"Kışkırtıcılar, İran’a Karşı Yasadışı Savaş Başlatmak İçin Gizlice Anlaştı"

"Kışkırtıcılar, İran’a Karşı Yasadışı Savaş Başlatmak İçin Gizlice Anlaştı"
İran, dünyanın iki büyük enerji “şalter”ini kontrol ediyor. Eğer bunlar “kapatılırsa”, dünyadaki hiçbir ekonomi, hiçbir döviz, hiçbir borsa, 24 saat ayakta kalamaz. O halde şu soruyu soralım: ‘Böyle bir şeyden kim kâr eder? Rothschild ve Rockefeller isimleri tanıdık geliyor mu?’

Gordon Duff

 

Press TV

 

Bunların hepsini daha önce gördük – “sarı pasta” miti, medya manipülasyonu, Goebbels'i bile utandıracak propaganda haberleri ve gösterileri.


Eğer İran nükleer tehdit olarak “günah keçisi” yapılamazsa, İran'a karşı kullanılan aynı yalanlar, “Neo-con/İsrail” 11 Eylül saldırısı için Afganistan'a karşı kullanılan aynı yalanlar olmasa, Amerikan kamuoyu gerçek düşmanlarını öğrenebilir. 

“FED”in kıdemlilerinin “protokolleri” 

Örneğin, hayali tehditlere saplanıp kalmayan bir Amerika, Amerikan Merkez Bankası'na, gerçekte kim olduklarına, “FED”in nasıl yasadışı olduğuna ve Amerika'yı yağmalayan yabancı bankerlerin kim olduğuna uzun uzun bakabilir.

Amerika'nın 16 trilyon dolarlık “ulusal borcu”nun 10 trilyonu hiçbir zaman var olmadı, hiçbir zaman harcanmadı, hiçbir zaman izin verilmedi, hiçbir zaman ödenmedi ve hiçbir zaman borç alınmadı.

Amerikan halkı, hiçbir zaman var olmayan 10 trilyon dolar için Rothschild ve Rockefeller ailelerine faiz ödüyor. 

Her ülkenin, şu veya bu şekilde aynısını yapan bir “merkez bankası” vardır. Buna “borç köleliği” denilir.

 

Amerika'da 1917'den beri her savaş, özellikle de uydurma “Terörizmle Savaş”, 1913'te Paul Warburg tarafından güçlendirilen bankacılık kartelleri tarafından başlatılmıştır. Diğer ülkeler “banka gangsterlerinin düzenlediği” savaşlarda daha uzun savaşmışlardır. 

İran 

Dünyadaki bütün askeri uzmanlar ve istihbarat uzmanları İran'ın savunmasının temelinin “nükleersiz” bir devleti sürdürmek olduğunu biliyor.

“Sadece konvansiyonel” savunmayı koruduğu müddetçe İran'ı itham etmek için hiçbir gerekçe olamaz.

Oynanan oyun çocukça basitlikte. İran'a sadece vahşi komplo teorisi tarafından desteklenen felç edici yaptırımlar yükleniyor.

 

İran itiraz ettiğinde, muhalefeti haksız bir şekilde “saldırganlık” olarak tanımlanıyor, çoğu zaman da en saçma tercüme hatalarına dayanılıyor. Bu işlemediği zaman, İran'ın haber servisleri sansürleniyor. 


Bir çocuk bile bunu görebilir, fakat onlara ihtiyacımız olduğu zaman “çocuklar” neredeler?

 

İran kale gibi 

İran'ın kıyılarına girmek imkânsızdır, İpekböceği bazlı deniz savunma sistemleri çok kuvvetlidir ve konvansiyonel füze sahası herhangi bir AMB (anti-balistik füze) savunma sistemini birkaç saat içinde helak edebilir; bu yüzden hiçbir düşman İran'ı işgal edemez. 

İran'ın 13 milyon kişilik savunma gücü, dünyadaki en büyük savunma gücü. Amerika'nın Afganistan'da yaşadığı “kıç tekmeleme”, İran'la karşılaştırıldığında “parkta yürüyüş” olacaktır.  

