Cunningham: Erdoğan’ın Suriye’ye Karşı Entrikaları Çöküyor
- Medyasafak.net
- ANALİZ
- 10.06.2013

"Sokaklarda olan ve sayılarının yüzbinlerce olduğunu tahmin edilen insanlar arasında laiklik yanlıları, İslamcılar, serbest meslek sahipleri, işyeri sahipleri, işçiler, işsizler, çevreciler ve insan hakları aktivistleri var."
Erdoğan'ın Suriye'ye karşı entrikaları çöküyor
Finian Cunningham
Press TV
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, yabancı entrika ve arabozuculuk dünyasında yaşıyor. Şimdi, karanlık güçlere olan eğilimi, kendi hükümetine – intikamla - geri tepmiş gibi görünüyor.
Artan oranda otoriter eğilimlerle suçlanan Erdoğan ve yönetimdeki Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AKP), bir haftadan uzun zamandır devam eden, Washington'u bile sinirlendiren ve turistler ile yabancı yatırımcıların kaçmasına neden olan, Türkiye çapındaki yaygın halk protestoları tarafından meydan okunuyor.
Geçen Cuma günü İstanbul'da barışçıl bir şekilde başlayan protestolar, şimdi ülkenin başkenti Ankara'ya ve hemen hemen her bölgedeki onlarca başka şehir ve kasabaya yayıldı.
Başbakanın tipik inatçı tavrı ve göstericilere yönelik aşırı polis şiddeti, halkın istifa istemini daha da arttırdı.
Hükümetin İstanbul'daki ikonik bir parkı alışveriş merkezine çevirme planına karşı barışçıl bir oturma eylemi olarak başlayan şey, Erdoğan ve AKP yönetimine karşı bütün şikayetlerin açığa çıkmasına neden oldu.
Bu şikayetlerin arasında Erdoğan'ın, ülkesini güney komşusu Suriye'ye karşı NATO'nun yürüttüğü örtülü rejim değişikliği savaşında bir atış rampasına çevirmesi de var.
Mart 2011'den bu yana NATO üyesi Türkiye, Sünni ve Vehhabi milisler tarafından yürütülen bir terör kampanyası içinde Suriye'yi istikrarsızlaştırmak üzere bu ülkeye silah ve paralı asker taşınmasında bir kanal işlevi gördü.
Erdoğan Türkiye'si, İsrail, Suudi Arabistan, Katar ve Ürdün ile birlikte, önde gelen NATO oyuncuları Washington, Londra ve Paris'in Suriye toplumunu yıkma ve Başkan Beşar Esad'ı devirmeye zorlama kampanyasında saldırı aracı olarak hareket etti.
Bu, NATO'nun petrol ve doğalgaz zengini Ortadoğu çapında yürüttüğü ve Fars Körfezi'nin Arap rejimleri le Erdoğan'ın AKP hükümetinin koçbaşı rolü oynadığı rejim değişiklikleri planının parçasıdır. Bu planda nihai hedef, Suriye'nin temel bölgesel müttefiki olan İran'dır.
80 bin Suriyelinin ölümüne neden olan bu yasadışı örtülü saldırganlık savaşı, “demokrasi yanlısı bir ayaklanmayı destekleme” kisvesi altında yürütüldü.
“Demokrasi”nin dış destekçileri arasında yeryüzünün en diktatoryal rejimlerinden bazılarının olmasını, sahadaki sözde “isyancıların” büyük ölçüde, Suriye halkı arasında ancak ihmal edilebilir düzeyde desteği olan paralı askerler olmasını boşverin.
Esad – ikna edici kanıtlarla birlikte – ülkesini sarsan yabancı komplosunun doğasını defalarca vurguladığı zaman, irrasyonel bir yalancı olarak tanımlanmıştı.
En büyük muarızlarından biri, bir zamanlar “dostu” olan Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'dı. Türk lideri, Esad'ı “kasap” olarak adlandırarak kınadı ve – Suriye halkının demokratik talepleriyle herhangi bir ilgisi olmayacak şekilde – Suriye devlet başkanının egemen görevini terk etmesini isteyen NATO korosuna liderlik ediyor.
İronik olan şu ki, Türkiye şu anda bir dizi meselede demokratik hesap verilebilirlik isteyen kitlesel, gerçek halk protestoları ile karşı karşıya ve Erdoğan arkasını dönerek, kendi halkını “yabancı hükümetlerin” ajanı olmakla suçluyor.
Çevik kuvvet polisinin barışçıl göstericileri dağıtmak için her tür sert taktiği kullanması sonucunda son beş gün içinde binlerce Türk gösterici yaralandı ve gözaltına alındı. Şu ana kadar iki genç hayatını kaybetti; bunlardan ikincisi güneydeki Antakya şehrinde ateş açılması sonucunda yaşamını yitirdi ve tanıklar, ateş açanın güvenlik güçleri olduğunu söylüyor. Polisin çok yakın mesafeden göz yaşartıcı gaz bombaları atması nedeniyle en az iki protestocu da gözlerini kaybetti.
