Enis Nakkaş, İmad Muğniye’yi Anlattı

Enis Nakkaş, İmad Muğniye’yi Anlattı
Lübnanlı ünlü eylem adamı ve analist Enis Nakkaş, El Meyadin TV'deki bir programda, silah arkadaşı İmad Muğniye'nin bilinmeyen yönlerini, suikastle ilgili ayrıntıları, Hizbullah'ın beklediği nihai savaşı ve Muğniye'nin kendi hareketine ve Filistin direnişine bıraktığı mirası ele aldı. Medyasafak, programın tam çevirisini sunar.

İmad Muğniye, şehid edilişinin yıldönümünde, Al-Mayadeen'in hazırladığı özel programda anıldı. Konuk Enis Nakkaş, İmad Muğniye'yi, hayatını, stratejisini ve direnişe bıraktıklarını anlattı.
 

Spiker: Diyalog Saati'ne (programın adı) hoş geldiniz. 2008 yılında, istihbarat servislerinin çözemediği bulmacalardan biri olan İmad Muğniye, hedef alınıp suikast ile şehid edildi. Hizbullah'ın önemli güçlerinden biri olan ve büyüleyici diye tanımlanan İmad Muğniye'nin uğradığı suikastı, Lübnan'dan Al-Akhbar gazetesi ayrıntılarıyla işledi. Yayınlanan raporlara göre; İsrail istihbaratı Mossad, İmad Muğniye'yi; Kefer Süse bölgesindeki bir evde, Filistinli liderlerle yaptığı toplantıdan ayrılırken, kullandığı arabasına yerleştirilen bomba ile şehid etti. Ardından Hizbullah, hızlı bir şekilde tehditlerini sıraladı. Geçen yaz gerçekleştirilen Bulgaristan'daki ''Burgaz'' saldırısından sorumlu tutulan Hizbullah, bunu reddetti ve böylesine bir eylemin zaten İmad Muğniye'nin düzeyinde bir saldırı olamayacağını da belirtti.

 

Bu Diyalog Saati programında, bölgedeki gelişmelerin gölgesinde, bu kişinin gizemli hayatını, suikastın bölgede neden olduğu gelişmeleri ve bu suikastın Lübnan ve Mukavemet'e etkilerini konuşacağız. Konuğumuz, Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar Koordinatörü Sayın Enis Nakkaş, Al Mayadeen'e hoş geldiniz.
 

Enis Nakkaş: Hoş bulduk.
 

Spiker: Sayın Nakkaş, Muğniye'nin suikastından sonra bir çok cephe için, bu suikasttan çıkarları var ve bu suikastın arkasındalar denildi. Yeni gelen raporlarda, bu suikastın arkasında Mossad'ın olduğunu gösteren bilgiler mevcut. Siz başından beri bu kanıyı taşıyor muydunuz?
 

Enis Nakkaş: Öncelikle benim nazarımda çok değerli ve kalbimde önemli bir yeri olan şehid için yaptığınız  bu programa davetinizden dolayı sizlere teşekkür ederim. Ben bugün Al-Akhbar'ı okudum. Tabii bilgilerin genel anlamda bir bölümü, bir yere kadar doğru ama ayrıntılar ve derinlemesine analiz için daha dikkatli incelemeler gerektiriyor. Bugün okuduklarımın arasında en önemli yer tutan ve kaydedilmesi gereken noktalar var. Bu düzeydeki bir liderin, bu dönemde Suriye'de var olmasının nedenleri vardı. İmad Muğniye başından beri koruduğu inanç ile, stratejisinin de bir parçası olarak; Lübnan'daki mukavemetin ve tecrübelerinin Filistin'e, taktikleriyle, yöntemleriyle ve maddi imkanlarıyla taşınma vaktinin gelmiş olduğunu düşünüyordu. Hizbullah'ın içinde her zaman, Filistin sahasından sorumlu biri olurdu. Bilindiği gibi, Filistin sahasından sorumlu olan kişi de, İsrail tarafından öğrenildiği zaman, suikast listesinde hemen birinci sıradaki hedefe konulurdu. Çünkü o sorumlu, Filistin sahasında direnişçilerle birlikte çalışırdı. Tabii birlikte çalıştıkları direnişçiler, sahadaki direnişçilerdi, müzakere eden Filistinli güçler değildi. Müzakere ile bir alakaları yoktu. İmad Muğniye, şahsi olarak bu konuyla ilgilenmek istemişti. Şahsiyetinin önemi ve bu konudaki mücadelesinden dolayı da hemen suikast listesinin başına -İmad Muğniye olarak veya İmad olarak bilinmeden, tanınmış olduğu isimle, fark etmez- alındı.
 

Spiker: İmad Muğniye uzun zamandan beri İmad ismiyle listede mevcut muydu?
 

Enis Nakkaş: Evet, uzun zamandan beri suikast listesinde ismi vardı. Ama 25 seneden sonra artık umutsuzluğa düştüler çünkü bu isme ulaşamıyorlardı.
 

Spiker: Sayın Nakkaş, İsrailliler böyle bir şahsın, Filistin konusunda böyle bir sorumluluğa girdiğini öğrendiler ama bu ismin İmad Muğniye değil de başka bir isim olduğunu mu düşünüyorlardı yani?
 

Enis Nakkaş: Evet. Bu konuyla ilgilenmeye başladığında, Filistinlilerle (yüzde yüz güvenli olan insanlar dışında, geniş bir şekilde olacak şekilde) direkt ilişkiler kurmaya başladığında, Suriye'de kaldığı ev, toplantıların, buluşmaların ve birden fazla cephe ile koordinasyon çalışmalarının yapıldığı bir görüşme merkezi oldu. Burada itiraf etmek gerekir ki ortada bir güvenlik kusuru var. Çünkü Lübnan'da bile mukavemetin olduğu çevrelerde Suriye'dekinden daha fazla ihtiyatlı davranıyordu. Bazı çevrelerin dediği gibi, suikastın sebebi Suriye ve güven eksikliği meselesi değildir. Ben Hacı İmad'ın, İran'da, Suriye'dekinden daha fazla güvenlik önlemi aldığına şahidim. Filistin ve Filistin direnişi için verdiği uğraşlar, bu konudaki hevesi ve coşkusu, Filistin dahilinde yapılacak hazırlıkların önemi, güvenlik önlemlerini ikinci plana atmasına neden oldu. Filistin mücadelesi öncelikleri arasında girdi.
 

