"AFRICOM ve Afrika’nın Yeniden Sömürgeleştirilmesi"

"AFRICOM ve Afrika’nın Yeniden Sömürgeleştirilmesi"
Raporlar ayrıca onun, ABD destekli Suriyeli isyancılara silah sevkiyatlarını düzenleyen başlıca El Kaide bağlantılı Libyalı silah tüccarı (ve CIA ajanı) Abdülhakim Bilhac’la bağlantıları olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla muhtemelen, Stevens’ın 11 Eylül 2012’de “El Kaide” tarafından öldürülmesi bu faaliyetle bağlantılıydı.

Yuram Abdullah Weiler
 

Press TV


“Mali'nin şu anda listenin en başında olması ve kuşkusuz son birkaç haftadır da öyle olması sizi şaşırtmayacaktır.”


General Carter Ham, Amerika Birleşik Devletleri Afrika Komutanlığı (AFRICOM) komutanı 

NATO'nun AFRICOM öncülüğünde gelişen Libya müdahalesi öncesinde yaşananların tekrarı gibi görünen olaylarda Amerika Birleşik Devletleri, Fransa'nın eski Kuzey Afrika sömürgesi Mali'yi ıslah etme amaçlı yeni sömürgeci yağmasına dâhil olduğunu kabul etti. 

AFRICOM komutanı General Carter Ham, 8 Şubat 2013'te Almanya'nın Stuttgart kentinde Nijeryalı gazeteciler için düzenlediği bir basın toplantısında “Libya'daki, Somali'deki, Nijerya bakımından çok önemli olan Gine Körfezi'ndeki faaliyetlere angaje olmaya devam ediyoruz… Fakat en azından bugün için, Mali'nin muhtemelen listenin en başında olduğunu söyleyebilirim” diye açıklamada bulundu.

Eski komutan General William “Kip” Ward ise, “Üniformalı personel ile kuruluşlar arası sivillerin eşsiz bir karması” ifadesini kullandı ve AFRICOM'un görevinin elbette ABD dış politikasının askerileştirilmesi değil, Afrikalıların kendi güvenliklerini sağlamalarına yardımcı olmak olduğunu ekledi. 

2008'de içinden çıktığı Avrupa Komutanlığı gibi AFRICOM'un da merkezi Almanya'nın Stuttgart kentinde bulunuyor ve 38 Afrika ülkesinde ataşelikleri, Almanya, İtalya ve Afrika Boynuzu'nda da çok sayıda bağlı komutanlıkları var. Biriminin merkezinin neden Afrika'da değil de Stuttgart'ta olduğu sorulduğunda General Ham, “Bazı Afrika ülkelerinde Afrika komutanlığına ve Afrika'da merkezlerin olmasına karşı direniş vardı” şeklindeki AFRICOM'un 43 Afrikalı “partneri”nden birinde merkezleri için uygun bir yer bulamadığı şeklindeki mahcup edici gerçekliği ifade etmekten ustaca kaçındı.

General Ham daha sonra ABD'nin Mali ve Afganistan'a dönük askeri müdahaleleri arasındaki farklılıkları sıraladı. ABD'nin Taliban'ı deviren 2001 işgalini şaşkınlık verici şekilde inkâr eden general, ısrarla “Afganistan'da hükümet yoktu… Bu yüzden pazarlık edecek bir hükümet de yoktu” dedi.

Aynı zamanda “kendilerinin Malililerle doğrudan askeri ilişkiler kurmasını engelleyen ABD kanunlarına” işaret etti. ABD'nin Mali'ye müdahalesine daha fazla açıklık getiren Büyükelçi Christopher Dell, “Malililer Amerika Birleşik Devletleri'nden doğrudan müdahale etmesini istemedi. Malililer Fransa'dan yardım istedi. Fransızlar da bizden destek istedi” dedi.

Mali bir zamanlar bugünün Cezayir, Tunus, Moritanya, Fas, Nijer gibi ülkelerini ve çok sayıda başka ülkeyi içeren, kuzey, orta ve batı Afrika'nın büyük bölümünü kapsayan geniş bir Fransız sömürgeci imparatorluğunun parçasıydı.

