Chossudovsky: Mısır’daki Darbenin Her İki Tarafı da ABD Kontrolünde

Chossudovsky: Mısır’daki Darbenin Her İki Tarafı da ABD Kontrolünde
"Fakat yine de unutulmamalı ki, Amerika bu ulus devleti istikrarsız hale getirmeyi hedeflediği için her iki tarafı da desteklemeyi öngören bir strateji benimsemiştir."

Press TV, Montreal'deki Küreselleşme Araştırmaları Michel Chossudovsky ile Mısır ordusunun hükümet aleyhindeki geniş çaplı eylemlerin ardından seçimle iş başına gelmiş Mursi hükümetini deviren darbesi üzerine bir röportaj yaptı.

 

Aşağıda bu röportajın yaklaşık bir deşifresini okuyabilirsiniz.

 

Press TV: Darbeden iki gün sonra Mısır'da hâlâ gergin bir ortam var. Sizin Mısır hakkındaki izlenimlerinizi almak istiyorum, bize biraz kendi görüşlerinizden bahseder misiniz?

 

Chossudovsky: Sanıyorum buna cevap vermek için Mursi hükümetinin başlangıcı Arap baharına dayanan, yani iki buçuk sene öncesine giden geçmişini hatırlamalıyız. Ayrıca kendimize şunu da sormalıyız: Bu darbenin arkasındaki büyük oyuncular kimlerdir?

 

Ordu olaylara müdahale ettiği ve seçimle iş başına gelmiş bir hükümeti indirdiği için bu olayın adı darbedir. Şunun altını çizmeliyim ki, Mısır'dan gelen haberler Müslüman Kardeşler hükümetine karşı yapılan protestoların aynı zamanda Amerika'yı da hedef aldığını doğrular niteliktedir.

 

Başka bir deyişle, muhalifler Mursi hükümetini Amerika'nın yerel temsilcisi olarak algılıyorlar. Biraz ayrıntıya girmek gerekirse, Müslüman Kardeşler hükümet kurma yetkisini kazandıktan sonra IMF tarafından dayatılan bütün koşulları kabul etti. Bu koşullar temel olarak önceki dönemdeki düzenin devamlılığını sağlayacak sağlam bir iktisadi iyileştirmenin yapılmasını içeriyordu. Bu bir yapısal düzenleme planı ve yıkıcı bir iktisadi reformdur.

 

Her ne kadar hükümet karşıtı göstericileri hareket geçiren şeyler iktidarın yozlaşması, temel hakların kısıtlanması ve İslami yasaların uygulanmasının gündeme gelmesi olsa da, temelde bu protestoların sebebi yoksullaşma sürecidir. Bu süreç bu iktidarın yönetimi ele alışının ardından daha da hızlanmıştır. Şu bir gerçek ki, ülkenin toplumsal açıdan içinde bulunduğu durum Mübarek dönemine göre çok daha kötü durumda.

 

Yani şu anda gördüğümüz durum, neoliberal iktisadi reformlar, kapsamlı tasarruf tedbirleri, artan gıda fiyatları, yükselen işsizlik ile ilişkili bir sürecin sonucudur. Son olarak bu huzursuzluk yaşam standardının gerilemesi ve yeni gelen hükümetin Mübarek hükümetinden farklı bir yol izleyeceğine dair umutların yıkılması sonucu eyleme dönüşmüştür. Bu son faktörün de değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Fakat öncelikle gelin bu darbenin arkasında kimin olduğuna bakalım.

 

Medyada çıkan haberlerde protestonun Amerika'ya yönelik olduğu ve silahlı kuvvetlerin bu protestoları kısmen de olsa desteklediğini belirtiliyor. Bana kalırsa bu, gerçekte olup bitenlerin üzerini örtmek için ileri sürülen bir görüş, çünkü hem Amerika Savunma Bakanı Chuck Hagel hem de Amerika Genelkurmay Başkanı General Martin Dempsey, askerî darbenin iki hafta öncesinden itibaren darbenin mimarları ile sürekli temas hâlindeydiler.

