"Hizbullah Suriye’de, Lübnan’ın Kan Gölüne Dönmesini Önlemek için Savaşıyor"

"Hizbullah Suriye’de, Lübnan’ın Kan Gölüne Dönmesini Önlemek için Savaşıyor"
Mahdi Darius Nazemroaya'dan önemli bir analiz daha...

Hizbullah Suriye'de, Lübnan'ın kan gölüne dönmesini önlemek için savaşıyor

Mahdi Darius Nazemroaya 

Russia Today

Ana akım medya, Suriye'deki temel hükümet karşıtı güçlerin bütün Şii Müslümanları öldürmeye ve Suriye'den sonra Lübnan'a yürümeye yemin ettiğinden bahsetmiyor.

Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Hasan Nasrallah, 25 Mayıs 2013 günü partisinin Suriye çatışmasına girdiğini açıkladı. Suriye Ulusal Konseyi Hizbullah'ı derhal kınarken, ABD Dışişleri Bakanlığı Nasrallah'a 29 Mayıs günü, Hizbullah savaşçılarının Suriye'den derhal çıkmasını isteyerek tepki gösterdi. Kişiliksiz Arap Birliği de, Suudi Arabistan, Katar ve müttefiklerinin Suriye çatışmasına müdahil olmasını görmezden gelirken, gayet öngörülebilir bir şekilde Hizbullah'ın çatışmaya girmesini kınayacaktı.  

Şam ile, Humus eyaletinin kuzeydoğu bölgesindeki Akdeniz sahil şeridi arasında bulunan Kuseyr, Hizbullah'ın Suriye içindeki müdahalesinin temel odak noktası olacaktı. Kuseyr'deki zaferden sonra savaş kışkırtıcısı Charles Krauthammer utanç içinde, Rusya ve İran Suriye'deki durumun sorumluluğunu Hizbullah'la birlikte üstlenirken ABD'nin çok fazla tereddüdü olduğunu ilan edecekti. 

ABD gerçekte tereddüt etmedi, fakat Şam'daki hükümeti devirmeyi başaramadı. Mısır'daki Müslüman Kardeşler hareketi, kuvvetle muhtemelen Suudi ve Katarlı veznedarlarından gelen baskıyla, Kuseyr'deki zafere Suriye ile bağlarını keserek, uçuşa yasak bölge çağrısı yaparak ve Suriye çatışmasına girdiği için Hizbullah'a saldırarak tepki verdi. Obama Yönetimi, rejim değişikliği projesindeki başarısızlığın bir göstergesi olarak, kendisinin de uçuşa yasak bölgeyi düşündüğünü basına sızdıracaktı. İronik bir şekilde, Mısır Cumhurbaşkanı Mursi ve kendisi gibi, Suriye'ye müdahalesi nedeniyle İran, Rusya ve Hizbullah'ı eleştiren pek çok kişi, Türk, Suudi, Katar, İngiliz, Fransız, Ürdün, İsrail ve Amerikan müdahalesini eleştirmeyi reddediyor.

Hizbullah aynı zamanda Suriye çatışmasının hedefi

Hiç şüphe yok ki Hizbullah, Suriye çatışmasına girme niyetlerini İran'daki koruyucularıyla ve daha sınırlı bir düzeyde, hem İranlı yetkililer üzerinden, hem de Rusya'nın Lübnan büyükelçisi Aleksandr Zasypkin ve daha sonra Nisan 2013'teki Beyrut ziyareti sırasında Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mikhail Bogdanov ile istişareler üzerinden Rusya'yla tartıştı. Diğer yandan Hizbullah'ın Suriye müdahalesi, tamamen savunma amaçlıdır. Dahası, Hizbullah Suriye'ye müdahil olan en son dış aktörlerden biridir.

