Sözün özü, “bir şey hiç yoktan iyidir” diye bu kadar az şeyi kabul etmeye hazır olmamız, düşmanı bizden daha fazla taviz koparmaya teşvik ediyor. Bu Siyonist dünyada bırakın aptal bir zayıfı, sadece zayıfın bile gözünün yaşına bakılmaz. Zafer kazanmak isteyen uluslar önce yenilgici liderlerinden kurtulmalıdır.
Akıl kendini tanıdığı için diğer şeyleri de tanıyabiliyor. Akıl kendinin bilincinde olduğu için diğer şeylerin de bilincine varabiliyor. İzin verirseniz günümüzde hepimizin elinde olan bir şeyle örnek vereyim. Bilgisayar birçok şey bilir ancak bilgisayar kendisini tanımıyor. Bilgisayar kendisini tanımadığı için dünyayı da tanımıyor, siz bilgisayarla dünyayı tanıyorsunuz.
Her zerrede, damlada, varlıkta ilahî sevgi vardır çünkü hepsi Hak Teâlâ’ya doğru bir hareket halindedir. Her varlık hareket halindedir. Bu âlemde sakin bir varlık yoktur. Bu hareket, Hakk’a doğru bir “hubbi harekettir” (sevgi hareketidir). Bu hareket, her zaman yükseliş yönlü bir harekettir; düşüş yönlü bir hareket değildir. Sonbaharda yaprağın düşmesi gibi zâhiren düşüş yönlü hareketler bile bir başka yükseliş hareketinin çizgisi üzerindedir.
Allah bir tecelliyi tamamlamıştır (kâmil kılmıştır), o tecellide tüm tecelliler münderiçtir (içkindir). Tüm tecellilerin münderiç olduğu o kâmil tecelli Hak Teâlâ’nın insandaki tecellisidir. Burada insan derken ‘‘insan-ı kâmil’’i kastediyorum.
İmam Mûsâ Kâzım’dan (a.s.) nakledilen bir hadis bu şiirdeki ifadeye uygundur. İmam Mûsâ Kâzım (a.s) her şeyin bir delili olduğunu ve aklın delilinin tefekkür, tefekkürün delilinin sükût, sükûtun delilinin de “Velâyet”leri olduğunu söylüyor. Yani siz bizim “emrimize” (Velâyetimize) sükût makamında ulaşabilirsiniz.
Birincisi aşk insana ait bir şeydir. Melekler aşkın ne olduğunu bilmezler. Hayvanlar, bitkiler, cansızlar âşık olmazlar. Elbette melekler bir anlamda sevgiye sahiptir. Onlar Allah sevgisine, Allah aşkına sahiptir. Ama dertle birlikte olan aşkı bilmezler. Onlarda firak yani ayrılık acısı yoktur.
Şam'ın tercihi açıktı ve Suriye aklının dayandığı, Direniş Ekseni’yle ittifakının derinliğini gösteren temel kuralı yansıtıyordu: "Direnmenin bedeli teslimiyetin bedelinden daha azdır."