2009'da NATO'ya yeniden katılan ve NATO'nun AFRICOM öncülüğündeki Libya fethinin de içinde yer alan Fransa, hükümetten talep geldiği varsayımıyla 11 Ocak 2013 tarihinde Mali'yi işgal etti. Batı'ya göre, “El Kaide” bağlantılı İslamcı aşırıcılar Libya'dan gelen silahları kullanarak eski Fransız sömürgesinin kuzey kısımlarının kontrolünü ele geçirmiş, kaçan Malili askerler ise Bamako'daki “meşru” hükümeti düşürmüştü. Bu yüzden Fransa'nın yeniden işgali, basitçe, Mali'nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü yeniden kurma misyonu için gereklilikti. Elbette Batı'nın, Mali'nin altın, uranyum, elmas, demir cevheri, boksit, manganez, lityum ve petrol de içeren zengin doğal kaynaklarını sömürmesinden bahseden yok. 

Tuareg etnik topluluğunun yozlaşmış, Batı destekli Mali siyasi seçkinlerine karşı ayaklanması on yıllardır devam ediyor, fakat Libya'dan silah akışı gerçekleştikten sonra, Tuaregler kuzeyin kontrolünü ele geçirebildi ve kısa sürede bağımsız Azawad devletini ilan etti. Libya silahlarının akışının onları Fransız askeri müdahalesini meşrulaştıracak bir komploya düşürdüğünü kısa sürede anlayan Azawad'ın Kurtuluşu için Ulusal Hareket'ten (NMLA) Tuaregler, bağımsız devlet istemede Ensar-ed Din'den uzaklaştı ve Batı bu yüzden müdahaleyi meşrulaştıracak İslamcı terör bahanesini kullanmak üzere İslami Mağrip El Kaidesi'ni (AQIM) ve buradan türemiş Batı Afrika'da Tevhid ve Cihad Hareketi'ni (MUJAO) Cezayir'den ihraç etmek zorunda kaldı. Ve elbette AFRICOM'un temel askeri görevlerinden biri, “Afrika'da faaliyet yürüten El Kaide ve diğer aşırıcı şiddet yanlısı örgütleri yıldırmak veya yenilgiye uğratmak ve güvenli bölge oluşturmalarını engellemek”ti.  

AFRICOM / NATO / CIA / El Kaide bağlantısı gizli kalsa da, olayların arka arkaya gelişinde bu bağın doğasına dair ipuçları bulunabilir.  

10 Şubat 2012'de AFRICOM, isyancı askerlerin Bamako'daki hükümete karşı gerçekleştirdiği 22 Mart “darbesi”nin gerçekleşeceği düşüncesiyle, 27 Şubat-18 Mart tarihleri arasında Mali'nin evsahipliğinde gerçekleşecek bir ortak askeri tatbikatı iptal etti. Bu tatbikatın katılımcıları arasında Mali, ABD ve başlıca NATO müttefikleri Almanya, Kanada, İspanya, Fransa, Hollanda, İtalya ve Birleşik Krallık da bulunuyordu.  
 

ABD'nin propaganda kuruluşu “Voice of America”, Batı müdahalesini meşrulaştırmaya yardımcı olmak için, Tuareg isyancılarının “vahşet”lerine dair haberler aktarmaya başladı, eş zamanlı olarak Fransız Kalkınma Bakanı Henri de Raincourt “El Kaide”yi müdahale etmekle suçladı.

Planlandığı gibi 22 Mart 2012'de, ABD'de eğitim almış Mali Ordusu lideri Yüzbaşı Amadou Haya Sanogo, kuzeydeki isyancılarla savaşmada zayıf olduğu varsayımıyla Başkan Amadou Toumani Toure'yi devirdi. AFRICOM'un önceden bildiğini reddettiği darbe, 26 Mart'ta ABD askeri yardımının kesilmesine ve ABD-Fransa kontrolündeki Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'nun  (ECOWAS) 2 Nisan'da ekonomik yaptırım uygulamaya başlamasına neden oldu. 

