"El Kaide: Bir Zamanların Teröristleri, Suriye’de ABD’nin Müttefikleri"

"El Kaide: Bir Zamanların Teröristleri, Suriye’de ABD’nin Müttefikleri"
Cartalucci'den, ABD'nin ve ÖSO'nun El Kaide üzerindeki hesapları üzerine bir analiz...

Tony Cartalucci
 

Press TV
 

İsim değişikliğine sığınan Birleşik Krallığın meşruiyeti, başarısız bir şekilde 2 yıldır Suriye hükümetini devirmeye çalışan teröristlere inatla verdiği destekle daha da azaldı.

 
Kamuoyu sözde “isyancı”ların gerçekte ABD Dışişleri Bakanlığı'nın, Birleşmiş Milletler'in ve İngiliz İçişleri Bakanlığı'nın terör örgütü listesinde bulunan El Kaide bağlantılı Libya İslami Savaş Grubu (LIFG) olduğunu anlamasından önce NATO'nun doğrudan askeri müdahale gerçekleştirebildiği ve hükümeti devirebildiği Libya'dan farklı olarak, Batı'nın Suriye saldırısı beklenenden çok daha uzun sürdü.  
 
Dünyanın sözde “isyancı”ların, onların El Kaide ile açık bağlarının ve üyeliklerinin, işledikleri seri vahşetlerin ve dayatmayı planladıkları, Batı tarafından “muhalefet lideri” olarak atanan aşırıcı din adamı Muaz el Hatib'in kısa süre önce ziyaret ettiği kuzey Suriye'de şimdiden gözler önünde olan barbarca mezhepçi (ve hayli “anti-demokratik”) düzenin ciddi bir şekilde farkına varması da hayli uzun sürdü.  
 
Batı medyası, El Hatib'i “ılımlı” olarak betimliyor ve El Hatib'in adı her zikredildiğinde bunu tekrarlıyor. BBC şöyle bir profil çiziyor:  
 
“Bay Hatib, herhangi bir siyasi partiye bağlı değil ve siyasal çoğulculuk çağrısı yapan ve Suriyeliler arasındaki mezhepçi bölünmelere güçlü bir şekilde karşı çıkan ılımlı bir isim olarak biliniyor.  
 
Ulusal Koalisyon'un lideri seçildikten sonra ‘Biz bütün Sünniler, Aleviler, İsmaililer (Şiiler), Hristiyanlar, Dürziler, Süryaniler için özgürlük …. ve ahenkli Suriye halkının tüm unsurlarının haklarını istiyoruz' demişti.”  
 
Elbette, titizlikle oluşturulmuş imajı ve retoriği, gerçek fiillerinin gölgesinde kalıyor. Bu fiillerin arasında Aralık 2012'de El Kaide'yi açıkça kucaklaması ve ABD'den El Kaide'nin Suriye kolu El Nusra'yı terör listesinden çıkarmasını istemesi de bulunuyor. Reuters, El Hatib'in şunları söylediğini aktarmıştı:  
 
"Rejime karşı savaşan bir partiyi terörist bir parti olarak düşünme kararı gözden geçirilmelidir. Biz bazı partilere, onların fikirlerine ve siyasi ve ideolojik vizyonlarına ters düşebiliriz. Fakat isyancıların bütün silahlarının zalim suç rejimini yıkmayı amaçladığını tasdik ediyoruz."  
 
El Hatib'in yorumları El Kaide'ye olan desteğini gösterdiği gibi, onun “muhalefet” cephesinin, güneyde Deraa'dan kuzeyde İdlib ve Halep'e kadar tüm Suriye'de ve ABD'nin yaklaşık 10 yıl boyunca savaştığı, fakat şimdi Batı medyasının “özgürlük savaşçıları” olarak betimlediği aşırıcıların Suriye'ye girdiği Irak sınırı boyunca savaşa liderlik ettiği kabul edilen terör örgütüyle işbirliğini de ortaya çıkarıyor. El Nusra'nın Suriye çatışmasındaki en çirkin vahşetlerden bazılarının, örneğin yakınlarda gerçekleşen ve aralarında okul çocuklarının da olduğu 50'den fazla insanın ölümüne neden olan Şam'daki araç bombalamasından sorumlu olduğu da belirtilmelidir.