1982'de Amerika Birleşik Devletleri, İran'ın işgali için “savaş planı”nı geliştirdi. Plan, Irak'ın doğudan saldırmasını, Pakistan'ın da Baluçistan'da konaklama sağlamasını gerektiriyordu.  

Bu plan hiçbir zaman güncellenmedi; İran'ın Amerikan uçak gemilerini Hint Okyanusu'nda batırma kapasitesinin gelişmesiyle planın deniz kısmı güncelliğini daha da yitirdi. 

İran'ın nükleer silahları yalanlarını satmak terörizmdir 

Kısa süre önce BM insan hakları anlatıcıları, ABD Başkanı Obama'nın sadece selefinin değil, onun yönetimin temel isimlerinin, Kongre üyelerinin, Pentagon yetkililerinin ve AIPAC lobicilerinin Irak'a karşı yasadışı saldırı savaşı planlamayı ve uygulamayı devam ettiremediğini söyledi.  

Savaşa giden süreç açıkça tanımlandı; bütün sorumlu tarafların isimleri verildi; suç çabaları hayata geçirilebildi, ancak savaş suçluları, belki yüzlerce, hatta binlerce kişi, elini kolunu sallayarak gezdiği gibi, eski hilelerine de geri dönüyorlar.

Irak'ta katliamı planlayan yüzlerce kişi, neo-conlar, AIPAC, Kongre üyeleri, Amerika'nın hizmet akademilerindeki dini aşırıcılar, ırkçılar, ordu içindeki antisemitler ve Hollywood'un sahibi olan ve medyanın büyük bölümünü kontrol eden paralı hainler ve casuslar, yeni savaş için can atıyorlar. 

İster Argo veya Sıfır Karanlık Otuz gibi filmler olsun, ister NCIS TV şovları olsun, tüm bir Murdoch imparatorluğu, CNN, Romney'nin Amerikan “sesli radyosu” üzerindeki “Açık Kanal” bastırması, habis ırkçı propaganda, insanların her anını etkiliyor. 

Kanada 

Kanada daha kötü, gerçekten de çok daha kötü. 

Geçen hafta Kanada Dışişleri Bakanı John Baird, yasal olarak kurulan Filistin devletini, İsrail'e karşı savaş suçları soruşturması peşinde koşmaması için tehdit etti.  

 

Bizzat Baird'in sözleri, Uluslararası Suç Mahkemesi'nin 1998 tarihli Roma Yasası'nın, özellikle de 25, 27, 28, 30 ve 33'üncü kısımların ilgilendirdiği suç soruşturmalarını tanımlıyor.


Potansiyel suçlamalar arasında “savaş suçlarına ve insanlığa karşı suçlara yardım etmek ve suç ortaklığı yapmak” da var.


Kanada'nın terörizmle olan, İsviçre polisinin ve Güney Afrikalıların aktardığı bağlantıları


İsviçre polisi, aralarında diplomatik pasaport da dâhil olmak üzere tüm Kanada pasaportu hamilleri için geniş tutuklama kararları çıkardı. 

Bir İsviçre polis sözcüsü ile yapılan görüşmede Veterans Today'e şunlar söylendi: 

“İsviçre'deki Kanada büyükelçiliği, aralarında terör şüphelilerinin de olduğu suçlulara sahte pasaport veriyor.”

Güney Afrika güvenlik yetkilileri de, aynı uyarıyı aldıklarını ve bir kişiyi tutukladıklarını teyit ediyor.

İran'ın “nükleer tehdidi” hakkındaki sahte raporlar savaş suçu ve insanlığa karşı suçtur 

Bu hafta, Birleşmiş Milletler'in 2000-2003 yılları arasında Irak'ta faaliyet yürüten İzleme, Doğrulama ve Teftiş Komisyonu eski şefi Hans Blix, Dubai merkezli gazetecilere şu açıklamaları yaptı:

"Irak'taki başarısızlık ve trajik hataların anıları yeterince ciddi şekilde ele alınmadı; bu zamana kadar İran NPT'yi (Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması) ihlal etmedi ve şu anda İran'ın nükleer silahlar ürettiğini gösteren hiçbir kanıt yok. 
Irak örneğinde, bazı devletlerin var olmayan kitle imha silahlarını ortadan kaldırma girişimi vardı ve bugün İran'ın, var olmayabilecek ve var olmayacağını umduğum niyetlerini ortadan kaldırmaktan bahsediliyor.” 