Tıpkı, devamlı olarak İran'ın Suriye'de önemli bir askeri varlığının olduğunu iddia eden, ancak hiçbir zaman bu iddialara dair sağlam bir kanıt veya herhangi türden bir teyit sunamayan haberler gibi, Hizbullah'ın Suriye müdahalesini basit bir şekilde bağlamından çıkaran haberler var. Örneğin, Nasrallah'ın partisinin Suriye çatışmasına gireceğini açıklamasından saatler sonra, Beyrut'un güneyinde bulunan bir işçi sınıfı banliyösü olan ve Hizbullah'ın Lübnan başkentindeki siyasi kalesi olan Dahiye'ye ve Bekaa'daki Hermel kasabasına roketler fırlatılmıştı. Bununla ilgili haberlerin çoğu, roket saldırılarının içeriğini anlayamadı. Bu roket saldırıları, Suriye içindeki hükümet karşıtı güçlerden gelen bir ikazdan fazlasıydı; gerçekte, kasıtlı olarak savaşı Lübnan'a doğru genişletmeyi ve kargaşa ateşlerini yaymayı amaçlayan, devamlı bir gerginliği tırmandırma rüzgarının parçasıydı. Çok daha önceden, Hizbullah Suriye'ye müdahil olmadan önce Hizbullah destekçilerinin yaşadığı bölgelerde saldırılar gerçekleştiriliyordu. İster bilerek yapılıyor olsun ister bilinmeden, bu tür haberler Hizbullah'ın Suriye'ye temel olarak kendisini ve Lübnan'ın çeşitlilik arz eden nüfusunu korumak için girdiğini gizliyor ve şiddetin gerçek faillerinin kim olduğunu tanımlayamıyor. ABD ve İngiltere gibi yerlerdeki ana akım medya ayrıca, Suriye içindeki hükümet karşıtı güçlerin ana bölmelerinin ellerine geçirdikleri bütün Şii Müslümanları öldürmeye ve Suriye'den sonra Lübnan'a yürümeye yemin ettiklerinden bahsetmiyor.

Hizbullah, Suriye çatışmasının başından beri Suriye halkının, kendilerinin Lübnan'da yararlandığı türden serbest seçimlere sahip olması gerektiğini ve Suriye'nin siyasi reformlara ihtiyacı olduğunu kabul etti. Suriye çatışmasına girmesi, Suriye'ye yayılmış tekfirci ölüm mangalarının Lübnan'a yürüyerek Lübnan halkının kasabalarında ve evlerinde, Suriye halkına karşı işledikleri türden suçları işlemelerini engellemeyi amaçlıyor. Tekfirciler Doğu Akdeniz'i Şii Müslümanlardan ve kendilerinin kabul etmediği diğer insanlardan temizleyeceklerini açıklaması nedeniyle, çatışma kaçınılmaz. Hizbullah, beklemek yerine, Suriye'deki hükümet karşıtı güçlerin Lübnan-Suriye sınırında yaşayan Şiilere yönelik bir dizi saldırıyla Hizbullah'a karşı kasten başlattığı bir savaşta eyleme geçmeyi seçti. Şiileri neyin beklediğinin bir göstergesi olarak hükümet karşıtı milisler, Kuseyr yenilgilerinden sonra Hatla'ya yürüdü ve sakinlerinden çoğunu katletti. Bunların içinde boğazları kesilen yaşlılar ve küçük çocuklar da vardı. Hatla'ya saldırı ve temizlik başlıklı bir katliam videosu, bunu filme alan adamın bütün Şii Müslümanların aynı kaderi yaşayacağını söylediğini ortaya koyuyor. Korkunç tecavüz ve sakatlama hikayeleriyle birlikte, Hatla'da yaşananlar, Lübnan'da Hizbullah müdahalesine yönelik desteği ancak arttırdı.

Hizbullah Lübnan ve Doğu Akdeniz'in azınlık gruplarını koruyor

14 Temmuz'da Nasrallah Lübnan televizyonuna çıkarak, Hizbullah'ın hem Lübnan hem de Suriye halkını “yalnızca Suriye'yi değil, bütün bölgeyi yok etme amaçlı bir Amerikan, İsrail ve tekfirci projesinin”  iğrençliklerinden korumak için savaştığını söyledi. El Menar'a konuşan Nasrallah, destekçilerine ve müttefiklerine, bütün dünyanın ya paralarını harcayarak, ya silah sevkiyatı yaparak ya da medya savaşı üzerinden Suriye'de savaşa girdiğini söyledi. Savaşın ana hedeflerinden biri olan Hizbullah'ın müdahil olmasının doğal olduğunu belirten Nasrallah, Lübnan hükümetinin ne yazık ki sınırlarında Suriyeli hükümet karşıtı güçlerin saldırdığı 30,000 Lübnanlı Hristiyan ve Müslümanı korumayı başaramadığını ve Hizbullah'ın onları korumak için eyleme girdiğini ekledi. 

