Bu rejimlerin korktukları tek şey ve dolayısıyla yenilebilecekleri tek yol gerçek devrimci faaliyettir. Bu tür devrimci pratikler bölgedeki ve dünyadaki kitleleri uyandıracaktır. Bu koşullar gerçekleştiğinde, gerici tiranların ve Siyonist rejimin kaderi mühürlenecek ve zafer kaçınılmaz hale gelecektir.
İnsanın derinliklerinde bir gurbet mevcuttur. Her ne kadar birazdan sayacaklarımız da bir gurbet sayılsa da bizim gurbet ile kastettiğimiz; kişinin kendi şehrinden ya da ülkesinden bir başka yere gitmesi değildir; bilakis insanın bu âlemde gurbeti az veya çok hissetmesini kastediyoruz. İnsan burada hüznü deneyimlemektedir. Bazıları hüznü çok derin bir şekilde deneyimler ve çoğunlukla hüzünlü ve gamlıdırlar.
İranlı yetkililer tarafından gözaltına alınan 15 bin protestocu rakamı suları daha da bulandıran İnsan Hakları Aktivistleri Haber Ajansı'ndan (HRANA) kaynaklanıyor. ABD merkezli HRANA, İran İnsan Hakları Aktivistleri’nin (HRAI) medya koludur ve National Endowment for Democracy'den (NED) fon alan bir gruptur. NED ise on yıllardır dünya genelinde rejim değişikliği çabalarını finanse eden, bir CIA yumuşak güç aparatıdır.
İslam Cumhuriyeti, siyasi konfigürasyonları nedeniyle mükemmel bir hedef haline geldi. Siyasal İslami bir yapı olarak İslam Cumhuriyeti, liberalizmin 'öteki'si olarak inşa edilmiştir ve [liberallere göre] ya mutlak bir siyasi yıkımı ya da içerden dönüşümü hak etmektedir.
Suriye kaynakları, “Suriye liderliğinin Şam'da hareketin bir temsilcisini kabul etmeye hazır olduğunu, ancak geçmişte Suriye devletine karşı keskin duruşu olmayan, askeri olmayan bir siyasi figürü tercih ettiğini bildirdiğini” ortaya koyuyor. Hamas, yakın gelecekte Suriye ile ilişkilerini tamamen yeniden kurmayı ve söz konusu ofis açıldıktan sonra Şam'a daimi temsilcilerinin gelmesini dört gözle bekliyor.
Hamas'taki kaynak The Cradle'a ayrıca şunları söyledi: "Katarlılar, Meşal'in bu kadar kader belirleyici bir tavır alamayacağını hissettiler." İşte bu noktada Şeyh Yusuf El-Karadavi (İhvan'ın manevi rehberi olarak kabul edilir) müdahale ederek henüz karar vermemiş Haniye'yi ve Ebu Merzuk'u baskı altına aldı.
Ancak Kohlberg'in, kendi varsayımlarını; “Şia’nın, zamansal bakımdan Peygamber-i A‘zam’ın (s.a.a.) vefatından sonra oluştuğu,” “Şia’nın siyasal kaynağı/kökeni,” “İmâmiyye tarafından rivayetler uydurulması,” “analizlere hâkim olan, dine dışardan bakış,” ve “kavramların anlaşılmasında/algılanmasındaki hatalar” üzerine inşa etmiş olması, çalışmalarının tesirini ve gücünü [olumsuz yönde] etkilemiştir.