Spiker: Bu öncelikler Temmuz Savaşı'ndan sonra direkt olarak başladı değil mi?
 

Enis Nakkaş: Evet. Temmuz Savaşı'ndan önce Filistin konusundan sorumlu kişi o değildi. Her zaman Filistinli liderlerle iletişimi vardı ama sorumlu olan başka isimler de vardı. Temmuz Savaşı'ndan sonra, Filistin mücadelesinde doğrudan yer almaya karar verdi ve Lübnan mukavemetinin tecrübelerini, deneyimlerini ve stratejilerini oraya taşımak  istedi. Ayrıca, Filistinli liderlerden, Ramadan Abdullah Şallah'ın aynen şu şekilde söylediği meşhur cümlesini aktarmak isterim: Gazze'de, İmad Muğniye'nin parmak izinin olmadığı tek bir tek füze bile yoktur.
 

Spiker: Suriye, direniş liderleri için güvenli ve emniyetli bir saha idi. Ve bu liderler başka bölgelerde olduğu gibi Suriye'de çok ihtiyatlı davranmak zorunda kalmıyorlardı.
 

Enis Nakkaş: Dediğim gibi, Hacı İmad İran'da iken, Suriye'dekinden daha çok güvenlik önlemi alıyordu. Onun zihninde, Şam'ın Tahran'dan daha güvenli olduğu düşüncesi olduğunu sanmıyorum ama bu aşamada özel güvenlik sorunları vardı.
 

Önemli olan, Filistin davası için girdiği mücadele ve açtığı kapıydı. Tanınmadan önce, ismi ''X'' olsa da listede ilk numara olmasına neden olan durumlardı. Bu ismiyle alakalı bir durum değil. İmad Muğniye zaten 25 yıldır listedeydi. Düşmanı suçlamadan önce şunu itiraf etmek gerekir ki, güvenlik önlemleri konusunda ihtiyatlı davranılmadı. Kaldığı ve görüşmelerini sürdürdüğü mekanın güvenliği, sonradan öğrendiğimiz Lübnan ve diğer yerlerdeki evlerine nazaran daha zayıftı. Yani özetle güvenlik kusuru vardı. Şimdi ortaya çıkan soru şudur: Haberlerde okuduğumuz gibi Mossad tek başına mı bu suikasttan sorumludur yoksa ortakları da var mıydı?  Ulaştığımız bilgiler diyor ki, operasyonun farklı noktalarında ortak olan birden fazla bölgesel istihbarat servisi mevcut. Bunlar arasında Arap devletlerine ait servisler de var. Ama operasyonu hazırlayan ve gerçekleştiren Mossad idi. Diğerleri bilgi toplama-lojistik görevinde rol aldılar.
 

Spiker:  Önemli bir noktadan bahsettiniz. Arap devletlerinden buna ortak olan servisler hangileri?
 

Enis Nakkaş: Malesef Arap devletlerinden bazıları, bölgedeki Mukavemet'e karşı  savaşta düşman ile koordineli çalışmaya başladı. Bölgede Mossad ile bilgi alışverişi yapanlar da bunu gizli değil açık bir şekilde yapıyorlar. Ürdün muhaberatının, Mossad tarafından yönlendirildiği ve çalıştırıldığı, Mossad ile bilgi alışverişinde bulunduğu ve CIA  ile koordineli faaliyet yürütüp dengelerini Ürdün'le  değil Amerika'yla kurduğu sır değil. Afganistan'dan, Mağrip Arap bölgelerine kadar, Körfez'de, Yemen'de ve diğer bölgelerde bu istihbarat birimleri arasında koordinasyon var. Mossad ve Bender Bin Sultan arasında Akabe'de (Ürdün'de bir liman şehri), Suud istihbarat servisleri ve İsrail arasında koordinasyon için görüşmeler yapıldı.
 

Spiker: Siz, İmad Muğniye'yi saha dışına sürmenin, Ürdün ve Suud istihbaratlarının çıkarına olduğunu mu söylüyorsunuz?
 

Enis Nakkaş: Bu Arap istihbarat teşkilatları, gece gündüz demeden direnişe karşı çalışırlar. Ben sadece suikast olayından bahsetmiyorum. Bilgi alışverişinden bahsediyorum. Yani ben Ürdün olarak, İsrail'in aktardıklarından yararlanırken, onlar da benim aktardıklarımdan yararlanıyor. Suud olarak da İsrail'in aktardıklarına karşı, ben de bir şeyler veriyorum ve karşılıklı çıkar sağlıyoruz. Bu ortaklık, suikast düzeyine ne zaman ulaştı? Bu büyük bir sorudur. Dediğim gibi bilgi alışverişi ve yardımlaşa hareket var. Bu gizli bir şey değil. Örneğin bir dönem, Gazze sahasında,  İsrail ve Mısır istihbaratlarının yardımlaşması söz konusuydu. Burada dikkati çekmemiz ve farkında olmamız gereken noktalar var. Evet bazı Arap istihbarat birimleri, Batılı istihbarat örgütleriyle müşterek işler yapıyorlar. Hatta, terörle mücadele ismi altında İsrail ile de yapıyorlar bunu. Dolayısı ile, sorumluluğu üstlense de, hazırlığı kendisi yapıp kararı kendisi verse de, suikast operasyonunu gerçekleştiren çevre, Mossad'tan daha geniş bir çevre.
 

Spiker: Siz güvenlik kusurlarında bahsettiniz. Böylesine bir koordinatörü, İmad Muğniye'yi bir anlamda ortaya çıkaran bu suikasttaki güvenlik kusurlarıyla ilgili bilgilere sahipsiniz sanırım. Bu konuda bize ayrıntı verebilir misiniz?
 

