"Mursi, Mısır Ordusunu Suriye’ye Saldırtma Planını Durdurmak için Devrildi"

"Mursi, Mısır Ordusunu Suriye’ye Saldırtma Planını Durdurmak için Devrildi"
“15 Haziran’da yapılan gösteride Sünni Müslüman din adamları, hem Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı savunmak için savaşan Şiileri, hem de ülke içinde Mursi’ye karşı çıkan İslamcı olmayan kişileri suçlamak amacıyla, Mursi'nin yanında, ‘kafirler’ kelimesini kullandı.”

Mursi, Mısır ordusunu Suriye'ye saldırmaya gönderme planını durdurmak için devrildi

 

Webster G. Tarpley

 

Press TV

 

İkna edici kanıtlar, Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin askeri bir darbeyle iktidardan uzaklaştırılmasının bir nedeninin, Mısır ordusunun onun Esad hükümetine karşı süren, kuşatma altındaki ölüm mangaları isyanına destek olarak Suriye'ye girme emri vermeyi planladığından korkması olduğuna işaret ediyor.


Mursi'nin Suriye'ye karşı saldırgan tasarımları, beraberinde Cumhurbaşkanlığı çevrelerinin Etiyopya ile muhtemel bir çatışma hakkında nabız yoklaması, ilave olarak da Ulusal Kurtuluş Cephesi ve Temerrud hareketi tarafından organize edilen Mursi karşıtı kitlesel gösteriler, askeri liderleri, geçen Kasım ayında Uluslararası Para Fonu'nun taleplerini aynen kabul ederek kendi popülerliğini kaybeden beceriksiz ve tutarsız Mursi'nin Mısır için tolere edilemez bir risk teşkil ettiğine ikna etti.

Washington Post gazetesine göre Mısır Ordusu'nun Mursi'den memnuniyetsizliği, “eski askeri yetkililerin söylediğine göre, Mursi'nin çevresindeki yetkililerin, Mısır'ı zarar verici çelişkilerin içine çekecek şekilde Etiyopya ve Suriye'ye saldırma çağrısı yaptığı ve Mursi'nin her ikisine de destek verdiği Haziran ayında zirve noktasına ulaştı.”   

Mursi'nin Esad'a karşı cihad çağrısı yapması, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin ABD Hükümeti'nin temsilciler komitesi toplantısında Şam'a karşı hemen başlayacak bir bombalama kampanyasını denemesi, fakat Suriye terörist muhalefetini silahlandırma seçeneğini ele almak zorunda kalmasından üç gün sonra geldi ve pek çok gözlemcinin Mısır cumhurbaşkanının ABD'nin Suriye karşıtı stratejisinin bir parçası olarak hareket ettiği sonucuna varmasına neden oldu.   

15 Haziran: Mursi, Şam'la diplomatik ilişkileri kesiyor 

Mısır'ın ilk seçilmiş cumhurbaşkanı için sonun başlangıcı, Kahire'de 20 bin kişilik bir stadyumda “Suriye ayaklanmasına destek” için düzenlenen bir militan İslamcı konferansına katıldığı Haziran ortasında geldi. Hıncahınç dolu salonun coşkulu sloganları ve alkışları arasında Mursi şunları açıkladı: “Kahire'deki Suriye Büyükelçiliği'ni kapatmaya karar verdik. Şam'daki Mısır temsilcisi de geri çekilecek. Mısır halkı, hakları verilinceye ve yeni lider seçilinceye kadar Suriyelileri yalnız bırakmayacak.”

 

Bir başka Arap devletiyle diplomatik ilişkileri bu şekilde kesmek yoluyla Mursi, şu ana kadar Şam'daki temsilcilerini geri çekmiş iki Arap devleti olan Libya ve Tunus'taki NATO destekli kukla rejimlerin ne getireceği belli olmayan kampanyasına katılıyordu. Başkan Nasır'ın Pan-Arap Sosyalizmi'nin meyvelerinden biri olarak Mısır ve Suriye'nin 1958-1961 yılları arasında Birleşik Arap Cumhuriyeti adı altında tek bir ülkede birleştiği düşünüldüğünde, böyle bir adım Kahire bakımından daha büyük bir anlam taşıyordu.

