"Trablusşam’dan Sayda’ya, Lübnan’daki Çatışma Alanlarının Haritası"

"Trablusşam’dan Sayda’ya, Lübnan’daki Çatışma Alanlarının Haritası"
"Trablusşam veya Sayda’da kırmızı çizgiler aşılırsa, Kusayr deneyiminden ders almak birileri için hayati önem taşıyacaktır."

Trablusşam'dan Sayda'ya, Lübnan'daki çatışma alanlarının haritası 

Nasır Şarar

El Ahbar

Lübnan'da bir dizi alevlenme noktası beliriyor. Yabancı istihbarat servisleri tarafından desteklenen silahlı gruplara dair haberler, bu grupların Hizbullah'ı bir mezhep savaşına sürükleyecek bir ortam yaratmaya çalıştığını ortaya koyuyor. Her ne kadar Hizbullah – en azından siyasi olarak – sabır ve itidal gösterme taraftarı olsa da, bu grupları, gerekli olması halinde askeri olarak ortadan kaldırmaya hazır.

Trablusşam, Sayda ve Beyrut'ın Tarik el Cedide bölgesindeki silahlı gruplar, tek bir topluluk tarafından kontrol edildikleri anlamına gelebilecek şekilde, benzer metodlar izliyor ve benzer bileşimlere sahip. Lübnan Ordusu ile Ahmed el Assir'in militanları arasında gerçekleşen Sayda çatışmaları sonrasında, bu grupların kapsamlı bir askeri operasyona direnme kapasitelerine dair bazı sonuçlar çıkarılabilir.

Sayda ve Selefi din adamı Ahmed el Assir

Geçen hafta Selefi din adamı Ahmed el Assir, askeri kapasitelerini sahada test etti. Assir'in 120 kadar silahlı adamı, şehre yayıldı. Takip eden çatışmalara el Cemaat el İslamiye'nin de katıldığı yönünde haberler vardı, ancak Assir, Ayn el Hilve Filistin mülteci kampındaki grupların desteğini almayı başaramadı.

İki saat boyunca Assir'in savaşçıları havaya ve Hizbullah'a ait olduğu varsayılan binalara ateş açtı. Fakat bir süre sonra bu gruplar ağır makinalı silahlar ve iki B-10 roketinden gelen uyarı ateşleriyle karşılaştı ve bu ateş, Assir'in militanlarını – ve kendisini – karmaşaya sevk etti.

Bu, 23 Haziran Pazar günü Assir'in adamlarının kırmızı hattı geçerek Lübnan Ordusu'na ait bir kontrol noktasına saldırmasını, çok sayıda askeri öldürmesini ve ordudan gelen, bu yazının yazıldığı gün devam eden katı bir tepkiye neden olmasını durduramadı.

Trablusşam

Örneğin Lübnan'ın kuzeyindeki Trablusşam şehrinde, militanların geçmesine izin verilmeyen iki kırmızı çizgi bulunuyor: Suriye ordusunun müdahalesine yol açması muhtemel bir şekilde Cebel Muhsin'e girilmesi ve Süleyman Franciye'nin kalelerinin tehdit edilmesi.

Sahadaki olgular, Trablusşam'daki militanların ana işlevinin, karışıklığı körüklemekten başka bir şey olmadığını gösteriyor. Şu anda, Bab el Tabbane'de Selefi din adamı Hüsam el Sabbah'ın liderlik ettiği savaşçıların sayısı 400'den fazla değil. Diğer grupların arasında, Şeyh Kenan Naci'nin liderliğindeki, 110 kişilik Cundullah ve Saad el Mısri'nin 40 militandan ibaret grubu bulunuyor.

Cebel Muhsin ve çevresinde gerçekleşen tüm çatışmalarda, militanlar Cebel Muhsin girişindeki bir binaya saldırmaya sadece girişebildiler. Ancak Arap Demokratik Partisi hemen, onlarca orta kalibre roket ateşiyle yanıt verdi ve saldırganları geri çekilmeye zorladı.

