"İsrail’in Suriye’deki Amacı Savaşı Uzatarak Yıkımı Azamileştirmek"

"İsrail’in Suriye’deki Amacı Savaşı Uzatarak Yıkımı Azamileştirmek"
"Tekfirci hareket, Siyonizm’in mükemmel aracıdır. Nerede bir Müslüman birliği, sürdürülebilir bir devlet veya başarılı bir toplum varsa, mezhepçi nefret yaymak üzere oraya Tekfircileri göndermek gerekir."

Dr. Kevin Barrett


Press TV


İsrail, Suriye'ye yönelik saldırılarını hızlandırarak ne elde etmeyi umuyor?


Resmi olarak İsrailli liderler, Hizbullah'a giden silah transferlerini önlemeye çalıştıklarını iddia ediyor. Fakat bu, uydurma bir bahane gibi görünüyor. Hizbullah zaten, İsrail'i 2006'da başarısız olan Lübnan işgali girişiminin tekrarından caydıracak kadar fazla stoklanmış füze cephaneliğine sahip.

Açıktır ki İsrail'in daha geniş bir stratejik hedefi var. İsrail, yabancı destekli militanlara karşı savaşı kazanan Suriyelilere mani olmaya çalışıyor. Siyonistler, Suriye'deki savaşı uzatmayı, ölümleri ve yıkımı azami hale getirmeyi, Suriye'yi çöken bir devlete çevirmeyi ve Ortadoğu çapında mezhepçi kaosu yaymayı umuyor. 

Benyamin Netanyahu'nun Suriye'ye yönelik saldırılarla ilgili açıklamalarının arkasındaki gizli gündem budur. Suriye'yi bombalama kararını rasyonalize etmeye çalışan Netanyahu,  “babam bana en büyük sorumluluğumuzun İsrail'in güvenliğini sağlamak ve geleceğini güvence altına almak olduğunu öğretti” dedi.

Netanyahu, İsrail'in uzun vadeli geleceğinden bahsetmeye başvururken, Suriye'ye yönelik saldırı savaşının sadece Hizbullah'ın zaten çok büyük olan cephanesine birkaç füzenin daha girmesini engelleme çabası olmadığını zımnen kabul etmiş oldu. Gerçekte İsrail'in Suriye'ye karşı savaşı, Ortadoğu ülkelerini ezerek Balkanlaştırılmış etnik ve mezhepçi yerleşim bölgelerinden oluşan, kavga içindeki bir keşmekeşe çevirmeyi amaçlayan Oded Yinon planının parçasıdır. Netanyahu, Esad hükümetinin savaşı kazanmasını ve militanları Suriye'de kademeli, barışçıl ve istikrarlı bir iktidar transferini sağlayacak müzakere masasına oturmaya zorlamasını engelleyerek, Suriye'yi bitip tükenmez bir iç savaşın hüküm sürdüğü, daimi olarak çöküş halindeki bir devlete çevirmeyi ümit ediyor.


Eğer Suriye bir çöken devlet haline gelirse, İsrail bundan iki biçimde yararlanacaktır. Birincisi, İsrail'in Golan Tepeleri'ni ve 1967'deki saldırı savaşında bu bölgeyi çaldığından beri yağmaladığı suyu geri verme konusunda bir kaygısı artık olmayacaktır.  

İsrail'in Suriye'yi Balkanlaştırmak ve yıkmak istemesinin ikinci ve en önemli nedeni, Suriye'deki mezhepçi bölünmenin Ortadoğu çapında Sünni-Şii çatışmasını ve bununla bağlantılı etnik çatışmaları tetikleyebilecek olmasıdır. Eğer Suriye daimi olarak kapanmayan bir yaraya dönüşürse, enfeksiyon bütün bölgeye yayılacaktır. Bu, Ortadoğu'yu zayıf ve bölünmüş halde tutacak,  asalak yabancı yerleşimci-sömürgeci topluluğunun komşularını – ve Amerikalı vergi mükelleflerini – soyarak büyümesine devam etmesini sağlayacaktır.

Bir başla deyişle, zayıf, hasta, kaotik bir Ortadoğu, İsrail için en iyisidir. Sağlıklı, gelişen, birleşmiş bir Ortadoğu, İsrail'in en kötü kâbusudur. 

