Tunuslu Militanların “Suriye Gezileri" Üzerine

Tunuslu Militanların “Suriye Gezileri" Üzerine
Tunus yönetiminin, Cezayir'de bir milyon şehidi olan ülkede cihadistlere destek vermeyen çocuk ve kadınları öldürme fetvası veren Ebu Katede Ürdüni'ye, siyasi sığınma hakkı tanıması, hükümetin bu hareketlere sağladığı kolaylıklara delil olabilir.

Nasrin Hamidi
 

Es-Sefir
 

Suriye'de yabancı cihadçı militanların varlığı yeni bir konu değil ama Suriye sınırında uzun süre boyunca eğitim gören ve burada savaşan onlarca Tunuslu militanın son günlerde nüfuzları artmaya başladı.
 

Tunuslu kaynaklara göre, Suriye'de savaşan cihatçıların %40'ı Tunuslu. Bunların 3'te 2'sinden fazlası da Nusra örgütü saflarında savaşıyor. Bu militanların ailelerinden bazıları, Tunus yönetiminden çocuklarının geri getirilmesini istedi. Nahda lideri Gannuşi de bu durumdan yararlanmak isteyerek, konunun kendi sorumluluğunda olmadığını söyledi. Başbakan Marzuki tarafından bakıldığında ise, Tunus'ta cihadçıların sayısı azaltılarak bazı meselelerdeki tehlikeleri de azaltılmış oldu. Bunun yanında, Kurucu Meclisten bir vekil de, Tunus hükümetinden, Suriye'ye gençleri gönderen kurumları ortaya çıkarmasını istedi. Tunus basını ise bu konunun boyutlarını ve kulislerini aydınlatma işiyle ilgilenmekte.
 

Tunus'tan daha çok Biladı Şam'a ''seyahat'' eden cihadçılar, korkunç bir yoğunlukta ve savaşı yabancı mücahitler üzerinden  körüklemek amacıyla Suriye'ye davet edilmekteler. Daha da önemlisi, bu hareketliliği bu yönde sağlayan yabancı bir el var. Tunuslu kaynaklara göre bu el Katar devletidir.
 

Tunus El-Şuruk gazetesi, Mart ayının 12'sinde, yayınladığı ayrıntılı bir ekte Suriye'de onlarca Tunuslunun öldürüldüğünü aktardı. Gazete aynı zamanda, bu militanların isimleri, resimleri, bağlı oldukları vilayetler ile birlikte Suriye'de ne zaman nerede öldürüldüklerinin de biliniyor olduğunu belirtiyor. Ekte, cihadçıların çoğunun, Tunus'un güneyinde yer alan Ben Guerdane kökenli olduğu söyleniyor.
 

Ben Guerdane, Tunus-Libya sınırında, Suriye'ye en fazla cihadçı militan yollayan bölgelerden birinde yer alıyor. El-Kaide'nin, Irak'taki eski lideri Ebu Musab Zerkavi de bu kent için ''Ben Guerdane, Felluce'nin yanında yer alıyor olsaydı Irak'ı şimdiye kurtarmış olurduk'' demişti.
 

El-Şuruk'a göre, Katar, sivil toplum derneklerine ve cemaatlere, Suriye'ye gönderilmek üzere cihadçı toplamaları için para pompalıyor. Bu ağları sağlayan komisyon ise, ''işe'' alınan her Tunuslu gence 3 bin dolar ödüyor.
 

Rapora göre, Tunuslu bir aracı, bu gençleri Libya, Tunus ve Cezayir üçgeninde bulunan çölde askeri kampa alıyor. Ardından bu gençler Türkiye'ye gönderiliyor. Onları Türkiye'de karşılayan gruplar, gençleri Suriye'ye geçirmeden önce hızlı bir şekilde askeri eğitimden geçiriyor. Gazetenin yazdığına göre de bu gençler, bu nedenle (hızlı eğitimden dolayı) kolay bir şekilde esir düşüyor veya öldürülüyorlar.
 

El-Sefir'e ulaşan bir kaynağa göre cihadçı gruplar, Tunus sınırından 70 km uzaklıkta Libya'nın Ghademes vilayetinde askeri eğitim veriyorlar. Gençler burada bazı askeri eğitimlerden geçtikten sonra, Zaviye kentine, 20 günlük başka bir eğitim için naklediliyorlar. Ardından İstanbul'a doğru yola çıkmak için Brega limanına ve İstanbul'dan da Suriye sınırlarına götürülüyorlar. Ardından Özgür Suriye Ordusu veya Nusra örgütüne katılıyorlar.
 

