Suriye ve Han el Asel Katliamı: Batı’nın Sessizliği, Körfez’in Suçları ve Gizli Ajanlar
- Medyasafak.net
- ANALİZ
- 06.08.2013

"Han el Asel’de 150’den fazla insan, şüpheli El Kaide bağlaşıkları ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) kalıntıları tarafından vahşice katledildi. Ancak Han el Asel’in esas önemi kimyasal meseleyle bağlantılı ve tanıkları yok etme amaçlı."
Murad Makhmudov – Lee Jay Walker
Modern Tokyo Times
Han el Asel'de 150'den fazla insan, şüpheli El Kaide bağlaşıkları ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) kalıntıları tarafından vahşice katledildi. Ancak Han el Asel'in esas önemi kimyasal meseleyle bağlantılı ve Suriye hükümeti, teröristlerin bu kimyasal silahlarla geçmişte yapılan bir saldırıdan sorumlu olduğu konusunda ısrarlı. Bu nedenle, katliamın yöntemine bakarken bazı şeyler göze görünmüyor, çünkü saldırı başka sebepler temelinde ve gizli ajanların yardımıyla gerçekleştirilmiş gibi duruyor.
Resmi olarak katliamın sorumluluğunu Ensar el Hilafe isimli terörist grup üstlendi, ancak katliamın biçimi, sorumluluğun sadece terörist güçlere ait olup olmadığı konusunda kuşkulara yol açıyor. Geçmişte, Kuzey Suriye'de havaalanlarına karşı ve muhtelif mezhepçi terörist güçleri sağlama almak amacıyla çeşitli özel örtülü operasyonlar gerçekleştirildi. Han el Asel'in aktarılan kimyasal saldırıya ilişkin önemi ve Rusya Federasyonu'nun, kimyasalların terörist güçler tarafından kullanıldığını net bir şekilde gösteren kanıtları düşünüldüğünde, acaba katliam özel olarak bazı kişileri hedef alıyor, yahut bu olayla ilgili alanların üzerini örtmeyi mi amaçlıyordu?
Şu anda Suriye silahlı kuvvetlerinin Humus'ta ve Suriye'nin diğer bölgelerinde ilerlediği biliniyor. Bu gerçeklik, Han el Asel'e yönelik saldırının, bu kasabanın son başarısızlıklardan ötürü askeri bakımdan önemsiz olması nedeniyle, daha da fazla örtülü bir operasyon gibi görünmesine neden oluyor. Ensar el Hilafe sorumluluğu üstlenirken ve El Nusra da kendi rolünü oynarken, böyle bir operasyonun son derece profesyonel kişiler müdahil olmadan gerçekleştirilebileceği şüphelidir. Bu nedenle, saldırının zamanlaması gizli ajanların en azından sorumlu tutulan iki terörist grubun arasında olduğunu gösterecektir. Sonuç olarak bu katliamdan yalnızca Amerika, Fransa, Katar, Suudi Arabistan, Türkiye ve Birleşik Krallık kazançlı çıkabilir, zira bu katliam, kimyasal meselesine dair sahte bahanelerine ilişkin olarak, kelimenin tam anlamıyla “gerçekliği yakabilir”.
Rusya Dışişleri Bakanlığı, barbarca saldırıyı şu sözlerle kınadı: “İki terörist gruptan silahlı kişiler, iki gün önce, 22 Temmuz 2013 tarihinde ele geçirdikleri Han el Asel'de vahşice suç işlemişlerdir.” “İki aşırıcı gruptan militanlar, esir aldıkları Suriyeli subaylar ve askerler ile hükümet yanlısı sivillere karşı katliam gerçekleştirmişlerdir.”
Suriye'nin Moskova Büyükelçisi Dr. Riyad Haddad'ın, Han el Asel'deki gerçekleşen barbarca katliamın amacının, kimyasal yanıltma harekatının izlerini silmek olduğundan şüphe duymuyor. Ria Novosti'ye verdiği demecinde, “El Nusra Cephesi ve Ensar El Hilafe tugayının gerçekleştirdiği son kıyımın amacı, silahlı terörist gruplar tarafından kimyasal silah kullanılmasının tanıklarını öldürmekti” dedi.
El Kaide bağlantılı gruplar ile ÖSO arasındaki son çatışmalar, çeşitli El Kaide grupları arasındaki iç gerilimler, Nusra ve ÖSO'nun Türkiye sınırı yakınında ve başka yerlerde Kürtlere saldırıları ve beraberinde Suriye silahlı kuvvetleri karşısında alınan yenilgiler düşünüldüğünde Han el Asel'in kimyasal saldırının suçlarının üzerine örtmek dışında stratejik bir anlam taşımadığı kesindir. Diğer yandan saldırıdaki koordinasyonun niteliği, özel ajanların müdahalesinin ve çok daha yukarıdan planlanmış bir saldırının ipuçlarını veriyor.
