Abdulbari Atvan: Suriye-Ürdün Cephesi Kaynıyor

Abdulbari Atvan: Suriye-Ürdün Cephesi Kaynıyor
"Tüm bölge, coğrafyayı bütünüyle etkileyebilecek tehlikeli bir 'tsunaminin’' eşiğinde. Bu tsunami, önünde duran her şeyi süpürebilir. Suriye rejiminin, devrilirse, tek başına gideceğini düşünmüyoruz, eğer devrilirse yanına başkalarını da alacaktır."

Abdulbari Atvan
 

El-Quds El-Arabi
 

Suriye siyaseti ile ilgili gelişmeleri takip etmek isteyenler; İstanbul'da yapılan toplantıları,  oradan verilen demeçleri ve yorumları dikkate almalı; ama askeri planların doğasını takip etmek isteyenler de, sürekli hareketliliğin yaşandığı Ürdün'ün başkentini dikkate alsın. Bu hareketliliğin başında başlangıç olarak Amerikan özel birliklerin buraya varması, tatbikatlar (gizli ve açık) ve Suriye'nin derinliğine silah ve militan akışları var.
 

Türkiye ve Ürdün'ün başkentleri son zamanlarda, askeri ve siyasi düzeyde olmak üzere yoğun görüşmelere şahitlik etti. İlk olarak Suriye'nin Dostları toplantısında; Suriye muhalefetine ‘'savunma'' silah ve ekipmanı yardımında bulunmak, ılımlı muhaliflerin kontrol ettiği bölgelerden petrol ihracat etmesi kaydıyla Avrupa tarafından Suriye'ye uygulanan petrol ambargosunun kaldırılması gibi kararlar alındı. Bütün bunlar Türkiye'de gerçekleşirken bir diğer taraf Ürdün'de, askeri tatbikatların yanında, karar verici merkezlere yakınlığıyla bilinen Le-Figaro gazetesinin yazdığına göre, İsrail hava kuvvetlerine -Suriye'yi vurabilmesi için- hava sahasının açılması kararı alındı.
 

Ürdün'ün kararı haberi gerçek gibi duruyor. Bu satırları yazana dek, saraydan veya yönetimden bu haberi yalanlayan resmi bir açıklama gelmedi. İstisna olarak; kaynağı belirtilmeden, Ürdün “Dustur'' gazetesinde aktarılan bir haberde; kararın gerçek olması durumunda, Ürdün'ün yarı-nötr pozisyondan, Suriye rejimini devirme planlarını hazırlayanların pozisyonuna geçerek tamamen taraflı bir konuma geçiş yaptığı aktarılıyor.
 

Ürdün kralı geçen iki yıl boyunca, Arabistan ve Amerikan baskılarına rağmen tavizler vererek sopayı ortasından tutmaya çalıştı. Ama son aylarda bu baskılara teslim olduğu görülüyor. Ürdün kralı bütün kırmızı çizgileri aşmaya karar verdi. Bu kırmızı çizgilerin içinde İsrail hava kuvvetlerinin, Ürdün'ün hava sahasını kullanma izni de var. Sadece Suriye rejimini vurmak için değil, aynı zamanda İran'ı da (ABD ve İsrail liderleri, İran'ın nükleer reaktör ve tesislerine yönelik tehditlerini gerçekleştirme kararı verirse).
 


 

Ürdün'ün kapasitesini ve ekonomik alanda yaşadığı zorlukları, aynı zamanda Suriye dosyası ile ilgili planlara katılmanın Ürdün için çok pahalı olacağını biliyoruz. Suriye dosyasına, güvenlik ve özellikle askeri olarak katılmak, Ürdün için en büyük tehlikeyi oluşturuyor. İkinci olarak da bölgedeki Amerikan ve İsrail savaşlarının, planlama ve uygulama hesapları ne kadar dikkatli yapılmış olursa olsun garantili sonuçları olmadığını biliyoruz.
 

Daha önce ileri sürdüğümüzü teyit edecek bir örnek verecek olursak o da; Avrupa'nın, ılımlı muhalefetin petrol ihraç ederek askeri operasyonları için finansman sağlamasını sağlayacak ambargoyu kaldırma kararıdır. Karar görünürde sağlıklı bir fikir gibi dururken, gerçekte uygulaması zor ve bedeller gerektirebilecek bir girişim. Suriye'nin petrolü, Nusra örgütünün ve diğer selefi örgütlerin kontrolü olan alanlarda mevcut. Avrupa, Nusra örgütünün lideri Şeyh Ebu Muhammed Colani'den petrol mu ithal edecek? Avrupa bankaları, petrol ihracatı gelirlerini örgütün hesaplarına mı yatıracak?
 