Enis Nakkaş: Neden 25 sene boyunca ulaşamadılar da özelikle bu zamanlarda ulaşabildiler? Daha önce de dediğim gibi, ilişkileri arttırıp, ilişki dairesini ciddi anlamda genişletmek ortaya güvenlik sorunları çıkarır. Çünkü 25 yıl boyunca ulaşamadıkları ilişki daireni genişletiyorsun. Özelikle, Filistin davasının mukavemetteki sorumluluğunu alınca ve ayrıntılarla  doğrudan, hem de bu ölçekte ilgilenmeye başlayınca, bu durum onu bir tehlike içine attı. Belirlenmiş, gizli bir mekandan başkalarını da haberdar etmeye başladı -ki önemle vurguluyorum, ''onlar bizim dostlarımız'' ama onlar da takipteler. Mesela ben Enis, Hacı İmad'ı ziyaret etmek istediğimde, kimsenin benim nereye gittiğimi bilmemesi gerekiyor. Ben Lübnan'da aynen bunu yapıyordum. Hacı İmad ile buluşacağım zamanlarda, kişi olarak ben bile, nereye gittiğimi bilmek istemiyordum.  Dolayısı ile filanca kişi de, buluşmaya gittiğinde, nereye gittiğini ne kendisi, ne yol arkadaşı hatta ne de takipçileri bilmemeliydi. Böylece herkes güven içinde olurdu. Hareketlilikleri, gidip gelişleri, pozisyonları ve bu merkezde sürekli buluşmaları dikkat çekti. Nereye gidiyorlar, kimlerle buluşuyorlar, neden hep bu merkezdeler, gibi sorular o merkezi şüpheli hale getirdi. İtiraf etmemiz gerekir ki bu özeleştirilerden, bütün mukavemet liderlerinin öğrenmesi gereken noktalar var. Bu kusurun nedenleri;  acele koşuşturmalar, olağan olmayan sürekli görüşmeler ve farklı cephelere ve yönlere doğru genişleyen ilişki dairesidir. Sonuçta bu cephelerdeki yetkililerin güvenlik düzeyleri farklı farklı seviyelerdedir. Birisi %90, diğeri %60 bir başkası %80 seviyesinde güvenli olabilir.
 

Konuya bir başka yerden bakalım. İstenen kişinin, önemli biri olduğu nasıl anlaşılıyor? Bir sürü cephenin ve tarafın yetkilileri bu adamla görüşüyor. Bu adamla yemek yiyor, kahvaltı ediyorlar ve daha başka bir sürü ilişki halinde oluyorlar. Hiç biri İmad Muğniye olduğunu bilmiyor. Takipçileri de Hacı İmad olduğunu bilmiyor. Bu adamın, mukavemetten bir yetkili olduğunu biliyorlardı sadece. Dolayısı ile takip edilen diğer yetkililerin, kimlerle, nasıl, nerede ve ne konuştuğu da araştırılıyordu. Operasyonun başlangıcı da bu şekilde oldu.
 

Spiker: Siz tabii İmad Muğniye'yi  kişisel olarak tanıyordunuz ve onunla ilgili ve önemi konusunda bir çok bilgiye sahipsiniz. Sizin de bahsettiğiniz özellikle Filistin davası konusunda, anlatılanlara göre Lübnan'daki deneyimleri Filistin mukavemetine taşımış. Aynı zamanda, kendisinin de bu şerefe nail olduğu iki askerin esir edilmesi operasyonu ve bu operasyonların ABC'sini Filistinli güçlere öğretmesi ve bu konuda destekler sunması ve Lübnan'dan Filistin direnişine taşıdığı deneyimler konusunda bizi biraz bilgilendirir misiniz?
 

Enis Nakkaş: Öncelikle, Vietnam, Çin ve dünya üzerindeki direniş savaşlarından çok şey öğrendiğimizi belirtmek isterim. Bu direnişleri okuduk ve çevremiz ile birlikte yazdık. Hacı İmad, benim de ilk eğitimini verdiğim askeri kamplarda büyüdü. O büyürken kendini geliştirip çok yüksek yerlere geldi. Tecrübelerindeki bütün olumsuzlukları yok etti ve gerekli olacak şekilde genişletti. Hacı İmad gençliğinden beri, ilk eğitiminden bu yana her öğrendiğini çok dikkatli ve dakik bir şekilde analiz etti. Çünkü onun da zihninde, başka  gruplara eğitim verme ve yönlendirme fikri vardı. İsrail, Lübnan'a girdiğinde, kimse ona direnişi başlatma teklifinde bulunmadı. Kendisi, direnişin öğretmeni oldu ve diğer kardeşlerimizi bu sahaya soktu. Bugün elimizde, artık sır olmayan bilgiler var. Hacı İmad, ilk şehadet operasyonunu düzenleyen kişiydi. Ahmet Asir'in şehadeti ile 75 düşman askerini öldüren eylemde, Hacı İmad operasyon gecesi o patlayıcıları bizzat kendi eliyle hazırlamıştı.  Düşman, bu eylemin şehadet operasyonu olduğunu reddetmişti. Binada açık unutulan ocak gazından ve başka şeylerden bahsettiler. Şehadet operasyonunu reddettiler çünkü bu, denklemleri ve mücadelede terazinin dengesini değiştirecek bir hadise idi. Aynı zamanda düşmanı sarsan diğer eylemlerin kapısını açan bir operasyon idi. Dolayısı ile direniş konusunda kendine söz verdi ve mücadelesini düşmanı durdurma yolunda devam ettirdi. Hacı İmad 2000 yılında, işgal altındaki topraklarda, düşmanı bir kaç metre geriden izleyen gençlerin arasındaydı. Düşmanın işgal ettiği toprakların sınırından, sadece bir kaç metre gerideydi. Çünkü bu toprağı çok seviyordu ve düşman çekilince  de o topraklara ilk girenler arasında yer aldı. Bu hadise tek başına bir okul gibi olmakla birlikte, 2000 yılında düşmanın,  cephede tamamen kaybetmeden önce nasıl dağıldığını da göstermektedir. Çünkü orada, Barak'ın ordusunu geri çekmesi ve güneyde beliren ordunun durumuyla ilgili bilgilere haizdi. Bütün bu bilgileri bir araya getirdi ve hareket etmek için hücum anının o an olduğunu farketti. Düşmanı, var olduğu merkezlerde titreten, kaliteli operasyonlar planladı. Ardından hatırladığınız gibi, kimsenin beklemediği, halkın durdurulamayan o meşhur hücum kararı alındı. Böylesine genişlikte,  kadınlardan, çocuklardan ve yaşlılardan oluşan kitlelerin güneyi özgürleştirmek için ayaklanacağını hiç bir düşman ordusu aklına getiremezdi. Halkların ve kitlelerin ne zaman ayaklanacağı, ne zaman harekete geçeceği, ne zaman saldırılar ve patlamalar gerçekleştirileceği konusunda bir dehaydı.
 