Nasrallah'ın düşünceleri Lübnan içinde ve dışında yaygın bir şekilde paylaşılıyor. Lübnan Üniversitesi'nden siyaset felsefesi öğretim üyesi ve Hizbullah uzmanı Muhsin Salih'e göre  “tekfircilik” tehlikesi şimdi İsrail ve ABD ile işbirliği içinde bölgedeki bütün çeşitliliği yok etmeye çabalıyor. Salih'e göre Müslüman Kardeşler de bu projeye bağlı, fakat bu hareket “şu anda çöküyor ve dağılma durumunda.” Bana, “Müslüman Kardeşler çok geç, bir asır sonra iktidara geldi” dedi. Kendisini ofisinde ziyaret ettiğimde, Lübnan'daki bütün farklı cemaatlerin, Suriye'de işledikleri suçlara tanık oldukları için tekfircilerden korktuğunu söyledi. İşte bu nedenle Marunî Katolik Kilisesi ve Lübnan'daki pek çok Hristiyan yapı, giderek artan düzeyde Hizbullah'ın yanında duruyor. Salih, kendinden emin bir şekilde, karşı karşıya oldukları ortak tehdit nedeniyle Lübnan'ın bütün farklı mezheplerinin Hizbullah'la olan ilişkilerini geliştireceğini söyledi. Salih'e, Lübnan'da başbakanlığa atanan ve Hizbullah'ın rakipleriyle bağlantılı olan kişiyle ilgili fikirlerini sorduğum zaman, Tamman Saib Selam'ın kukla olmadığını söyledi. Tamman, kendisini Hariri kampından ayıran ihtiyatlı bir destek jestiyle, Suriye'ye müdahil olmasından kaynaklı ne olursa olsun Hizbullah'ın bir direniş grubu olarak kalacağını söyledi.  

Lübnan'da ülkeye yönelik bir tekfirci saldırısı karşısında en savunmasız durumda olan Dürzi cemaati, Hizbullah'la olan ilişkilerini gözden geçiriyor. Dürzi cemaati ayrıca başlıca liderleri Velid Canbolat'ın Suriye'deki hükümet karşıtı faaliyetleri destekleyen açıklamalarından da hoşnutsuz. Riyad'daki veznedarını memnun etmeye çalışan Canbolat, kişisel olarak Suudi destekli El Nusra Cephesi'ni desteklediğini söyleyecek kadar ileri gitti. Cemaatlerinin karşı karşıya olduğu tehlikelerin gayet farkında olan Suriye Dürzileri ise Canbolat'ı dışladı ve Suriye hükümetini desteklemeye devam etti.  

Rus yetkililer de Hizbullah'ın duruşunu destekledi. Moskova, Hizbullah'ın konumlanışını Lübnan ve Suriye'nin farklı halklarını korumayı amaçlayan bir duruş olarak görüyor. Moskova, tekfirci tugayların Kuzey Kafkasya'ya girmesini veya Orta Asya'daki kardeş cumhuriyetlerinden ve müttefiklerinden birine saldırıda bulunmasını istemiyor.  Amerika Birleşik Devletleri ve müttefiklerinin aksine, Rusya'nın Ortadoğu'daki dış politikası açıkça çeşitliliği ve Hristiyanlar ile diğer azınlık gruplarının korunmasını savunuyor.

