"Fransa, Suriye’de Teröristlere Desteğini Arttırıyor"

"Fransa, Suriye’de Teröristlere Desteğini Arttırıyor"
"Bizzat Sarkozy, Bernard Kouchner veya Laurent Fabius gibi politikacılar ile Bernard Henry-Levy gibi Siyonist aktivistlerin etkisi altında yeni Fransız dış politikası, denklemi değiştirdi. Fransa, Afrika’da ve Ortadoğu’da İsrail yanlısı ve yeni sömürgeci politikalar geliştirmeye başladı."

Yusuf Fernandez
 

El Menar
 

Şubat ayı sonlarında bazı uluslararası ajanslar, yüzlerce yabancı isyancının Türkiye üzerinden Kuzeybatı Suriye'deki İdlib Eyaleti'nden çıkış yaptığını yazdı ve bunların Fransız askerleriyle savaşmak üzere Mali'deki El Kaide militanlarına katılmayı planladığını iddia etti.
 

Bu çekilmenin nedeni açık değil. Bazı gözlemciler, bunun arkasındaki gerçek nedenin Suriye ordusunun bu eyaletteki terörist gruplara karşı olan hücumu ve bazı militanların, onları istihdam edenlerin Suriye'ye göndermeden önce kendilerini inandırdığının aksine, yürüttükleri savaşın Suriye'de halk desteği olmadığını görerek hayal kırıklığı yaşamaları olduğunu söylüyor.
 

İronik olan şu ki, teorik olarak ülkedeki radikal gruplarla savaşmak üzere Mali'yi işgal eden Fransa, nihayetinde, Fransız hükümetinin açıkça finanse ettiği grupların kendisiyle savaşıyor olacak. Bu militanlar savaş deneyimin kazanmak için Suriye'de Fransız parası ve eğitimi aldılar ve bu yeni edindikleri bilgileri şimdi Mali'de Fransız askerlerine karşı kullanacaklar.
 

Gözlemcilere göre Fransa, Suriye'deki silahlı desteğin önde gelen Batılı destekçisi haline geldi ve şimdi Suriye hükümetini devirme yönünde yeni bir girişimin parçası olarak Halep'te ve ülkenin başka bölgelerinde terörist grupları finanse ediyor. Diplomatik kaynakların da teyit ettiği üzere Fransız hükümetinin vekilleri tarafından Türkiye sınırı üzerinden isyancı komutanlara büyük meblağlarda para gönderildi. Bu paralar Suriye içinde silah satın almak ve hükümet güçlerine karşı silahlı operasyonları finanse etmek için kullanıldı.
 

14 Mart'ta Fransız Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, Fransa ve İngiltere'nin, Suriye'de savaşan terörist gruplara daha fazla silah sağlamak için AB'nin bu ülkeye koyduğu silah ambargosuna uymayacağını açıkladı. Amaç hâlâ aynı: Beşar Esad hükümetini devirmek. Fransız Le Figaro gazetesi ayrıca, bu günlerde Fransız askeri danışmanlarının Suriye'de, Lübnan ve Şam arasındaki bir bölgede isyancı gruplarla bir araya geldiğini yazdı. Bir ülkeye, o ülkenin hükümetinin izni olmadan askeri personel göndermenin askeri işgal anlamına geldiğini de belirtmekte yarar var.
 

Tüm bu desteğe rağmen, Fransa'nın Suriye'deki siyasi amacı gerçekleşmekten hâlâ çok uzak. 24 Ocak günü Fabius, “İşler yürümüyor. Umduğumuz çözüm, yani Beşar'ın düşmesi ve (muhalif) koalisyonun iktidara gelmesi, gerçekleşmedi” diye kabul etti. Aralık 2012'de, Suriye devlet başkanı için “sonun yaklaştığını” iddia etmişti. Yılın sonlarına doğru Fransa'yı ziyaret eden önde gelen bir Lübnanlı yetkili El Sefir gazetesine “Fransa, Suriye devlet başkanı Beşar Esad'ın, rejiminin ve ordusunun hâlâ direnebilmesinin şaşkınlığını yaşıyor” dedi.
 