2006 yılında düşman, yüzleştiği yeni savaş taktikleri karşısında şoka uğradı, hiç bir şekilde böyle bir şey beklemiyordu. Düşman, Lübnan'a, bir anlık girip mukavemeti ortadan kaldırabileceğini düşünüyordu. Düşmanın ortakları da düşman gibi şok geçirmişti. Onlar da, mukavemetin bu seviyede direniş göstereceği ile ve bu taktiklerle ortaya çıkacağını beklemiyorlardı. Ki o zamanlar Amerikan başkanı bile Gürcistan'a ''Rusya'ya karşı bir başarı kazanmak istiyorsan, Hizbullah'tan çok şey öğrenmen ve onların taktiklerini uygulaman gerekiyor'' diye nasihat vermişti. Ve şu an bu taktikler bir çok yerde ders olarak işleniyor.  İmad, 2006 savaşında sonra, Lübnan direnişinde uygulanan  stratejinin Filistin için de gerekli olduğunu düşünmeye başladı. Düşmanın bütün cephelerde etrafının sarılması ve kuşatılması gerekiyordu. Gazze'de son savaşta olanları bir düşünün, buna en büyük delildir bu. Düşman, Arap bölgesindeki hücum stratejisinden geriye dönüş yaptı ve şimdi, Araplara ''topraklarınız işgal ederim'' diyecek bir halde değil. Niye? Çünkü mukavemetin tohumu artık çiçek açtı. Düşman artık şunu biliyor ki hangi Arap bölgesini işgale kalkışırsa, o bölge direnecek ve onu hezimete uğratacaktır. Lübnan ve Gazze'deki deneyimlere bakın. Kararlılık ve füze savaşı ile cevap verme, düşmanın tahammül edemeyeceği bir ateş dengesi kurdu. Ateşkesi isteyen taraf kendileri oldu çünkü kentleri tahrip edilmeye başlanmıştı. Bütün deneyimler Lübnan'dan Filistin'e aktarılıyordu. Sadece deneyimler değil, dikkat ederseniz, bölgesel düzeyde stratejik bir koordinasyon vardı. Ben Arap halklarından, Müslümanlardan ve kitlelerden bir şey istiyorum. Hizbullah'ın, Hamas'ın  ve diğer tüm grupların isimlerini unutun. Sınırları unutun ve düşmana karşı kapsamlı, geniş bir mukavemet düşünün. Kuzeyde güçlü bir cephe ve güneyde de güçlü bir cephe var. Ne Filistin sahasında, ne Batı Şeria'da ne de 1948 işgali topraklarında düşmanın tamamen kontrolü yok. Sadece çevredeki değil, kendi içindeki yerlerdeki gelişmeler de onun çıkarına değil. Dolayısı ile burada bütünleşik bir strateji var. Bazılar şu fraksiyon tek başına, bu fraksiyon tek başına hareket ediyor sanıyor. Hatta bazı fraksiyonlar kendilerini tek başına hareket ediyor gibi düşünüyor.
 

Spiker: Siz İmad Muğniye ve sağladığı bu kapsamlı koordinasyondan bahsediyorsunuz. Buradan bir çok kapı açarak sohbeti genişletebiliriz ama benim size sormak istediğim, bahsettiğiniz strateji çerçevesinde, Lübnan'dan Suriye ve Filistin'e koordineli bir şekilde, tek bir parçaymış gibi hareket eden mukavemet, suikasttan sonra, Arap Baharı diye adlandırılan hareketlilikten sonra bugün hangi durumda?
 

Enis Nakkaş: Halen mevcuttur ve eskiden daha da güçlü bir şekilde yoluna devam ediyor. Bunun kanıtlarını şöyle sunayım size. Öncelikle Kuzey Mukavemet cephesinden başlayalım. Bakınız ne güzel bir isim. Hiç bir fraksiyondan bahsetmiyorum. Kuzey Mukavemet cephesi şu an, bütün Filistin sahasına, noktasal atışlar ile ulaşabilecek şekilde, Seyyid Nasrallah'ın isimlendirdiği üzere ''Saruh Ebu Nu'ta'' (nokta atışı füzesi) gibi, bütün sahayı etkileyebilecek  tahrip edici füzelere sahiptir. Gazze, son savaşta iyi bir şekilde gözlemlediğimiz Gazze de bazı yerleri vurabildi. İsimleri zikretmeden söylüyorum çünkü İslami Cihad'ın olduğu kadar Hamas'ın da Tel Aviv'i vuran füzeleri vardı. Ve ben bugün diyorum ki, diğer  fraksiyonların da Tel Aviv'i vuracak füzeleri vardır. Ve Tel Aviv'den sonrasını da vurabilirler, sadece Tel Aviv ile sınırlı değil. Dolayısı ile bunlar düşmanla dengeyi sağlayan ve zaferi getirecek gelişmelerdir. Batı Şeria düşmanın babasının malı mı? Değil. Batı Şeria halkı özgür bir halk. İşgal altında olduğu gerçektir ama harekete geçmeye başladı ve her an düşmana sürprizler yaşatabilir. Filistin hükümeti dediğimiz oluşum da mukavemete katılabilir, sokakta Filistin polisi ismiyle iş yapanlar da ertesi gün mukavemete katılabilirler. Bütün bu ihtimaller denklemleri değiştirebilecek olasılıklardır. Dolayısı ile direniş cephesi halen sahada mevcuttur. Arap Baharı onu olumsuz bir şekilde etkilemedi. Ben, Suriye-Hamas ilişkileriyle neyin ima edilmek istendiğini biliyorum da Suriye'deki durum mukavemeti zayıflattı mı? Hayır. Lübnan mukavemetinin Seyyid'i Hasan Nasrallah geçenlerde ''Direniş, Suriye'de olan biten her şeye rağmen şu an daha güçlüdür, eskisinden çok daha güçlüdür'' dedi. Bu doğru ve düşman bunu çok iyi biliyor.
 

