Suriye’de Hükümet Siyasal, Askeri ve İktisadi Olarak İpleri Yeniden Eline Aldı

Suriye’de Hükümet Siyasal, Askeri ve İktisadi Olarak İpleri Yeniden Eline Aldı
Trafik dolayısıyla sınır noktasını geçmek bir saatten fazlasını alacak insanın. Bunun Suriye’ye “baharın” geri geldiğinin göstergesi olduğunu söylüyor bir üst düzey görevli, “bahar” sözcüğünü edebi anlamda kullandığını ifade ederek.
 

Elie Chalhoub

Trafik dolayısıyla sınır noktasını geçmek bir saatten fazlasını alacak insanın. Bunun Suriye’ye “baharın” geri geldiğinin göstergesi olduğunu söylüyor bir üst düzey görevli, “bahar” sözcüğünü edebi anlamda kullandığını ifade ederek. “İnsanlar yoruldular. Normal hayatın özlemini çekiyorlar” diyor. Geçen Cumartesi günü, tüm Şam halkı yeşil alanlara akın ettiler. Rejime yakın olanlar durumun “eskisinden daha iyi” olduğunu söylüyor. Şark-ul-Awsat gazetesi muhabiri Abdurrahman El-Raşid’in birkaç hafta önce yazdığına göre bazıları da şöyle diyorlarmış: “Burası Şam ve burası Suriye. Durumumuz en iyi halinde diyemeyiz ama El-Cezire ve El-Arabiye’nin dediği gibi de çöküşün eşiğinde de değiliz. Her gün güneş doğduğunda durumumuz daha iyi bir hal alıyor. Hatta Suud ailesine de söyleyin, ilk raundu Başkan Esed kazandı.”

Suriye halen diplomatik terimlerle söylemek gerekirse savunma yapıyor. Etkisini halen yitirmemiş saldırıları püskürtmeyi deniyor. Nafile bir çaba olarak olayın uluslararası bir veçhe kazanmaması ve Arap meselesi olarak kalması için çaba harcadı. Bunun en büyük kanıtı, Arap öncülüğüyle anlaşmak için Mustafa al-Dabi önderliğindeki Arap gözlemci heyetini kabul etmesiydi. Onlarla işbirliği yaptı ancak sonunda tüm çabaları Araplarca hiçe sayıldı.

Özellikle Arap devletleri arasındaki muhalifleri meseleyi BM Güvenlik Konseyi’ne götürdüklerinde Suriye, cephede gücü elde etmek için bu arenada savaşmaya karar verdi. Şam kendini garantiye alarak, uluslararası oyun çerçevesinde bir hamleyle, Çin ve Rusya’yı kritik veto kararı için ikna etti: “Ne Suriye’ye askeri bir müdahaleyi, ne de askeri bir müdahaleye öncülük edecek insanlıkla ilgili bir hamleyi kabul ediyoruz.”

Bu noktadan, Suriye’nin Annan Planı konusundaki iyimserliğini anlayabilirsiniz. Anlaşma ABD – Rusya ikilisinden yeşil ışık almadan imzalanamazdı. Buradan iki taraf arasındaki anlayışın Annan üzerinden gerçekleşeceğini anlıyoruz.  

Ancak kapalı kapılar arkasında konuşmalar biraz değişik. Söylenen o ki, eski BM Genel Sekreteri, Beşar Esed’e projenin ateşkesin ilan edilmesi, hapistekilerin bırakılması, Cenevre’de BM himayesinde mütarekelerin başlaması, insan yardımlarının Suriye’ye ulaşması için yolların açılması ve insan hakları örgütü heyetinin savaş suçlarını araştırmak için soruşturma yapmasına izin verilmesi gibi Arap Birliği projesinde yer alan maddeleri aynen barındırdığını ancak başkanı yerinden etmek gibi bir planın olmadığını söyledi.

Esed sonrasında sözün arasına girerek şunları söylemiş: “Biz nerede şiddet varsa ve nerede yanlış yapılmışsa, hakkında şikâyet olan herkesi yakaladık ve kendi tahkikatımızı yaptık. Şimdi de mahkemelerini yapacağız. Ancak ben size sormak istiyorum Sayın Annan: Siz karşı tarafa karşı da aynı şekilde muamele etmeye hazır mısınız?”

Suriye Başkanı tüm arabulucuları selamlayarak, “Biz muhaliflerle mütarekeye ve anlaşma yapmaya hazırız ancak silahlı grupların varlığı söz konusuyken nasıl anlaşma imzalanabilir? Anlaştığımız gibi bu grupları geri çekmeyi garanti ediyor musunuz?” dedi. Beşar Esed sözlerine sonra şöyle devam etti: “Bir şeyi aklınızda tutun. O da, bu silahlı grupları kimin kurduğudur. Bunca parayı ve silahı bir kerede bir yerlere dökmek bir şeyler ifade etmiyor mu?”