Bu, yakın zamanda İran'ın nükleer programlarının NPT ile uyumlu olduğunu söyleyen onlarca yetkili değerlendirmesinden sadece bir tanesi.


Bu durumda şu soru sorulabilir: “Bu yönde bir kanıt olmadığına göre, neden sürekli olarak İran'ın nükleer silahlar yaptığına ve komşularını tehdit ettiğine dair şeyler duyuyoruz?”

Pek çoğu dünya liderlerinden gelen açıklamalar fırtınası, papağan gibi tekrarlanan söylentiler, TV dramalarından alınan hikayeler yahut İsrail kaynaklarına dayanan konspiratif imalar, bunların hepsi aynı özellikleri taşıyor: 

1. Hiçbir kanıt sunulmaz ve dayanılan kaynak varsa da bunların hiçbirisi, nükleer fizik ve silah mühendisliği ve tasarımı alanında ehil değildir.

2. Hiçbir bilimsel açıklama yapılmaz, ancak “varsayım”a dayanan ifadeler “açık” kabul edilir.

3. BM meclisinin İran'ın değil İsrail'in nükleer programının incelenmesini istediğinden hiç bahsedilmez. 

4. Tehdit oluşturduğu söylenen programların hepsinin İran dışında dünyanın bütün ülkeleri için yasal kabul edildiğinden hiç bahsedilmez. 

Yukarıda sıralanan davranışları, İran'a yasadışı saldırı başlatmayı planlayan topluluklar adına kafa karıştırma ve gerçekleri gizleme hareketinin bir parçası olmaları dışında başka şekilde yorumlamamızın akla yatkın bir yolu yoktur. 

Bütün kanıtlar İran'ın nükleer programının barışçıl olduğu şeklindeki iddialarını doğrularken, savaş suçlarını meşrulaştırmak için sistematik yanıltma temelinde aksini iddia edenler, bizzat savaş suçlularıdır.


Ekonomik intihar 

“Terörizmle Savaş”ın arkasındaki gerçek motivasyonlar hakkında bir analiz, bu motivasyonların kamuoyunun dikkatini üretilen banka ve kur çöküşlerinden, yapay enerji sektörü kesintilerinden, yönetimdeki devasa yozlaşmadan ve insan haklarının topyekûn yok edilmesinden uzaklaştırmak için yapılan bir “örtme ve aldatma” operasyonu olduğunu gösteriyor. 

Bu kabul edildiğinde, gerçek apaçık şekilde görüldüğünde, seri haldeki tuhaf olayların, 11 Eylül'de tüm fizik kanunlarının askıya alınmasının, Londra'daki 7 Temmuz saldırılarının, gerçek bir terör saldırısını canlandırmak üzere aktörlerin tutulmasının, Afganistan'daki hayal ürünü El Kaide yeraltı alanlarının, bunlarla birlikte sayısız yanıltma harekâtlarının da “mali terörizm” eylemleri olduğu aynı şekilde apaçık olarak görülür.

İran'a karşı sonsuz gibi görünen entrikalar, bir başka soygunu deneyen aynı mali suçluların işi olabilir mi? 

İkinci defa İran'ın saldırıya uğradığını, Hürmüz Boğazı'nın ve Bakü/Ceyhan boru hattının kapandığını düşünün. 

Bunu herhangi bir iktisatçıya sorun. 

Herhangi bir savunma uzmanına sorun. 

İran, dünyanın iki büyük enerji “şalter”ini kontrol ediyor. Eğer bunlar “kapatılırsa”, dünyadaki hiçbir ekonomi, hiçbir döviz, hiçbir borsa, 24 saat ayakta kalamaz.

O halde şu soruyu soralım: ‘Böyle bir şeyden kim kâr eder? Rothschild ve Rockefeller isimleri tanıdık geliyor mu?' 
 

Çev: Selim Sezer
 

medyasafak.com