"Mısır Devrimi Yine mi Çalınacak?"
- Medyasafak.net
- ANALİZ
- 09.07.2013

"Uzun süredir acı çeken Mısır halkı için en iyisini umut edeceğiz, fakat belki en azından Suriye halkı, ülkelerine terörist ve yamyamlar olarak eğitilmek üzere gelen Mısırlı Selefilerden kurtulurlar."
Mısır devrimi yine çalınacak mı?
Jim W. Dean
Press TV
Mısır Ordusu'nun ve halkın Mursi'nin Müslüman Kardeşlerine karşı olan ayaklanmasından sonra yaşananları artan bir korkuyla izledim. Çünkü Mısır halkı için birleşik bir cephe oluşturabilecek ve ülkenin bir iç savaşa sürüklenmesini engelleyecek geçiş dönemi liderleri yerleştirme konusunda güçlükle ilerleniyor.
Şu ana kadar yapılan Mısır analizlerinin çoğu, yazarların desteklediği şu veya bu tarafın peşin hükümlerinin altında ve, ideolojik ihtilafların farkında olduğumuz için bize çok az değerli şey sunuyor. Şu anda bakmamız gereken şey Mısır içinde olanlardan kimin sorumlu olduğudur - elbette seçeneklerden biri “her iki taraf” olabilir. Arkasından da bazı dış aktörlerin temel veya tali bir rol oynayıp oynamadığına bakmak gerekir.
Alışılageldik “Bütün işleri ABD yürütüyor” yaklaşımı var. Bu elbette Mısır ordusuna verilen yıllık desteğin doğruladığı bir şey. Fakat Amerika'nın neredeyse sonuna kadar Mübarek'in yanında yer almasına rağmen, sıkıştığını gördüklerinde halka uzananın ordu olduğunu unutmamamız gerekir. Halkın yanında durarak, ülke içindeki saygınlıklarını, itibarlarını ve ayrıcalıklarını korudular.
Michel Chossudovsky, ABD'nin her iki tarafı kullandığını iddia ediyor ve iddiasını temellendirmek amacıyla military.com sitesinden bir alıntı yapıyor:
“ABD Savunma Bakanı Hagel ve ABD Genelkurmay Başkanı General Martin Dempsey, kaygılarını ifade edip dengeci bir tutum alırken, ABD'nin sahne arkasında olayları manipüle ettiği izleniminden kaçınmaya çalışıyorlardı.”
Fakat burada Chossudovsky'nin açıkça atladığı şey, ABD ordusunun politika yapmadığı ve bütün kargaşa durumlarında uzaktan izlemesinin hayli normal olduğudur. Bunu hiçbir şüphe olmadan kontrol ve manipülasyon kanıtı olarak görmek fazla geniş bir değerlendirme olur. Ordu elbette, Tahrir 2'nin fiyaskoyla sonuçlanması halinde arkalarında olduğu için çağrı yapmıştır.
Kevin Barrett da Mursi'nin devrilmesinin bir örtülü ABD darbesi olduğunu düşünüyor ve kullanılan taktiğe dair uzun bir tarihin ayrıntılarını sunuyor. Başka ülkelerin işlerine sürekli olarak müdahil olmak, orada olan ve hiç kimsenin hoşlanmadığı şeyler nedeniyle sizin suçlanmanıza neden olur. Sonuç olarak, sadece mesafe koymak yoluyla uzak durulabilecek olan “anti-Amerikan” hislerle (veya fazlasıyla) karşılaşırsınız. Kurucu Babalarımız bizi buna dair uyarmıştır, fakat Amerika bu konuda yolunu kaybetmiştir.
Irak'taki eski ABD büyükelçisi ve halen Washington'daki üst düzey kaynaklardan biri olan Edward Peck, muhalefet tarafıyla ilgilendi. “Sanırım Amerika Birleşik Devletleri hükümetinin, ne yapılması gerektiği konusunda biraz kafası karışık… Sanırım ABD veya başka bir ülkenin Mısır'daki olayları yönetebileceğini düşünenler fena halde yanıldı.”
Şimdi bu noktaya atlarken, kristal kürem olmadığı ikazını yapacağım, ancak bazı tarafsız analizler ve başka kaynaklardan gelen yeni girdiler eklemeye çalışacağım. Dışişleri Bakanı Hague kısa süre önce İngiltere'nin, geçici hükümetle “pratik bir mesele” olarak çalışmayı planladığını, zira çok sayıda İngiliz vatandaşının ve işadamının Mısır'da olduğunu ve bu siyasi karmaşalar sırasında uluslararası hayatın sürmesi gerektiğini söyledi.
