Foreign Policy: Suudi Arabistan’da İktidar Savaşı

Foreign Policy: Suudi Arabistan’da İktidar Savaşı
"Suudi Hanedanı’nın yaşlı kuşak egemenliğine dayalı yöneticileri haleflerini belirlemek için planlar yaparken, krallığı yönetmek için içeride sürdürülen mücadele ısınıyor."

Suudi Arabistan'da iktidar savaşı


David B. Ottaway 

 

Foreignpolicy.com

 

Suudi Hanedanı'nın yaşlı kuşak egemenliğine dayalı yöneticileri haleflerini belirlemek için planlar yaparken, krallığı yönetmek için içeride sürdürülen mücadele ısınıyor.
 

Kral Abdullah yönetimi alacakaranlığı yaşarken Suudi Arabistan, kanlı Suriye iç savaşı, İran'ın nükleer meydan okuması ve ABD'nin Ortadoğu'daki azmi konusundaki şüphelerle uğraşması nedeniyle, yönetimdeki El Suud ailesinin geleceği hakkında spekülasyonlarla çalkalanıyor.
 

1995'ten beri Suudi siyasetinin baskın figürü olan Abdullah'ın sağlık durumu çok kırılgan. 90 yaş civarlarındaki kral yaklaşık dört aydır halkın önüne çıkmadı ve Mayıs ayı sonunda Fas'a tatile gitti. Geçen hafta sonu tatilini kısa keserek, Suriye'de giderek daha fazla kanın aktığı iç savaşın atıklarına katılmak üzere Riyad'a döndü.
 

Yaşına ve hastalığına rağmen Abdullah, Suudi Hanedanı'nı kendisinin siyaset sahnesinden ayrılmasına hazırlıyor. Daha genç prensleri temel bakanlıklara ve en önemli şehirlerin valiliklerine atadı, üvey kardeşlerinden birini tahtın adaylarından biri haline getirdi, bir diğerini uzaklaştırdı ve genç el Suud prensleri arasındaki en zayıf adayları ayıkladı. Yönetici ailenin bu şekilde temizlemelerle sarsılmasına, kendi oğlunun birinci aday haline getirilmesi de dâhildi.  
 

Liderliğin devri, krallık için bundan daha kritik bir zamana gelemezdi. Suudi liderler, İran'la olan çatışmaları doruk noktasına gelirken Ortadoğu'daki Amerikan liderliğinin – buna ABD'nin krallığı koruma sözü de dâhil – zayıflamasından büyük endişe duyuyor. Suudi-İran soğuk savaşı en açık şekilde Suriye'de görülüyor; Tahran Beşar Esad'ın kuşatma altındaki rejimini güçlü bir şekilde desteklerken Riyad bu rejimi devirmek amacıyla silahlı isyanı destekliyor.
 

Bu sırada Kral Abdullah'ın kalan enerjisi, Suudi Hanedanı'nın kendi liderliğini yeniden oluşturmaya odaklandı. Karışıklık, Fas yolculuğuna kadar devam etti: 27 Mayıs günü Abdullah, on yıllardır kendisinin komuta ettiği önemli bir askeri güç olan Suudi Kraliyet Milli Muhafızları'nın tam bir bakanlığa dönüşmesi ve 61 yaşındaki oğlu Miteb'in yeni bakan olması talimatını verdi. Bu adımlar Miteb'e, Suudilerin genç kuşağından rakipler ile taht için mücadelede daha fazla siyasi etkinlik verdi.  
 

Yeni atamalar kasırgası sonrasında Suudi vatandaşları ve Suud Hanedanı'nın kıdemli gözlemcileri, kralın zikzak manevralarını anlamlandırma çabaları içinde. Bu süreç aynı zamanda genç prensler arasında istikrarsızlaştırıcı bir iktidar savaşı hakkında kaygılara ve kral olma sürecinin ciddi bir şekilde değişip değişmeyeceği yönünde sorulara yol açtı. Fakat şu ana kadar, tahtı üvey kardeşlerinden birine devredeceği ve “daha genç” kuşaklara iktidar devrini olabildiğince geciktireceği iddiası ağır basıyor.  
 

Eğer böyle olursa bu durum, krallık yönetimine taze kan gelmesini ve reformların hızlandırılmasını isteyen Başkan Barack Obama yönetimini memnun etmeyecektir.  Yönetim, Ocak ayında Washington'a yaptığı dört günlük ziyaret esnasında göreve yeni gelmiş 53 yaşındaki İçişleri Bakanı Prens Muhammed bin Nayif'e kırmızı halılar sermiş, kendisi için Obama, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, ulusal güvenlik danışmanı Tom Donilon ve başka üst düzey ABD yöneticileri ile ayrı ayrı toplantılar düzenlenmişti. Bu, Suudiler arasında Washington'un bir sonraki kral olarak Muhammed'i desteklediğinin bir işareti olarak kabul edilmişti.
 

