"Yeni Katar Emiri Suudi Politikalarına Bağlı Olacak mı?"

"Yeni Katar Emiri Suudi Politikalarına Bağlı Olacak mı?"
El Rantavi’ye göre “Katar’da iktidardaki yüzlerin değişmesi, belki de bir dizi Arap ülkesinde, özellikle de Suudi Arabistan’da yaşanacakların Amerika tarafından yapılan bir provasıydı.”

Tamim Suudi politikalarına bağlı olacak mı?

Sümeyye Ali 

El Menar 

Küçük yüzölçümüne ve az nüfusuna rağmen Katar, kendisini Arap ülkeleri ve bölge düzeyinde temel bir oyuncu haline getirecek büyük bir nüfuza sahip olma hayalleri kurdu ve gerçekten de bu oldu. Ancak doğalgaz rezervleri bakımından dünyada ikinci sırada gelen Emirlik, bu yükselen rolle, kendisini sözde “Arap Baharı”nın koruyucusu olarak dayatmak ve bölgeyi yönetecek yeni otoritelerin politikasında en fazla etki sahibi taraf haline gelmek için mevcut bütün araçları kullanmak için acele etti.

Doha'nın, başkentin güneydoğusunu bölgedeki en büyük üsse sahip bir alan haline getiren Amerika Birleşik Devletleri'ne bağımlılığı ve İsrail çıkarlarıyla ilgilenmesi temelindeki büyüyen nüfuzunun Suudi Arabistan Krallığı'nı telaşlandırdığı, bunun özellikle Krallığın uzun süredir Körfez'i kontrol etmesi, Washington'la ilişkilere sahip olması ve bölgedeki olaylar üzerinde etkisi olması nedeniyle Emirliğin politikalarında tehlike hissetmesinden kaynaklandığı iyi biliniyor. Bu durum Riyad ile, kendi nüfuzunu arttırmak için Krallığın düşmanı olan Müslüman Kardeşler'e oynayan, bu doğrultuda onlar için Beyaz Saray'a giden yolu döşeyen ve hem Mısır hem de Tunus'ta kendilerine finansman ve yatırım desteği sağlayan Doha arasındaki ilan edilmemiş savaşın şiddetini arttırdı.

Geri çekilmenin başlangıcı: Tamim, Emir oldu...

Amman merkezli Kudüs Araştırma Merkezi müdürü Uraib el Rantavi'nin El Menar web sitesine söylediğine göre, Katar'ın birden fazla düzeydeki, özellikle kısa bir süre boyunca rejimi devirmek için mali, siyasi ve/veya medya ile ilgili ağırlık koymadığı Suriye kriziyle ilgili meselelerdeki başarısızlığı, ilave olarak başta Mısır olmak üzere Arap ülkelerinin çoğunda Müslüman Kardeşler'in yönetim deneyiminin başarısız olmasının beklenmesi ve elbette Müslüman Kardeşler'in küresel örgütlenmesinin bir parçası olan Türkiye'deki müttefikin karşı karşıya olduğu sonuçlar karşısında Katar'ın rolü, artık kabul edilemez şekilde abartıldıktan sonra, kademeli olarak geri çekilmeye başladı. Gerçekte, El Rantavi'nin söyledikleri, web sitesinin ziyaret ettiği kaynaklar tarafından belirtilenlerle uyuşuyor. Onlara göre “Katar'ın kapasitelerine denk düşen bir performansla, Batı yanlısı tutumlar alarak kademeli olarak kendilerini yeniden konumlandırdıklarını göreceğiz.”

Aynı kaynaklar şu duruma da dikkat çekti: “Bu değişimin Doha'nın dış politikasındaki performans düzeyinde aynı yönetici yüzlerle gerçekleşmesi kolay olmayacaktır ve kısa süre önce Emirlik'te, Hamad bin Halife'nin (eski Emir) iktidarı ikinci eşi Muzah Bint el Mesned'den ilk oğlu olan ikinci oğlu Tamim'e bırakmasıyla gerçekleşen iktidar devrinin nedenlerinden biri budur.” Bu bağlamda El Rantavi de “Katar'ın yeni Emir'inin konuşmasını dinledikten sonra, son iki yıldır Katar'ın önceliklerinin merkezinde bulunan Suriye'den hiç bahsetmediğini fark ettik” diye belirtti.

Katar'da gerçekleşen ve görünürde, tek böbrekle yaşayan eski Emir'in hastalığına atfedilen yumuşak iktidar devri, Amerika'nın onayıyla gerçekleşti; Tamim'in iktidar koltuğuna yerleşmesinden hemen sonra yayınlanan ve “CIA'deki üst düzey bir yetkili Emir'e, yönetimi oğullarından birine Washington'un onayıyla devretmesinin gerekli olduğunu, aksi halde dünyanın farklı yerlerindeki mülklerinin haczedileceğini söyledi” diye belirten basın haberleri de bunu doğruluyor. Şu halde bu, Washington'un Katar'ın politikasında bir değişiklik de istediği anlamına gelir mi? 

