"Lübnan Ordusunu Savaşta Tek Başına Bırakmayın"

"Lübnan Ordusunu Savaşta Tek Başına Bırakmayın"
El Ahbar gazetesi başyazarı İbrahim el Emin son makalesinde Lübnan'daki son fitne girişimini ele aldı...

Lübnan ordusunu savaşta tek başına bırakmayın 
 

İbrahim el Emin
 

El Ahbar

 

İki hafta süren mezhepçi kışkırtmalar, 23 Haziran Pazar günü Şeyh Ahmed el Assir'in Sayda'daki isyanı için yolu hazırladı. Assir ve destekçileri, ordunun müdahale edemeyecek kadar zayıf olduğunu kanıtladığını ve Sünni-Şii savaşı başlatmanın zamanının geldiğini hesaplayarak, operasyonlarını başlatmaya karar verdi.
 

Bu sonuca, çok sayıda subay ve asker soğukkanlılıkla öldürüldükten sonra ordunun güçle karşılık vermeye isteksiz görünmesi sonrasında ulaşmışlardı. Assir, Sayda'daki son çatışmalara el Cemaat el-İslamiye (Lübnan Müslüman Kardeşleri) ve hatta Gelecek Partisi destekçilerinin katılmasıyla daha da fazla cesaret buldu.
 

Ne yazık ki, çatışmanın ilk saatlerinde orduda çok fazla kayıp olmasa, silahlı kuvvetlerin yanıtı gelmeyebilirdi. Assir'in savaşçılarının başlangıçtaki ölümcül saldırısı, iki faktör olmasaydı, orduda bu kadar kayba neden olmazdı.
 

Birinci olarak, silahlı gruplar karşılaşma için iyi hazırlanmış, ordunun sahadaki varlığını dikkatlice incelemiş ve zaman zaman çatışmaları körükleyerek, ordunun eyleme geçme isteğini test etmişti.
 

İkinci olarak, Lübnan Ordusu'nun bir silahlı ayaklanmayı bastırmak için gerekli siyasi kılıfa sahip olmadıklarına ikna olmuşlardı – bu sadece, kamuoyu önünde orduya desteklerini ilan eden, eş zamanlı olarak da destekçilerini, yolları kapatıp güvenlik güçlerini rahatsız ederek savaşçılara yardımcı olmak üzere sokaklara gönderen yerel Gelecek Partisi liderleri tarafından ortaya konulmuş bir şeydi.
 

Ancak silahlı gruplar, ayaklanmayı orduya maliyeti olan bir dizi pusuyla başlatarak ciddi bir hata yaptı. Bu olay Lübnan kamuoyuna, çok sayıda askerin Fetih el İslam tarafından katledilmesiyle tetiklenen, Nehrül Barid mülteci kampındaki kanlı olayları hatırlattı.
 

Ordu komutanlığı – ve özel olarak Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman – bunu bitirmek üzere savaşmak, yahut silahlı kuvvetlerin ve bir bütün olarak ülkenin çökmesi, ülkenin 1970'lerde ve 80'lerde yaşadığı türden bir mezhep savaşı karmaşasına girmesi riskini göze almak dışında pek bir seçeneğe sahip değildi.
 

Siyasi olarak, askeri personele yönelik son saldırılar, giderek artan oranda, ülkenin bir iç savaşa düşmesini engelleyebilecek tek ulusal kurum olarak görülen silahlı kuvvetlere yönelik halk desteğinin artması sonucunu verdi.
 

Bu, 14 Mart'ı, elindeki kağıtları Suriye muhalefeti ve Lübnan'daki Selefi destekçileri lehine kullandıktan sonra, devlete ve silahlı kuvvetlere sadakatini ilan etmeye çalışan, hoşa gitmeyen bir konuma yerleştirdi. Eğer ülkedeki mevcut siyasi kutuplaşma içinde ordunun moraline ve otoritesine zarar vermeye devam ederlerse, muhakkak ki erken bir siyasi intihara yönelecekler.
 

Çev: Selim Sezer
 

medyasafak.com