 
Daha yakın zamanda El Hatib, ABD ve İngiltere'nin de aralarında olduğu Batı ülkelerinden milyonlarca dolarlık yardım almaya hazırlanmasına rağmen, El Kaide'ye olan desteğini yineledi. Washington Post'ta yayınlanan "ABD Suriyeli isyancılara silah değil, daha geniş muharebe alanı yardımı yapacağını açıkladı” başlıklı makalede, şu ifadelere yer verildi:

 
“Koalisyon başkanı Muaz el Hatib, kızgın bir şekilde, kuşatma altındaki Humus kenti için insani koridor çağrısı yaptı ve isyancıların, Batılıların onların saflarında aşırıcıların olmasından şikayet etmelerinden yorulduğunu söyledi. Gerçek düşmanın Esad rejimi olduğunu savundu, ancak dışarıdaki pek çok kişinin sadece ‘bir savaşçının sakalının uzunluğu' ile ilgili kaygılarının olduğunu söyledi.  
 
Hatib Arapça olarak ‘Dünyadaki hiçbir terörist, rejim kadar vahşi bir doğaya sahip değildir' dedi.”  
 
Suriye muhalefetinin liderinin parmak sallayan öfkesi, Kerry'nin kırpılmış ve ölçülü tonuyla dikkat çekici bir karşıtlık içindeydi. Kerry, Hatib konuşurken ona ifadesiz bir şekilde bakıyordu.  
 
El Hatib'in hikayesi ve onun, tekrarlanan vahşetlerden sonra bile El Kaide'ye verdiği devamlı, açık ve dik başlı destek, Batı'nın onu ve onun “muhalefet” örgütünü yabancı terör örgütleri listesine almasına neden olmalıdır. Hem ABD hem de İngiltere'deki terörle mücadele kanunları, listedeki bir terör örgütüne maddi destek veren herhangi bir birey veya örgütün suçlu olduğu kaydını düşer. Açık ki yalnızca El Hatib değil, El Kaide'nin şımarttığı El Hatib'e teröre olan açık desteğini gerçekleştirmesi için milyonlar akıtan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ve onun İngiliz mevkidaşı William Hague de bu tanıma giriyor.

 
Suriye Devlet Başkanı Esad, Batı'nın belgelenmiş itiraflarını okuduğu için “kuruntu” ile suçlandı 
 
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, kısa süre önce Batı'yı Suriye'de teröre ikiyüzlüce destek vermesi nedeniyle suçladı ve Batı'nın kendisini Batı'ya demokrasi getiriyor görüntüsü vermesini yangını söndürmeye çalışan bir kundakçıya benzetti. İngiliz Dışişleri Bakanı William Hague, hükümetinin uluslararası teröre destek verdiğini reddedip çocukça bir isim değişikliğine sığınırken, Başkan Esad 2007 yılına kadar giden ve Batılı yetkililerin Suriye hükümetini  – “demokrasi”yi geliştirmek için değil, özel olarak İran'ı zayıflatmak ve yıkmak için – devirmek üzere aşırıcı teröristleri kullanma planını açıkça kabul ettikleri makaleleri okuyor.  
 
Hem Pulitzer ödüllü gazeteci Seymour Hersh'in 2007'de yayınlanan New Yorker makalesi "Yeni Yönelim", hem de yine 2007'de Wall Street Journal'da yayınlanan “ABD Suriye'yi Kontrol Etmek İçin Müslüman Kardeşler'le Bağ Arıyor” başlıklı makale, daha o tarihte hem Suriye hem de İran'ı zayıflatmak ve yıkmak için El Kaide bağlantılı mezhepçi aşırıcıları aktif olarak silahlandıran ve finanse eden bir Batı anlatısı sunuyor. Daha sonra kabul edilen komplo, şimdi Suriye'de ve çevresinde korkunç bir etkiyle ifa ediliyor.  
 
William Hague ve John Kerry Suriye hükümetini devirmek için El Kaide'yi doğrudan veya giderek artan çok sayıda vekil üzerinden finanse ettiğini ve silahlandırdığını inkâr edebilir, kıvırabilir veya bu gerçeğin üzerini örtebilir, fakat bu belgelenmiş ve giderek daha şeffaf hale gelen komployu işaret eden Suriye Devlet Başkanı Esad hiçbir şekilde, Hague'in çocukça suçladığı gibi “kuruntu” yapmıyor. Hague, bizi New Yorker'dan Seymour Hersh ve Wall Street Journal personelinin de “kuruntu” yaptığına inandırmalıdır. 
 
Bu giderek daha çılgın ve daha açık hale gelen gündemi şirket-finans çıkarlarının yönettiğini tanımlamamız önemlidir. Suriye halkına yönelik bu saldırıyı planlamak ve hayata geçirmek için kullandıkları bu haksız etkiyi aşındırmak için bu çıkarları her zaman ifşa etmeli, boykot etmeli ve ortadan kaldırmalıyız. Bugün saldırılan Suriye; eğer başarılı olursa yarın biz olacağız.

Çev: Selim Sezer

medyasafak.com