Bu soruya cevap bağlamında El Rantavi, “Değişim belki de Amerika'nın, Suriye'de siyasi çözüm arzulayan ve Selefi, Cihadçı veya Müslüman Kardeşler çizgisinde siyasal İslam'dan bir şekilde uzak durmayı isteyen yeni yönelimleriyle bağlantılıdır” iddiasında bulunuyor. Amman merkezli Kudüs Araştırma Merkezi'nin müdürü, “Amerika Birleşik Devletleri, yakın müttefiki Katar'ın coşkusunun, duygularının ve macerasının, ABD politikasına hizmet etmeyen prosedürleri benimseme noktasına ulaştığını hissetti ve bu Washington'u, Katar'ın pek çok meseleye yaklaşımında değişime neden olabilecek şekilde bu değişiklik için baskı yapmaya itti” diye belirtiyor.

El Rantavi devamla şunları ekliyor: “Washington bir kez daha müttefiklerinin bazı politikalarından birçok nedenle, örneğin onların Beşar Esad rejimini devirmek için yeryüzündeki bütün şeytanlarla ittifak kurmaya hazır olmaları nedeniyle bıktı. Gerçekte Amerika Birleşik Devletleri de onların rejimi devirme hedefini paylaşıyor, fakat El Kaide'nin Suriye'de veya bir kısmında bir tutunma noktası veya güvenli bölge kurmasına izin verilmesi noktasında şerh düşüyor”. Katar da Suriye topraklarındaki en radikal silahlı grupların bir numaralı destekçisiydi.

Web sitemizin ziyaret ettiği kaynaklar, Katar'ın dış politika alanındaki geri çekilmesinin iç meseleler lehine olabileceğini teyit ediyor ve “yeni Emir'in kendi yönetimini konsolide etmek için çalışacağına dikkat etmeliyiz” diyor. Özellikle iktidarın Tamim'e devredilmesi, Katar'daki derin iktidarın bileşimiyle ilgili bir iç boyuta sahip. Yeni Emir'in kayda değer bir nüfuzu olan annesi Muzah Bint el Mesned, iktidarın oğluna devredilmesi konusunda çok istekliydi ve bunun geciktirilmesinin, karşısına onun daha sonra iktidara geçmesini engelleyebilecek pek çok rakip çıkarmasından korkuyordu. Bunlardan biri Emirlik'in güçlü isimlerinden Başbakan Hamad bin Casim'di ve atanmasından hemen sonra hem o, hem de hükümette ona bağlı olan figürler tasfiye edildi.

Tamim Suudi abayası giyiyor

Aynı kaynaklar Katar'ın yaşadığı ve “yanlış iddiaların ve siyasal İslam deneyiminin başarısızlığının” sonucu olan geri çekilmesinin, “Katar'la rekabet halinde bulunan, etki merkezlerini ele geçirmeye ve bölgedeki temel bir unsur ve Washington'un bir numaralı müttefiki rolüne son vermek isteyen” Suudi Arabistan'ın lehine olabileceğini söylüyor. Kaynakların bahsettiği şeyin içeriği, medya kaynaklarının aktardığı diplomatik raporlarla örtüşüyor. Bu raporlara göre Riyad Washington'u, Katar'ın gücünün en önemli araçlarından olan Müslüman Kardeşler deneyiminin, “Selefilerin Müslüman Kardeşler'in yerini alacak bir rol üstlenmesine yol açabilecek kadar kırılgan olduğuna ve bu yüzden Suudi Arabistan'ın Selefileri, Washington'a tehdit teşkil etmemeleri için kontrolü altında tutmaya çabaladığına” ikna etmeye çalıştı. Bu, ABD'nin neden Müslüman Kardeşler yönetimini devirmeye ilişkin meselelerde Mısır ordusunu desteklediğini de izah ediyor. Yani, Riyad Doha'dan temel güçlerinden birini çalmıştı ve bu da Doha'yı, ondan uzak durup nüfuz mücadelesi oyununa girmeye karar verdikten sonra yeniden Suudi abayasına götürüyor.

Diplomatik raporlar bunu doğruluyor ve yeni Katar Emiri'nin yapacağı değişikliklerden birinin, dış ilişkiler konusunda Suudi politikasında uyumda kendisini göstereceğini belirtiyor. Raporlar bunu, “Riyad'ın kısa süre önce Katar'ı Müslüman Kardeşler'le ilişkisini kesmeye ve Suudi koşulları temelinde Suudi Arabistan'la uzlaşmaya varmaya ikna etmeye çalışmasına” bağlıyor. Bu durum, Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin milyonlarca Mısırlının onun gitmesini istemesinden sonra ordu tarafından tecrit edilmesinin arkasından neden Katar'ın “Mısır halkının iradesinin” yanında durduğunu vurguladığını da izah ediyor. Kaynaklar ilave olarak Veliaht Prens Tamim'in, Krallık'la ve ikinci nesil genç prenslerle ilişkilerini derinleştirme peşinde olduğundan bahsediyorlar. El Rantavi'ye göre “Katar'da iktidardaki yüzlerin değişmesi, belki de bir dizi Arap ülkesinde, özellikle de Suudi Arabistan'da yaşanacakların Amerika tarafından yapılan bir provasıydı.” 

Çev: Selim Sezer

medyasafak.com