"ÖSO ve El Kaide İktidar Mücadelesinde, Hizbullah ise Hıristiyanları Bile Koruyor"

"ÖSO ve El Kaide İktidar Mücadelesinde, Hizbullah ise Hıristiyanları Bile Koruyor"
"Hıristiyanların ÖSO ve çeşitli El Kaide gruplarından korktuğunu ve Irak’ın kaderinin onları beklediğini gayet iyi bilen Amerika, Fransa ve Birleşik Krallık’ın aksine Hizbullah şimdi Suriye’ye hem Müslümanlara hem de Hıristiyanlara yardım edecek şekilde müdahil oluyor."

Suriye: ÖSO ve El Kaide iktidar mücadelesinde, Hizbullah ise Müslümanlara, Hıristiyanlara ve mozaiğe yardım ediyor

 

Murad Makhmudov – Lee Jay Walker

 

Modern Tokyo Times

 

Suriye silahlı kuvvetleri, Suriye hükümeti yanlısı sivilleri öldürmekten ve kafalarını uçurmaktan zevk alan sayısız farklı mezhepçi terörist ve paralı asker gücüyle savaşmaya devam ediyor. Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO), El Kaide bağlantılı terörist grupların ve diğer terör örgütlerinin suçlu doğası nedeniyle, çoğu zaman insanları mallarını çalmak için veya dini meselelerden ötürü öldürüyorlar. Bu nedenle, ÖSO içindeki üst düzey bir kişinin El Kaide bağlaşıkları tarafından öldürülmesi şaşırtıcı değildir, çünkü insan öldürmek her iki tarafa da doğal geliyor.

 

Amerika, Fransa ve Birleşik Krallık için utanç verici olan şu ki, Kemal Hamami'nin (Ebu Basil el-Ladkani) öldürülmesine yol açan olaylar, ÖSO ve El Kaide'nin birlikte çalıştığını doğruluyor – suç ve karşılıklı barbarlık temelinde aralarında kavgalar doğsa da. Hamami, Irak ve Doğu Akdeniz İslam Devleti adlı El Kaide bağlantılı bir grubun üyeleriyle serbest bir şekilde bir araya geldi. Bu gerçeklik, ÖSO Yüksek Askeri Konseyi'nin bir üyesinin, El Kaide ile birlikte Suriye ordusuna karşı ortak bir saldırı planladığını gösteriyor. Yazık ki bu, Amerikan Başkanı Obama, Fransa Cumhurbaşkanı Hollande ve Birleşik Krallık Başbakanı Cameron'un yalanlarını ortaya koyuyor. Onlar, ÖSO'nun El Kaide gruplarından ayrı olduğunu iddia ediyor, fakat ÖSO'nun üst düzey figürleri El Nusra'yı ve diğer El Kaide bağlantılı grupları açıkça övdüler.  .

 

Elbette Amerika, Fransa ve Birleşik Krallık'ın yeni dünyasında, açıkça yalan söylemek ve İslami cihad adına Hristiyanları ve Müslümanları katleden grupları desteklemek hoş görünüyor. Aleviler, Hristiyanlar, Şii ve Sünni Müslümanlar inanç ve suç temelinde ve siyasi kanaatler nedeniyle öldürüldüler. Suriye'deki ana akım Sünni Müslüman din adamları, bütün ılımlı güçleri kılıçtan geçirerek hakiki Sünni İslam'ı ezmek isteyen Tekfirci ve Selefilerin barbarlığını kınamaya devam ediyor. Eş zamanlı olarak ÖSO ve çeşitli El Kaide bağlantılı gruplar, Müslüman ve Hristiyan inancı içindeki azınlıkları kesmekten ve kafalarını uçurmaktan büyük zevk alıyor.  

 

Hamami, tıpkı Amerikan, Fransız ve İngiliz gizli servisleri gibi hiçbir şey öğrenemedi, çünkü El Kaide her zaman, herkese ve en sonunda kendisine düşmanlık eder. Bu, uzun bir kanlı mirastır ve özellikle Afganistan, Irak, Pakistan, Somali ve Suriye'de açıkça kendisini göstermiştir. Buna rağmen aynı terörist aletler, geri tepinceye kadar kullanılıyor ve genelde elbette çok geç olmuş oluyor.