Suriye hükümeti ise, Fransa'nın içişlerine bu şekilde karışmasını kınadı. Ulusal Uzlaşı Bakanı Ali Haydar AFP'ye, “Fransa düşman bir ülke gibi davranıyor” dedi. 1. Dünya Savaşı sonrasında Suriye'de kurulan Fransız yönetimine gönderme yaparak, “adeta işgal zamanına geri dönmek istiyormuş gibi” diye de ekledi. Şam, Fransa'nın mevcut politikalarının, Suriye'deki siyasi, ekonomik ve kültürel etkisinin zayıflamasına, belki de ebediyen ortadan kalkmasına neden olacağını açıkça söylüyor.
 

Dahası Fransa, Suriye'de finanse ettiklerine benzer El Kaide bağlantılı grupların, Mali müdahalesi nedeniyle misilleme yapma ihtimalinden ötürü asabiyet içinde. Paris savcısının verdiği bilgiye göre 1 Mart'ta Güney Fransa'da üç şüpheli militan, takip eden günlerde bir saldırı planladıkları iddiasıyla tutuklandı.  
 

Dış politika değişikliği
 

Suriye'de terörizmi desteklemenin bumerang etkisi, Fransa'nın Arap ve Müslüman dünyasına yönelik politikasında İsrail ve NATO yanlısı Nicolas Sarkozy'nin cumhurbaşkanı seçilmesiyle başlayan değişimin yıkıcı sonuçlarından sadece birisi. Bundan önce Fransa, sacayaklarından birisi ülkenin ABD karşısında bağımsızlığı olan De Gaullecü dış politikadan gelen sağlam bir üne sahipti. Şubat 2003'te dönemin Fransız Dışişleri Bakanı Dominique de Villepin, Colin Powell'ın gelmekte olan Irak işgalini meşrulaştırmak için apaçık yalanlar atarak yaptığı zavallı girişimlere karşı çıktığında dünya çapında alkışlanmıştı.  
 

Bizzat Sarkozy, Bernard Kouchner veya Laurent Fabius gibi politikacılar ile Bernard Henry-Levy gibi Siyonist aktivistlerin etkisi altında yeni Fransız dış politikası, denklemi değiştirdi. Fransa, Afrika'da ve Ortadoğu'da İsrail yanlısı ve yeni sömürgeci politikalar geliştirmeye başladı ve Suriye ve İran'a karşı başka Batı ülkelerinden bile daha radikal bir duruş sergiledi.
 

Paris, son yıllarda Afrika'daki askeri varlığını arttırdı. Fransa'nın 750 askerle başlattığı Mali müdahalesi, yaklaşık iki yıldır ülkenin kuzeyini kontrol eden El Kaide isyancılarına karşı Mali ordusunu destekleme amacı güdüyordu. Ancak Mali'deki savaş daha yeni başlıyor ve daha da kötüsü, her ne kadar Paris askerlerini Afrika ülkesinden mümkün olan en yakın zamanda çıkartmak istediğini birkaç defa söylediyse de, Fransa'nın yıllarca orada kalmasına neden olabilecek bir başka asimetrik ve geniş kapsamlı bir savaşa dönüşebilir.
 

Fransa'nın müttefiki Katar, Mali'de aşırıcıları destekledi
 

Diğer yandan, Suriye sorununda Fransa'nın temel müttefiklerinden biri olan Katar, Paris'in Mali müdahalesini eleştirdi ve sorunun güç yoluyla çözülemeyeceğini savundu. Fransız yetkililer Katar'ı açıkça, Malili isyancıları finanse etmekle suçladı.
 

Katar'ın Tuareg ayrılıkçılarına ve El Kaide bağlantılı gruplara verdiği destekle ilgili ilk suçlamalar, Haziran 2012'de Fransız haftalık yayını Canard Enchainé'de yer aldı. Yazıda ismi verilmeyen bir Fransız askeri istihbarat yetkilisinin şunları söylediği aktarıldı:  “MNLA (laik Tuareg ayrılıkçıları), El Kaide bağlantılı Ensar-ed Din ve MUJAO [Batı Afrika'da Tevhid ve Cihad hareketi] gruplarının hepsi Doha'dan para aldı.” “Fransız hükümeti bu teröristleri kimin desteklediğini kesinlikle biliyor. Örneğin Katar, Gao ve Timbuktu havaalanlarına her gün sözde yardım ve gıda göndermeye devam ediyor.”
 

