İran’ın Bombalanması Durumunda: Hoşçakal Dubai!

İran’ın Bombalanması Durumunda: Hoşçakal Dubai!
Böyle bir mutlak delilik Batı iktidarlarının zihnini İran’a gerçekten saldıracak ve böylelikle bütün Körfez bölgesini yok edecek, bütün gezegeni ve kendilerini daha fazla radyasyona maruz bırakacak ve belki de Üçüncü Dünya Savaşı’nı başlatacak kadar enfekte etmiş olabilir mi? Yahut bütün bunlar sadece aldatmaca olup gerçekte makul zihinler mi galip gelecek?

Hoşçakal Dubai! İran'ın nükleer tesislerinin bombalanması, bütün Körfez bölgesini yaşanılamaz hale getirecektir


Wade Stone


Global Research


“Bireylerde delilik enderdir; fakat gruplarda, partilerde, uluslarda ve çağlarda, kuraldır.” - Friedrich Nietzsche


Her sonbaharda ve yazda, Fars Körfezi üzerindeki alçak basınç döneminde, “şemal ve şarki” olarak bilinen güçlü rüzgarlar kuzey ve kuzeydoğudan Suudi Arabistan'a doğru eser ve Arap Çölü üzerinden güney ve güneybatıya yönelirken bol miktarda kum tanesini sürükler. Sıklıkla bu kum fırtınaları, büyüklük olarak devasa bir hal alır; yüzlerce metre yüksekliğinde ve kilometrelerce genişliğindedir ve yoğun parçacıkları sürükler, ona maruz kalanların ciğerlerini boğar, güneşi tamamen örter ve bittikleri an itibariyle bütün kasabalar, hatta bazen Riyad gibi büyük şehirler, bir metre veya daha fazla derinlikte kuma gömülür.


Rüzgarın hız aralığı günde 30 ila 300 kilometre arası değişir ve genellikle yarı dairesel bir yol izleyerek, geriye doğru, güney körfezi ve kalan Körfez devletlerine doğru yönelir. Gerçekten de bütün Körfez devletleri – BAE, Katar, Bahreyn, Umman, Kuveyt ve Suudi Arabistan – her yıl böyle yüzlerce kum ve toz fırtınalarına maruz kalır. Çoğunlukla bu kum fırtınalarını getiren rüzgarlar kuzey ve kuzeydoğudan (İran, Irak, Kuveyt ve hatta bazen Türkiye) gelir.


“Fukuşima'nın on mislini” düşünün: İran'ın nükleer tesislerinin bombalanması, bütün Körfez bölgesini gerçekten de yaşanamaz hale getirecektir.


Fukuşima, tartışmasız olarak, dünya tarihinin en kötü nükleer felaketidir. Gerçekte pek çok bilim insanı, haklı nedenlere dayanarak, hâlâ etkisi tamamen geçmemiş olan Fukuşima kazasının dünyanın en kötü çevre felaketi olduğunu düşünüyorlar.


“Fukuşima Daiçi nükleer felaketinin uzun vadeli etkileri henüz tam olarak değerlendirilmemiş olsa da, bu etkiler, bir milyon ölüme neden olan Ukrayna'daki 1986 Çernobil felaketinin etkilerinden çok daha ciddidir  (New Book Concludes – Chernobyl death toll: 985,000, mostly from cancer” Global Research, 10 Eylül 2010.


Şimdi çok sayıda büyük nükleer reaktörün (Örneğin İran'ın Buşehr reaktör çıktısı 1000 megavattır; Fukuşima Daiçi'nin en büyük reaktörünün çıktısı ise 784 megavattı) ve beraberinde bazı uranyum zenginleştirme tesislerinin, elbette askeri depolama tesislerinin ve hatta muhtemelen uranyum madenlerinin birkaç gün içinde bombalanıp harabeye çevrildiğini tahayyül edin. Dahası, yakıt çubuklarında sadece kısmi bir erime yaşayan ve yakıt depolarının büyük ölçüde el değmeden kaldığı Fukuşima Daiçi reaktörlerinin aksine, İran'ın nükleer yakıtının “tamamı” patlayarak atmosfere yayılacaktır. İran'ın nükleer tesislerini yok etmek üzere kullanılan ABD-İsrail askeri kararnamelerine kesinlikle tükenmiş uranyumu da ekleneceğini ve muhtemelen bazı mini nükleerlerin de kullanılacağını da unutmayalım.
 