 

Hamami için çok fazla insan gözyaşı dökmeyecektir, çünkü o El Kaide ile yan yana çalışmaktan ve önde gelen Körfez ve Batı iktidarlarından para toplamaktan tereddüt etmiyordu. Hamami Suriye'nin düşmanıydı ve kendi halkına karşı desteklediği kılıcın darbesiyle öldü. Ancak daha önemlisi, her ne kadar yakın gelecekte bir ayrışma olması muhtemel olsa da, ÖSO ve El Kaide'nin birlikte çalıştığına dair kanıtın olmasıdır. Dolayısıyla Amerika, Fransa, Katar, Suudi Arabistan, Türkiye ve Birleşik Krallık liderlerini, Suriye halkına karşı mezhepçilik, terörizm ve fitneyi desteklemelerinden ötürü sorumlu tutma zamanıdır.  

 

Obama yönetimi altında 11 Eylül'ün artık bir şey ifade etmediği açıktır, çünkü George Bush bile Amerika'nın geçmişteki politikalarının El Kaide ile bağını kuran zincirleri kesmeye çalıştı. Ancak Libya ve Suriye'deki yeni Obama doktrini, El Kaide gruplarının Washington'un dış politika hedeflerinden ve eylemlerinden yararlandığını açıkça gösteriyor. Elbette aynısı, Fransa ve Birleşik Krallık liderleri için de geçerli.

 

ÖSO sözcüsü Reuters'a şunları söyledi: “İslam Devleti beni telefonla arayarak, Ebu Basir'i öldürdüklerini ve Yüksek Askeri Konsey'in bütün üyelerini öldüreceklerini söyledi.” Geçen hafta da İdlib eyaletinde bir diğer ÖSO üyesi teröristin İslam Devleti tarafından kafası uçurulmuştu. ÖSO ve El Kaide gruplarının düşmanlarının kafasını uçurmaya bayıldığı ve muhtemelen kendisinin de masum Suriyeli sivillere ve esir alınmış Suriyeli askerlere aynısının yapıldığına tanık olduğu düşünüldüğünde, onun ölümü bir düzeyde ironiktir. Şimdi, ÖSO'nun El Kaide bağlantılı grupları karşısına mı alacağını, yoksa yine el ele çalışabilecekleri bir anlaşmaya mı varacaklarını bekleyip görmek gerekiyor.

 

Hizbullah, Suriye mozaiğine yardım ediyor

 

Hizbullah şimdi, mezhepçiliği, terörizmi ve fitneyi finanse eden dış ülkeler tarafından yaratılan Suriye krizine müdahil oluyor. Hizbullah hareketi Suriye mozaiğini destekliyor ve bu, onların eylemlerinden görülebilir. Kusayr Körfez ve Batı iktidarları tarafından desteklenen güçlerin eline düştüğünde El Nusra ve diğer terörist gruplar çeşitli dini azınlıklara eziyet etmiş ve onların kutsal mekanlarına saygısızlık etmişti.

 

Kısa süre önce, Tekfircilerin genç bir Hristiyan kıza sistematik olarak tecavüz ettikleri Kuseyr'den barbarca bir olay aktarıldı. Agenzia Fides Haber Ajansı şunları aktardı: Meryem, başkentin 35 km güneyindeki Humus eyaletinde bulunan Kuseyr şehrinden 15 yaşında bir Hıristiyan'dı. Şehir, Suriyeli isyancıların bir kalesi haline gelmişti…….  Ailesi kaçabilirken, Meryem kaçırılmış ve sözde İslami bir evliliğe zorlanmıştı. Fides kaynakları, sosyal ağlar üzerinden Suriye'de Yasir el Eclavni – Şam'da yaşayan Ürdünlü bir Selefi şeyh – tarafından verilen bir fetvanın yayıldığına işaret ediyorlar. Bu kişi, Beşar Esad rejimi karşıtları için, ‘Sünni olmayan herhangi bir Suriyeli kadına' tecavüzün caiz olduğunu söylemişti. Fetvaya göre Alevi veya Hıristiyan bir kadını kaçırıp tecavüz etmek İslami hükümlere aykırı değil.”

 

“Kuseyr'deki ‘Cebhet'ül-Nusra' tugayının komutanı Meryem'i aldı, onunla evlendi ve ona tecavüz etti. Arkasından onu boşadı. Ertesi gün genç kadın başka bir İslamcı militanla evlenmeye zorlandı. O da ona tecavüz edip boşadı. Aynı şey 15 gün boyunca tekrar etti ve Meryem 15 farklı adamın tecavüzüne uğradı. Bu, psikolojik olarak onu yıktı ve delirtti. Meryem akli dengesini yitirdi ve sonunda öldürüldü.”