Suriye hükümeti bağımsız gözlemciler temelinde Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yürütülecek düzgün bir soruşturmaya açık olduğu halde, Körfez ve Batılı terörist ittifak içindeki ülkelerin bundan rahatsız olduğu hatırlanmalıdır. Terörist operasyonun – yahut ortak örtülü operasyonun – katliamı gerçekleştiren her iki terörist grubun sıradan üyelerinin oluşturduğu çoğunluğun yanında, tepeden tırnağa örtünmüş ve profesyonel askeri yığınağı bulunan kişiler tarafından gerçekleştirildiği biliniyor. Bu, talimatların “dış güçler” tarafından planlandığı ve bir şeylerin üzerini örtmeye yol açan güçlü motivasyon faktörlerinin bulunduğu bir ortak operasyona benziyor.
RIA Novosti şu ifadelere yer verdi: “Bakanlık web sitesindeki açıklamada, hafta sonu aşırıcı El Nusra Cephesi ve Ensar el Hilafe'den militanları tarafından Kuzey'deki Halep kentinin dışındaki Han el Asel kasabasında yaklaşık 150 kişinin “vahşice öldürüldüğünün öğrenildiğini” belirtti.” “Geçmişte ortak operasyonlar gerçekleştiren her iki grup, 22-23 Temmuz'da Han el Asel'in kontrolünü ele geçirdiğini açıkladı ve 100'den fazla askerin öldürülmesini üstlendi.”
Alışılageldiği üzere, Amerikan Başkanı Obama, Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, Türkiye Başbakanı Erdoğan ve İngiltere Başbakanı Cameron bu vahşi katliam karşısında genel olarak sessiz kaldı. Bu dört NATO gücü ayrıca, NATO üyesi Türkiye'nin E Kaide bağlaşıklarının ve diğer terörist güçlerin kuzey Suriye'ye girmesi için bir kapı işlevi görmesi konusunda mutabık kaldı. Benzeri bir şekilde, El Kaideci teröristlere, mezhepçi güçlere ve gizli ajanlara silah gönderilmesi, NATO üyesi Türkiye'nin rolü temelinde gerçekleşiyor. Ancak bu, itaatkar ve propaganda temelli medyayı atlamak gibi görünüyor.
BM, olası kimyasal kullanımına ilişkin olarak, Carla Del Ponte başkanlığında bağımsız bir soruşturma komisyonu kurdu. Del Ponte şunları ifade etmişti: “Soruşturma görevlileri komşu ülkelerde kurbanlarla, doktorlarla ve sahra hastaneleriyle görüşmeler yaptı ve geçen hafta hazırladıkları raporda gördüğüm kadarıyla, kurbanların maruz kaldıkları şeyden hareketle, sarin gazı kullanıldığına dair güçlü, somut şüpheler var, ancak henüz kesin kanıtlar yok.”
“Bunlar, hükümet yetkilileri tarafından değil, muhalefet tarafından, isyancılar tarafından kullanıldı.”
Modern Tokyo Times'da yayınlanan, kimyasal yanıltma harekatıyla ilgili bir diğer makalede şunlar belirtilmişti: “Öyle görünüyor ki, Suriye karşıtı şeytan ekseni insanların kafalarının uçurulmasını, gündelik terörizmi, dinsel temizliği, gazetecilerin öldürülmesini, Hristiyan piskoposların kaçırılmasını, BM personelinin rehin alınmasını, Suriye'nin bağımsızlığını destekleyen ana akım Sünni din adamlarının öldürülmesini, insanların çatılardan aşağı atılmasını ve Hristiyan kiliseleri ile Şii camilerinin yok edilmesini tolere edecek. Ankara, Doha, Londra, Paris, Riyad ve Washington'daki siyasi elitler şimdi ‘ışığı görüp' ‘terörist ve mezhepçi özgürlük savaşçılarının' ancak vahşiler olduğunu anlayacak mı? Yahut kitle medyası, Ortadoğu'daki son büyük laik Arapça konuşulan ülkeyi istikrarsızlaştırma ve ezme gündemleri olan siyasi elitlerin taleplerini karşılamak için, sarin gazı kullanımıyla ilgili son haberleri hasıraltı etmek için yeni yalanlar üretecek mi?”
Cameron, Erdoğan, Hollande ve Obama'nın ellerinde çok fazla kan olduğu kesindir, zira bu dört lider, Katar ve Suudi Arabistan'ı “kutsal olmayan ve ahlaksız savaş”larında desteklemişlerdir. Bu, terörist hatlar ile, askeri ve örtülü hatlara yardım edilmesini içermektedir. Han el Asel'deki son katliam, El Kaide bağlantılı gruplar ve ÖSO'nun Suriye'deki mevcut durumla ilgili gündemlerine hizmet etmemiştir. Bu katliam ve barbarca vahşet, “yanıltma harekâtı gündemi” olan ülkelere hizmet etmiştir.
Çev: Selim Sezer
medyasafak.com