"Suriye’de Zaman Kazanmak"

"Suriye’de Zaman Kazanmak"
İlave olarak Suriye Ordusu ve direniş ekseni içindeki müttefikleri, öngörülenden çok daha fazla yetenekli ve azimli bir savaş gücüne sahip oluğunu kanıtladı. Suriye’nin uluslararası müttefiklerinin, pes etmeye ve ABD’nin ezip geçerek modernize edilmiş Sykes-Picot anlaşmasını hazırlamasına izin vermeye niyeti yok gibi görünüyor.

Phil Greaves


Global Research


ABD hükümeti ve onun “yeni yönelim” temelindeki Ortadoğu politikasının planlayıcıları Suriye'de zaman kazanmaya çalışıyor. Şu andaki yumuşayan ABD retoriği yalnızca, ABD hükümeti ve otokratik KİK (Körfez İşbirliği Konseyi) müttefiklerinin Suriye ve İran'daki saldırgan rejim değişikliği hedeflerinde stratejilerini ve vekil bağlılıklarını değiştirmelerini sağlama amaçlı bir sis perdesidir. Şu anda ABD ve Körfez vekilleri, ülke çapında Suriye Arap Ordusu (SAO) karşısında geri çekilme yaşıyor.


Son bir ay ila altı haftalık süreç içinde Suriye Arap Ordusu ülke çapında büyük çaplı bir hücuma geçerek, tüm ülkedeki şehirlerde, kasabalarda ve köylerde kamp kurmuş Selefi/Cihadi esinli milisleri hedef aldı. Bu çabalar iki temel hedef üzerine yoğunlaştı: ilk hedef Suriye hükümetinin ve ordusunun süresiz olarak savaşabilmesini, uluslararası müttefiklerinden – İran, Hizbullah ve Rusya – erzak, malzeme ve bazı durumlarda personel temin etmeye devam etmekti. Ordu ayrıca, “isyancılara” giden ve ağırlıklı olarak Kuzey Lübnan,  Türkiye ve Ürdün'den gelen tedarik kanallarını ve silah koridorlarını da kesmeye yoğunlaştı.


Başlangıçta ABD, Libya usulü uçuşa yasak bölge ile Suriye'de “kolay lokma” bir rejim değişikliği umuyordu. Rusya ve Çin BM Güvenlik Konseyi'nde bu çirkin saldırı girişimlerini hemen durdurdu: bu, ABD'nin bölgedeki kısa vadeli emperyal tasarımlarına büyük bir darbeydi. Bu durum ABD'ye planını örtülü olarak, bölgesel müttefikleri ve onların vekilleriyle birlikte sürdürme veya kendisinin yahut bölgesel müttefiklerinin konvansiyonel güçleriyle “insani müdahale” girişiminde bulunma seçeneğini bıraktı.


Pek çok kişi için açık bir şekilde ABD yönetimi eski örtülü stratejisini öncelikli olarak iç politik saygınlık için (muharebe meydanına asker gitmeyecek!) için yaparken diğer taraftan BM'yi yasadışı politikasını engelsiz bir şekilde sürdürmesi için altüst etti. Suriye ordusunun sahadaki başarısı ve beraberinde müttefiklerinin BM'de ABD taleplerine boyun eğme konusundaki isteksizliği, bu örtülü vekil stratejisinin hemen hemen durma noktasına gelmesine neden oldu. ABD şu andaki umutsuz militanlar topluluğunu – Suriye'de sahada savaşan, baskın olarak İslamcı aşırıcılar – açıkça silahlandırabilecek veya çok istediği uçuşa yasak bölgeyi elde edebilecek durumda değil.  İşte bu noktada strateji çapraşık hale geldi ve bu yüzden ABD Dışişleri Bakanlığı şu anda kamuoyu önündeki söylemini değiştirerek Rusya'nın BM'deki 2012 Cenevre Bildirisi temelindeki cüretkâr duruşuna destek veriyormuş gibi yapıyor, bütün taraflara barışçıl geçişte yer alma çağrısı yapıyor. ABD'nin Suriye'de istediği en son şey, Esad'ın seçimlere katılmasına izin verilmesidir.


ABD'nin rejim değişikliği gerçekleştirme hedefi bu zamana kadar sert bir şekilde başarısız oldu; hücum kıtaları gibi hareket eden, KİK tarafından teşvik edilen aşırıcı milisler isyanda liderlik rolünü ele geçirerek, en fazla personel, silah ve finansmanı edindi ve son kertede sahada başarı elde etti. Uzun vadede, bu dinamiğin açıkça teşvik edilip genişlemesine ve halkın önünde ifşa olmasına ne kadar izin verilirse, ABD için o kadar zarar verici oldu. ABD'nin açık retoriğini ve kısa vadeli hedeflerini değiştirmesiyle ilgili olarak bazı başka nedenler de dikkate alınmalıdır. Öncelikle yönetim, çekirdek liderliği El Kaide ideologlarından ve sempatizanlardan oluşan milisleri açıkça silahlandırır ve finanse eder halde görünmemelidir.


