Direniş, Seçeneklerini Değerlendiriyor: Sınırlı Çatışma mı Açık Savaş mı?

Direniş, Seçeneklerini Değerlendiriyor: Sınırlı Çatışma mı Açık Savaş mı?
"Suriye ve müttefikleri bugün önceliğin içerideki cephe olduğunu anlıyorlar. İran ve Hizbullah silahlı muhalefeti İsrail’in tarafında olmakla suçladığı sürece, onlara indirilecek bir darbe, arkalarındaki Siyonistlere indirilecek bir darbeyle eşdeğer olacaktır."

İbrahim el Emin


El Ahbar


İsrail'in Pazar günü Şam'daki askeri hedeflere gerçekleştirdiği hava saldırıları, saldırının arkasındaki nedenler ve Suriye'nin – yahut müttefiki İran'ın veya Hizbullah'ın – aynı şekilde yanıt verip vermeyeceği konusunda pek çok spekülasyona yol açtı.
 

Rejim yanlısı pek çok ses Suriye'nin derhal yanıt vermesi çağrısında bulundu, muhalefette bulunan başkaları ise operasyonu, Şam'a karşı küçültücü bir darbe olarak selamladı.
 

Ne Oldu?
 

Dört yıl önce İsrail, stratejik, oyun değiştirici silahların Lübnan'daki Hizbullah'a ulaşmasını önlemek üzere elinden geleni yapmaya karar vermek suretiyle, askeri duruşunu bölgedeki direniş kuvvetlerine göre şekillendirmişti.
 

Geçen yıllar içinde bu silahlar değişti. Bir noktada İsrailliler Rus S-300 uçaksavar füze sisteminden bahsetti; daha sonra odak noktası ağır yüklü uzun menzilli füzelere, veya daha net olarak İran'ın Fetih-110 füzelerine doğru yöneldi. Buna en son olarak kimyasal silahlar eklendi.
 

İsrailliler Şam'ı çeşitli diplomatik kanallar ve güvenlik kanalları üzerinden, bu tür silahları Lübnan Direnişi'ne göndermeye son vermesi yönünde defalarca uyardı. Tel Aviv, bir dizi vesileyle, bir dizi Arap ve Batı başkentine, Suriye içinde Hizbullah'ın kontrolündeki füze fabrikaları hakkında, resimler ve dokümanlar de içeren bilgiler gönderdi.
 

Lübnan-Suriye sınırı boyunca gerçekleşen uçuşlar ve atış provaları da dâhil olmak üzere tekrarlanan tehditlere rağmen, Siyonist otoriteler bu tesislerden veya Hizbullah'ın Lübnan'daki çok sayıda füze stoklama alanından herhangi birine doğrudan saldırı gerçekleştirmeye cüret edemedi. Ve İsrailli generaller böyle bir operasyon için izin almaya çabaladığında, politikacılar her zaman Lübnan'la çatışmaya girmenin zamanı olmadığını söyleyeceklerdi.
 

Son iki yıl içinde değişen şey, Suriye. Suriye'de kriz doğdu ve dünyanın neredeyse bütün önemli güçlerini, her biri kendi nedenleriyle, halkın meşru taleplerini çalmaya çekti.
 

İsrail bu gelişmeler temelinde – Hizbullah'la büyük bir çatışmaya hazır olmamaları ve İran'a saldırının uzak bir hayale dönüşmesi nedeniyle – Suriye'yle olan kuzey cephesinde oyunun kurallarını değiştirmek için bunun iyi bir fırsat olduğunu hesapladı.
 

Bu doğrultuda ilk adım 30 Ocak'ta, Şam yakınlarında bulunan ve Lübnan ve Filistin direniş hareketlerinin askeri ihtiyaçlarına hizmet etmek üzere kullanıldığı yaygın şekilde bilinen Cemraya araştırma tesisine yönelik saldırıyla geldi. Pazar günkü saldırı, Suriye silahlı kuvvetleriyle ilintili olan ve aynı zamanda Hizbullah'a yönelik İran silahlarının tutulduğu saklama tesislerini de içeren alanları hedef alması itibariyle, bu politikada tırmanışa işaret ediyor.
 

