Övgüye layık tüm şeyler vücûdî umûrdandır. Vücûd da hakikatte Hakk Tebârek ve Teâlâ’dır. Çünkü kötülükler O’na ulaşamaz. Şeylerin noksanlıkları ve kusurları ademîdir [yokluksaldır]. Nitekim Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Sana isabet eden her iyilik Allah’tan, her kötülük ise nefsindendir.”
İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei Dünya Kudüs Günü (22 Mayıs Cuma) münasebetiyle bir konuşma yaptı.
Ümeyyeci din anlayışını tesis edenler açıkça lanet ediyorlardı, hakaretlerde bulunuyorlardı ve İmamla ve Ehl-i Beyt ile açıkça savaşıyorlardı. Biz Kerbelâ örneğinde bunu görmekteyiz. Ancak İbn Teymiyye ve bağlıları İmam Ali’ye duydukları kini gizlemektedirler.
Hz. Emîrü’l-Müminîn (a.s) Allah’ın kâmil bir velisidir, bir insan-ı kâmildir. O, tüm peygamberlerle sırlarında ve Hz. Hâtemü’l-Enbiyâ ile ise açıkta beraber olan bir kimsedir. Şu söz çok önemlidir: “Kuntu meal enbiyai sırren ve mea Muhammedin (s.a.a.) cehran.” (Ben (Hz. Ali) peygamberlerin sırrında idim, Muhammed (s.a.a.) ile açıkça zuhur ettim.)
Allame hadisi rivayet eden sahabîlerin isimlerine alfabetik sıraya göre verir. 41. sayfadan başlar ve 144. sayfada sonlandırır. O, hadisi rivayet eden 110. sahabînin ismini şöyle verir: Ebu Merazim Yala İbn Mürre İbn Vehb es-Sakafî. Bu 110 sahabî Gadir hadisini rivayet eden isimlerden bulabildiklerimizdir. Hadisi rivayet edenlerin sayısı muhtemelen bundan daha fazladır.
Sevmek farz olduğuna göre onlarla çarpışmanın hükmü nedir acaba? Yezid, Hz. İmam Hüseyin’i (a.s.) şehid etti. Şehid etme eyleminden söz ediyoruz, nefret ve eziyetten değil! Dahası ailesini sürgüne gönderdi. Ancak bazı kalemler -cahil mi, garazkâr mı diyeyim, kapıkulu mu diyeyim bilemiyorum- Yezid’i “emirü’l-müminin” olarak isimlendiriyor.
Ehl-i Beyt’i, makamlarını, mesuliyetlerini, kendilerine yüklenen rollerini tanıyıp öğrenmek isteyen aziz canlara Kur’an-ı Kerim’i anlamaları gerektiğini belirtiyorum. Kur’an-ı Kerim’i tanıyacak olurlarsa Ehl-i Beyt’i de tanırlar. Ehl-i Beyt’in (a.s.) "Kur’an-ı Kerim’in üçte biri veya dörtte biri bizim hakkımızdadır" şeklindeki buyruklarının da anlamını buradan yola çıkarak kavrayabiliyoruz. Bazıları onların isimlerinin Kur’an’da söz konusu edildiğini söylediğimizi zannediyor.