IŞİD'in yenilgisine yol açan askeri operasyonun hikâyesi, Süleymani ile Hizbullah Genel Sekreteri Hassan Nasrallah'ın Beyrut'ta yaptığı görüşmeyle başladı. Nasrallah, Hizbullah'ın Suriye ve Lübnan'da konuşlanmış bir grup saha subayını Şam'daki bir toplantıya çağırma kararı aldı.
"Öğrendiğime göre Seyyid Sistani, Şiiler Hıristiyanları savunurken binlerce kişiyi kaybettiğinde Vatikan'ın sessiz kalmasını ve Papa'nın tüm bunlar için herhangi bir atıfta bulunmayıp açıktan bir bildiri bile yayımlamamasını takdir etmemektedir."
Nitekim Kerbela’da Şebes b. Rebi sahâbedendi ve Yezîd’in ordusunda yer almıştı. Dolayısıyla onun hakkında ‘‘içtihad etti ve yanıldı’’ diyorlar. Yani İmam Ali (a.s.) ile savaşan bir kimse sahâbî ise sadece muaheze edilmemekle kalmayacak, amelinden dolayı ecir de alacak!
Dünyada kendisini alternatif olarak tanıtan tek bir ideolojik sistem kaldı. Batı küreselciliğinin, tüketim toplumunun ve teknokratik materyalizmin muhalifi olan İran'ın İslami toplum ve devlet modelinden bahsediyorum. Öte yandan tüm büyük halklar gibi, dünyanın en eski medeniyetlerinden birinin soyundan gelen İranlılar da Mesihçi düşünceden yoksun değiller.
Ümeyyeoğulları, Ebû Bekir ve Ömer döneminde valilikler elde ettiler. Benî Hâşim’den ise hiç kimse valilik makamına atanmadı. İşte bu ve benzeri davranışları Benî Ümeyye’nin azı dişlerini keskinleştirdi, onlara kapılar açtı, onların kâselerini doldurdu. Hatta öyle ki Ebû Süfyân b. Harb, Hz. Hamza’nın kabrinin başına gelip şöyle dedi: Senin kendisi için bizimle çarpıştığın şey en sonunda bizim elimize geçti!
Bundan dolayıdır ki İbn Kesir’in döneminden günümüze dek âlimleri, Hz. Ali’nin hiçbir şekilde sahâbenin geriye kalanından ayırt edilmemesi ve meziyet sahibi olmaması gerektiğinde ısrar etmişlerdir. Onlar ‘‘Ya İmam Ali’yi diğer sahâbîler ile eşit tutacağız ya da O’nu daha alt konuma yerleştireceğiz’’ derler.
Ümeyyeci din anlayışını tesis edenler açıkça lanet ediyorlardı, hakaretlerde bulunuyorlardı ve İmamla ve Ehl-i Beyt ile açıkça savaşıyorlardı. Biz Kerbelâ örneğinde bunu görmekteyiz. Ancak İbn Teymiyye ve bağlıları İmam Ali’ye duydukları kini gizlemektedirler.