Bununla birlikte hedef, karşı taraftan güçlü bir yanıtı provoke etmeyecek şekilde, dikkatlice seçilmişti. Hiçbir İsrailli yetkili böyle bir saldırının, Hizbullah'ın, çoğunluğu hâlihazırda Lübnan'da bulunan cephaneliğinde küçük bir oyuktan fazlası anlamına geldiğini düşünmüyordur.
 

Saldırıdan sonra İsrail, cezalandırılmayı bekleyen bir suçlu gibi hareket etti ve her tarafa, savaşta bir çıkarı olmadığı yönünde mesajlar gönderdi. Siyonist güvenlik yapısı halen, diğer tarafın niyetinin tam olarak ne olduğunu açığa çıkarmaya çalışmakla meşgul.
 

İsrailliler diğer yandan, doğru şekilde, karşı tarafın Suriye'de kendisine karşı yürütülen küresel kampanyaya ilave olarak bir başka cephe açabilecek durumda olmadığını hesapladı. Bunun doğruladığı şey, İsrail'in amacının başka bir savaşın kıvılcımını çakmak değil, muarızlarıyla olan angajman kurallarını değiştirme fırsatından yararlanmak olduğudur.
 

Gelmekte olan savaş
 

İran ve Hizbullah İsrail'in saldırısına yanıt vermek için baskı altında olmayabilir, ama muhakkak ki Esad'ın pek çok destekçisi şu soruyu soruyor: neden cevap vermiyoruz?
 

Aşağıdaki noktaların dikkate alınması gerekiyor:
 

1) Saldırının niteliği, Hizbullah, İran ve Suriye'yi aynı noktaya yerleştirdi ve bu nedenle yanıt verme yönünde bir karar ancak, üç taraf arasındaki tartışmaların sonucunda ortaya çıkacak bir anlayıştan doğabilir.
 

2) Suriye ve müttefikleri bugün önceliğin içerideki cephe olduğunu anlıyorlar. İran ve Hizbullah silahlı muhalefeti İsrail'in tarafında olmakla suçladığı sürece, onlara indirilecek bir darbe, arkalarındaki Siyonistlere indirilecek bir darbeyle eşdeğer olacaktır.  
 

3) İsrail, bu tür bir seferlik saldırıların angajman kurallarını değiştirmeye yeteceğine inanacak kadar aptal değildir. Bu türden bir değişiklik, 1990'larda Lübnan'daki Direniş'le İsrail arasındaki çatışmalar gibi çok daha uzun süreli çatışmaları gerektirir ki bu da daha geniş ve kapsamını kimsenin tam olarak öngöremeyeceği bir savaşın kıvılcımını çakabilir.
 

Bu koşullardan hareketle, şu sonuca varabiliriz:
 

- Derhal yanıt verilmesini isteyenler, İran ve Hizbullah'ın yönünden bakmalıdırlar. Bu cephede, bir tür cevaptan kaçış olmadığını düşünmek için yeterince gösterge var.
 

- İsrail saldırılarının dengeyi muhalefet lehine bozacağını umanlar, son dört ayda gördüklerimizden daha şiddetli olma vaadinde bulunan, yaklaşmakta olan muharebelerin sonuçlarını beklemelidir.
 

- Niteliği ve zamanlaması çeşitli faktörlere bağlı olan daha geniş bir savaşın ufukta olduğunu giderek daha fazla düşündüren, artan sayıda gelişme yaşanıyor.
 

Son olarak, Suriye'deki olayların artık bir devrim olarak adlandırılabilecek herhangi bir şeyle bir ilgisinin olmadığını vurgulamak önemlidir; bu, Suriye devletine ve onun desteklediği herkese karşı olan silahlı bir isyandır. Bu, büyük bir ahmaklık eylemidir.
 

Çeviren: Selim Sezer
 

medyasafak.com