Michel Chossudovsk: Suriye 'deki Hadise NATO Güçlerinin Egemen Devletle Savaşıdır

Michel Chossudovsk: Suriye 'deki Hadise NATO Güçlerinin Egemen Devletle Savaşıdır
Montreal’de bulunan Küresel Araştırmalar Direktörü Profesör Michel Chossudovsky ile Press TV’nin yaptığı söyleşi:


Montreal’de bulunan Küresel Araştırmalar Direktörü Profesör Michel Chossudovsky ile Press TV’nin yaptığı söyleşi:

 

Moskova, ABD’yi ve müttefiklerini BM Güvenlik Konseyi’ni manipüle etmek ve rejimin istikrarını sarsmak amacıyla uluslararası toplumu Suriye hakkında yanıltmakla suçladı. Press TV, merkezi Montreal’de bulunan Küresel Araştırmalar direktörü Profesör Michel Chossudovsky ile Suriye’de dış güçler tarafından talimatla yerine getirildiğini söylediği son sivil katliamları, Suriye’ye müdahaleyle ilgili kritik bilgiler ve NATO’nun yasadışı rolü hakkında söyleşi yaptı. Aşağıda söyleşinin metnini sunuyoruz.

 

Pres TV: Suriye üzerinde durup, biraz Kofi Annan’ın görevi ile ilgili konuşalım. Annan, tüm tarafları politik sürece katarak masanın etrafında toplamak istediğinden bahsediyordu. Amacı, sivil ölümleri durduracak insani yardım kanallarının açık kalmasıydı. Henüz bu amacına ulaşmış değil, size göre bu neden olmadı?

Prof. Chossudovsky: Bu olmadı çünkü, sivil ölümler, büyük ölçüde el-Kaide bağlantılı terörist örgütlerin gerçekleştirdiği eylemler sonucu meydana geliyor. Bu tür terörist organizasyonlar aynı zamanda dış güçler tarafından da destekleniyor. Arap Birliği gözlemci misyonundan yetkililerinin İsrail medyasına yaptığı açıklamalar, masum sivilleri öldüren ve bunu da son derece sinik bir şekilde yapan bir terörist örgütün bulunduğunun en açık kanıtı. Söz konusu eylemler, uluslararası toplum diye niteledikleri şeyin Beşşar Esed’i suçlamasına zemin hazırlamaktadır. Halbuki gerçek şu ki sivil ölümler, dış güçler tarafından gerçekleştirilen eylemlerdir. 

Pentagon’dan alıntıladığım, istihbarat dilinde “faydalı öfke dalgası oluşturan sivillerin kitleler halinde ölümü” şeklinde bir ifade var. 

Son ölüm dalgası, silahlı tetikçilerin, teröristlerin, paralı askerlerin yaptıklarının bir sonucu olup gelişigüzel bir şekilde Suriye hükümetinin suçlanmasıyla sonuçlanmıştır. Bu konuda Suriye yönetiminin hiçbir sorumluluğunun olmadığını söylemiyorum, ancak protesto hareketi şeklinde adlandırılan bu yapının altında yatan saikleri anlamamız gerekiyor. 

Katar’dan, İngiltere’den, Fransa’dan gelen özel güçler var. Bunların bilgisini İngiliz askeri kaynaklarından alıyorum. M16, CIA, SAS bunlar orada ne yapıyorlar? Özgür Suriye Ordusu üyelerini eğitiyorlar.

Bu krizi çözmek istiyorsak belki de ABD’de biraz rejim değişikliğine gitmek zorundayız. Dışişleri Bakanı Clinton, bundan sadece birkaç hafta önce çok samimi bir şekilde yaptığı ve bakanlığın internet sitesinde de yayınlanan açıklamasında, ABD’nin terör listesinde bulunan örgütlerle el-Kaide’nin muhalefeti desteklediğini kaydetti.

Şimdi, ABD muhalefeti destekliyorsa bu, Clinton’un hiç saklamaya gerek duymaksızın açıkladığı gibi, ABD’nin terör listesinde bulunan örgütlere entegre olan bir muhalefeti desteklediği anlamına gelir.

