Kadı Nurullah, daha sonra, Nûrbahşiyye silsilesinden bazı dervişlerin şu sözünü aktarır: “Hızır ile görüştüğünü açık eden veya hırkasını ona nispet eden her şeyh, hakikatte Şia mezhebine bağlılığını ve imamet hakkındaki inancını ortaya koymuştur.”
9.10.2025
22.07.2025
24.03.2025
2.12.2024
12.11.2024
3.09.2024
"Düşmanın kolektif kimliğimizi hedef almasının nedeni budur. Sadece yalnız olduğumuzu düşündüğünüzde ve buna göre davrandığımızda yenilgiye mahkûm oluruz. Birini yenilgici yapan, gerçeğin kaçınılmaz bilgisinden ziyade gerçeğe verdiği tepkidir."
Murray Bookchin anarşist komünite için aziz gibi bir şeydir. Sosyal ekoloji, özgürlükçü belediyecilik ve komünalizm olarak kavramsallaştırdığı fikirleri, kendisini solcu olarak tanımlayan çok sayıda insan üzerinde kalıcı etki yaratmıştır. Bununla beraber çok da dillendirilmeyen bir şey var ki, o da, Bookchin’in birçok anarşist ve liberteryen sosyalist gibi emperyalizm karşısında hoşgörülü bir mahcubiyet içinde olmasıdır.
İnsanın fıtratı demek olan “akl”ın bir kapasitesi vardır. Aklın aslı ve özü, melekût âlemindedir. Melekût âlemdeki ilâhî akıl, hiçbir zaman hiçbir şeyle kirlenmez. Keza melekler âlemi de bu şekildedir. O akıl bu zaman, mekân ve tabiat âlemine indiğinde zamanın, mekânın, şehvetlerin ve heveslerin hüküm sürdüğü bir âlemi tecrübe etmiş ve doğal olarak bunlarla karışmış olur.
Sözün özü, “bir şey hiç yoktan iyidir” diye bu kadar az şeyi kabul etmeye hazır olmamız, düşmanı bizden daha fazla taviz koparmaya teşvik ediyor. Bu Siyonist dünyada bırakın aptal bir zayıfı, sadece zayıfın bile gözünün yaşına bakılmaz. Zafer kazanmak isteyen uluslar önce yenilgici liderlerinden kurtulmalıdır.
'Geceyi gündüze, gündüzü de geceye katarsın.' Gece gündüzün, gündüz de gecenin bağrında yer alıyor. Bu diyalektikten ilk söz eden, Herakleitos idi. Günümüzde de diyalektikten söz eden pek çok düşünür var. Özellikle Hegel ve sonrası dönemde… Hegel, zamansal diyalektiği dikkate alırken, Marx bunu toplumsallaştırmış, ona materyalist ve tarihsel bir boyut kazandırmıştır. Bir de tevhidî bir diyalektik var ki, biraz önceki âyet, bunun bir örneğiydi aslında.
"İran İslam Devrimi, siyasi, ekonomik ve askeri egemenliğin yanı sıra kültürel egemenliği de hedefliyordu. Miraslarının ihtişamıyla uyanan ve Batı yörüngesinden kararlı bir şekilde çıkan İslam uluslarının hayaleti, İran modelinin yayılmasını önlemek için bir ‘çevreleme’ stratejisi başlatan yeni sömürgecileri dehşete düşürdü."