Peki Ya “Şii Hilali”, “Dolunay” Haline Gelirse

Peki Ya “Şii Hilali”, “Dolunay” Haline Gelirse
El Menar'da yayınlanan önemli bir başyazı...

Yerel Editör

El Menar

Suudi Arabistan'ın eski istihbarat şefi Prens Mukrin, bir keresinde Amerikalı diplomatlara, Ortadoğu'da Şii İslam mezhebinin baskın olduğu sözde “Şii Hilali”nin, İran etkisinin yayılmasıyla “dolunay haline gelmekte olduğunu” söylemişti.

Reuters haber ajansı, Angus McDowall tarafından kaleme alınan bir makalede Batı'nın hazırladığı mezhepçilik tuzağına düşen ve İran etkisinden korkan Suudi prenslerinin kaygılarını ortaya koydu.

“WikiLeaks tarafından ortaya çıkarılan 2009 tarihli bir ABD büyükelçiliği telgrafında görülen korku, şimdi Suriye'ye odaklanıyor. İran destekli Başkan Beşar Esad güçleri, Lübnan Hizbullahından Şii savaşçıların yardımıyla ilerlerken, Riyad ona karşı savaşan Sünni isyancıları destekliyor.”

Reuters'a göre, “Bu, Riyad tarafından giderek, radikal, yayılmacı, militan ve bizzat Suudi Arabistan'a karşı potansiyel bir tehdit olarak görülen İran'la daha geniş bir jeopolitik savaşın dayanak noktası olarak görülen bir savaş.”

Cidde'deki Körfez Araştırma Merkezi müdürü Abdülaziz el Sagir, Suudi Arabistan'ın Suriye'deki diğer stratejik kaygılarını ortaya koydu:

"Eğer Suriye hükümeti kazanırsa bu, diğer Arap ülkelerine, İran'ın bölgedeki müttefiklerini koruyabildiğini gösterecektir. Bu, Batılı ittifaklara ve Batılı müttefiklere zarar verecektir."

Suriye Ordusu'nun bu ay Kuseyr şehrinde elde ettiği zaferden bu yana, Riyad'da artan bir huzursuzluk var: Batılı ülkeler, en başta da Amerika Birleşik Devletleri, Esad'ın gitmesi yönünde çağrı yapan, fakat bir derecede silah göndermeyi veya güç kullanmayı reddeden karışık işaretler verdi.

ABD Başkanı Barack Obama, Washington'un isyancıları silahlandıracağının işaretini verdi, ancak bunun nasıl veya ne zaman başlayacağına dair bir açıklama henüz yapmadı; Suudiler ise Batı'nın desteğinden hâlâ şüphe duyuyor ve kendi silah tedarikini, uçaksavar füzelerini de içerecek şekilde genişletti.  

Ancak Suudiler, silah tedarikinin ve taktik tavsiyelerde bulunmanın, isyancıların Esad rejimine son vermesi için yeterli olduğuna artık inanmıyorlar.

“Suudi Arabistan'ın Suriye politikasını yürüten dört kişi - Kral Abdullah ve yeğenlerinden üçü: Dışişleri Bakanı Prens Suud el Faysal, istihbarat şefi Prens Bender bin Sultan ve Ulusal Güvenlik Konseyi başkan yardımcısı Prens Selman bin Sultan – ABD'nin Suriye'ye daha fazla müdahale etmesini istiyor” ifadelerini kullanan Reuters, şunları ekledi:  “Hizbullah'ın varlığı, prens Türki'nin ‘İran'ın demir pençesi' olarak tanımladığı Iraklı Ebulfazl el Abbas tugayının iki katı haline geldi.

Gerçekte, Fars Körfezi ülkelerinin Arap liderlerini ve onların haydutlarını, bugün en büyük korkuları olan dini söyleme başvurmaya iten, bu varlıktır.

Fakat bir Suudi analist “Riyad yöneticileri, bu tür dini söylemlerin tehlikesinin farkında… açık mezhepçi retoriğin geri teperek, isyanı ateşlediği kadar Şiilerin Esad'a destek için mobilize olmasına da yol açabileceğini düşünüyorlar” değerlendirmelerini yaptı.

Suudilerin Vehhabi korkusunu dillendiren analist, “Daha da kötüsü, bu durum Batı'daki potansiyel destekçileri soğutuyor ve Sünni militanları daha ileride Riyad'a tehdit teşkil edebilecek bir çatışmaya çekiyor” dedi.

Başkan Esad'a karşı direkt savaş durumunda Suudi Arabistan, hava kuvvetlerinin 1991'de Irak'ta Saddam Hüseyin'e karşı olan savaşta sınırlarını göstermiş olduğundan, koruyucu bir hava performansı dışında ancak sınırlı bir rol oynayabilir.

Sagir, "Rusya hâlâ amaçlarına bağlı. İran hâlâ amaçlarına bağlı. Batılı müttefikler ise, görmek isteyeceğiniz düzeyde bağlı değil. Buradan önemli bir mesele ortaya çıkıyor. Bu şekilde Esad kazanabilir" diyor.

Rapora göre Riyad, özellikle isyancıların birlik olmaktan uzakta olması nedeniyle ABD müdahalesinin tehlikelerinin farkında. Riyad'ın çözmesi gereken bir ikilem bulunuyor: aşırıcı Vehhabi düşüncesinden esinlenen isyancılar, nasıl olup da Obama onları destekleyecek şekilde sözde ‘Batı demokrasisi'nin destekçisi haline gelebilir?

Korkunç denebilecek bu bağlam içinde, İran'da ılımlı Şeyh Hasan Ruhani iktidara geldi: son haberlere göre Suudi Dışişleri Bakanı yardımcısı, Ruhani'nin yaptığı yumuşama çağrısını olumlu karşıladı ve iki ülke arasında karşılıklı saygı temelinde ikili ilişkilerin geliştirilmesini istedi.

Çıkış yolu var mı?

Çev: Selim Sezer

medyasafak.com