Bu nedenle İsrail'in stratejisi savaşları teşvik etmek ve devam etmelerini sağlamak için mümkün olan her şeyi yapmaktır. Eğer bir taraf avantajı eline almış gibi görünüyorsa ve bu da diğerinin barışçıl bir çözümü kabul etmesine neden olabilecekse, İsrail barışın gelmesini engellemek için kaybeden taraf lehine müdahale edecektir. 

Siyonist ultra aşırıcı Daniel Pipes, yakın zamanda bu stratejiyi açıkça ifade etti:

“Şeytani güçler, birbiriyle savaş halindeyken daha az tehdit oluştururlar. Bu, (1) onları yerel meselelere odaklanmış halde tutar ve (2) birinin ya da diğerinin muzaffer hale gelmesini (ve böylelikle daha büyük bir tehdit oluşturmasını) engeller. Batılı güçler, çatışmalarını uzatacak şekilde kaybeden tarafa yardım etmek yoluyla, düşmanlarını açmaza düşürmelidirler.”


Siyonist-emperyalist ekseni, korkunç acılar ve can pahasına bu stratejiyi daha önce de izledi. 1980'de Siyonistlerin öncülük ettiği Batı, Saddam Hüseyin'i silahlandırdı ve onu İran'ı işgal etmeye teşvik etti. Fakat 1982'de şaşırtıcı derecede etkili bir İran karşı saldırısı İran'ın zaferiyle neticelenecek noktaya gelince, Batı tayin edici şekilde devreye girdi ve Saddam'a ezici bir destek sundu. Amaç çatışmayı, altı korkunç yıl daha uzatmaktı. Bu dönem boyunca, Siyonist stratejiyi izleyen Batı politikası, savaşı uzatmak ve ölümleri azami sayıya çıkartmak için mümkün olan her şeyi yaptı. Batı bu amaçla Saddam Hüseyin'e, İranlı sivillere karşı ve muharebe alanında kullanılmak üzere bol miktarda kimyasal silah verdi.  

Bugün, İsrail'in “böl ve fethet” stratejisi değişiyor. Geçmişte Siyonistler, laiklerle İslamcılar arasında gerilimi körüklemek ve şiddeti azami boyuta taşımak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Şimdi İslami siyaset bölgede hâkim olduğu için, Siyonistler laik-İslamcı çatışmasını Müslümanlar arası Sünni-Şii iç savaşına dönüştürmeye çalışıyorlar. Ve Suriye,  Sünni olmayan dini azınlıkların fazla temsil edildiği, görece laik hükümetiyle, bunu yapmak için mükemmel bir yer. Bu hükümet, Sünni nüfusu oluşturan unsurlardan  - ve yerel aşırıcılara katılan yabancı teröristlerden – gelen hem ılımlı hem de aşırıcı muhalefetle karşı karşıya. 

Darül İslam içinde iç savaşı teşvik etme amaçlı Siyonist girişimde, mızrağın ucunda, geleneksel olmayan Sünni İslam'ın Vahhabi-Selefi ekolü içindeki aşırıcı bir hareket olan Tekfirciler bulunuyor. Tekfirciler, Allah'ın birliğine ve Muhammed'in (s.a.a.) peygamberliğine şehadet eden bütün Müslümanların, İslam'a dahil olduğunu reddediyorlar. Tekfirciler, sadece kendilerinin gerçek Müslümanlar olduğuna, ötekilerin ise sapkınlar olduğuna ve öldürülmeyi hak ettiğine inanıyorlar.  

Tekfirci hareket, Siyonizm'in mükemmel aracıdır. Nerede bir Müslüman birliği, sürdürülebilir bir devlet veya başarılı bir toplum varsa, mezhepçi nefret yaymak üzere oraya Tekfircileri göndermek gerekir. 

Siyonist perspektife göre daha da iyi olan bir şey: Tekfirciler İslam'ın kötü görünmesine neden oluyorlar. Aynı fikirde olmadıkları insanların kafalarını kesmeyi seviyor gibi görünen bu fanatikler, Siyonist İslamofobiye de hizmet ediyorlar. 

Gerçek bir örgütten ziyade Tekfirci bir ideoloji olan “El Kaide”nin çok sayıda Müslüman'ı öldürmesi, fakat İsrail'e hiçbir zaman saldırmaması tesadüf müdür? 

Yahut  “El Kaide” sadece, Oded Yinon stratejisi içinde savaşları teşvik etmede ve uzatmada ve Ortadoğu'yu çöken devletlerden oluşan çöken bir bölgeye dönüştürmede bir figüran mıdır?  
 

Çeviren: Selim Sezer
 

medyasafak.com