlice de olsa, netameli ve önemli meselelerde çelişen tutumları sebebiyle bilinen hassasiyetlere bulaşarak devam etti. Ama şimdiye kadar, güvenle söyleyebiliriz ki, iki taraf arasındaki gizli diyalog düzensizliklerle bozulan açık bir sonuca yol açtı. Dahası, iki taraf da münasip ve muhtemel fırsatları birbirlerine yönelik iyi niyet işaretlerini göstermek için kaçırmıyor.


Geçtiğimiz ay, Mısır'ın Lübnan elçisi bir Lübnan gazetesine Hizbullah'ın rolünü önemli olarak tanımlayarak ülkesinin Hizbullah ile ilişkilerini geliştirmek istediğini söyledi ve Mısır'ın bağlarını ve bölgedeki rolünü yeniden düzenlemek bakımından bunu yapmak zorunda olduğunu ekledi. Mısır Müslüman Kardeşler Hareketinin Eski Genel Mürşidi Muhammed Ali Akif 2006'da Hizbullah'ın İsrail'e karşı savaşı boyunca Müslüman Kardeşler'in binlerce mücahidi Hizbullah'ın yanında savaşmak üzere göndermeye hazır olduğunu açıklayarak cihad ilan etmişti.


Hizbullah, Mısır'daki Müslüman Kardeşler'den gelen iyi niyet işaretlerini benzer şekilde cevaplıyordu ve hala da bu şekilde karşılıyor. Temmuz 2006 Savaşı boyunca Hizbullah kendisine bağlı El Menar uydu kanalında, Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasır zamanının marşlarını yayınlama tavsiyesini kulak ardı etti. Bu tavsiyede bulunanlar bu talebi, bu tür müziklerin Arap halkı üzerinde etkileyici olacağını ve onları Hizbullah'ın direnişini desteklemek için Arap başkentlerinin sokaklarını doldurmaya sevk edeceğini söyleyerek dile getirmişlerdi. Fakat Hizbullah, bu tavsiyeye uymanın Müslüman Kardeşlerin lideri Hasan el Benna'yı katleden Nasır'ı yeminli düşmanı kabul eden Mısır Müslüman Kardeşleri'ni kızdırmasından korkmuştu.


Mübarek'in devrilişinden sonra Mısır Müslüman Kardeşleri'nin yükselişi sebebiyle Hizbullah, müttefiki olduğu Arap ve Lübnanlı politik güçleri, onların Mısır'daki Müslüman Kardeşlere yönelik muhafazakâr tutumlarının doğru olmadığına gizlice ikna etmeye çalıştı. Bu güçler Müslüman Kardeşler'i, iktidara gelmesinden sonra Camp David Anlaşması'nı fesh etmediğinden dolayı eleştiriyorlar. İlaveten, Müslüman Kardeşleri Amerikalılarla iktidara yükselişlerini garanti altına alacak bir anlaşmaya girmekle suçluyorlar.


Hizbullah'a göre, Washington diğer gruplarla değil, Müslüman Kardeşler'le bir uzlaşma arıyor. Bu arada, Müslüman Kardeşler Mısır'ın iç meselelerine çare bulmaya ve düşmanlarını azaltmaya çabalıyor. Bu bağlamda, Hizbullah, Müslüman Kardeşler'in ülkedeki güvenlik sağlandığında İsrail'e karşı cihad yoluna döneceğinden emin. Hizbullah üyeleri de partinin ve İran'ın bu en büyük Arap ülkesinde, İslami yönetimin yükselmesine karşı olamayacağını hissediyor.


Gözlemciler, Mısır Müslüman Kardeşleri ve Hizbullah üyelerinin büyük bir kısmının iki taraf arasında çekişme noktası oluşturan tek faktörün Suriye krizi üzerine farklı duruşları olduğuna inandıklarını ve her iki tarafın da bu meseleyi aralarında bir düşmanlık sebebi yapmak istemediğini söylüyorlar.