Müslüman Kardeşler'in artık alıştığımız laf salatalarını kullanan Mursi, NATO'ya Suriye'ye karşı uçuşa yasak bölge getirmesi çağrısı yaptı – bu, haftalarca sürecek ve kaçınılmaz olarak Suriye halkı için ağır kayıplar getirecek bir bombalama kampanyasını beraberinde getirebilecek bir önlemdi. Fakat Mursi daha sonra sözü Suriye çatışmasına dış müdahaleyi kınama noktasına getirdi ve hararetle, “Hizbullah Suriye'yi terk etmelidir, Suriye'de Hizbullah'a yer yoktur” dedi. Mursi'ye Suriye karşıtı gösteride, içlerinden biri önde gelen bir Selefi olan üst düzey siyaset ve dış politika danışmanları eşlik etti.

Laf salatasının dozunu arttıran Mursi, monoton bir sesle şunları söyledi: “Mısır halkı 2006'daki [İsrail'in düzenlediği] saldırı karşısında Lübnan halkının ve Hizbullah'ın yanında durdu, şimdi de Suriye için Hizbullah'a karşı duruyoruz.” Jerusalem Post'a göre ayrıca, Suriye'nin “bölgesel ve uluslararası devletler tarafından beslenen bir katliam ve planlanmış etnik temizlik kampanyasının” hedefi olduğunu iddia etti ki İsrailliler burada örtülü bir şekilde Hizbullah ve İran'a gönderme olduğunu söyledi.

 

Suriye hükümetinin bir yetkilisi, Kahire'deki Suriye karşıtı gösteriye yanıt olarak SANA haber ajansına “Mursi, dün bağları kestiğini ilan ederek, Suriye'ye karşı Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail'in öncülük ettiği fitne komplosuna katılmıştır… Suriye, bu kararın Mısır halkını temsil etmediği konusunda kendinden emindir” dedi. Bu yetkili, Mursi'ni diplomatik ilişkileri kesmesini “sorumsuz” olarak tanımladı ve “Suriye Arap Cumhuriyeti bu sorumsuz tutumu kınamaktadır” dedi. 

Sünni aşırıcılar Suriye'ye karşı cihad ilan ediyor, Mursi sessiz kalıyor

Kahire'deki kalabalık Mursi için, Muhammed Hasan ve Muhammed Abdülmaksud (İslami Haklar ve İhya Kuruluşu lideri) gibi aşırıcı Sünni hatipler tarafından coşturuldu. Bu hatiplerin her ikisi de “Suriye'ye karşı, Suriyelilerin ve gücü yeten bütün Müslümanların katılacağı cihad ilanının gerekliliği” hakkında heyecanlı konuşmalar yaptı. Mursi'ye ayrıca, “temiz olmadıkları” nedeniyle Şiileri Mısır'ın dışında tutma çağrıları da yapıldı. Mısır nüfusunun yaklaşık %1'i Şii, yaklaşık %10'u da Kıpti Hristiyan. 
 

Irish Times gazetesine göre “15 Haziran'da yapılan gösteride Sünni Müslüman din adamları, hem Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ı savunmak için savaşan Şiileri, hem de ülke içinde Mursi'ye karşı çıkan İslamcı olmayan kişileri suçlamak amacıyla ‘kafirler' kelimesini kullandı. Bizzat Mursi, Esad'a karşı Suriye'ye dış müdahale çağrısı yaptı…”

13 Haziran günü Mursi, Ortadoğu çapından gelen mezhepçilerin düzenlediği ve kendisine “Ümmetin Alimlerinin Suriye'deki Gelişmeler Hakkında Konumlanışı” adını veren bir toplantıya katıldı. Burada, Katar'dan yayın yapan El Cezire Arapça'da yayınlanan “Şeriat ve Yaşam” adlı programında dünya çapındaki yaklaşık 60 milyon izleyicisi karşısında düzenli olarak Suriye'ye karşı şiddeti teşvik eden ateşli hatip Karadavi ile bir araya geldi.  13 Haziran'da Suriye'ye karşı cihad hakkında hâlihazırda pek çok konuşma yapılmıştı. Bu, seyahat hakkı her zaman açık olduğu için Mısır hükümetinin Suriye'ye savaşmaya giden Mısırlı yurttaşlara karşı herhangi bir önleme girişmeyeceğini söyleyen, Cumhurbaşkanlığı Dış İlişkiler Koordinatörü Halid el Kazzaz tarafından dolaylı olarak desteklendi. Bu açıklama pratikte, gönüllü çağrısı anlamına geliyordu.