Spiker: Sayın Nakkaş, İmad Muğniye'nin sağlamaya çalıştığı destek, Lübnan mukavemeti ile Filistin mukavemeti arasında oluşturduğu koordinasyon, planları ve açtığı yollar bugün halen işler halde mi?


 

Enis Nakkaş: Evet halen açık bunlar. Bölgesel düzeyde, mukavemet açısından hiç bir şey değişmedi. Bazı servislerin, ülkelerin siyasi umutları ve hayalleri olabilir. Ayrıntılarına girmek istemiyorum ama şu an bazı ülkelerin Gazze'yi, Mısır eski rejiminin yaptığı gibi kuşatma istekleri var. Bunların siyasi hayalleri ve umutları var ama Gazze'deki mukavemet eskisi gibi direniyor ve çalışıyor.
 

...
 

Spiker: Diyalog Saatine tekrar hoş geldiniz Sayın Nakkaş. Siz ilk bölümde İmad Muğniye'nin öneminden, mukavemetin elde ettiği bütün zaferlerde var olan parmak izinden bahsettiniz. Özellikle 2006 yılında İsrail'e karşı olan direnişte.  İmad Muğniye arkasında ne bıraktı? Hizbullah içindeki tesirleri nelerdir ve onun miras bıraktıklarına sahip olabilecek başka kişi veya kişiler var mı?
 

Enis Nakkaş: Öncelikle kendisi, bütün rolleri tek başına üstlenen biri değildi. İmad Muğniye, en başından beri eğitim kamplarında, kendi sorumluklarını bilen ve kendi rollerini üstlenebilecek lider kadroları yetiştirmeye çalıştı. Mukavemet de, gerçekten büyük deneyimleri olan liderler kazandı bu sayede.  
 

Spiker: İmad Muğniye sahadaki tek kahraman gibi gösteriliyor...
 

Enis Nakkaş: O öncelikle tüm istihbarat servislerinin 25 yıl arayıp ulaşamadığı, listenin başındaki biriydi. Bu onun için bir zafer olarak tarihe girdi. Bazı günler, çevrede İsrailli askerlerin varlığında, bir binanın banyosunda iki hafta saklandığı oldu. Savaş sahasında idi. Kayıplara karışmak için de bir süre saklanmak zorundaydı. Mukavemetin cephelerine girip çıkardı. Düşman bunu bilmezdi, bilemezdi. Cephedeki liderler ile de iletişimini sağlardı. Evet Amerikan gizli servisleri dahil tüm istihbarat birimlerinin 25 yıl arayıp ta onu bulamaması onu kahraman yapan unsurlardan biridir.
 

Spiker: Bu birimlerin, bu şahsiyet karşısında bu denli zorlanmalarının sebebi nedir?  
 

Enis Nakkaş: Çocukluğundan beri koruduğu  bir iradesi ve imanı vardı. Allah bu anneye inayet etsin çünkü 3 evladını da şehid verdi. Bu evde, onu bu yolda kahraman yapacak şeyler var. Çevresinde ise, çocukluğundan beri tanıştığı, görüştüğü mücadeleciler ve direnişçiler vardı. Filistin davası ile tanıştı ve Filistin yolunda hareketi bir esas haline getirdi. Hiç bir maddi çıkarı düşünmeden bütün bu ahlaki, dini, siyasi ve askeri tecrübelerini bir araya getirdi.
 

Spiker: İhtiyatlı davranması da dikkate alınmalı çünkü suikastten önce hiç fotoğrafı, demeci yayınlanmıyor veya herhangi bir izine rastlanmıyordu.  Bu bilgi çağına, teknolojiye rağmen kendini nasıl sakladı?
 

Enis Nakkaş: Çünkü teknolojiden anlardı. Cep telefonu ortaya çıktığında, cep telefonu ile konuşmuyordu çünkü sesin kaydedildiğini biliyordu.
 

Spiker: Cep telefonu var mıydı?
 

Enis Nakkaş: Vardı ama ses iletişiminde kullanmıyordu. Mesaj göndermek istediğinde gönderiyordu, sesli aramaları kullanmıyordu. Çok güçlü de sezgileri vardı. Savaşın başlangıcında, telefonlarla ilgili tuzakların hazırlandığını farketti ve acil bir emir ile herkesten, sabit ve taşınabilir telefonların olduğu mekanları terk etmelerini istedi. Bu konuda yüzde yüz oranında doğru davrandı.  Bu mekanların, düşman tarafından muhaberat için gözlendiği öğrenildi. İşte hızlı hareket etmesi ve bazı mekanları boşalttırması, lider kadroların hayatta kalmasını sağladı. Bu hızlı ve doğru sezgiler ile gerçekleştirilen operasyonlar gerçekten çok önemli. Bu emri vermede 2 saat gecikseydi, sonuçlar farklı olabilirdi. Bunun hızlı sezgilerle alakası vardır.
 

Spiker: Peki, İmad Muğniye'nin Hizbullah içinde üstlendiği rollere dönecek olursak.  Sorumlu olabilecek liderler yetiştiriyordu ve ardından yetkileri alabilecek şahıslara eğitim veriyordu diyebilir miyiz?
 

