ÖZEL: İbn Arabî ve Seyyid Haydar Âmulî’nin bakışından Hatm-i Velâyet konusunun karşılaştırmalı bir incelemesi

ÖZEL: İbn Arabî ve Seyyid Haydar Âmulî’nin bakışından Hatm-i Velâyet konusunun karşılaştırmalı bir incelemesi

Zira velâyetin hatminin temel ölçütü, Peygamberlerin Hâtemi’ne (s.a.a.) manevî yakınlıktır. Şahsına münhasır bu yakınlığı pek çok rivayet açıklamıştır. İbn Arabî'nin “İnsanların ona en yakını, âlemlerin İmamı ve tüm nebilerin sırrı olan Ali ibn Ebî Tâlib’dir” ifadesi de hem şekilsel hem manevî hem şuhûdî hem de gaybî bir yakınlığı ifade etmektedir. Onun o Hazret’e yakınlığının bir benzeri yoktur; dolayısıyla onun velâyeti de benzersizdir.

İmam Hamenei’den Türkiye ve Suriye’ye deprem mesajı

İmam Hamenei’den Türkiye ve Suriye’ye deprem mesajı

"Ailelerin azizlerini kaybettiklerinde yaşadıkları acının ne kadar ağır olduğunu yakından bilenler olarak Yüce Allah'tan kendileri için sabır, metanet ve sükûnet diliyoruz. Ülkemizin yetkilileri ellerinden gelen yardımı yapmaktalar ve buna devam edeceklerdir inşallah."

‘Ne ekersen onu biçersin’: İran’da grev çağrısı yapan İngiltere grev dalgalarıyla sarsılıyor

‘Ne ekersen onu biçersin’: İran’da grev çağrısı yapan İngiltere grev dalgalarıyla sarsılıyor

Ülkelerindeki son sözde "ulus çapındaki grevlerin", “patlamayla değil iniltiyle” sonuçlandığını görüp son on yılların en şiddetli grevleriyle sarsılan İngiltere'ye bakan bazı İranlılar, bugünlerde böyle diyorlar.

Ahmed el-Kâtib'e reddiye (33): Ahmed el-Kâtib'in iki önemli şüphesine cevap

Ahmed el-Kâtib'e reddiye (33): Ahmed el-Kâtib'in iki önemli şüphesine cevap

Bu bölümde Ahmed el-Kâtib’in İmam Mehdî’nin (a.s.) varlığı hakkında oluşturmak istediği şüpheleri cevaplandırmaya çalışacağız. Onun bu bağlamdaki iddialarından biri de şudur: 'Hicrî üçüncü ve dördüncü asırlarda Şia -azınlık bir grup hariç- Muhammed b. Hasan el-Askerî’nin varlığına inanmıyordu. Nitekim bu durumu Nevbahtî, Eşarî, Kuleynî, Numânî, Sadûk, el-Müfîd ve Tûsî gibi Şiî müelliflerin tamamına yakını kaydetmiş ve bu döneme Asrü’l-Hayret (Şaşkınlık Çağı) adını vermişlerdir.'

ÖZEL: Muhammed Âbid el-Câbirî’nin Şiilik Hakkındaki Görüşünün Analizi ve Kritiği

ÖZEL: Muhammed Âbid el-Câbirî’nin Şiilik Hakkındaki Görüşünün Analizi ve Kritiği

İran’daki birçok din âlimi Sünnî idi ve bunlar arasında Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî ve hatta Hanefî mezhebinin kurucusu Ebû Hanîfe gibi isimler de bulunmaktaydı. Bu listeye Gazzâli, Cüveynî, Fahr-i Râzî, Zemahşerî ve Mevlânâ’yı da eklediğimizde şu gerçeğe ulaşmamız gerekecektir: Eğer İranlılar mezhep adı altında Araplardan intikam almayı amaçlasaydı, bunun Şiîlik vasıtasıyla değil; bilakis kural gereği diğer mezhepler (Sünnî) yoluyla gerçekleştirilmesi gerekirdi. Tüm bunlara ilaveten, Şiîliğin İran’daki müessisleri ve mübelliğleri çoğunlukla Araplardı.

Ahmed el-Kâtib'e reddiye (32-2): Ahmed el-Kâtib'in mektubuna cevap

Ahmed el-Kâtib'e reddiye (32-2): Ahmed el-Kâtib'in mektubuna cevap

Ahmet el-Kâtib’in veya diğer Ehl-i Sünnet ulemasının inkârları onlara zarar vermez. Nitekim İsrâiloğullarının büyük çoğunluğunun Hz. İsa’nın mucizevi doğumunu inkâr etmeleri de O’na (a.s.) zarar vermemiştir. Şöyle ki küçük bir fırkaları hariç -bu fırka da Hz. Zekeriyya ve Hz. Yahya (a.s.) bağlılarından oluşmaktaydı- Yahudiler, Hz. İsa Mesih’in mucizevi doğumunu inkâr etmiştiler ve günümüze kadar da Mesih beklentilerini sürdürmüşlerdir.