Mısırlı generaller Mursi'yi uyarıyor: Ordu'nun görevi sınırları savunmaktır

Mısırlı askeri liderler, Suriye'de Esad hükümetine karşı savaştıktan sonra geri dönebilecek İslamcı militanların kaçınılmaz radikalleşmesinden derin kaygı duyuyordu. Fakat onları en fazla alarma geçiren şey, Mursi'nin Mısır ordusundan önemli bir gücü Suriye'ye karşı göndermeyi deneyebileceği fikriydi. Cumhurbaşkanı'nın 15 Haziran'daki kitle gösterisinde eline aldığı pervasız saldırı planından hemen kendilerini uzaklaştırdılar. Irish Times'ın aktardığı gibi, Mursi'nin kavgacı tehditleri “ordudan gelen örtülü bir siteme yol açtı ve ordu ertesi gün, tek rolünün Mısır'ın sınırlarını korumak olduğunu vurgulayan, görünüşte yumuşak fakat ucu keskin bir açıklama yayınladı.”

Ordu personelinin Irish Times tarafından aktarılan görüşlerini yansıtan, anonim bir askeri kaynağa göre “silahlı kuvvetler, devletin büyük bir siyasi krizden geçtiği bir dönemde yapılan Suriye konferansları nedeniyle alarma geçmişti”. Uluslararası Kriz Grubu'ndan analist Yaser El Şimi, ordunun bakış açısına göre Mursi'nin Suriye gösterisindeki performansının, Mısırlıları ülke dışında savaşmaya teşvik etmesi, dolayısıyla da şiddet kullanan yeni bir cihadçılar nesli yaratma tehdidi oluşturması nedeniyle, “bir ulusal güvenlik kırmızı çizgisini” çiğnediğini vurguladı. 

Mursi'nin Suriye karşıtı duruşu, Mısır hükümetinin üst düzey bürokratları arasında da hiç popüler değildi ve El Ehram Online'ın 16 Haziran'da aktardığına göre bu bürokratların çoğu ona bu yolu takip etmemesini tavsiye etti. Bu gazeteye göre bazı güçlü bürokratlar potansiyel zararı “geri dönüşsüz” olarak gördü ve diplomatik ilişkilerin kesilmesini “Cumhurbaşkanı'nın üst düzey yardımcı bürokratların tavsiyelerine karşı alınmış bir karar” olarak değerlendirdi. Haber ayrıca, Suudi Arabistan ve Türkiye'nin arabuluculuk çabalarını övüp İran'ı açıkça dışarıda bırakan Mursi'nin, geçen Ağustos ayında Tahran'da yapılan Bağlantısızlar Konferansında Suriye meselesinin çözümü için bizzat önerdiği dörtlü temas grubunu bir tarafa attığını vurguladı. El Ehram'ın aktardığına göre bir kaynak, “Bu, basitçe, Mısır'ın Tahran'la olan ilişkilerini Washington'un, hatta belki de Riyad'ın desteğini kazanmak için feda etmesi anlamına geliyor” dedi. 