Bu esnada, Trablusşam'da veya diğer alevlenme noktalarında, Suriyeli mülteciler hesapların bir parçasını oluşturuyor. Nitekim mülteci nüfusun bir kısmı, silahlı gruplar için ihtiyat kuvvetleri muadili haline geldi.

Buradan çıkan sonuç, herhangi bir kırmızı çizgiyi geçmesi halinde militanların Trablusşam'dan çıkarılmasının imkânsız olmayacağıdır. Böyle bir senaryoyla yüzleşmek, Hizbullah'ın tarihinde ilk defa büyük bir hücum gerçekleştirdiği Kusayr çatışmasından ders alınmasını gerektiriyor.

Kusayr'ın askeri sonuçları açıktır. Hizbullah'ın, kara desteği ve ağır silah kullanımı, Kuzey Lübnan'ın yarısı kadar bir alanda kuvvetlerin hareketine komuta edilmesi gibi çeşitli askeri formasyonlarda operasyonlarını koordine etme becerisini hayli arttırdığını ve askeri istihbaratını çatışma koşullarını değiştirecek şekilde kullanabildiğini gösteriyor.

Tarik el Cedide

Beyrut'un Tarik el Cedide mahallesindeki militanlar, Şii mahalleleriyle, özellikle de Şiya bölgesiyle bir sınır çizgisi meydana getirmeye çalışıyorlar.

Tarik el Cedide'deki militan sayısı en fazla 1000 civarında. Bunların arasında Filistinli ve Suriyeli Selefi savaşçılar ile başka yerel militanlar bulunuyor. Yakınlardaki Sabra ve Şatila Filistin mülteci kampları da bu alana savaşçı sağlıyor. Ebu Hamis el Beyruti liderliğindeki 40 kişilik grup için de aynısı geçerli.

Bu militanlar uygun savaş eğitimine sahip değil. Bu değerlendirme, yaklaşık bir yıl önce Tarik el Cedide'den savaşçılar Arap Hareketi Partisi merkezlerine saldırdığında test edilmişti. O tarihte parti büroları ancak yanıltmadan kaynaklı olarak düşmüştü.

Gerçekte, alanın dışından koordine bir güç müdahale etseydi merkezleri kurtarmak mümkün olurdu ve Tarik el Cedide alevlenme noktasının tasfiye edilmesinin maliyeti, en kötü ihtimalle 20 ölümü geçmezdi.

Nehme-kıyı yolu

Halde'ye giden kıyı yolu üzerindeki Nehme'de bulunan militan grupların sayısı 200'den fazla değildir. Bu militanların amacı, karışıklık dönemlerinde Beyrut-Sayda arasındaki kıyı yolunu bloke etmektir. Bir diğer rolleri de Nehme tepelerinde Filistin Halk Kurtuluş Cephesi – Genel Komutanlık (FHKC-GK) tarafından açılmış tünelleri basmak olabilir.

Gerçekten de bir hafta kadar önce, tünellerin girişine kasten ateş açıldı ve buraya yerleştirilmiş mayınların patlamasına neden oldu.

Sonuçlar

Yukarıda sözü edilen alevlenme noktalarının askeri okumasından, şu sonuçlar çıkarılabilir:

– Bütün militanların ortak özelliği, örgütsüzlükleri ve profesyonel eğitimlerinin bulunmamasıdır.

– Militanları destekleyen istihbarat servisleri, sadece sınırlı bir tarzda Suriyeli mültecilere yatırım yapmışlardır. Bu mültecilere Lübnan'a gelir gelmez kendilerine, cep telefonu ve dizüstü bilgisayar satın almaları için para verilmiştir. Bu, en fazla muhalif koordinasyon komiteleriyle sosyal medya platformlarında iletişim kurmalarını sağlar ve kayda değer bir militan grup oluşturulmasında bir işlev göremez.

– Varsayımsal bir savaşın her tür simülasyonunda, Trablusşam veya Sayda'da kırmızı çizgiler aşılırsa, Kusayr deneyiminden ders almak birileri için hayati önem taşıyacaktır.

Çev: Selim Sezer

medyasafak.com