Nükleer felaketler ve çevre felaketleri bakımından Fukuşima, İran'ın nükleer tesislerinin bombalanmasının neden olacağı felaketlerin yanında kesinlikle sönük kalacaktır. Böyle bir olayın nükleer atıkları, kibarca söylemek gerekirse aşırı olacaktır. Böyle bir saldırının ilk yılında on binlerce, belki yüzbinlerce masum İranlı hayatını kaybedebilecek, on veya yirmi yıl içinde milyonlarcası radyasyondan kaynaklı kanser nedeniyle ölebilecektir. Ve bu nükleer atığın önemli bir bölümü hemen veya bir kaç hafta içinde Arap Çölü'ne varacak, rüzgarlar yıldan yıla, kum ve tozlarla birlikte devasa radyasyonlu fırtınalar getirecek (her yıl yaşanan “yüzlerce” kum ve toz fırtınasını hatırlayın), Körfez bölgesinde buna maruz kalmayacak tek bir canlı olmayacaktır. Fars Körfezi de kısa zaman içinde radyasyonlu, zehirli ve hayatsız hale gelebilir ve Yeni Ölü Deniz adını alabilir.


Bazı istatistikleri hatırlatmaya değer: Sezyum-137'nin yarılanma ömrü [radyoaktivitesinin geçme süresi – Ç.N.] 31 yıldan fazladır; Stronsiyum-90'ınki ise yaklaşık 29 yıldır. Bahsi geçen radyoaktif maddeler içinde en tehlikelisi olan Plutonyum-239'nun yarılanma ömrü 24,110 yıldır. Temel hedef olan ve atığın en büyük yüzdesini oluşturacak olan uranyumun yarılanma ömrü ise, kullanılan uranyumun tipinin U-235 veya U-238 olmasına bağlı olarak 700 milyon ila yaklaşık 4,5 milyar yıl arasında değişir. Bu tür kontaminasyondan kaynaklı radyasyonun tamamen dağılması için gerekli sürenin ise, listelenen yarılanma ömürlerinin yaklaşık 20 katı olarak öngörüldüğünü de belirtmekte fayda var.


Elbette çok miktarda radyasyon jet akımına da girecek, bu nedenle yerküre çapına dağılacak ve nükleer atık olarak her yere gidecektir. Hiçbir ülke, hiçbir su kaynağı bunun dışında kalmayacaktır. Solunan veya mideye girmiş “bir” tane “sıcak” partikül, hayatı tehdit eden kanser meydana getirmek için yeterlidir.

 

Böylesi bir soykırımsal olay için, düşünüldüğü kadar çağrı yapmak deliliktir; bunun yapılması gerçekten de tariflerin ötesinde bir delilik olacaktır.


Bu nedenle, ABD-NATO-İsrail ittifakının blöf yaptığını söylemeliyiz. İran'ın nükleer programıyla ilgili, planlanmış her P5+1 müzakerelerinden kısa süre önce Batı'daki şirket/hükümet kontrollü ana akım medya tehditleri arttırıyor, İsrail ise nükleer programı durdurulmazsa İran'ın nükleer tesislerini yakında bombalayacağı konusunda ısrar ediyor. Bu tür tehditleri yaklaşık on yıldır duyuyoruz. Bölgedeki diğer Körfez devletlerinin ABD-NATO-İsrail ittifakını destekliyor olması da, bu tür tehditlerin aldatmaca olduğunu, İran'ı ABD-NATO ve İsrail'in istediği her şeyi kabul etmesi için korkutma girişimleri olduğunu gösteriyor.  
 

Körfez devletlerinin monarklarının, İran nükleer silah geliştirmeyi planlıyor olsa bile (ki buna dair hiçbir türden kanıt mevcut değil), nükleer silahlı bir İran'ın kendileri için, İran'ın nükleer tesislerinin onların da ölümünü getirecek şekilde bombalanmasından çok daha az tehdit teşkil ettiğini anlayabilecekleri kesindir. İran'a sadece 1100 kilometre uzakta olan ve şiddetli kum ve toz fırtınalarını sıklıkla yaşayan İsrail bile, böyle bir saldırıdan doğacak radyasyon atığının sonucu olarak korkunç sonuçlara maruz kalacaktır.
 

Böyle bir mutlak delilik Batı iktidarlarının zihnini İran'a gerçekten saldıracak ve böylelikle bütün Körfez bölgesini yok edecek, bütün gezegeni ve kendilerini daha fazla radyasyona maruz bırakacak ve belki de Üçüncü Dünya Savaşı'nı başlatacak kadar enfekte etmiş olabilir mi? Yahut bütün bunlar sadece aldatmaca, korkutma taktiği ve retoriği olup gerçekte makul zihinler mi galip gelecek?

 

Hepimiz, ikincisinin doğru olmasını umalım ve bunun için dua edelim.
 

Çeviren: Selim Sezer
 

medyasafak.com