Aynısı ABD için de geçerli. Açıkça Mursi hükümetiyle birlikte çalışıyorduk ve Camp David Anlaşmalarının korunmasının temel öncelik olması şaşırtıcı olmamalıdır. Başka türlüsünü düşünmek naiflik olur. Amerika'nın İsrail'e verdiği destek, bir başka ülkede yaşananlar temelinde bir gecede ortadan kaybolmayacaktır, bu ancak burada Lobi ajanlarını, yıkıcıları ve onlarla birlikte olan pazarlamacıları yenilgiye uğratacağımız uzun ve zorlu bir mücadele sonucunda mümkün olabilir.
Tahrir 1 tarihi bir olay olduğu için, dünya Mısır içindeki devam eden siyasi/dini mücadeleleri bir dizi nedenle takip etti. Müslüman Kardeşler bunun en uç noktasına kadar geldi. Gençler inisiyatif alarak devrimi en zorlu ve tehlikeli dönemde omuzlarında taşıdı ve sonunda Ordu, akıntının yönünü değiştirmek için müdahil oldu.
Dolayısıyla Müslüman Kardeşler, Mısır'ı İslami bir devlet olarak yönetme hayallerini gerçekleştirme yolunu döşerken, demokratik olarak seçilmiş bir hükümeti ortadan kaldırmak için birlikte çalışan halk ve orduyla bir sorunu yoktu.
Mevcut restleşmenin ciddi şekilde başladığı tarih, Ocak ayı sonlarında, 2011 devriminin ikinci yıldönümü sırasında yaşandı. Mursi, Cumhurbaşkanlığı kararlarının hiçbirinin mahkemeler tarafından iptal edilememesini öngören ve kendisine “Yeni Firavun” takma adını kazandıran kararname ile, muhalefetle olan köprüleri attı.
Muhalefet daha açık sözlü hale geldi ve “diktatörlüğe” son verilmesini ve halen görebileceğimiz önde gelen figürlerinin yargılanmasını istedi. Selefi din adamı Mahmud Şaban 2 Şubat'ta Ulusal Kurtuluş Cephesi (UKC) liderlerinin Mursi'den kurtulmak istediğini ve “Allah'ın kanununa göre cezalarının ölüm olduğunun açık olduğunu” söylediği zaman UKC liderlerine karşı şiddeti teşvik ettiği için tutuklandığında gerilim arttı. Bu, ordunun önünde kırmızı bir bayrak sallamaktı.
Ordu beklemede kaldı ve müdahale etmedi. Fakat Kurmay Başkanı Sıdkı Subhi'nin “Ordu, ülke içinde olanları takip ediyor ve eğer Mısır halkı Silahlı Kuvvetler'e ihtiyaç duyarsa, Silahlı Kuvvetler'in sokağa inmesi bir saniyeden kısa sürecektir” ikazıyla olayları soğutmaya çalıştı.
Eğer ben Mursi'nin danışmanı olsaydım, ondan bu tehdidi çok ciddiye almasını ve ordunun 2011'de yaptığı şeyi tekrarlamasını – yani halktan böyle bir talep yükselmesi halinde, popülerliğini yitirmiş yoz bir liderden kurtulmaya yardım etmesini - tetiklememesini isterdim.
Uluslararası Kriz Grubu, siyasi ortamda tehlikeli bir kaymaya işaret ediyordu:
“Gelecekteki bir siyasi sistemin temellerine dair paylaşılan bir bakış açısı mevcut değilken, İslamcılar kendi vizyonları için bastırıyor, karşıtları ise buna karşı olumsuz tutum alıyor. Bu, kendi kendini doğrulayan bir kehanetin unsurlarını yaratıyor: muhalefet süreci tıkayıp Mursi'nin devrilmesi için çağrı yaptıkça, İslamcıların, yönetme haklarının muhalefet tarafından hiçbir zaman tanınmayacağı yönündeki kanaatlerini doğrulayacaktır; Müslüman Kardeşler ileriye gittikçe, diğerlerinin onların iktidar üzerinde tekelci tasarımlar olduğu yönündeki inancını teyit edecektir.”
Mursi, daha saldırgan bir İhvan himayesi üzerinden desteğini sağlamlaştırarak bu gelişmelere, gemiyi fırtınaya hazırlayarak yanıt verdi. Ekonomi ihmal edildi. Temerrud Mısır Gençlik Hareketi Nisan ayında örgütlenip hızlı bir şekilde Mursi karşıtı 15 milyon imza topladığı zaman, Mursi hareketi yasaklayarak ölümcül bir hata yaptı.
Mursi bu sürece, yirmi yıldır devam eden Etiyopya baraj projesine verdiği ve askeri eylemle tehdit etmeye kadar varan aşırı tepkiyle, gündemi değiştirme girişiminde bulundu. Ordu izliyor ve dinliyordu.