Bazı raporlara göre, cihadçılar Türkiye sınırının yanında Lübnan sınırlarını da kullanıyorlar. Eğer Tunuslu cihadçı, Özgür Suriye Ordusuna, Halep veya kuzeydeki kentlerden birinden katılmak istiyorsa Türkiye'ye; Şam'a, kırsallarına veya civardaki kentlere gitmek istiyorsa, Lübnan'a doğru yola koyuluyor.
 

Bu koordinasyonu sağlayan ana faktörlerden biri Katar olsa da, bu hareketleri finanse eden başka kaynaklar da var. Var olan bilgiler; bazı yönetimlerin bu konuda ihtiyatlı davranmalarının, Tunuslu liderlerin, Tunuslu gençleri Suriye ve Mali'ye cihad için gönderilmelerinde, finansman sağlamada ve diğer konularda kolaylık sağlıyor olabileceğini de gösterdiğine işaret ediyor.
 

El-Şuruk gazetesi, parlamentoya bağlı vakıflar yönetim kurulunun, bu cemaatler ile direkt ilişkilerinin olduğunu ve cemaatlerin bütün faaliyetlerinden haberdar olduğunu keşfetti. Gazete, yakın bir zamanda, bu işe bulaşmış yetkilileri ayrıntılarıyla yazma sözü de verdi.
 

Velakin bu cemaatlerin, hatta bu işlerin yürümesini sağlayan yetkililerin, cihada giden gençler üzerinde herhangi bir etkileri yok. Bu gençler kendi iradeleriyle gidiyorlar ki bu da, Tunus sokaklarına hakim olan kutuplaşmanın boyutunu gözler önüne seriyor.
 

14 Ocak devriminden önce, bir çok örgüt; Tunus'ta uykuda olan cihadçı hücreler konusunda ve bu hücrelerin işsiz gençleri kendilerine çekerek cihad ile ilgili bazı çalışmalarda kullanabileceği ile ilgili uyarılar yapmıştı. Bu gençler, camilerde ve özel toplantılarda yapılan çağrılarla gruplara çekiliyor.
 

Bu bağlamda Es-Sefir'e konuşan, Ahmed Tühami'nin (Suriye'de kaybolmuş bir Tunuslu) kız kardeşi: Devrimden sonra kardeşim, Sousse'de bir camiye sıkça uğramaya başladı. Sonra bir gün, Libya'da inşaat alanında bir işte çalışmaya niyetinde olduğunu ve Libya'ya gideceğini söyledi. Ardından, ondan hiç haber alamadık. Taa ki, Suriye'deki Dünya adlı televizyon kanalında, ''Suriye topraklarına Türkiye tarafından sızdım'' itiraflarında bulunurken görene kadar.
 

Cihadçıların aileleri, insani yardım kuruluşları ve benzeri kurumlardan çocuklarının geri dönebilmesi için yardım istiyorlar. Bu konuda, Tunus İnsan Hakları Kuruluşu Es-Sefir'e ''Açıkça söylemek gerekirse, gençleri geri getirmek, bizim gibi bir sivil toplum kuruluşu için ve özellikle iki ülke diplomatik ilişkilerini kesmişken, çok zor ve neredeyse imkansız bir durum'' açıklamalarında bulundu. Tunus yönetimi, sınır güçlerini arttırarak ve bu gençlerin terör eylemlerine girişmelerini sağlayanları bulmak için ciddi bir soruşturma yapmak suretiyle olayı eline alıp kontrol altında tutabilir.
 

Burada hatırlatmak gerekirse, Suriye'ye giden cihadçıların belli bir kısmı Libya'da Muammer Kaddafi rejimine karşı savaşan insanlardır. Basın grupları ve olayı takip edenler nezdinde, bu cihadçıların paralı askerlerden çok kendi fikirlerini ülkelerinde uygulatmak isteyenler olduğu kanaati hakim.
 

Tunus'ta devrimden sonra bu olguyu yaymaya yönelik genel bir iklim hakim. Selefi ve cihadist hareketlerle ilişkileri olan Nahda yönetiminin de kolaylık sağladığı görülüyor. Tunus yönetiminin, Cezayir'de bir milyon şehidi olan ülkede cihadistlere destek vermeyen çocuk ve kadınları öldürme fetvası veren Ebu Katede Ürdüni'ye, siyasi sığınma hakkı tanıması, hükümetin bu hareketlere sağladığı kolaylıklara delil olabilir. Diğer bir taraftan,  muhalifler, Nahda'nın sığınma hakkını vermesinin arkasındaki nedenin bir sonraki seçimlerde Selefi oylarına oynamak olduğunu söylüyorlar.
 

Çev: Hasan Sivri
 

medyasafak.com