Washington'ın Muhammed'e sevgiyle bakmasının haklı nedenleri var: Prens, daha genç kuşaktan olduğu gibi, 2000'lerin ortasında krallık içinde El Kaide'yi ezen hayli başarılı Suudi kampanyasının da mimarıydı. Aynı zamanda Ağustos 2009'da kendi sarayında ona karşı gerçekleşen cüretkar bir terörist saldırıdan sonra bir aile kahramanı haline geldi. Bu saldırıda bir intihar bombacısı (teslim olma sözü verdikten sonra) prensin yanına gelmiş, arkasından da kendini patlatmıştı. Muhammed, mucizevi bir şekilde sadece hafif yaralarla kurtulmuştu.
 

Fakat Prens Muhammed bir sonraki kral olması en muhtemel aday gibi görünmüyor. Hem Abdullah hem de 77 yaşındaki Veliaht Prens Selman, iktidarı kendi kuşaklarından bir sonrakine aktarmak için zamanın gelip gelmediği konusunda kararsız görünüyor. Önde gelen prenslerin kardeşliği, taht konusunda bir kardeşin diğerini izlemesi hakkı konusundaki büyük uyumla iç içe geçiyor. Geride kalan 81 yıl içinde taht beş defa bu şekilde devredildi. Şimdi ise, krallığın kurucusu Abdülaziz bin Suud'un sadece iki oğlu hâlâ yaşayabilir gibi görünüyor.
 

Eğer bu eğilim -- 81 yıldır olduğu gibi – devam ederse, Suudi "eğitimli sınıfı", güçlü “Yedi Sudayri” kardeşlerin en genci olan 71 yaşındaki Prens Ahmed'in galip çıkması için ona hiç olmadığı kadar çok şans verecektir. Bu, Ahmed için önemli bir geri dönüş olacaktır: Kral geçen Kasım ayında, sadece beş ay öncesinde atamış olmasına rağmen onu İçişleri Bakanlığı görevinden almıştı. Ancak hem kraliyet hem de diplomasi çevrelerinden Suudilere göre Ahmed, dik kafalı El Suud ailesi içinde halen önemli bir desteğe sahip.  
 

Ahmed'in birdenbire İçişleri Bakanlığı görevinden alınması, bakanlığın 500 bin kişilik güvenlik gücünü ayrı bir oluşuma dönüştürme planında kralla olan bir ihtilaftan doğmuştu. Kralla görülmemiş bir uyumsuzluk göstergesi olarak, Ahmed'in yüzlerce destekçisi, görevden alınmasının arkasından Riyad'a dönüşünde prensi karşılamak üzere havaalanında toplandı. Destekçileri arasında bazı insan hakları destekçileri ve kraliyet ailesinin, Prens Talal liderliğindeki liberal kanadı da vardı.  
 

Kraliyet ailesinin kıdemli Suudi gözlemcileri, kararın kimin daha uzun yaşayacağına – şimdiden iki veliaht prensten daha fazla yaşamış olan Kral Abdullah veya şu andaki varis olan Selman – indirgenebileceğini düşünüyorlar. Veliaht prensin Alzheimer hastası olduğu yönündeki söylentiler doğru değil, ancak Selman'ın yaşı nedeniyle ağırlaştığına şüphe yok  -- kendisini yakın zamanda gören bir Suudi'nin kullandığı ve ABD yetkililerin de aynı fikri paylaştığı ifadeyle o, "kesinlikle dünkü Selman değil". Fakat eğer Selman kral olacak kadar Abdullah'tan fazla yaşarsa, kendisinin birbirlerine sıkı sıkıya bağlı Sudayri aşiretinden tam kardeş olmaları nedeniyle Ahmed'i destekleyeceği düşünülüyor.  
 

Eğer Abdullah mucizevi bir şekilde kendisinden çok daha genç olan Selman'dan daha fazla yaşarsa, bir sonraki veliaht prens olmak üzere iktidar zinciri üvey kardeşi Mukrin'e gidiyor. Suudiler Mukrin'in açık bir şekilde, sürekli halkın önünde görülerek, kendini ilgi odağında tutmaya çalışarak bunun için kampanya yürüttüğünü söylüyor. Miten de yüksek bir profil taşıyor, fakat Suudi gözlemcilerin çoğu, kralın onu veliahdı olarak atayarak bütün El Suud ailesini altüst etmeye hazır olup olmadığından şüphe ediyor – böyle bir hareket, eşi görülmemiş bir iktidar oyunu anlamına gelecektir.
 