Mısırlı generallerin “Yıkıcı Sünni-Şii savaşı” korkusu 

Bu gelişmeler, üst düzey Mısırlı sivil memurlar tarafından aşırı derecede kaygı verici olarak değerlendirildi. El Ehram şunları yazmıştı: “Bürokrasi içindeki kaygılı taraflara göre Mısır şimdi, bütün bölgeyi içine alabilecek ‘yıkıcı Sünni-Şii savaşı'nın bir parçası olmaya doğru sürükleniyor. Kaygı sadece Suriye hakkında değil, Lübnan ve özellikle Irak dâhil bütün Arap Meşrik'ini içeriyor.” El Ehram, Mursi ve Müslüman Kardeşler içinde onu kontrol edenler için olası bir ilave amaca işaret ediyordu: “Mısır birkaç haftadır, şiddetle ihtiyaç duyulan mali yardımları isteme umuduyla Suudi Arabistan'la olan buzları kırmaya çalışıyor. Suudi Arabistan, ayaklanmanın başlangıcından beri Suriye'deki olaylara karşı katı bir mezhepçi tutum izliyor ve Hizbullah'ın Esad rejiminin yanında savaşa girmesinden sonra bu daha da arttı.” 

Günümüzdeki Mısır gibi bir ülkede darbe, basit bir şekilde ele alınmamalıdır. Fakat böyle bir darbeyi haklı gösterebilecek bir düşünce, Mursi gibi değişken ve yeteneksiz bir yöneticinin ülkeyi yıkıcı bir yabancı savaşa sürüklemesinin derhal engellenmesi gerektiğidir. Mısır ordusu, Mursi'nin savaş söylemlerine bu şekilde iyi zamanlanmış ve belirleyici şekilde yanıt vermek için, istisnai zeka ve adanmışlığa sahip olmalı, Machiavelli'nin erdem, Von Clausewitz'in “Entschloßenheit” adını verdiği niteliği taşımalıdır. (1951'de General Douglas MacArthur'un kovulmasından bu yana ABD askeri yapısı bu nitelikten büyük ölçüde yoksundur.) Bu nedenle, Başkan Nasır'ın büyük geleneğinin Mısır ordusu ve hükümet liderleri arasında canlı olduğunu umut edebiliriz.

Solcular Mursi'yi ABD'nin Suriye'ye karşı maşası olarak görüyor

Solcu 6 Nisan Hareketi (nam-ı diğer Demokratik Cephe) Mursi'nin Suriye'ye karşı ABD kampanyasının bir aracı olarak hareket ettiğini ileri sürdü ve bir açıklamasında “Cihad kapısını açma kararı Washington'dan geliyor ve Selefi Şeyhler tarafından finanse ediliyor” ifadelerine yer verildi. Mursi karşıtı şemsiye örgütü Temerrud, “Mursi'nin konuşması, Suriye dosyasının Katar'dan Suudi Arabistan ve Mursi'ye teslim edildiğini ve Mursi'nin Amerika'nın talimatlarına cevap verdiğini gösteriyor” diye ilave etti.” 

Mursi'nin katıldığı kader belirleyici gösteri, Selefi bir grup olan Asala Partisi, bir dizi önde gelen Selefi hatip, İslami Hak ve İhya Teşkilatı ve Müslüman Kardeşler İrşad Bürosu tarafından, yani Mursi'yi kontrol edenler tarafından destekleniyordu. Bir diğer destekçi, Cemaat el İslamiye hareketiydi.

Mursi, merkezcilerin ve solcuların giderek daha fazla düşmanlığını kazanırken, son aşamada Selefilerden ve kendisinin sağında bulunan diğer doktriner dindarlık taslayan güçlerden destek almaya çalıştı. Bu girişimlerin arasında Cemaat el İslamiye'den “emekli terörist” El Hayat'ın, Krallar Vadisi ve Karnak Tapınağı'nın bulunduğu ve en büyük uluslararası turist çekim merkezlerinden olan Luxor eyaletine vali olarak atanması da vardı. 1997 yılında burada, “yabancı kafirleri” Mısır'a gelmekten yıldırmak amaçlı bir kampanyanın parçası olarak kasten öldürülen yetmiş civarında yabancı turistin hayatını kaybettiği bir terör eylemi gerçekleştirilmişti. Hayat, Cemaat el İslamiye'nin siyasi kolunun bir üyesiydi ve onun atanmasının turizmi teşvik etmekle pek az ilgisi olabilir.