Annan bu sözlere karşılık vermemiş, yalnızca “Sözleriniz ders niteliğindeydi” demiş.

Uzmanlara göre, Suriye’nin Şam’a önerilen Annan Planına karşı verdiği dikkatli yanıtlar, Rusya işbirliğiyle verildi ve bu da “ne ABD’ye ne de Annan’a güvenmeliyiz” anlamını taşıyor.  Uluslararası Arap heyetinin Şam’dan ayrılarak Katar’da Başbakan Şeyh Hamad bin Jassem Al-Khalifa ile görüşmesi, bu şüpheleri kuvvetlendiriyor. Burada akla gelen soru şu: Arap Birliği ve BM ortak temsilci Annan’la görüşmek yerine Arap Birliği Genel Sekreteri Nabil al-Arabi ya da BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon ile görüşülmesi daha mantıklı değil miydi? Suriye’ye karşı yürütülen savaşta Katar’a taraf değilse, diyalog için mi gidiyor oraya bu heyet?

Halep’e Mükâfat

Bir başka konu ise, 7 Mayıs seçimlerinin takvime kavuşturulmasının ardından, kriz yönetim masası başkanlığına bir Haleplinin getirilmesi, şehrin sistemi müdafaası, başkentle aynı duruşu sergilemesinden dolayı verilen bir mükâfat olarak yorumlandı. Şam, Halep’i özellikle de işadamlarını ve tüccarları korumak istiyor. Kaynaklar nüfusları toplamda 12 milyon eden ve meclisin %55’i kaplayan Halep ve Şam’ın kazanılacağını düşünüyor. Buna karşın, İslamcıların da %20 oy alması bekleniyor.

Bu bağlamda, daha da önemlisi, Suriye başkanının danışmanlarıyla birlikte yeni bir parti kurulması konusundaki görüşmeleri tamamlandığı söyleniyor.  Bir de onun bunu reddettiği ve “burada kalacak ve Baasçı olarak devam edeceğim” dediği de aktarılanlar arasında.

Güvenlik ve Ordu

Diplomatik savunma savaşı ve meydanda mütareke devam ederken, ordu ve güvenlik güçleri doğal olarak ofansif bir tavır sergiliyorlar. Rejime yakın kaynaklar ordunun İdlib kentini kontrol altına aldığını ve aylarca sürmesi beklenen dağlık bölge operasyonuna odaklandığını bildiriyor. Aynı kaynaklar büyük şehirlerde ve kasabalarda önceki ay başlatılan güvenlik kararlarına bakarak emniyetin tamamen sağlanmasının uzun bir zaman alacağını ifade ediyorlar.

Bu bağlamda, Şam’a gidenler, silahlı grupların bir bölümüyle nasıl anlaşılabileceğinin tartışıldığını işitiyor. “Başkanın halen olup bitenle başa çıkacak durumda olduğu konusunda” ikna olmuş durumda insanlar. Aynı şekilde bu demir yumruk siyasetini de kabul ediyorlar. Birisi “Eğer başta böyle olsaydı karışıklıklar taşralardan dışarıya çıkardı” diyor. Ancak başka birisi: “Başkan haklıydı. Bir taraftan siyasi durumu düzeltti, diğer taraftan orduyu tek bir elde birleştirdi, böylece kırsal bölgelerde ve sokak savaşlarında kazanmayı istedi. Bu taktik az bir kayıpla Baba Amr’da zaferi getirdi” diye ekliyor.

Başka birisi de söyle diyor: “Başkan Esed baştan beri bu krizle başa çıkabilecek durumdaydı. Bu hiçbir ilaç kabul etmeyen bir deri hastalığı gibi, tüm vücudu döküyor. Tüm yapabileceğimiz onu muhafaza etmek ve bir başka yere bulaşmasını önlemek.”

Rejime yakın kaynaklardan birisi de şunları belirtti: “Tüm çaba 17 güvenlik birimini bir araya getirmek üzerine yoğunlaşmış durumda. Bu birimler üç ana kol tarafından yönetiliyor: İçişleri Bakanlığı, Genel Kurmay Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı. Tüm hepsi birleştirilecek ve Milli Güvenlik Konseyi kurulmuş olacak. Başkan Esed, batı ülkelerinde olduğu gibi meclis istihbaratının ve güvenliğinin fiilen görevine devam etmesini ancak şekil olarak Konseyin görevli olmasını istiyor. “

Kaynaklar, Suriye başkanının tüm askeri ve güvenlik meselelerinin düzene koyulmasında ve askeri ve güvenlik kayıtlarını saklayacak kaynakların belirlenmesinde işleri sivil uzmanlara bıraktığını belirtiyorlar.

champress.net sitesinde Arapça yayınlanan bu makale Hüseyin Beheşti tarafından medyasafak.com için tercüme edildi.