Çok hızlı gelişen, ancak belirgin bir şekilde iyi koordine edilen bu olayların sonucunda, yoksulluğun vurduğu ülke daha fazla kaosa sürüklendi. Güvenlik Konseyi'nin sömürgeci güçleri daha yavaş bir şekilde olsa da, nihayet 20 Aralık 2012'de oybirliğiyle, “ulusal otoritelerin kuzeyde kontrolü yeniden ele alma çabalarına yardımcı olmak üzere Afrika öncülüğündeki bir misyonun yerleştirilmesine” izin veren 2085 sayılı BM kararını onayladı.

Dolayısıyla, (CIA tarafından desteklendiği şüphesiz olan) “El Kaideci” aşırıcılar 7 Ocak 2013'te kötü zamanlı bir saldırı başlatarak Mali'nin kuzey-güney sınırı üzerinde yer alan Kona şehrini ele geçirdiği zaman, Fransa müdahalesini rasyonalize edecek tüm gerekli bahaneler ve onaylar mevcuttu ve müdahale hemen, 11 Ocak'ta başladı. 21 Ocak itibariyle ABD Hava Kuvvetleri Fransız birliklerini Mali'ye taşıyordu ve şaşırtıcı olmayan bir şekilde Fransız Cumhurbaşkanı François Hollande, kuvvetlerinin bir süre orada olacağını söyledi. 

NATO'nun Libya fethi, Kaddafi'nin ABD'nin yeniden sömürgeleştirme planlarının tek gerçek muhalifi olması nedeniyle, AFRICOM'ın kıtadaki kapsama alanını genişletmede hayati bir adımdı. CIA'in Bingazi'deki üssünde “El Kaideci” aşırıcıları istihdam ederek ve görevlendirerek oynadığı rol de önemliydi.  Örneğin 2007'de ABD'nin Irak'a yeni birlikler göndermesi, Libya'nın Bingazi ve Darna bölgelerinde “El Kaide” istihdamlarıyla paraleldi. Günlüğünde yorumlar yaptığı aktarılan eski Libya Büyükelçisi  J. Christopher Stevens, Suriye'ye ve Mali'ye CIA desteğiyle yapılan silah ve terörist akışlarını biliyordu.

Raporlar ayrıca onun, ABD destekli Suriyeli isyancılara silah sevkiyatlarını düzenleyen başlıca El Kaide bağlantılı Libyalı silah tüccarı (ve CIA ajanı) Abdülhakim Bilhac'la bağlantıları olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla muhtemelen, Stevens'ın 11 Eylül 2012'de “El Kaide” tarafından öldürülmesi bu faaliyetle bağlantılıydı.  

AFRICOM'un çirkin fetih stratejisinin bir parçası da, Afrika gençliğini “kalplerine ve zihinlerine” bulaşmak. AFRICOM, Afrika gençliğine ölümcül Amerikan savaşçı kültürünü telkin etmek için, gençlerin ABD cephaneliğindeki ölümcül silahların en yeni örneklerini gösteren ABD askeri temsilcileriyle buluşabileceği etkinliklere destek veriyor. 

Bu tür etkinliklerden birinde, sekiz tekerlekli zırhlı bir savaş aracı olan M1126 Stryker'ı inceleyen genç Afrikalı öğrenciler, “çocukların yaşam becerilerini ve gelecek fırsatlarını geliştirmeye yardım etmek için çalışan” bir programın parçasıydı. Bir AFRICOM temsilcisine göre, “Birçok video oyunu Stryker teknolojisine dayanıyor, bu yüzden çocukların çoğu zaten kontrol kolunu nasıl kullanacaklarını biliyor.”

