Bu bölümde Ahmed el-Kâtib’in İmam Mehdî’nin (a.s.) varlığı hakkında oluşturmak istediği şüpheleri cevaplandırmaya çalışacağız. Onun bu bağlamdaki iddialarından biri de şudur: 'Hicrî üçüncü ve dördüncü asırlarda Şia -azınlık bir grup hariç- Muhammed b. Hasan el-Askerî’nin varlığına inanmıyordu. Nitekim bu durumu Nevbahtî, Eşarî, Kuleynî, Numânî, Sadûk, el-Müfîd ve Tûsî gibi Şiî müelliflerin tamamına yakını kaydetmiş ve bu döneme Asrü’l-Hayret (Şaşkınlık Çağı) adını vermişlerdir.'
İslam hadis mirasındaki bazı meşhur rivayetler, her dönemde İslam ümmeti arasında din ilminin âdil taşıyıcısı ve koruyucusu olan birisinin kesinlikle var olduğunu ortaya koymaktadır. O, Hz. Peygamber’in Ehl-i Beyt’indendir ve O’nun ümmetinin hidayet kaynağıdır.
Süleym b. Kays’ın kitabı hakkındaki doğru görüş şudur: Bu kitabın aslı sahihtir. Üç büyük şahsiyet, Numânî ve Saffâr ile diğer Şiî âlimler bu eserden rivayette bulunmuşlardır. Ancak kitapta inatçı muhalifler tarafından eklenen birtakım karışıklıklar mevcuttur.
Ahmed el-Kâtib’in Şia’da Siyasal Düşüncenin Gelişimi - Şûrâdan Velâyet-i Fakîhe (Tatavvuru'l-Fikri's-Siyâsîyyi'ş-Şîî mine'ş-Şûrâ ilâ Velâyeti'l-Fekîh) kitabına karşı Seyyid Sâmî Bedrî tarafından yazılmış reddiyenin (Şübehât ve Rudûd) (Şüpheler ve Yanıtlar) tam çevirisini yayımlamayı sürdürüyoruz.
Yazarın el-Kâfî’de ve Süleym’in Kitab’ında İmamların on üç kişi olduğunu ifade eden rivayetlerin mevcut olduğu sözüne gelince, inceleme sonucunda bunların ilk nâsihlerin hatalarından kaynaklandığı açığa çıkmıştır. Şia’nın muhakkik âlimleri bunları incelemiş ve rivayetlerdeki hataya işaret etmiştir.
Ahmed el-Kâtib’in Şia’da Siyasal Düşüncenin Gelişimi - Şûrâdan Velâyet-i Fakîhe (Tatavvuru'l-Fikri's-Siyâsîyyi'ş-Şîî mine'ş-Şûrâ ilâ Velâyeti'l-Fekîh) kitabına karşı Seyyid Sâmî Bedrî tarafından yazılmış reddiyenin (Şübehât ve Rudûd) (Şüpheler ve Yanıtlar) tam çevirisini yayımlamayı sürdürüyoruz.
Böylece bu iddia sahibinin ‘‘hicrî üçüncü asra kadar Şia’da On İki İmam nazariyesine ilişkin bir izin görülmediği’’ şeklindeki iddiasının yanlış olduğu vuzuha kavuşuyor. Çünkü yazar ya Ali b. Bâbeveyh el-Kummî’nin kitabının önsözü ile İbrâhim b. Nevbaht’ın kitapları hakkında hakikaten gafil davranıp bunları gözden kaçırmış ya da hakikate vâkıf olduğu halde kendisini gafil göstermiştir.