Bu bağlamda, şurası kayda değer ki, Mısır Müslüman Kardeşleri Suriye Müslüman Kardeşleri'nden farklı. Mısır Müslüman Kardeşleri Suudi Vahhabizmi ile rakipken, Suriye Müslüman Kardeşleri Suudi Vahhabilere yakındır ve onlarla sahte bir ittifakın gerekliliğine inanır. Mısır, Kahire'nin -Riyad'ın değil- İslam dünyasının lideri olduğunu düşünüyor. Dahası, Suudi Dar el Fetva'ya muhalif olarak Kahire'deki El Ezher Üniversitesi kendisini Müslümanlara kılavuz olan dini emirlerin kaynağı olarak kabul eder.


İlk diyalog
 

Geçen yaz, Mısır Müslüman Kardeşleri ile Hizbullah arasındaki ilk derinlemesine ve doğrudan diyalog Tunus'ta gerçekleşti. Onları bir araya getiren vesile Mısır ve diğer ülkelerden Müslüman Kardeşler ve Lübnan'dan Hizbullah gibi bölgedeki İslamcı partilerin temsilcilerinin yer aldığı bir kapalı konferanstı. İsviçre cumhurbaşkanının şahsi temsilcisi, ABD yönetimine ve ABD Dışişleri Bakanlığına yakın kişiler ve Orta Doğu meseleleriyle ilgilenen Avrupalılar da bu toplantıya katıldılar.


Konferansın arkasında, İnsani Diyalog Merkezi adlı kurum yer alıyordu. Bu, “Arap Baharı”nın başlangıcından bu yana arabulucu bir rol oynayan uluslararası bir kuruluştur. Bu kuruluş, bölgedeki politik menfaat grupları arasında diyalog yaratmaya ve Arap ve Müslüman dünyasını iç savaş tüneline sürükleyecek bir çatışmaya kaymalarını önlemek için yakınlaşma noktalarını bulmaya çalışır. İnsani Diyalog Merkezi'ndeki iki üst düzey aktivistin, BM – Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan'a danışman olarak atandığı da unutulmamalı.


Bu iki üst düzey aktivist geçen yaz Lübnan'a geldiler ama bu ziyaretleri ilan edilmedi. İnsani Diyalog Merkezi'nin özellikle Hizbullah ve Mısır Müslüman Kardeşleri arasında kurmak istediği derinlemesine diyaloga ilgisini ölçmek için Hizbullah ile görüşmeler yaptılar. Dahası, Annan'ın ekibindeki danışmanlar olarak, Hizbullah'ın Suriye olayları hakkındaki görüşünü araştırdılar.


Tunus Konferansı boyunca, Arap ayaklanmaları katılımcı güçlerin temsilcilerinin katkılarıyla ele alındı ve bu toplantı sırasında Hizbullah'ın ve Mısır Müslüman Kardeşleri temsilcileri arasında bir görüşme meydana geldi.


Hizbullah temsilcisi İsrail ile çatışma ve Filistin meselesini ana faktör olarak tutma ihtiyacına ve Arap ve İslami güçler arasında bir ittifak veya itiraz olup olmayacağına karar vermeye odaklandı. Müslüman Kardeşler temsilcisi, bununla birlikte, Mısır Müslüman Kardeşleri'nin önceliği Mısır devriminin ve Mübarek rejiminden ve kalıntılarından, Mısır halkının arzularını karşılayan yeni bir sisteme geçişin tamamlanmasıdır, dedi.


Müslüman Kardeşler ile Hizbullah arasındaki ihtilaf Suriye rejimi hakkındaki tutumlarını açıkladıklarında ortaya çıktı. Hizbullah temsilcisi bu rejimin İsrail'e karşı mücadelede geniş katkılar sağladığını ve bunun için (rejime) kredi verilmek zorunda olunduğunu söyledi. Müslüman Kardeşler, bunun yanında, rejimin Suriye halkının özgürlük arzusunu bastırdığı gerçeğine odaklandı.


Hizbullah'ın Müslüman Kardeşler ile diyalogdaki pozisyonuna gelince, özellikle Mısır'da, bu aşağıdaki şekilde özetlenebilir:


İlkin Hizbullah, Müslüman Kardeşler ile diyaloga, bu, Batılı güçleri bölgedeki Şii – Sünni çatışması fırsatından mahrum bırakacağından açıktır. Bu grubun pozisyonu İnsani Diyalog Merkezinin bakışıyla aynıdır, buna göre, bölgedeki ana Şii ve Sünni güçler arasında Irak ve Suriye'de bela olanlar gibi mezhepçi iç savaşları önlemek için diyalog olmak zorundadır.


