"Hadisi" için 304 adet haber bulundu

ÖZEL: Şiî Âlimler ve Muhyiddin İbnü’l-Arabî

ÖZEL: Şiî Âlimler ve Muhyiddin İbnü’l-Arabî

Kadı Nurullah, daha sonra, Nûrbahşiyye silsilesinden bazı dervişlerin şu sözünü aktarır: “Hızır ile görüştüğünü açık eden veya hırkasını ona nispet eden her şeyh, hakikatte Şia mezhebine bağlılığını ve imamet hakkındaki inancını ortaya koymuştur.”

ÖZEL: Tevrat’ta On İki İmam

ÖZEL: Tevrat’ta On İki İmam

İbrahim Rabbe şöyle dedi: “Keşke İşmael (שְׁמָעֵאל) [İsmail] Senin veçhin için baki kalsa… [Rab ona şöyle cevap verdi:] “Senin İşmael [İsmail] hakkındaki [sözüne/duana] icabet ettim. Ona bereket vereceğim ve onu Me’od Me’od [Muhammed] vasıtasıyla yücelteceğim; [O,] on iki imamı vücuda getirecek ve [Ben,] onu büyük bir millete dönüştüreceğim. (Tekvin, 17: 18-20)

ÖZEL: İmam Mehdî’nin (a.f.) Doğumunun ve Gaybetinin İspatı Bağlamında Şiî Yazılı Mirası Üzerine Bir İnceleme

ÖZEL: İmam Mehdî’nin (a.f.) Doğumunun ve Gaybetinin İspatı Bağlamında Şiî Yazılı Mirası Üzerine Bir İnceleme

"Hasan b. Mahbûb önemli kitaplar da yazmıştır. O, ricâl ilmi alanında yazılmış ilk kitaplardan biri olan el-Meşîha adlı kitabında, Büyük Gaybet’ten (Gaybet-i Kübrâ) yaklaşık yüz yıl önce, İmam Mehdî’nin (a.f.) doğumuna ve gaybetine dair hadisleri yazıya geçirmiştir."

ÖZEL: İmam Zeynelâbidin’in (a.s.) Siyer Rivayetlerinin Tahrifini Önlemedeki Rolü

ÖZEL: İmam Zeynelâbidin’in (a.s.) Siyer Rivayetlerinin Tahrifini Önlemedeki Rolü

"İslâm dünyasında siyer yazıcılığı Urve ve Zührî’nin öncülüğünde, belli bir hizbe hizmet etmek amacıyla, bir açıdan hastalıklı bir disiplin olarak ortaya çıkmıştır. İmam Zeynelâbidin’den (a.s.) nakledilen siyer rivayetlerinin muhtevası, onun bu alana girme nedenini göstermekte ve amacının siyer rivayetlerini tashih etmek ve Ehl-i Beyt’i (a.s.) savunmak olduğunu somut bir biçimde ortaya koymaktadır."

İbrahimî Dinânî: Feyz-i Kâşânî Söyleşileri (31) (SON): Hz. Muhammed Akl-ı Küll'dür / Mutlak Kemâl mazharsız olmaz / Her zaman bir İmam vardır

İbrahimî Dinânî: Feyz-i Kâşânî Söyleşileri (31) (SON): Hz. Muhammed Akl-ı Küll'dür / Mutlak Kemâl mazharsız olmaz / Her zaman bir İmam vardır

Hz. Hatmî Mertebet’in (Muhammed'in) (s.a.a.) aklı, Sâdır-ı Evvel’dir (ilk sudûr eden). Sâdır-ı Evvel de Akl-ı Küll’dür. Vahiy de Akl-ı Küll’den başka bir şey değildir.

İbrahimî Dinânî: Feyz-i Kâşânî Söyleşileri (26): Yaratılışta-tecellide tekrar yoktur / Her nefes yenidir ve her an bir Nevruz'dur

İbrahimî Dinânî: Feyz-i Kâşânî Söyleşileri (26): Yaratılışta-tecellide tekrar yoktur / Her nefes yenidir ve her an bir Nevruz'dur

Ne yazık ki burada bazıları akıl ile kalbi birbirine karşı konumlandırıyor. Bunlar arasında bir tekabül varmış gibi konuşmamak gerekir. Akıl hiçbir zaman kalbin karşısında yer almaz. Kalp –ki aşkın merkezi de kalptir– akla renk katar ve onu süsler. Akıl da kalbe nizam verir. Akıl ve kalp aslında tek bir şey olup, birbirleriyle işbirliği içindedirler.

İbrahimî Dinânî: Feyz-i Kâşânî Söyleşileri (10): Hâlık ile Mahlûk Arasındaki İlişki; Âlemi Hakk’ın Aynasında Görüyoruz

İbrahimî Dinânî: Feyz-i Kâşânî Söyleşileri (10): Hâlık ile Mahlûk Arasındaki İlişki; Âlemi Hakk’ın Aynasında Görüyoruz

Allah’ı kavramlarla değil, zâtımız ve fıtratımızla bulduğumuzdan, âlemi de O’nun nurunun ışığında görmeye başlarız. Eğer Hakk’ın nuru olmasaydı, âlemi göremezdik. “Allah göklerin ve yerin nurudur.”