Kuseyr sonrasında emperyalist hayal kırıklığı atmosferi 

5 Haziran'da Suriye'de isyancıların kalesi Kuseyr'in düşüşünden beri, İngiliz Tory rejiminden Cameron ve Hague, Vichyci sosyalistler Hollande ve Fabius, İsrailliler, ABD'nin neo-con kanadı ve Dışişleri Bakanı Kerry'nin de aralarında olduğu saldırgan çevreler, Çeçenistan ve Afganistan'a kadar uzanan bölgelerden gelen ve şimdi ciddi bir yenilgiyle karşı karşıya olan uluslararası terörist güçleri kurtarmak için Suriye'ye karşı derhal askeri eyleme geçilmesi için baskı yapmaya başladı. Bu çabaların arasında Kerry'nin 12 Haziran'da Beyaz Saray temsilciler komitesinde giriştiği bir soğuk darbe veya saray darbesi de vardı. Kerry Suriye'nin bombalanmaya başlamasını istediği zaman aralarında Genelkurmay Başkanı General Martin Dempsey'in de bulunduğu pek çok askeri figür ve Obama destekçisi tarafından bloke edildi. Saldırganlara göre temel sorun, bu zamana kadar Obama'nın yüzlerce uçakla geniş kapsamlı bir bombalama saldırısı başlatmayı reddetmesidir. Böyle bir kampanya çok büyük bir ihtimalle arkasından, yüzlerce zırhlı tümen ve piyade tümenini gerektirecek bir kara müdahalesini getirecektir ve Amerika Birleşik Devletleri bu kaynakları sağlayabilecek durumda değildir. 

Saldırgan güçler, Suriye hükümetini kimyasal silah kullanmakla suçlamaya çalıştılar. Aynı zamanda, kısa vadeli etkisi Obama'nın liberal tabanından aldığı desteği zayıflatmak, NATO ve Avrupa'yla olan bağlarının altını oymak ve Beyaz Saray'ı savaş için İngiliz-Fransız basıncına daha elverişli hale getirmek olan NSA sızdırıcısı Edward Snowden'ın sınırlı çevresini desteklediler. Türkiye'yi Suriye'ye saldırmaya teşvik etmek için de girişimlerde bulunuldu, ancak zor durumdaki Erdoğan rejimi şimdi bu projeye girmeme niyetinde.   

Suriye'ye karşı Mısır piyonunun başarısız olmasıyla, Londra, Paris, Tel Aviv, neo-conlar ve Foggy Bottom, şimdi tam bir histerinin eşiğinde olmalıdır. Bunlar, yeni bir Tonkin Körfezi olayı veya yeni bir yanıltma harekâtı terör saldırısına başvurup suçun Suriye, Hizbullah ve müttefiklerine atılmasını açık ve gerçek bir tehlike haline getiren koşullardır.  

Mursi'nin dostları Etiyopya'yı vurmayı tartışıyor 

Mısır ordusu, ülke dışında silahlı müdahaleler gerçekleştirmeye istekli değildir. Bunun bir istisnası, Mısır'ın Çöl Kalkanı Harekâtı ve Çöl Fırtınası Harekâtı'na katılımıydı. Fakat Mısır o tarihten sonra, ABD'nin 2001'de Afganistan'a, 2003'te Irak'a asker gönderme taleplerini reddetti. 

Bu yılın başında, Addis Ababa hükümeti Mavi Nil'e bir baraj inşa etme niyetini açıkladığı zaman Mısır ve Etiyopya hükümetleri arasında gerilimler yükseldi ve Mısır'da bazı kişiler, gelecekteki aşağı yöndeki su tedarikleri hakkında kaygılandı. 2 Haziran'da, Mursi'nin başında olduğu İslamcı siyasetçiler, pervasızca, Etiyopyalı isyancı grupları finanse ederek ve arkasından da Mısır hava kuvvetlerinin saldırı düzenlemesiyle barajın nasıl sabote edilebileceğini tartıştılar. Katılımcılar bilmiyorlardı ama, bu tahrik edici tartışma, televizyondan canlı yayınlanıyordu. Pek çok kişi Mursi'nin bu çıplak saldırı önerilerini reddetmediğini gördü, fakat bu daha sonra “bütün seçenekler açık” şeklinde yorumlandı.
 

Çev: Selim Sezer
 

medyasafak.com