İkincisi Hizbullah, Müslüman Kardeşler'le güncel meselelere dair farklılıklarına, Müslüman Kardeşler'in bilinen doktrinel bileşimini terk etmeyecek olması gerçeğine rağmen -aslında iki taraf ortak bir paydadadırlar- (diyalogdan) kuvvetli bir şekilde umutludur. Bu ortak payda Filistin davasını savunmaktır ve müşterek ideolojik konumları İsrailli düşmana karşı olmaktır.


Üçüncüsü, Hizbullah ve bölgedeki İslami hareketleri izleyen birçok kişi, Müslüman Kardeşler Mısır'daki kontrolünü pekiştirmeyi başarırsa, bunun ardından, bu durumun Mısır ile Suudi Arabistan arasında “Sünni dini meşruiyetin ikiliği ve Sünni liderlik” başlığı altında bir çatışma yaratacağına inanıyor.


Hizbullah bunun Riyad'ın dünya çapındaki İslami etkinlikler üzerindeki tesirini azaltma bakımından çok önemli olduğunu düşünüyor. Hizbullah'a göre, Müslüman Kardeşler'in yönetimi altında Mısır, Suudi otoritelerin aleyhine bir Sünni otorite olarak eski rolünü yeniden kazanacaktır. İktidardaki Mısır Müslüman Kardeşleri'nin güçlendirilmesi olayında El Ezher tarih boyunca bilinen öncü rolüyle Suudi Vahhabizme bağımlı olmayı kabul etmeyecektir.


El Ezher öncü rolünü sürdürmeye çalışmaya devam edecektir ve bu Arap ve Arap olmayan Müslümanların önderi olmayı arzulayan Kahire merkezli Müslüman Kardeşler ile aynı rolü arzulayan Riyad merkezli Vahhabiler arasındaki rekabeti arttıracaktır. Bu bağlamda, Vahhabilik ile Müslüman Kardeşler arasında ideolojik bir çekişme kaçınılmaz bir şekilde meydana gelecektir ve Mısır Müslüman Kardeşleri kendisine Türkiye'deki Müslüman Kardeşler yönetimini Suudi Arabistan'daki Vahhabi yönetiminden daha yakın bulacaktır.


Dördüncüsü, unutulmamalıdır ki, Şii Hizbullah ile Sünni Müslüman Kardeşler arasında bir diyalog fikri birkaç aydır gizlice gelişti. Bununla birlikte, Müslüman Kardeşler'in bilinen iç meşguliyetleri bunu yakın zamanda zayıflattı. Filistinli düşünür Münir Şefik Hizbullah ile Müslüman Kardeşler arasında köprü kurmada önemli bir rol oynuyor. Şefik, Tunus'taki İslamcı Müslüman Kardeşler hareketinin (En Nahda)  önemli liderlerinden birisi olan Raşid Gannuşi ile arkadaştır. Şefik geçen yılın başlarında Tunus'u ziyaret ettiğini ve Gannuşi ile buluşup Şiiler ve Sünniler arasında diyalog meselesini ve bu bağlamda Müslüman Kardeşler ile Hizbullah arasında diyalog tesis etmeyi de tartıştığını söylüyor.


Bu fikir üzerinde hala gizlice çalışılıyor ve değerlendirme yapılıyor. Gerçekte, Mısır Müslüman Kardeşleri'nden bir heyet 2011 sonlarında Beyrut'a açıklanmamış bir ziyaret gerçekleştirdi ve Müslüman dünyada Sünni - Şii diyalogu ve Mısır Müslüman Kardeşleri ve Hizbullah arasında diyalog tesis etme bağlamında Hizbullah liderliği ile bir görüşme gerçekleştirdi.


Nasser Chararah birçok Arap gazetesinde ve dergisinde yazan, Hizbullah- İsrail çatışması hakkında birkaç kitabı olan, Filistin Araştırma Merkezi için çalışan, Lübnan Çalışmalar ve Yayımlar Enstitüsü başkanı olan bir yazardır.

medyasafak.com