Enis Nakkaş: Şehid olduğunda, ona olan sevgimizden dolayı çok hüzünlendik ama onun yerini tecrübeli, olgunlaşmış ve bende hiç bir endişe bırakmayacak liderlerin aldığına eminim. Üstelik İmad Muğniyye Gazze'de sahada değildi. Ne önceki savaşta ne de son savaşta sahada değildi. Ama Gazze, yüzümüzü kara çıkarmadı ve bu, deneyim, ilim ve stratejilerin Araplar arasında nakledildiğini gösterir. Bu durum da, çok sayıda kahraman ve direnişçi doğurur.
 

Spiker: Yokluğu Hizbullah'ın stratejisini, askeri planlarını ve taktiksel hareketliliğini etkileyecek deniliyor.
 

Enis Nakkaş: Size şunu söyleyeyim. Gelecek herhangi bir savaşın, taktikleri, askeri planları ve stratejisi yüzde seksen oranında İmad Muğniye'den çıkmıştır. Çünkü 2006 savaşının bitişinden beri, meydana gelebilecek bütün savaşları ve mücadeleleri düşünüp tahayyül etmiştir. Ardından hepsinin taktiklerini, stratejisini ve planlarını da sunmuştur. Ve Allah'a güvenin , atılması gerekecek olan adımlar şunlardır demiştir.
 

Spiker: Bu bilgileri ilk defa aktarıyorsunuz sanırım?
 

Enis Nakkaş: Evet. Ayrıntılarına girmeden söyleyeyim, olabilecek bütün savaşların yüzde 80 oranında taktiklerini ve adımlarını aktarıp öyle şehid oldu.
 

Spiker: Güney Lübnan'da olabilecek bir savaştan mı bahsediyorsunuz yoksa?
 

Enis Nakkaş: Bölgede olabilecek bütün savaşlardan bahsediyorum, sadece Güney Lübnan'da değil. İsrail yeni yöntemler ve taktikler karşısında şok olacaktır. Aynen 2006'da oldukları gibi.  Temmuz savaşından ve önceki savaşlardan çok farklı olacağını da söyleyeyim.
 

Spiker: Bu bilgiler ortaya bir soru daha çıkarıyor. Konuşulduğu gibi İran ve Amerika arasında bir savaş söz konusu olduğundan, bölgeyi bu savaşa mı hazırlıyordu? Bahsettiklerinizin arasında bu da var mı?
 

Enis Nakkaş:  İran'da olanla alakası yok. Yok. İran'ın maşallahı var. Patreus ve İran ile bir çok yerde çatışan diğer insanlara sorun İran'ı. İranlıların kimseye ihtiyacı yok. Bizim Güney'de İsrail ile savaşımız bitti mi? Bitmedi. İsrail her gün tatbikat yapıp, bir gün Lübnan'a tekrar saldıracağım diyor.
 

Spiker: Sormak istediğim de bu. İmad Muğniye'nin tahayyül ettiği açık bir savaş mı yoksa Lübnan ve İsrail arasındaki bir çatışma mı? Çünkü Seyyid Nasrallah bir konuşmasında, sanırım cenazeden sonrakinde: ''Şeyh Ragıp Harb'ın kanı, İsrail'i sınır çizgilerine geri çekti, Seyyid Abbas Musevi'nin kanı ise onları Lübnan'dan çıkarttı ve şimdi Hac İmad'ın kanı, onları bölgeden çıkaracaktır'' demişti. Yani bu savaşı Hizbullah nasıl görüyor?
 

Enis Nakkaş: Dikkatli bir şekilde analiz ediyor. Bu savaşı, birden fazla cephede, yeni savaş yöntemleri ve taktikleriyle, yeni silahlarla, yeni imkanlarla yapılacak bir savaş olacak görüyor. Bu gerçekte de böyledir. Bir realitedir. Düşmanın kendisi bunu itiraf ediyor. Bizim sorunumuz düşmanı okumamak. Düşman, böyle bir savaş olursa, bizim açımızdan tahrip edici olacaktır diyor. Binlerce ölü olacaktır diyor. İsrail'in altyapısı zarar görecektir, elektriği gidecektir, havaalanları... Ve daha ne diyeyim. İsrail ilk defa böylesi bir direnişe şahit oluyor. Bu düşmanla ciddi bir mücadele içinde olduğumuzu göstermez mi? Dolayısı ile, mukavemet, yeni yöntemlerimiz ve yeni taktiklerimiz  düşmanı şok edecektir diyor. Sonuç olarak 2006 savaşından sonra, zaferin tecrübesinden sadece haftalar sonra, yeni stratejiler hazırlandı ve masaya konuldu. Ben 2006'ya nasıl ulaştığımızı yazdım. Meydun'da, batıda bir bölgede, bir savaş vardı. Düşman, yer üstünde ne varsa yıktı. Yani tanklarla ve uçaklarla vurmadığı bir tek ev bırakmadı. Bu savaşta yer alan savaşçı kardeşlerimiz, yerin altına saklanmanın ve gizlenmenin önemini kavradı. Yer üstündeki her şey yıkılabilir ama yer altındakilere bir şey olmaz. Gazap Üzümleri operasyonu ile ilgili size birkaç bilgi vereyim ki mukavemetin nasıl düşündüğünü görebilelim. Operasyonda şehid olanların %80'i, bir yerden başka yere taşınırken, silahları taşırken şehid düştüler. Ardından Temmuz savaşında, 250'ye yakın basın mensubu, gazeteci, televizyoncu vs. vardı Güneyde. Hizbullah'tan bir militanın bile fotoğrafını çekemediler. Niye? Fotoğraf çekmek istemiyorlar mıydı, yoksa militanlar ortaya çıkmıyor muydu? Sonuç olarak Gazap Üzümleri operasyonundan sonra tecrübeler edindiler ve savaş anında bir yerden bir yere taşınmak yasaklandı vesaire. Kazandıkları tecrübe ile füzelerini, silahlarını, bir yerden başka yere, özel yöntemlerle taşıdılar. Mukavemetin kaybı çok az idi. Arap tarihinde ilk defa, Arap cephesindeki kayıplar, düşmanın cephesindekilerden daha az idi.
 