Spekülasyonlara göre Katar, büyük miktarda petrol, gaz ve uranyum kaynaklarına sahip olduğu düşünülen Mali'yle iş bağlarını geliştirmek için bu ülkedeki etkisini arttırmaya çalışıyor. Dahası, temel çalışma alanı Katar olan bölgesel jeopolitik uzmanı Mehdi Lazar'ın Aralık ayında haftalık Fransız haber dergisi L'Express'te yazdığına göre, Katar'ın Mali'deki varlığı, “Emirliğin Batı Afrika'da ve Sahel bölgesindeki nüfuzunu büyük ölçüde arttırıyor.” Katar, kendi siyasi nüfuzunun dışında kalan Arap ülkelerinden biri olan Cezayir'i istikrarsızlaştırmaya da çalışabilir.  
 

Fransa ise, Fransız yanlısı askeri cuntanın bütün ülkeyi yönetmesine yardım etmeye çalışıyor ve Katar'ın Mali'deki faaliyetlerini sıkıntıyla izliyor. Canard Echainé, “Bu yılın başlarında DGSE'den (Fransız İstihbarat Servisi) gelen çok sayıda not, Elysée Sarayı'nı uluslararası faaliyetler hakkında ve, açıkça söylemek gerekirse, Katar Emirliği hakkında alarma geçirdi” diye yazdı.
 

22 Ocak'ta Fransız haber sitesi France24, “Katar Kuzey Mali'de krizi ateşliyor mu?” başlıklı, Doha'nın Malili isyancılarla birlikte hareket ettiğini iddia eden bir makale yayınladı. Makalenin yazarı Segolene Allemandou'ya göre Katar yöneticileri, bu isyancıların yardımıyla Afrika'da aşırıcılığı yaymak istiyor. Üstü kapalı mesaj aslında açıktı: Emirliğin terörizme desteği, Avrupa'daki uzun vadeli imajına zarar verecekti
 

Çoğulcu Suriye'yi yok etmek
 

Bu bağlamda herkes, Suudilerin ve Katarlıların, çok inançlı ve çok kültürlü Suriye'ye karşı ve ana akım Sünni Müslümanlar, Şiiler, Aleviler ve Hristiyanlar gibi farklı inançların işbirliğini ve birlikte yaşamını destekleyen tüm dini gruplara karşı savaşan aşırıcıları desteklediğini anlayabilir. Bununla birlikte, Suudi Arabistan'da sadece Vehhabi akımı tam dini özgürlüğe sahip. Geri kalan inançlar ayrımcılığa uğruyor, eziyet görüyor veya yasaklanıyor. Fakat bazı insanlar aralarında Fransa'nın da olduğu Batı ülkelerinin neden Hristiyanlara eziyet eden ve kiliseleri yıkan aşırıcı Selefi gruplarla ittifak yaptığını anlamakta zorlanabilir.  
 

Cevap, Fransa'nın ve diğer Batı hükümetlerinin demokrasi veya siyasi yahut dini özgürlüklerle değil, bedeli ne olursa olsun kendi siyasi, stratejik ve ekonomik çıkarlarıyla ilgilendiğidir. Fransa'nın Afrika'daki saldırıları binlerce masum insanın ölümüne neden oldu ve milyonlarcasının hayatının yıkılmasına yol açtı. 1994'teki Ruanda soykırımının parçası olduğunu hatırlatmaya bile gerek yok. Paris, Suriye'ye yönelik bugünkü politikalarıyla, sadece bu ülke üzerindeki yeni sömürgeci boyunduruğunu yeniden empoze etmeye çalışıyor. Ancak bağımsızlıkla geçen on yıllardan ve egemenliğin tadına vardıktan sonra Suriye halkı, Avrupa hükümetlerinin veya Suudi Arabistan ve Katar gibi yoz, geri, terörist dostu ve despotik rejimlerin kölesi olmak istemiyor.
 

Fransız hükümeti, müttefikleriyle birlikte terörist gruplara finansman ve silah sağlayarak, uluslararası hukuku ihlal ettiği gibi, Suriye çatışmasına barışçıl bir çözüm bulma olasılığını da yıkıyor ve çözümü askeri ellere bırakıyor. Bu nedenle Suriye'nin dostları bu gerçeği dikkate almalı ve kendi çıkarlarının zarar görmesini engellemek için Suriye'ye askeri yardım yapmalıdır. Suriye devleti güçlüdür ve halkı da boyun eğmez, fakat şüphe yok ki Suriye, bu saldırganlığa karşı direnmek için dünyanın özgür insanlarından gelecek her tür yardıma ihtiyaç duyacaktır.
 

Çev: Selim Sezer
 

medyasafak.com