Press TV: Çin tarafından da desteklenen Rusya inisiyatifine baktığımızda, önkoşulsuz ulusal diyalog çağrısında bulunduklarını ve müdahaleye mesafeli yaklaştıklarını görüyoruz. Bu inisiyatifin yaşama şansı var mı, şu an bu mümkün mü? Çünkü şu ana kadar Kofi Annan da siyasi süreçten bahsetmekteydi. Bununla birlikte bunun pratikte çok katkısı olmadı. Öyleyse temelde Rus inisiyatifinin hayatiyet şansı nedir? Neden BM Güvenlik Konseyi’nin diğer üyeleri, bu yaklaşımı desteklemediler ve tatmin edici olmaktan uzak olduğunu söylediler?

Prof. Chossudovsky: Ben Rusya ve Çin’in BM Güvenlik Konseyi’nde kullandığı vetoyla, Batılı askeri ittifaka meydan okuduğunu ve bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Bu iki ülke, Batılı ana akım medyanın açıklamadığı şeyleri açıklıyorlar. Bunların protesto hareketleri olmadığını, yabancı güçler tarafından desteklenen isyancılar olduğunu ifade ediyorlar.

Bakın, her şey diplomatik dille ifade ediliyor. Gerçekte ne olduğunu öğrenmek isterseniz, bu, isyancıları eğiten İngiliz ve Fransız özel güçleriyle Türk operasyonel kuvvetlerinin içinde bulunduğu NATO temsilcilerinin egemen devlete karşı savaşıdır.

Demek istediğim, hükümet güçlerine karşı bir mücadeleye girmiş birkaç NATO ülkesinin, savaşı bu paralı askerler üzerinden verdiğidir. Paramiliter gruplar, Batılı askeri ittifak tarafından finanse edilmektedir.

Birkaç ay önce NATO’nun savaşını sürdürmesi için paralı asker toplamaya başladığını ifade eden bir rapor vardı. Gerçekte onların İslamcı savaşçılar olduğunu söylemişlerdi. Askere alıyor sonra da eğitiyorlardı. İşte bu, NATO’nun Brüksel’deki merkezinde Türk askerleriyle birlikte uygulanan bir program çerçevesinde gerçekleştirildi.

Ve orada farklı insiyatifler de vardı, Katar özel güçlerinin varlığı gibi artık hiç de saklama gereği duymadıkları gayet açık olan bir takım konular var. Fakat az önce de söylediğim gibi, İngiltere, Fransa ve tabii ki İsrail’in de içinde olduğu Batılı askeri ittifakın dayanak noktasını oluşturan diğer özel güçler de vardır.  

Biz bir savaşla ve bir askeri ajanda ile karşı karşıyayız. Suriye bir yol haritası üzerinde duruyor. Bu savaş, yıllardır ve yıllardır planlanmaktaydı. İstedikleri, sözde “koruma sorumluluğu” gibi insani bir amaçla Suriye’ye müdahale etmekti.

Biz bu operasyonu tam da bağlamı içerisine koymamız gerekiyor, çünkü ben bunun, Batılı askeri ittifakın ve İsrail’in Suriye’ye karşı daha önceki niyetleriyle bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Burada kastettiğim 2006’daki Lübnan’a karşı açılan savaştır.

Press TV: Uluslararası arenada bir tarafta Rusya ve Çin’i, diğer ülkelerin tamamının ise öteki tarafta olduğunu ve anlaşmazlıklar bulunduğunu görüyoruz. Sizce bu anlaşmazlıklar giderilebilecek mi ve Suriye’yi nasıl etkileyecekler?

Prof. Chossudovsky: Bu çok önemli bir soru, Avrasya politikalarıyla doğrudan ilişkisi var. İletişim Bakanı Dr. Adnan Mahmut tarafından yapılan açıklamaya ilişkin daha önce belirttiğiniz hususa geri dönmek istiyorum. Bu çok önemli bir açıklama zira tam olarak sorunun yerini belirliyor. Geçmişte diplomatik nezaket sınırları içerisinde kalmaya oldukça özen gösteriyorlardı, ancak sadece Katar ve Suudi Arabistan değil aynı zamanda bu iki ülkenin medyası el Cezire ve el Arabiyye de aynı çizgiye geldiler ve bu çirkin suçlarda ortak olduklarını söylediler.

Bu suçlara ilişkin İletişim Bakanlığı’nın tutumunun belgelere dayandığına inanıyorum. Bu belgelere dayanarak ve bu belgelerdeki bilgilere göre biz biliyoruz ki bu gruplar, Batılı güçlerin yanı sıra Suudi Arabistan ve Katar tarafından da desteklenen terörist örgütlerdir, demektedirler. 


globalresearch.ca’da yayınlanan bu röportaj Hüseyin Şahin tarafından medyasafak.com için çevrildi.