İslam Devrimi, "Batılılık" (Westernesse) olarak bilinen tüm söylemsel kompleksin hegemonyasının yıkılmasında çok önemli bir rol oynamıştır. İslam Cumhuriyeti'nin kuruluşunu tanımlamak için kullanılan "skandal" kategorisini anlamak için bu yıkımın farkında olmak önemlidir. Zira İslami devrimci siyasetin müdahalesiyle, "Platon'dan NATO'ya" olarak bilinen güya zorunlu tarihsel sekans kesintiye uğratılmış olmaktaydı.
“İran, Batı Şeria ve Gazze'ye silah dolu 20 gemi gönderdi. Çoğu insanın bu gemilerden haberi yok.” - (Talal Naci – FHKC-Genel Komutanlık lideri)
"Dolayısıyla bu satırların yazarına göre Âşûrâ Ziyareti’nin sıhhati ve Emevilerin son dönemine nispeti için; senedle ilgili bahislerin dışında metin içi tarihsel eleştiri yönteminden faydalanarak ve tarihsel göstergebilim (semiyotik) yoluyla da istidlalde bulunabiliriz."
Süleymani suikastından bir buçuk yıldan fazla bir süre sonra, Direniş Ekseni içindeki kaynaklar The Cradle'a Nasrallah'ın Süleymani'den kalan pek çok bölgesel dosyanın fiili varisi olduğunu söylüyor. Bunların hiçbiri, Süleymani'nin Kudüs Gücü’ndeki halefi ve Nasrallah’ın rolünü tamamlayan İsmail Kaani'nin yetkinliği hakkında herhangi bir olumsuz ima içermiyor.
Yakın tarihin en sofistike “tekfir teşvik kitabı” olduğunu düşündüğümüz metni ele alarak çağdaş İslam dünyasındaki tekfir konusuna odaklanalım: Hain İttifak - İsrail, İran ve ABD'nin Gizli Anlaşmaları, Trita Parsi ( Yale Üniversitesi Yayınları, 2007). Treacherous Alliance — The Secret Dealings of Israel, Iran and the US by Trita Parsi (Yale University Press, 2007).
NATO rejimlerinin Mısır'daki askeri diktatörlüğü veya barbar Suudi rejimini desteklemekte hiçbir sorunu yok, ancak İranlıların oy hakları konusunda çok “endişeli” görünüyorlar.
Dolayısıyla, bu son Gazze Savaşı'nın arkasındaki büyük resim, İsrail'in sadece iki Filistinli örgütle savaşmadığıdır. Buradaki asıl savaş, Yahudi devletini yıkma sözü veren ve bunu farklı şekillerde başarmaya çalışan İran'a karşıydı.