Hizbullah'ın aksine, ABD Hristiyan Arapları umursamıyor

Lübnanlı bir Hristiyan olan Dr. Naci Hayek, her şeyi şu cümleyle özetliyor: “Hizbullah bizim için, benim için savaşıyor!”  Bunu, Lübnan'ın Sayda şehrinde çatışmalar yaşanmasının arından Mişel Aun'un Orange TV'de canlı yayında Hizbullah'ı desteklediğini açıklamasını izlememizden sonra söyledi. Tekfircilerin Lübnan'a girmesi halinde kendisinin de silahını alıp savaşacağının garantisini verdi. Cerrah, Lübnan Amerikan Üniversitesi'nde öğretim üyesi ve Mişel Aun'un – Lübnan'daki en büyük Hristiyan siyasi partisi olan Özgür Yurtsever Hareket'in liderinin – siyasi danışmanlarından biri olan Hayek, “Suriye'nin İzlenebilirliği ve Lübnan'ın Egemenliğinin Restorasyonu Belgesi”nin taslağını hazırladı ve geçmişte ABD Senatosu'na Suriye'nin Lübnan'daki faaliyetleri hakkında raporlar sunardı. Bir zamanlar Lübnan Ulusal Liberal Partisi'nin bir üyesi ve ABD ile Suudi Arabistan'ın müttefiki, sıra dışı Hristiyan savaş baronu Samir Caca'nın yakın arkadaşıydı. Hayek, Mişel Aun için Suriyelilere karşı savaşırken yaralanmıştı bile.  

O tarihten beri bazı şeyler değişti ve yeni ittifaklar kuruldu. Suriye artık düşman değil ve Samir Caca artık dost değil. Hayek bana acı bir şekilde, ABD'nin Lübnan'daki Hristiyanları manipüle etmekten ve sonra da bırakmaktan hiçbir zaman çekinmediğini söyledi. Hatta bana kendisiyle, ABD Dışişleri Bakanlığı'nda müsteşar olarak çalıştığı zaman Jeffrey Feltman arasında gerçekleşen ateşli bir e-mail yazışmasını gösterdi. Burada Feltman, Hizbullah'a gönderme yaparak Özgür Yurtsever Hareket'i “şeytan” ile yan yana durmakla suçluyordu. Hayek, geriye dönüp baktığında “Suriye'nin İzlenebilirliği ve Lübnan'ın Egemenliğinin Restorasyonu Belgesi”nin taslağı hazırlandığı zaman ABD'nin farklı gerekçeleri olduğunu anlıyor. Kızgın bir şekilde, “[ABD] Dışişleri Bakanlığı'nın Lübnan Masası'nda tarih [lisans] diplomasına sahip yirmi beş yaşında çocukların çalıştığını”, bunların kendisinin uğraşmak zorunda olduğu Ortadoğu gerçekliğinden kopuk olduğunu söyledi.

Hayek, “Ben Beşar Esad'ın hayranı değilim, fakat kendisini yüzde yüz destekliyorum, çünkü onun alternatifi Suriye'de aşırıcı bir hükümetin kurulmasıdır” diye vurguladı. Hayek'in korkusu, Suriye hükümetinin düşmesi halinde, yozlaşmış Hariri ailesinin ve 14 Mart İttifakı'nın Şam'da kurulacak bir Müslüman Kardeşler hükümetini Lübnan'ı işgal etmeye davet etmesi. Mişel Aun ve ABD arasındaki temel bir muhatap olarak bana, Hariri ailesinin Lübnan'da Suriye varlığıyla hiçbir sorununun olmadığını ve gerçekte Suriye'nin Lübnan'dan çekilmesine karşı olduklarını söyledi. Bunun nedenini, Haririlerin Suriye ordusunu Lübnan'da kendi hegemonyalarını güçlendirmek için kullanmaları olması olarak izah etti. “Hariri Suriyelileri yozlaştırdı” dedi. Hariri aşireti, kendilerine milyonlarca dolar rüşvet vererek Lübnan'daki tüm üst düzey subayları satın alacaktı. Haririler ve Suriye arasındaki sorunlar, Beşar Esad'ın Suriye'deki yozlaşmaya son vermek istemesi ve Haririlerin oyunu sürdürmelerine izin vermeyi reddetmesiyle başladı.

Çev: Selim Sezer

medyasafak.com