Spiker: İsrail'in de bu savaştan öğrendikleri olduğu söyleniyor. Bir sonraki savaş için onlar da hazırlanıyor. Sığınakları delebilecek silahların hazırlandığından bahsediliyor.
 

Enis Nakkaş: Size bir kaç şey söyleyeyim. Mukavemet açısından, düşman, hiç bir zaman kendisinden daha zeki değildir. Bir örnek vereyim. Reagan, kendi zamanında ilan ettiği savaşta, elektronik ve iletişimde ortaklaşacağı ülke olarak İsrail'i seçti. Aynı zamanda, mukavemet de güneyde elektronik tuzaklar kurdu ve düşman bunun farkına bile varmadı. Amerika'nın elektronik ve iletişimdeki ortağı, güneydeki savaşta hezimete uğradı. 2006'da, İsrailli bazı subayların cep telefonu numaralarının, mukavemetin elinde olduğunu ve mukavemetin onları dinlediğini öğrendiler. Bugün herhangi bir İsrailli askerin, güneye, sınırın yakınlarına cep telefonuyla gelmesi yasaktır. Dolayısı ile bu meselede ve diğer konularda, düşman bizden daha zeki olduğunu ve mukavemetten daha üstün şeyler yapabileceğini söyleyemez. 2006 savaşından sonra Fransız liderleri, değerlendirmelerinde ''Bu ordu zafer kazanamaz'' dediler. Eğitim verilir, silah alır, şunu yapar, bunu yapar ama zafer kazanamaz. Niye? Ordu, bedel ödemek istemiyor. Kayıp vermeden kazanmak istiyor.
 

Spiker: Sayın Nakkaş hızlı bir şekilde sorayım. Kapıda yeni bir savaş var mı?
 

Enis Nakkaş: Ben başka bir şekilde söyleyeyim. 2006 savaşının bitişinden sonra, geriye sayarsak eğer , diğer savaş daha da yakınlaşıyor. 2006 savaşından sonra, İsrail başka saldırılar için hazırlanmaya başladı. Mukavemet de karşılık verebilecek şekilde hazırlanıyor. Önümüzdeki savaş bize, her gün bir önceki günden daha da yakın oluyor. Süre ne kadar sormayın. Bunu mukavemet bilir, o analiz edebilir. Ama yüzde yüz diyebiliriz ki, düşman bu savaşa hazırlanıyor, dolayısıyla mukavemet de hazırlanıyor.
 

Spiker: İsrailli analistlere göre, bu savaş yakın zamanda oalcak...
 

Enis Nakkaş: Bu yorum onların değerlendirmesi, kendilerini ilgilendirir. Mukavemetin elbette değerlendirmeleri vardır.
 

....
 

Spiker: Konuğumuz Enis Nakkaş ile Şehid İmad Muğniye'yi konuşmaya devam ediyoruz. İmad Muğniyye'nin Filistin davası için sahaya inmesi, suikastını kolaylaştırdı dediniz. Peki bu suikastın, bölgesel siyasal bağlamlardaki etkileri nelerdir?
 

Enis Nakkaş: 2006 savaşı sırasında, bölgedeki bazı Arap devletlerinin, en az Amerika ve İsrail'in istediği kadar mukavemetin kötülüğünü isteyen duruşları oldu. Bunları yorumlarında gördük. Hatta Lübnan'daki bazı fraksiyonların, tırnak içinde söylemek gerekirse ''vatanın ortakları'', mukavemete karşı ciddi olumsuz duruşları vardı. Tabii ki bütün bunlar istihbarat birimlerine ve siyasi politikalara yansıyor. Ben aslında az önce bunu çok dikkatli bir şekilde söyledim. Birbirlerini, düşman diye tabir eden bu sistemlerin arasında, bilgi alışverişinin olması kaçınılmaz bir gerçektir. Bu, hepsinin suikastin içinde olduğu anlamına gelmez. Olay şu: Ben sana bilgi aktarırım, sen de bana aktar, gerisine karışmayalım. Kanuni yönden bakarsak, bilgi veren kişi de suçludur.
 

Biz, halkını ve yönetimini bu yönde kullananlara diyoruz ki -geçenlerde bir televizyon programında da söyledim-: Durup düşünmeleri gereken, vicdani ve ilmi noktalar var. Bu mukavemet dün başlamadı. 2006 yılında da başlamadı. Mukavemet 1982'de başladı. NATO'yu ve İsrail'i kayıtsız şartsız Lübnan'dan kovan bu güçtür. İsrail'e karşı ilk zaferini yine Lübnan'da kazanan mukavemettir. Ki 2006'da ateşkesi isteyen taraf İsrail oldu ve ilk defa Arap cephesi değil de düşman tarafı silahların susmasını istedi. Ve yine aynı düşmanın kendisi, gelecekteki muhtemel savaşın, kendisi için tahrip edici olacağını itiraf ediyor. Bu pozisyonlar ve bu resim abartısız bir analiz idi. Peki bütün bunlara rağmen; bu devletler, medyaları, ile, siyasetleri ile, aldattığı halkları ile, zaferin kaçınılmaz olacağı açıkça görünen olası bir savaşta nasıl bir duruşa sahip olacaklar? Düşman ile, hezimet ortağı mı olacaksınız? Böylece, tarihin sizi yargılaması için yer mi arıyorsunuz? Yoksa duruşunuzu düzeltebilecek misiniz? En azından tarafsız olup bu savaşta yer almayız diyemiyor musunuz? Ne İsrail'e karşı savaşabiliriz ne de Amerika'ya karşı çıkabiliriz, deyip ama aynı zamanda, Arap kardeşlerimizin üzerine inen kılıç da olmayız, diyemiyor musunuz? Ben onları uyarıyorum. Burada düşmanın da itiraf ettiği, yükselen bir grafik var. Bir de sizi de yanına alacak olan, düşmanın alçalan grafiği var. Hangisini istersiniz? Biz Batılılarla buluştuğumuz zaman onlardan şunları duyuyoruz: Hizbullah'ın elinde, yenilgiye uğratılamayacak bir sistem var. Eğer Batılılar bunları itiraf edebiliyorsa, siz (Arap devletleri) kendinizi nereye koyuyorsunuz?
 