İlave olarak Suriye Ordusu ve “direniş ekseni” içindeki müttefikleri, öngörülenden çok daha fazla yetenekli ve azimli bir savaş gücüne sahip oluğunu kanıtladı. Suriye'nin uluslararası müttefiklerinin, pes etmeye ve ABD'nin ezip geçerek modernize edilmiş Sykes-Picot anlaşmasını hazırlamasına izin vermeye niyeti yok gibi görünüyor. Ayrıca bir diğer hayati engel, Batı kamuoyunun sahte gerekçelerle yeni bir saldırganlığa sürüklenmek üzere kandırılmayı reddetmesidir. Halktaki bu memnuniyetsizliğin bir sonucu olarak ABD hükümetinin kendisi, emperyal tasarımları hayata geçirmenin en iyi yolunun ne olduğu konusunda dış politika ve istihbarat teşkilatı içinde çatışma yaşıyor.

 

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, son yaptığı açıklamalarda bir dizi şerhle birlikte Rusya'nın düşünme biçimine sıcak baktığı izlenimini vermeye çalıştı: bu basitçe, diplomatik gümbürtüdür. Halen açıkça Suriye hükümetini destekleyen Rusya'nın SAO'ya yenilenmiş ve sofistike hava savunma füze bataryaları verdiğine dair pek çok spekülasyon yapıldı. Rusya belli belirsiz şekilde bunu inkar ediyor ve sadece eski anlaşmaları (S-300'lerin de içinde olduğunu) yerine getirdiklerini söylüyor; “anonim kaynaklar” teyitte veya daha fazla spekülasyonda bulunuyor; ABD ısrarla İsrail'in “güvenliği” üzerinde (İsrail'in Şam'a yönelik saldırısı sonrasında da) duruyor ve Rusya'nın askeri hedefleri konusunda net bir resim elde edilemiyor.


Ne olursa olsun, hem ABD'nin açık retoriğinde, hem de bunu yayan medya araçlarında bir şeyler kesin olarak değişti. Suriye ordusuyla savaşan militanların gerçek ideolojilerine ve Suriye hükümeti ile güvenlik altyapısının çökmesi halinde bunun bütün bölge üzerinde oluşacak sonuçlarına çok daha fazla dikkat ediliyor. Kısa süre önce yayınlanan bir haber CIA'in şimdiden Nusra Cephesi'ni, yani “isyancı” milisler arasında en güçlü ve açıkça en aşırıcı unsuru hedef tahtasına koyduğunu, CIA'in ayrıca bu hedefi yerine getirmek sözde “ılımlı” unsurları kullandığını iddia etti. ABD'nin ciddi ciddi “muhalif” isyancıları en etkili savaşçı güce karşı bölüp, kritik bir durumu “istikrarlılaştırmaya” çalışacağına inanmak zor.  Bir ölçüde, yönetimlerin planları tam olarak şu gibi görünüyor: ABD, Suriye hükümetini devirmek için desteklediği ve finanse ettiği grupları yeniden şekillendirmek ve isimlerini değiştirmek için, aşırıcıların kuşattığı ve yozlaştırdığı isyanı yenilemeye çalışıyor.


Bir gerçek kalıyor ki bu, ABD ve müttefiklerinin bölgedeki uzun vadeli hedefleri bakımından bütünüyle pozitif. Suriye tam bir kriz durumu içinde ve İran'a saldırılara karşı herhangi bir destek verebilecek durumda değil; tüm sosyal dokusu da, mezhepçi nefret, intikam ve tam bir barbarlıkla yırtılmış durumda. Bu toplumsal bölünme, Neo-conlar ve ABD dış politika seçkinleri içinde egemen olan apartheid savunucuları bakımından arzu edilen hâkim sonuçtur.

 

İsrail'in son hava saldırıları, Batı'nın uzun vadedeki daimi istikrarsızlık hedefinin bir başka temel göstergesidir. İsrail bu savaşta, her zaman olduğu gibi, bir yandan Batı'nın dış politikasının bir aracısı gibi hareket ederken diğer yandan kendi soykırım gündemine devam edecektir. ABD ve buna bağlı olarak İsrail, daha önce ABD'nin ve Körfez müttefiklerinin büyük hevesle savaşa teşvik ettikleri aşırıcıları terk etmekten büyük mutluluk duyacaklardır. Bu taraflar için “arzu edilebilir” bir Henry Kissinger'vari sonuç, her iki tarafın da yok olması, arkasından itaatkâr bir diktatör-kuklanın yerleştirilmesi ve tercihen etnik bölünmelerin, ayrılmaların yaşanması ve Batı'nın kaynak/toprak hırsızlığına ve emperyalizme karşı birleşik bir direniş bloğunun daha fazla zayıflamasıdır.


Bu sonucu ve buradan doğacak kaçınılmaz insani acı ve yıkımı durdurabilecek tek şey direniştir.

Fakat, ABD emperyalizmine karşı direniş bu ülkeler için ağır bir bedel yaratacak ve ABD, İsrail ve bütünüyle anti-demokratik KİK müttefikleri, Suriye hükümetini alaşağı etme, Hizbullah'ı silme, Lübnan ve Filistin direnişini ortadan kaldırma ve İran'a hâkim olma yönündeki uzun vadeli hedefini durmaksızın sürdürecektir.
 

Çeviren: Selim Sezer
 

medyasafak.com