 

Hayallere kapılmamalıyız. Her ne kadar Mısır ordusu mensuplarının arasında görüş ayrılıkları olsa da, sonuçta hepsi emre itaat edeceklerdir ve emirlerini de Washington'dan almaktadırlar.

 

Mısır İsrail'den sonra Amerika'nın en çok askerî yardım yaptığı ikinci ülkedir. Mısır Amerikan'ın güçlü bir müttefikidir ve şayet ordu siyasete karışıp seçim yoluyla iş başına gelmiş bir hükümeti devirmeye kalkıştıysa bunu mutlaka Pentagon'dan onay alarak yapmıştır.

 

Darbenin mimarı olan General Abdülaziz'in Amerika'daki mevkidaşına, yani Amerika Savunma Bakanı Chuck Hagel'e danışmadan harekete geçeceğini hiç zannetmiyorum.

 

Yakın geçmişteki olaylara bir göz atarsak Abdülaziz'in sürekli Amerika Savunma Bakanı Chuck Hagel'le telefon görüşmeleri yaptığını görebiliriz. Dahası, bu darbeyi kışkırtan savunma bakanının da Amerikan Harp Akademisi mezunu olduğunu belirtmeliyiz. Kendisi Amerikan ordusuna yakınlığı ile biliniyor. Ben onun Amerika'daki meslektaşlarından onay almadan harekete geçeceğine ciddi şüpheyle bakıyorum.

 

Tabii ki buradan hemen kesin sonuçlar çıkarılmamalı. Demek istediğim, bu olay içerisinde bazı çelişkileri barındırıyor. Bir tarafta hedefi Mursi hükümeti olan bir protesto var ve diğer tarafta da Amerika Birleşik Devletleri tarafından desteklenen ordu var.

 

Aslında Amerika, stratejik hedefleri doğrultusunda her iki tarafı da destekliyor. Bir yandan orduyu destekleyen ABD, her ne kadar artık onlardan desteğini çekmiş olsa da, daha önce Müslüman Kardeşleri desteklemişti.

 

Amerika'nın Mısır'da iç karışıklığa sebep olan bu politikası ileride çok daha geniş çaplı bir istikrarsızlığa da yol açabilir. Bununla birlikte, Gazze şeridi ile olan sınırın kapatıldığını da belirtmeliyim.

 

Bu kriz yalnızca Mısır'ı değil komşu ülkeleri de ilgilendiriyor zira Mısır Amerika için büyük bir stratejik önemi haiz olmasının yanı sıra Kuzey ve Sahraaltı Afrika'ya da bir geçit olma özelliği de taşıyor.

 

Press TV: Mursi göreve geldiği ilk dönemde Amerika'nın desteğini almıştı, oysa şimdi öyle görünüyor ki artık Amerika Mursi'yi desteklemiyor. Amerika'nın bu tutumdan çıkarı ne olabilir?

 

Chossudovsky: En nihayetinde Amerika'nın Mısır'daki olaylara müdahil olmasındaki temel amaç protestoların kontrolden çıkmasını engellemekti. Darbe de sonuçta bu protestoların hedefini şaşırtıp, gerçek bir halk iktidarının başa gelmesini engellemeyi amaçlıyordu.

 

Mursi tam anlamıyla bir halk iktidarını temsil etmiyordu. Belki oyların yarısından fazlasını alarak başa geçti fakat hükümeti kurar kurmaz Washington ve Wall Street tarafından dayatılan bir IMF anlaşmasına imza atarak Mübarek'in izinden gittiğini göstermiş oldu.