Abdullah'ın Suud Hanedanı liderliğini sallaması, Sudayri aşiretinin hoşuna gitmedi. Kralın ilk hareketlerinden biri, yine Sudeyri kardeşlerden olan, 48 yaşındaki Prens Sultan'ın kişisel derebeyliği olan Savunma ve Sivil Havacılık Bakanlığı'nda oldu. Sultan'ın bakan olduğu dönemde savunmaya ait olan on milyarlaca doları aile mirası için istismar ettiği varsayıldı. Kral aynı zamanda 63 yaşındaki oğlu Prens Halid'i savunma bakanı yardımcılığına getirerek onu bakanlığı ele alacak ve taht için rekabete girecek şekilde konumlandırdı. Halid'in ünü, 1991'de işgalci Irak kuvvetlerini Kuveyt'ten çıkaran ABD öncülüğündeki koalisyonun eş komutanı olarak görev almasından geliyor. Halid'in şansı, Ekim 2011'de Sultan'ın ölümü üzerine Kral Abdullah'ın 33 yıl boyunca savunma bakanı yardımcısı olan üvey kardeşi Prens Abdurrahman'ı kovmasıyla yükselişe geçti. Kral onun yerine Halid'i atayarak, görünüşte kendisini tahtın birinci adayı haline getirdi.   
 

Fakat geçmişe bakıldığında kralın başka fikirlerinin olduğu açıktır. Kral, bir diğer üvey kardeşi olan Prens Selman'ı, geçen Haziran ayında onu veliaht prens ilan etmeden kısa bir süre önce Savunma Bakanlığı'na getirdi ve onun orada Sultan'ın aile imparatorluğunu yıkmasına izin verdi. Selman bunu kısmen yaptı; sivil havacılık portföyünü Savunma Bakanlığı'ndan ayırdı ve Halid'i kazançlı askeri tedarik sözleşmelerinde her tür görevden uzaklaştırdı.
 

Kral Abdullah, tuhaf, beklenmedik darbelerinden bir diğerinde, Nisan ayında Halid'i görevden aldı ve yerine Suudi Kraliyet Deniz Kuvvetleri'nin az tanınan eski başkanını getirdi. Bu, El Suud ailesinin bir zamanlar güçlü olan Sultan kolunda tek üst düzey görev olarak İstihbarat Genel Müdürlüğü'nü bıraktı. Geçen Temmuz ayından beri bu görev, uzun süre Washington'da Suudi büyükelçiliği yapan ve kralın ulusal güvenlik danışmanı olan Prens Bender bin Sultan bulunuyor.
 

Suudi Arabistan'ın bir sonraki kralının seçilmesi, halen Suud Hanedanı'nın en yüksek basamaklarında alınacak, büyük ölçüde kişiselleşmiş bir karar niteliği taşıyor. Bu gelenek, Kral Abdullah'ın 2007'de, Abdülaziz'in oğulları ve torunlarından oluşan Sadakat Meclisi'ni kurması ve 35 üyeden oluşan bu yapıya kralın veliaht seçimini onaylama veya reddetme yetkisi vermesiyle ciddi bir şekilde değişecek gibi görünüyordu.  
 

Ancak şu ana kadar Sadakat Meclisi çok zayıf kaldı ve kral iki veliaht prensi kendi seçimiyle atadı. Meclis'in bir üyesi, liberal görüşlü Prens Talal, Abdullah'ın Ekim 2011'de bu oluşuma danışmadan muhafazakâr Prens Nayif'i halefi olarak seçmesinden sonra tiksinti içinde bu meclisten istifa etti. Geçen Haziran ayında Nayif ölünce kral, derhal ve yine meclise danışmadan Prens Selman'ı veliaht prens atadı.
 

Riyad'da, riskten kaçınan kraliyet üyeleri için değişim vakti. İktidarın bir sonraki Suudi prensleri kuşağına muhtemel devri ve Suriye mücadelesine ilave olarak prensler, Washington'un hâlâ uzun süredir var olan ABD-Suudi güvenlik ilişkisine bağlı olup olmadığından da şüphe etmelidir. Kral Abdullah'ın önümüzdeki aylarda ve yıllarda atacağı adımlar, sonraki on yıllar boyunca Suudi Arabistan'ı kimin yöneteceğini – ve krallığın ne tür bir Ortadoğu'yla uğraşması gerektiğini – belirleyecektir.
 

Çev: Selim Sezer
 

medyasafak.com