Mursi, Suriye büyükelçiliğini kapatıp Mısırlıların isyancı teröristlerle birlikte savaşmak üzere Suriye'ye gitmek için istihdam edilmesine yardım etiğinde, gerçekten de kendi ayağını vurdu. Belki de Katar desteğini sağlamlaştırmaya çalışıyordu. Onlardan ve Suudi Arabistan ve Türkiye merkez bankalarından gelen ödünç altınlar olmadan, Mursi ülkesine doğalgaz bile veremezdi.
Bütün bunlar olurken ABD uyumuyordu ve yaklaşan fırtına bulutlarını görüyordu. Ordu müdahale etmeme rekoru kırmıştı, fakat kışladan ne zaman çıkabileceğine dair sert ikazlarda bulunuyordu. Ben Obama yönetiminin kurduğu iletişimi manipülasyon olarak görmüyorum, çünkü Mursi'nin ne yapacağı konusunda kesinlikle fikirleri yoktu.
Mursi durumu sakinleştirmek için kabinede büyük değişiklikler yapabilir, hatta yeni bir görev dönemini amaçlayarak erken seçimleri bile kabul edebilirdi. ABD, ikilemde kalma denilen tutumu aldı ve her iki tarafla da temas kurdu.
ABD Büyükelçisi Jane Patterson, 30 Haziran eylemlerinin başlamasını engellemek için Mursi rejimini destekleyen bir konuşma yaptı; bu konuşma muhalefette Washington'a karşı öfke yarattığı gibi, büyükelçinin hemen istifa etmesini istemelerine de neden oldu.
Patterson, kendisinin ve ABD hükümetinin “sokak eyleminin seçimlerden daha iyi sonuçlar üreteceğinden derin şüphelerinin olduğunu” söyledi. Sokak eylemlerinin istediği temel şey yeni seçimler olduğu için bu, hayli tuhaf bir tutumdu. Patterson şöyle devam etti:
“Mısır, ekonomisini düzene sokmak için istikrara ihtiyaç duymaktadır ve sokaklardaki şiddet, şehitler listesine yeni isimler eklemek dışında pek az şey getirecektir.” 18 Haziran tarihli konuşmasında şunları da ekledi: “Ben bunun yerine Mısırlılara örgütlenmelerini öneriyorum. Değerlerinizi ve taleplerinizi yansıtan bir siyasi parti kurum veya böyle bir siyasi partiye katılın.”
Bu sırada Pentagon, müdahale etmeleri halinde bir geçiş hükümetinin kurulması ve seçimlerin en yakın zamanda yapılması için güvence almak üzere Mısır ordusuyla görüşüyordu. Buradaki kaygı, Amerikan yardımlarının devam edebilmesi ve ordunun iktidarı kendi eline almamasıyla durumun dağılmasıydı.
Haziran sonlarında Savunma Bakanı Abdülfettah el Sisi şunları söyledi: “Ordu'nun yurtsever ve ahlaki sorumluluğu, Mısır'ı karanlık bir çatışma, iç savaş, suç, ihanet suçlamaları, mezhepsel ihtilaf ve devlet kurumlarının çöküşü tüneline girmesini engellemek üzere, onu müdahaleye zorluyor.”
Mursi bütün uzlaşıları reddetti. Temerrud grubunun imza kampanyası 22 milyon imzaya ulaştığında ve tahminen 30 milyon kişi sokaklara inmeye hazır hale geldiğinde ok yaydan çıkmıştı ve bu, sadece konuşmaya devam ederek durdurulamazdı. Mursi donup kaldı ve olaylar onu gerisinde bıraktı.
Fakat son oyun daha tamamlanmadı. El Baradey'in geçici Başbakan atanması tutmadı, çünkü birleşik bir cephe oluşturması gereken muhalefet arasında ayrıştırıcı oldu. Putin Mısır'da, Suriye'deki gibi sonuçlar verme potansiyeli olan bir iç savaştan kaygı duyuyor. Fakat ben de böyle bir iç savaşın başlaması potansiyeli olduğunu düşünsem de, sizi temin ederim ki Mısır Ordusu bunu iki yıldan az zamanda bitirir.
Mısır'da bir iç savaş isteyebilecek, istikrarsızlaştırıcıların anası denebilecek partiler var mı? Evet, elbette. Fakat umuyorum ki Mısırlılar bunun herkesin kaybettiği bir durum olduğunu anlayabilir. Eğer kristal kürem olsaydı göz ucuyla bir bakmak isterdim, ama lanet olsun ki yok. İyi sonuçlar için sıkı çalışma, iyi bir liderlik ve iyi bir sağduyuya sahip bir halk gerekir.
Uzun süredir acı çeken Mısır halkı için en iyisini umut edeceğiz, fakat belki en azından Suriye halkı, ülkelerine terörist ve yamyamlar olarak eğitilmek üzere gelen Mısırlı Selefilerden kurtulurlar.
Çev: Selim Sezer
medyasafak.com