Bugüne kadar, Şiîliğin Mu‘tezile’den etkilendiğini ya da Şiîlerin teşbih inancına sahip olduklarını ileri süren ve Mu‘tezile dışı bir kaynaktan gelen bağımsız bir rivayet tespit edilememiştir. Asıl şaşırtıcı olan ise Mu‘tezile’yi müşrikler, kâfirler ve büyük günah işleyenlerle bir tutan Hadis Ehli ve Eş‘arîlerin, onların Şiîlere yönelik suçlamalarını kabul edip aynen tekrar etmiş olmalarıdır.
13.05.2025
7.04.2025
4.03.2025
16.02.2025
8.02.2025
6.02.2025
Tevrat’ın Çıkış Kitabı’nda, peygamberliğe seçilip İsrailoğullarını doğru yola iletmekle görevlendirildiğinde Hz. Musa (a.s.) ile Tanrı arasında şöyle bir konuşmanın geçtiği yazar: “İsraillilere gidip, ‘Beni size atalarınızın Tanrısı gönderdi’ dersem bana, ‘O’nun adı nedir?’ diye sorabilirler. O zaman onlara ne diyeyim?’ dedi. Tanrı Musa’ya, ‘Ben, Var Olan’ım.’ İsrail halkına, ‘Beni size Var Olan gönderdi’ diyeceksin,’ dedi.
İran’da yayın yapan Raja News sitesi, Batı Asya uzmanı Ali Rıza Mecidi ile yaptığı görüşmede Suriye’deki son gelişmeler bağlamında HTŞ’nin mahiyetini ve Esad yönetiminin düşüşünün Hizbullah’a yansımalarını ele aldı.
İmam Ali’nin konuşmaları Şerîf Razî’nin doğumundan önce bile ulema tarafından iyi bilinmekteydi. Mesela hicrî 340'ta vefat eden tarihçi Mes'udî -bu tarih Şerîf Razî'nin vefatından 66 sene öncesine denk düşmektedir- Murûcu'z-Zeheb adlı kitabının ikinci cildinin 431. sayfasında şu sözleri yazmıştır: "Ali b. Ebu Talib'in 480‘den fazla konuşması sayısız insan tarafından hıfzedilmiştir."
"Ürkek ve utangaç birisi değil Merendi; cephede birden fazla kez vurulmuşluğun sertliğine sahip. İran-Irak Savaşı gazisi olan Merendi, ikisi ABD tarafından eski müttefiki Saddam Hüseyin'e sağlanmış olması muhtemel kimyasal silahlarla olmak üzere dört kez yaralanmış."
Yazının tüm felsefi-politik öncüllerine ve sonuçlarına katılmasak da, post-modernizm ve liberalizmin radikal-devrimci söylemler ve bunların entelektüel-ideolojik taşıyıcıları içindeki nüfuz gücüne ve bu kişilerin emperyalist sistem tarafından nasıl işlevsel kılındıklarına ışık tutan önemli bir analiz olduğunu düşünüyoruz.
Said, Filistinlilerin sömürgecilere karşı bu türden bir mücadeleyi "terörizm" olarak kınamalarını ve bundan vazgeçmelerini istiyor. Hamas'ı Siyonistlerle aynı kefeye koyuyor (Le Monde Diplomatique Ağustos/Eylül 1998'deki en hararetli makalesinde yaptığı gibi). Sömürgecilere karşı şiddet içermeyen bir şekilde savaşabileceğimize inanmamızı istiyor. Said, İntifada ve (ister beğenin ister nefret edin) Hamas olmasaydı "İsrail"in Arafat'la asla konuşmayacağı gerçeğini göz ardı ediyor.