Spiker: Peki bu rejimlerin bu duruşunun etkileri nelerdir? Şimdi Suriye örneğini verecek olursak, Suriye'yi zayıflatmaları mukavemeti de zayıflatır mı?
 

Enis Nakkaş: Suriye'ye karşı mücadelelerin büyük bir kısmının, ne sistemle, ne de demokratikleşme ile alakası vardır. Mesele çok basit. Dün gördüğüm komik bir karikatür ile özetleyebiliriz. Demokrasisi olmayan ülkeler, her gün medyasında, başka ülkelerde demokrasi istediğini haykırıyor. Bu çelişkiler ile beraber Arapların rezilliği, ortaya acayip bir koku ile çıkıyor.  Suriye'ye karşı hareketlenmelerinin sebebi, mukavemete karşı duruşlarındandır. Bu konuda da onları uyarıyorum. Suriye kararlı bir şekilde direnmeye devam edecektir. Mukavemetin askeri de, İsrail ile ilk savaşta zafer kazanacak ve siz, düşman ile birlikte hezimet çukurunda olacaksınız.
 

Spiker: Hizbullah, Hacı İmad'ın kanı için yanıt vereceğini söyledi. İsrail, Hizbullah'ın Bulgaristan'da yanıt verdiğini söyledi. Hizbullah da aynı zamanda, bizim yanıtımız daha güçlü olacaktır diyor. Bulgaristan konusunda Hizbullah'ın itham edilmesinin sebebi nedir? Hedefleri nedir?
 

Enis Nakkaş: Bu konuda sır olmayan şeyler var. Amerika, İsrail ile birlikte uluslararası planlarla, Hizbullah ile ilgili çarpıtmalarda bulunup, onu kuşatmak istiyor. İsrailliler, gece gündüz Avrupalıların yanına gidip,  Hizbullah'ı terör listesine koyun diyor. Onlar da, Hizbullah'ı terör listesine eklememiz için bir sebebimiz yok. Hizbullah, Lübnan'ın güneyinde var olan bir direniş örgütü;, vekilleri ve bakanları olan  bir örgüttür, sonuç olarak bunu terör listesine ekleyemeyiz diyorlar. İsrailliler, Bulgaristan gibi bir çok örnekle gelip, işte delilimiz budur diyorlar. Gerçekte olmayan bir delil ile Hizbullah'ı suçluyorlar ve Avrupalılara, terör listesine ekleyin diye istekte bulunuyorlar. Ben şu şekilde değerlendireceğim. Varsayım yapalım. Bırakın İsrail , Bulgaristan olayında failin Hizbullah olduğuna inanmış olsun. İsrail ne yaptı bunun ardından? İsrail, Londra'daki operasyonlardan sonra yaralanan vatandaşları için Lübnan'ı yarıp Beyrut'a varmıştı. Peki bugün İsrail, sürekli ''Hizbullah vatandaşımı öldürüyor, Hizbullah Yahudileri öldürüyor, keza keza'' deyip neden Avrupalılara, sadece, Hizbullah'ı terör listesine ekleyin, deme cesaretinde bulunmakla kalıyor? İsrail'e bu şekilde, kendi  mantıklarıyla baktığımız zaman, zaten hezimete uğramış olduklarını görürüz. Sonuç olarak,  Hizbullah böyle bir operasyondan sorumlu değildir. Böyle bir operasyon yapsa da bunu söylemekten utanmaz. Ama Hizbullah halen, İmad Muğniye suikastının hesabı bitmedi  ve yanıtımız, bu operasyonlardan daha etkili ve büyük olacaktır diyor.  
 

Spiker: Sorumluluk Hizbullah'ındır dedikleri bu operasyonu, gerçekleştiren kimdir size göre?
 

Enis Nakkaş: Yahudilere ve İsrail'e düşman bir çok grup var. Herkes yapmış olabilir. Buenos Aires operasyonu gibi, sorumluluğu ya İran'a ya da Hizbullah'a atmak istiyorlar. Herkes yapmış olabilir bu operasyonları. Oklahama'da federasyonu reddediyor diye kendini patlatan vardı. Norveç'te hepimiz gördük, Nazi ideolojisinden biri tek başına katliam yaptı. Yahudileri vuran her operasyonu Hizbullah'a atfediyorlar.
 

Spiker: Peki Hacı İmad için verilecek yanıt hangi düzeyde olacaktır?
 

Enis Nakkaş: Hacı İmad'ın düzeyinde. Bundan daha fazla ne denilebilir ki?
 

Spiker: Bir savaş düzeyinde mi olacak?   
 

Enis Nakkaş: Hacı İmad'ın düzeyinde. Bırakın düşman düşünsün bunu.
 

Spiker: Yani açık bir savaş mı yoksa saldırı mı nasıl olacak?
 

Enis Nakkaş: Bütün senaryolar ihtimal dahilinde. Belki de savaşa neden olacak planlar olur veya başka bir şey gerçekleşir, bilinmez. Bulgaristan'daki saçma operasyon gibi olmayacağı kesin. Ama Hacı İmad'ın seviyesinde olacaktır.
 

Spiker: Sayın Nakkaş 30 saniyemiz kaldı, son söz olarak ne demek istersiniz?
 

Enis Nakkaş: Bu millet Hacı İmad gibi çocuklar doğurduğu müddetçe zafer bizimdir. Bizim, resimleri dünyayı dolduran Che'den aşağı kalır yanımız yok. Daha fazla söylemek gerekirse, Arapların yarısı karşımızda iken, 2000'de topraklarımızı özgürleştirebildik. 2006'da zafer kazandık ve önümüzde olası bir savaşta İsrail'i daha büyük hezimetlere uğratıp bölgeden izole edebileceğimizi biliyoruz. Sonuç olarak bu azim sayesinde hiç bir korkumuz yok ve başımızı gururla dik tutabiliyoruz.
 

Spiker: Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar Koordinatörü Enis Nakkaş Bey, size teşekkür ederiz.
 


Çev: Hasan Sivri
 

medyasafak.com