 

Yani yeni hükümet Mübarek rejimine bir alternatif olmaktan uzak kaldı. Mübarek'in yerine geçen hükümet problemin asıl kaynağı olan iktisadi politikaları aynen devam ettirdi. Mursi aslında Mübarek'in yaptığını aynen devam ettirdi, yani Cumhurbaşkanlığı'nın ilk gününden itibaren büyük bir sadakatle Washington'dan gelen emirlere uydu.

 

Mısır'da uygulanan iktisadi modelin kökleri 1991 yılına kadar uzanıyor. Her ne kadar bu konu bu röportajın kapsamı dışında olsa da, ben bizzat 1991 yılında bu iktisadi programın IMF tarafından Mısır'a dayatıldığı günlerde Kahire'de Maliye Bakanı'nın odasındaydım. IMF ile yapılan görüşmelerde hükümetin kıdemli danışmanlarının hepsi buna karşılardı. Ne var ki elleri kolları bağlıydı.

 

Şunu anlamalıyız ki 1991 yılından bugüne, yani yirmi yılı aşkın bir süredir, Mısır ekonomisi istikrarsızlaştırılmış, Nil vadisinin tahıl ambarı yok edilmiştir. 3000 yıllık tarım geçmişi ile kendi kendine yeterli bir ülke olan Mısır'da gıda fiyatları yükseldi, işsizlik aldı başını yürüdü, görece bağımsız olan bir ekonominin endüstriyel zemini yerle bir oldu. Sonuçta bütün bunlar protestoların temel sebebini oluşturdu. İnsanlar hükümeti protesto ediyorlar çünkü yaşam standartları düştü. Oysa Mısır halkı bu hükümeti değişime yönelik ümitlerle desteklemişti. Fakat yine de unutulmamalı ki, Amerika bu ulus devleti istikrarsız hale getirmeyi hedeflediği için her iki tarafı da desteklemeyi öngören bir strateji benimsemiştir.

 

Press TV: Kimileri ordunun yalnızca ülkedeki karışıklık ve gerginlik bitene kadar gücü elinde tutacağını ileri sürüyor. Sizce ordu sivil bir hükümetin gücü tekrar ele geçirmesi için seçimlerin yapılması konusunda ne kadar istekli olacaktır?

 

Chossudovsky: Buna cevap vermek için henüz çok erken. Ordunun şu anda belli bir meşruiyeti olabilir. Hiç şüphem yok ki Washington'da şu anda rejim değişikliği için bir senaryo hazırlanmıştır ve bu senaryo mutlaka devamlılığı esas alacaktır. Fakat aynı zamanda geçmişte benzeri görülmemiş denli kapsamlı bir siyasi ve iktisadi istikrarsızlaştırma senaryosu da yürürlüktedir.

 

Şu anda Kahire sokaklarında olup biten, iki rakip siyasi hareketin arasındaki bir çatışmadır. Bu iki grup da perde arkasında ipleri ellerinde tutanlar tarafından yanlış yönlendirilmekteler. Amerikan ordusunun sözcülüğünü yapan www.military.com'da yer verilen bir habere göre “Amerika Savunma Bakanı Hagel ve Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey Mısır'da olanlar hakkında endişelerini dile getirip Amerika'nın perde arkasında olayları manipüle ediyor gibi görünmemesi için çalışırken ince bir çizgide yürümek zorunda kaldılar.” Üstelik bu haberin menşei ana akım bir askerî internet sitesi.

 

Benim anladığım kadarıyla aslında bütün bu süreç manipüle edilmiştir. Protesto hareketine dışarıdan gizlice katılımlar olmuştur. Mursi'ye karşı olan muhalefetin birçok unsuru aslında Amerikan kurumları tarafından desteklenmektedir. Buna karşılık Müslüman Kardeşler de el atından Amerikan İstihbaratı tarafından desteklenmektedir.