Özgür Suriye Ordusu genel komutanı Selim İdris, bu ikileme bir çözüm sundu. Bu öneriyi İstanbul'daki Suriye'nin Dostları toplantısında katılımcılara  özet olarak şöyle aktardı: Modern ve sofistike silahlarla donatılmış 30 bin kişilik bir ordu kurup, Nusra'yı, kontrolünü sağladığı petrol alanlarından kovma görevini üstlenelim.  Financial Times'a verdiği demeçte de, bu ordu için aylık 40 milyon dolara ihtiyacı olduğunu da belirtti. Böylece militanlardan her birine aylık olarak 100 dolar maaş verebileceğini de söyledi. Bu rakam, Amerikalı general David Patreus'un, Irak'ta El-Kaide'ye karşı savaşma görevi verilen Irak Uyanış Kuvvetlerinden her bir militana verdiği rakamın, yarısından az bir para.
 

Bu çözüm kağıt üzerinde cazip gelebilir ama sahada uygulanması, bir çeşit iç savaş anlamına gelir. Devrimcilerin arasında gerçekleşecek bir savaş. Nusra örgütü kolay bir şekilde teslim olmaz. Hele ki, Irak'taki kardeşi (Irak İslam Devleti), 80 bin kişilik Irak Uyanış Kuvvetlerine rağmen hala güçlü oldukça Nusra teslim olmayacaktır. Müslüman Alimler Birliği'nin lideri Yusuf El-Karadavi'nin, Nusra'ya, El-Kaide lideri Eymen Zevahiri'ye biatından dönme çağrısı da militanlar arasında alay konusu olmuş.
 

Ürdün yakın bir zamanda, kendini Suriye'nin içindeki savaşta görebilir. İsrail'in, Suriye rejimini halkına karşı kimyasal silah kullanmakla itham etmesinin, Amerikan Dış İşleri Bakanı John Kerry'nin Suriye'deki çatışmaların yarattığı tehlikeye -özellikle kimyasallardan kaynaklı- cevap verme hazırlığı için NATO'ya Brüksel'de Dışişleri Bakanları düzeyinde toplanma çağrısı yapmasının işaret ettiği noktalar var. Bu durum, İsrail uçakları ve Amerika'nın Ürdün'de sayısı sürekli şişirilen seferi kuvvetlerinin, Suriye içlerinde bulunan kimyasal silah depolarını ele geçirmek veya imha etmek için Suriye'ye girişin eşiğinde olduklarını gösteriyor.
 


 

Suriye-Ürdün cephesinin sıcaklık derecesi çok hızlı bir şekilde yükseliyor. Kendileri saraylarında lüks yaşamın keyfini sürerken ve savaşı televizyon ekranlarından izlerken, Ürdün'ü silah namlularının ucuna koymak isteyenler var.
 

Ürdün Kralı Abdullah bu sabah, ABD Başkanı Obama ve askeri üst düzey yetkililer ile buluşmak üzere Beyaz Saray yolunda olacak. Ürdün'ün başkenti Amman'a da siyasi ve askeri planlar yükü ile dönmesi bekleniyor.
 

Suriye dosyası ile ilgili planlamaların en son olarak; Washington'a, ironik bir şekilde, Filistin'in 1948'de işgal edilişinin anıldığı 14 mayıs gününe eş zamanlı olarak ayak basacak olan Recep Tayyip Erdoğan'ın ziyareti ile sonuçlanacağını da göz ardı etmiyoruz.
 

Ürdün Kralı Abdullah, İsrail'in Suriye'nin kimyasal silah depolarını vurmak istediğini söylerken, Amerika da silahları ele geçirmek için birliklerindeki asker sayısını 17 bine çıkarmayı tercih ediyor. Biz ikinci senaryonun gerçekleşmesini bekliyoruz. Bunu kanıtlayan tatbikatlar ve eğitimlerin süregelmesi de var. Ama, Ürdün'ün İsrail hava kuvvetlerine hava sahasını kullanma izni vermesi ile ikinci senaryoyu da göz ardı etmemeliyiz.
 

Ürdün'ün yaklaşan günleri zorlu geçecek. Hem de çok zor. Bu diğerlerinin güvende olması ve ateşin onlara yaklaşmayacağı anlamına da gelmiyor. Tüm bölge, coğrafyayı bütünüyle etkileyebilecek tehlikeli bir “tsunaminin'' eşiğinde. Bu tsunami, önünde duran herşeyi süpürebilir. Suriye rejiminin, devrilirse, tek başına gideceğini düşünmüyoruz, eğer devrilirse yanına başkalarını da alacaktır.
 

Çev: Hasan Sivri
 

medyasafak.com