 

Elbette bu, Amerika, Fransa, Birleşik Krallık, Türkiye ve çeşitli Körfez devletleri – özellikle Katar ve Suudi Arabistan – tarafından desteklenen ÖSO'yu hiçbir zaman kaygılandırmadı. Sonuç olarak ÖSO da açıkça katliam yaptı ve insanların kafasını kesti ve Suriye hükümetine karşı sözde “ılımlı güçler” mevcut değil. Bu nedenle Hamami, Suriye hükümetine karşı yeni katliamlar ve terörist saldırılar planlamak üzere El Kaide bağlantılı kişilerle serbest bir şekilde bir araya geldi. Ancak bu kez Körfez ve Batı destekli gruplar birbirini öldürmeye karar verdi; bu nedenle Hamami, desteklediği teröristler tarafından uygun şekilde öldürüldü.  

 

Kusayr'a dönmek gerekirse, şehir Suriye silahlı kuvvetleri ve Hizbullah tarafından kurtarıldığı zaman, Hıristiyanlar kendilerini bir kez daha güvende hissettiler. Şimdi Kusayr, Körfez ve Batı destekli güçlerin yarattığı bütün yıkıma ve büyük vahşetlere rağmen hayata dönüyor.

 

Modern Tokyo Times'da yayınlanan bir başka makalede şunlar belirtilmişti: “Kusayr şimdi, Suriye'nin bu bölgesinde Körfez ve Batı destekli teröristleri yenilgiye uğratan, Beşar Esad'a bağlı Suriye hükümet kuvvetlerinin kontrolünde. Hizbullah Kusayr'ın kurtarılmasında belli bir rol oynadı ve o günden bu yana, Körfez ve Batı iktidarları tarafından desteklenen güçlerin zarar verdiği kilise yeniden kutsallığını kazanıyor. Bir başka deyişle Suriye silahlı kuvvetleri ve Hizbullah Kusayr'ı vahşi teröristlerden ve genç Meryem'in tecavüzcülerinden temizledi – ve şimdi düzeni yeniden tesis ediyorlar. Bu gerçeklik, bütün Suriyelileri korumaya çalışan güçlere karşı bu denli nefret pazarlayan Amerika, Fransa ve Birleşik Krallık üçlüsünü utandırmalıdır. Genç Meryem, Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye ile birlikte hareket eden önde gelen Batılı güçlerin kolektif eylemleri tarafından tecavüze uğramıştır.”  

 

Hizbullah lideri Hasan Nasrallah şunu söylemişti: “Eğer Tekfirci gruplar Lübnan'la olan sınır bölgelerinde kontrolü ele geçirirlerse, hem Müslümanlara hem de Hıristiyanlara karşı tehdit teşkil edecekler.”

 

Nasrallah şunları da söylemişti: Suriye'nin bölgedeki ve dünyadaki gerçek dostları, onun Amerika'nın, İsrail'in ve Tekfirci grupların eline düşmesine izin vermeyecektir.”

 

Hıristiyanların ÖSO ve çeşitli El Kaide gruplarından korktuğunu ve Irak'ın kaderinin onları beklediğini gayet iyi bilen Amerika, Fransa ve Birleşik Krallık'ın aksine Hizbullah şimdi Suriye'ye hem Müslümanlara hem de Hıristiyanlara yardım edecek şekilde müdahil oluyor. Benzeri bir şekilde Hizbullah, Tekfircilerin ve Selefilerin, Körfez ve Batı iktidarlarının amaçlarını ilerletmek için Lübnan'da mezhepçiliği alevlendirmek istediğini biliyor.

 

Bu yüzden, eğer El Kaide birlikte çalışmak yerine ÖSO'yu tamamen karşısına alırsa Suriye silahlı kuvvetleri galip gelecektir. Şimdi, El Kaide gruplarının “bütün Yüksek Askeri Konsey üyelerini öldürmeyi” ve tasfiye etmeyi deneyip denemeyeceğini bekleyip görmek gerekiyor. Her durumda Hamami'nin öldürülmesi ÖSO ve El Kaide'nin birlikte çalıştığının kanıtıdır; El Kaide'yi kullanmaya çalışan ülkelerin ve güçlerin geri tepmeyle karşılaşacağının da kanıtıdır. Bu nedenle Suriye'nin dostlarının bu ülkeyi desteklemeye devam etmesini ve “komplocuların barbarlık zincirinin” onların eylemleri karşısında başarısız olmasını umut ediyoruz.

 

Çev: Selim Sezer

 

medyasafak.com