AFRICOM'un bir diğer psikolojik harekât projesi, Nijerya'nın Abuja kentinde bulunan Savunma Referans Laboratuarı (DRL). ABD'nin Nijerya Büyükelçisi Terrence McCulle'e göre “DRL sağlık bakımının kritik bir unsuru ve askeri personel ile çevre bölgelerde yaşayan sivil nüfus için dünya sınıfı teşhis ve laboratuvar izleme hizmeti sağlıyor.” Amerikan sivil cephesinde insani yardım görünümlü oyunlar oynanırken, gerçekte, eski komutan General Kip Ward'un söylediklerinin aksine AFRICOM, petrol, Çin'in baskı altında tutulması, küresel tahakküm ve ABD'nin bunlarla ilgili kendi çıkarına olan politik hedefleriyle ilgileniyor.  

ABD'nin neden dikkatini Afrika'ya bu kadar yönelttiği sorulabilir. AFRICOM komutanı General Ham, Afrika'nın “dünyanın en hızlı büyüyen altı-yedi ekonomisine sahip olduğunu” açıkladı. Koramiral Robert Moeller açık açık AFRICOM'un “doğal kaynakların Afrika'dan küresel pazara serbestçe akmasıyla” ilgilendiğini söyledi. Bir başka deyişle, AFRICOM ABD'nin çok uluslu şirketleri için kâr fırsatlarını maksimize etme görevi taşıyor. Ve AFRICOM'un Afrika üzerindeki giderek sıkılaşan etkisini daha fazla meşrulaştırmak için terör korkusunu sömüren Strateji, Plan ve Program Müdürü Tümgeneral Charles Hooper, “ABD pasaportu taşıyan bir Amerikalının Doğu Afrika'da telkin, eğitim ve destek alıp bir terörist saldırı gerçekleştirmek üzere bir Amerikan şehrine dönmesinden” endişelendiğini söylüyor. 

Bahsi geçen AFRICOM basın toplantısında Büyükelçi Dell daha sonra, ABD'nin Afrika'yı yeniden sömürgeleştirme yönündeki gizli bir planını ağzından kaçırdı. AFRICOM destekli ortak askeri tatbikattan söz ederken kelimelerini diplomatik söylem içine saklayan büyükelçi, “Bir eğitime birlikte giden Amerikalı bir albay ile Nijeryalı bir albay, ömür boyu sürecek ilişkiler ve arkadaşlıklar geliştirir” dedi. “Amerikan ordusunun kültürünün” değerlerini övdükten sonra, planın niyetini açıkladı: Amerikan değerlerine bağlı bir Afrikalı sömürgeci bir subay teşkilatı geliştirmek. Büyükelçi, “bu eğitim deneyimleri başka ülkelerden bize katılan subaylara bu değerleri aşılayacak ve bu subaylar da bu değerleri kendi askeri kültürüne taşıyacaktır” diyordu.

ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından eğitim için seçilen Mali darbe lideri Albay Amadou Haya Sanogo'nun örneğinde yaşanan tam olarak buydu. Ve ABD, AFRICOM'da eğitilen subayları CIA destekli “El Kaideli” teröristlerle karşı karşıya getirerek, iç şiddetin önceden gerekli aşamalarını sağlamak yoluyla, Afrika ülkelerinde tahakkümünü kuruyor. 

Yakın zamanda Almanya'nın Garmisch kentinde düzenlenen şiddet yanlısı aşırıcılık konulu bir ABD Savunma Bakanlığı seminerinin müdür yardımcısı Deniz Albayı Philip Lark, “Her tür niyetten aşırıcılar, küresel güvenliğe karşı tehlikeli bir tehdit oluşturuyorlar…. Aşırıcılıkla mücadele hem inatla, hem de doğru kavrayarak verilmelidir” diye konuştu. Tek yapılabilecek şey, az sayıda katılımcının dünyanın en büyük şiddet yanlısı aşırıcılarıyla – ABD İmparatorluğu'nun üst komuta kademesi ve onun AFRICOM gibi çok sayıda kolu ve kurumu – mücadele edecek inada ve kavrayışa sahip olmasını ümit etmektir.


Çev: Selim Sezer

medyasafak.com