Medya haberleri, İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana gibi büyük şehirler de dâhil olmak üzere Türkiye çapındaki 67 farklı şehirde 230'dan fazla ayrı protestodan söz ediyor.
Sokaklarda olan ve sayılarının yüzbinlerce olduğunu tahmin edilen insanlar arasında laiklik yanlıları, İslamcılar, serbest meslek sahipleri, işyeri sahipleri, işçiler, işsizler, çevreciler ve insan hakları aktivistleri var. Sendikalar bu hafta protestolara destek için genel grev çağrısı yaptı ve üniversiteler, mezuniyet planlarını riske atmadan öğrencileri hükümet karşıtı gösterilere katılmaya teşvik ediyor görüntüsü verecek şekilde, final sınavlarını erteledi.
Ülke çapına yayılan kaos ve ihtilafın orta yerinde Erdoğan, dört günlük bir resmi gezi için Fas'a uçmaya karar verdi ve kalkışında gösterileri küçümseyerek hepsinin “yabancı komplosu” olduğunu savundu.
Erdoğan, kötü bir ses tonuyla, “İstihbaratımız çalışıyor” dedi, “İsimlerini ortaya çıkarmak mümkün değil. Onlarla tartışacağız ve takip edeceğiz ve gerekeni yapacağız.”
Bunlar kulağa, “gerçeklikten kopmuş” bir paralel evrende yaşayan paranoyak bir liderin deli saçmaları gibi geliyor – tıpkı onun sık sık Suriye lideri Beşar Esad için söylediği gibi.
Fark şu ki, Esad ülkesinin gerçekliğine sıkı sıkıya bağlı ve halkı, kitle katliamı ve sabotaj temelinde bir dış komploya maruz kalıyor – Erdoğan'ın son iki yılda büyütülmesinde temel rol oynadığı bir komplo bu.
Erdoğan'ın ülkesini Suriye'ye karşı sürüklediği entrikalar, geri teperek Türk halkına dadandı.
Onlar Erdoğan'ın Suriyeli sivillere karşı serbest bıraktığı, NATO destekli El Kaideci teröristler tarafından kimyasal silah kullanılmasını da içeren şiddetten ürktükleri gibi, bu paralı askerler bu ahlaksız terörü Türk topluluklarına da taşıyor.
Geçen hafta Türk medyası, yanında kimyasal silah malzemeleri bulunan El Kaide bağlantılı El Nusra cephesinin pek çok üyesinin tutuklandığını duyurdu. Terör grubunun, ülkenin güneyindeki Adana şehrinde korkunç bir saldırıya hazırlandığı aktarıldı.
Bu bombalı saldırının amacının, Suriye hükümet güçlerinin suçlanacağı, böylelikle NATO'ya Suriye'ye doğrudan askeri müdahale için bir bahane vereceği bir “yanıltma harekatı” gerçekleştirmek olduğu düşünülüyor. Bu müdahale, geçen ay ABD Başkanı Barack Obama'yı Washington'da ziyaret ettiğinde Erdoğan'ın gündeminin birinci sırasındaydı.
Aynı kanlı girişim 11 Mayıs günü – Erdoğan'ın Washington gezisinden beş gün önce – sergilendi ve güneydeki Hatay ilinin sınırda bulunan Reyhanlı kasabasında gerçekleşen iki bomba yüklü araç saldırısı, büyük çoğunluğu Türk vatandaşı olan 50'den fazla kişinin yaşamını yitirmesine neden oldu. Güvenilir raporlar, katliamın El Nusra'nın işi olduğunu ve Türk askeri istihbaratının da işbirliği içinde olduğunu söylüyor. Öngörülebilir bir şekilde Erdoğan, herhangi bir kanıt olmaksızın, Reyhanlı katliamı nedeniyle Suriye'yi suçladı.
Fakat Türk başbakanının entrikaları görünür şekilde aşınıyor. Artan sayıda Türk insanı, Suriye'de ve Türkiye'de yaşanan acıların onun NATO efendileri adına bölgesel gücünü bitirme amaçlı egoist hilelerinden kaynaklı olduğunu anlıyor.
Belki Erdoğan, bölgesel rejim değişikliği stratejisinde NATO'nun istediğini yapmak için aşırı derecede çaba sarf ederek, kendisi için dünya çapında bir prestij ve ülkesi için uzun süre peşinde koşulmuş Avrupa Birliği üyeliği elde edeceğini hesaplıyordu.
Fakat şimdi ülke çapında yükselen düzensizlik ve sert baskı sahneleriyle, Erdoğan'ın hesapları ve çok ince düşünülmüş planları nihai olarak çökmüş görünüyor.
Çeviren: Selim Sezer
medyasafak.com