 

Bundan önce de durum çok farklı değildi. 1940'lardan başlayarak İngiliz istihbaratı tarafından desteklenen Müslüman Kardeşler, 1950'ler boyunca ve bugüne kadar da hep Batılı istihbarat örgütlerinin desteğini görmüş veya bu örgütlerin ajanları onların içine sızmıştır.

 

Press TV: Yabancı ülkeler Mısır'ın durumu hakkında ne düşünüyorlar? Amerika dışında, Mısır'a dost olan ülkeler?

 

Chossudovsky: Bu aşamada bunları konuşmak için çok erken olduğunu düşünüyorum. Gerçekte neler olup bittiğine dair o kadar farklı görüş var ki. Batı kamuoyunun bir kısmı silahlı kuvvetleri protesto hareketini içinde bulunduğu çıkmazdan kurtaran vatansever milliyetçiler olarak görüyor. Protestolar da Amerikan karşıtı protestolar olarak lanse ediliyor. Yeni askerî liderlerin ve geçici cumhurbaşkanın Mısır'daki Amerikan elçisinin geri çağrılmasını talep etmeleri, onların Amerikan karşıtı olduğuna dair bir yanılgıya neden oldu. Oysa Mısır ordusu Amerikan ordusuyla olduğu gibi Amerikan istihbaratıyla da aynı şekilde yakın ilişki içindedir.

 

Press TV: Bu durumda Mübarek rejiminden kalan unsurların herhangi bir rolü ve dahli olduğunu düşünüyor musunuz?

 

Chossudovsky: Böyle bir şeyin olması her zaman ihtimal dâhilindedir. Ben ülkeyi idare edenlerin değişeceğini düşünüyorum. Bir ihtimal yeni bir rejim değişikliğine doğru yol aldığımızı düşünüyorum. Fakat şunu belirtmeliyim ki, bu yalnızca görünürde bir değişiklik olacaktır. Yoksa ne Mursi hükümetine, ne de bir önceki Hüsnü Mübarek hükümetine alternatif olacak bir yönetim başa gelecektir. Durduğum yerden bakınca, bazı nüanslar dışında, aralarında çok bir fark göremiyorum. Çünkü hepsi de taşeron bir rejime verilen emirleri uyguluyor ve büyük bir sadakatle Mısır ekonomisinin yabancı yatırımcılara kurumsal olarak açılmasını sağlıyorlar. Amerika ve onun müttefiklerinin asıl önemsediği şey tam olarak budur.

 

Bu, Mısır'ı içinde bulunduğu bölge sınırları dâhilinde yeniden yapılandırmayı hedefleyen, bir çeşit neo-sömürgeci politikadır. Ve en nihayetinde bu durum fazlasıyla huzursuzluk çıkarmakta ve karmaşa yaratmaktadır.

 

Bu olaylar bir ihtimal bir iç savaşa doğru da evrilebilir. İlla böyle olacak demiyorum fakat böyle bir krizin nüveleri ortaya çıkmış durumda. Şu işe bakın ki, protestoların iki tarafı da, yani Mursi'nin destekçileri ve Müslüman Kardeşler hükümetinin devrilmesini isteyen protestocular da aynı eller tarafından desteklenmektedir. Amerika Birleşik Devletleri söz konusu Batılı güçlerin başında gelmektedir.

 

Bu gruplardan bazıları Batılı kurumlar tarafından, bazıları da Amerikan ordusu tarafından destekleniyor. Mısır ordusunun Pentagon'la olan yakın ilişkileri bilinmektedir. Öte yandan Artık Yeter, 6 Nisan hareketi gibi birçok sivil toplum örgütünün geçmişte Amerika Dışişleri Bakanlığı tarafından dahi desteklendikleri vakidir.

 

Demem o ki, 2011 yılının ilk aylarında manipülasyona maruz kalmış olan ve bugünün konjonktüründe Mursi hükümetine karşı manipüle edilmekte olan bir protesto hareketiyle karşı karşıyayız.

 

Çev: Leyla Kader

 

medyasafak.com